• Sonuç bulunamadı

2. NAHİV EKOLLERİ

2.2. ŞEYH ABDURRAHMAN’IN MİR’ÂTU’L-İʻRÂB’TAKİ METODU

2.2.5. İstişhâdı

2.2.5.2. Hadisi Şerîf ile İstişhâd

“İslam dininin ikinci ana kaynağı sayılan Hz. Peygamberin hadisleri Kur’ân-ı Kerîm gibi Arapçanın kelime yapısına, cümle yapısına, gramerine ve edebi sanatlarına tesir etmiş; yüzyıllar boyunca dilin bozulmasının önüne geçmiş, zenginleşmesini sağlamışlardır. Bu hususta da dil bilginleri ittifak etmişlerdir.”296

“Şunu da belirtmek gerekir ki; Allah Teâlâ’nın Araplar içinde, Allah Resulünden başka, dile ait bütün güzel sıfatları kendisinde topladığı, fasih bir dil verdiği ve dilin bütün inceliklerine vâkıf kıldığı bir başka insan yoktur. Zira Allah O’nu vahyine muhatap olmak üzere yaratmış, Peygamberlik vazifesi vermiş ve Kur’ân-ı Kerîm’i beyan etmekle

292 En’âm, 3.

293 eş-Şâvırî, Mir’âtu’l-İʻrâb, s. 23. 294 Fetih, 4.

295 eş-Şâvırî, Mir’âtu’l-İʻrâb, s. 25.

296 Nusreddin Bolelli, Nahivde Hadisle İstişhâd Meselesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

88

görevlendirmiştir.297 Bundan dolayı bütün İslam âlimleri, Hz. Peygamberin (s.a.v.) en

fasih konuşan Arap olduğu, en güzel ve en veciz terkiplerle ifade edebilme özelliğine sahip olduğu ve gerektiğinde Kureyş lehçesi dışında diğer lehçelerle de kısa ve mûʻciz ifadelerle açıklamalar yaptığı konusunda ittifak halindedirler.”298

Hadisi şeriflerin dinin ikinci kaynağı olduğu, Hz. Peygamber’in de insanların en fasihi olduğu bütün ulemanın kabul ettiği bir husustur.299 Ancak hadisi şeriflerin dilde delil ve şâhid gösterilme bakımından aynı değeri gördüğü söylenemez. Zira Arap dili gramer âlimleri, gramer kurallarının konulmasında, lügavî lâfızların tespitinde ve kelimelerin kullanış şekillerinin gösterilmesinde hadislerle istişhâd edilip edilmemesi konusunda ihtilaf etmişlerdir. Araştırmalar bu hususta üç görüşün ortaya çıktığını göstermektedir: 300

1- Hadisle İstişhâdı Kesinlikle Caiz Görmeyenler

Bazı nahiv âlimleri hadislerin dilde delil ve şâhid olarak kullanılmayacağı görüşünü ileri sürmüştür. Bu da dilin kelimelerini belirleme ve kaidelerini tesbit etme noktasında hadise dayanılmayacağı anlamına gelmektedir. Bu görüşte olan âlimlerin başında Ebû Hayyân el-Endelûsî, onun hocası İbnu’d-Dâʻî el-İşbilî vb. nahivciler gelmektedir.301 Bu görüşte olanlar, dilde bir hüküm bina edilirken manaya değil lafza

297 Celâluddîn Abdurrahman b. Ebî Bekr es-Suyûtî, el-Muzhir fî ʽUlûmi’l-Luğa ve Envâiʻhâ, Matbaaʻtu’t-

Teâʻvun, Mısır 1325, s. 166-167; Feccâl, el-Hadîsu’n-Nebevî fî’n-Nahvi’l-‘Arabî, s. 5; ‘Askerî, el-

İstişhâdu bil-Hadis, s. 99-100, M. Vecihi Uzunoğlu, Hz. Peygamber’in Edebî Yönü, DEÜİFD,

XXXII/2010, s. 44. Askerî, sözkonusu makaleseinde âlimlerin Hz. Peygamber’in fesahati hakındaki sözlerini çok güzel bir şekilde aktarır.

298 Suyûṭî, el-İktirâh, s. 44-45; Feccâl, el-Hadîsu’n-Nebevî fî’n-Nahvi’l-‘Arabî, s. 18-19; Uzunoğlu, Hz. Peygamber’in Edebî Yönü, s. 42; Sancak, Hadîsin Arap Dili…, s. 201; Hüseyin Avcı, Arapça Lügatlerde Hadislerle İstişhâd (Lisânu’l-‘Arab Özelinde), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,

Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2014, s. 28.

299 Feccâl, el-Hadîsu’n-Nebevî fî’n-Nahvi’l-‘Arabî, s. 5,18-19; ‘Askerî, el-İstişhâdu bil-Hadis, s. 101. 300 Hadîce el-Hadîsî, Mevkifu’n-Nuhât mine’l-İhticâci bi’l-Hadîsi’ş-Şerîf, Dâru-Raşîd, Irak 1981, s. 19. 301 Abdulkadir b. Ömer el-Bağdâdî, Hizânetu’l-Edeb ve Lubbu Lubâbi Lisâni’l-‘Arab, Thk. Abdusselam

Muhammed Harûn, Mektebetu’l-Hancî Kahire, bty. c. 1. s. 9; el-Afgânî, fî Usûli’n-Nahv, s. 42; el- Hadîsî, eş-Şâhid, s. 62; Mevkıfu’n-Nuhât, s. 19; Feccâl, el-Hadîsu’n-Nebevî fî’n-Nahvi’l-‘Arabî, s.7; Muhammed Hıdır Hüseyin, Arapça’da Kelime ve Kuralların Doğrulanması İçin Hadislerin

Kullanılması, Çev. Hasan Taşdelen, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Cilt 13, Sayı: 1, 2004, s.

89

bakıldığını, hadislerin de Hz. Peygamberin lafzı olacağına güvenilmediği için dilde delil ve şâhid olamayacağını söylemişlerdir. Şayet güvenilse idi, kuralların isbatında hadisler Kur’ân derecesinde olurdu. Dolayısıyla kimse onların delil olmayacağını iddia edemezdi.

2. Her Türlü Hadisle İstişhâda Cevaz Verenler

Bir grup âlim ise, hadisin dilde delil ve şâhid olarak kullanılmasını caiz görerek, hadisi kelimelerin tahkiki ve kaidelerin tespitinde başvurulacak kaynaklar arasında saymışlardır. Bu gruptaki âlimler, hadisin Hz. Peygamber’den duyulmasından itibaren geliş yollarının, gerek tedvin zamanı, gerekse rivayet edenlerde aranan şartlar bakımından, şiir ve onun dışındaki dil malzemesinden daha sağlam ve güvenilir olduğu kabulünden yola çıkmışlardır. Bunların başında Elfiyye müellifi İbn Mâlik, Muğni’l-Lebîb yazarı İbn Hişâm el-Ensârî, el-Bedr ed-Demâmînî, Ebû’l-Bekâ el-ʻUkberî, Ebû Ali eş-Şelevbîn, er- Râdî el-Esterebâdî gelmektedir.302 İbnu’t-Tayyib Muhammed el-Fâsî de el-İktirâh ve

Şerhu’l-Kifâyeti’l-Muhtefiz adlı eserlerinde hadisle istişhâd etmiştir.303

3. Bir Kısım Hadisle İstişhâda Cevaz Verenler (Orta Yolu Seçenler)

Yukarıdaki iki görüş dışında ne hadisle istişhâdı bütünüyle reddeden ne de tamamıyla kabul eden, Ebû İshak eş-Şâtıbî’ ve Celâluddîn es-Suyûtî’nin nin temsil ettiği üçüncü bir görüş vardır. Nitekim eş-Şâtıbî el-Elfiyye şerhinde: “Topuklarına bevleden

ahmak ve sefih Arapların sözleri ve içinde fuhuş ve çirkin sözler bulunan şiirleri ile istişhâd ettikleri halde, mana olarak nakledildiğini gerekçe göstererek Allah ResuIü’nün hadisleriyle istişhâd eden hiçbir nahivci görmedik. Sahih hadisleri terk ediyorlar. Çünkü

302 el-Bağdâdî, Hizânetu’l-Edeb…, c. 1. s. 9; ‘İd, el-İstişhâd ve’l-İhticâc bi’l-luğa, s. 111; el-Hadîsî, eş- Şâhid, s. 64; el-Hadîsî, Mevkifu’n-Nuhât, s. 22-23; Feccâl, el-Hadîsu’n-Nebevî fî’n-Nahvi’l-‘Arabî,

s. 105,191; ‘Askerî, el-İstişhâdu bil-Hadis, s.101-102; Hıdır Hüseyin, Arapça’da Kelime ve

Kurallar…, s. 216; Bolelli, Nahivde Hadisle İstişhâd Meselesi, s. 168-169; Muhittin Uysal, Hadisin Arap Dil Bilimine Etkisi ve Hadisle İstişhâd Meselesi, Marife, yıl: 6, sayı: 1, Konya, (Bahar 2006). s.

112.

303 el-Hadîsî, Mevkifu’n-Nuhât, s. 24; Hıdır Hüseyin, Arapça’da Kelime ve Kurallar…, s. 216; Bolelli, Nahivde Hadisle İstişhâd Meselesi, s. 168.

90

onlar manaları ile naklediliyor, rivâyetleri ve lâfızları değişiyor.”Diyerek bu konuda mana olarak rivayet edilen hadislerin tümüyle dışlanmasını yadırgamıştır. 304

Şeyh Abdurrahman Mir’âtu’l-İʻrâb’ta bir yerde hadis ile istişhâd etmiştir. Bununla hadisle istişhâdı kabul ettiği söylenebilir. Fakat bütün hadislerle istişhâdı caiz görenler gibi mi, yoksa bir kısım hadisle istişhâdı caiz görenler gibi mi düşündüğünü söylemek mümkü değildir.

Şeyh Abdurrahman hadisle istişhâd ederken şâhid olarak getirdiği kelamın hadis olduğunu ifade etmemiş, itişhâd yeri ve sebebini de açıklamamıştır. Şeyh Abdurrahman’ın istişhâd ettiği hadis şudur:

َ تْئِشَا مَْع نْصا فَِح تْس تَْ لََا ذِإ

Hâya etmedikten sonra dilediğini yap.305

Şeyh Abdurrahman, cümle çeşitlerinden bahsederken cümlelerin bir yönden ihbârî bir yönden inşâî olduğunu ifade etmiştir. Ardından zahiren ihbârî gibi görünen bazı cümlelerin manen inşâî olduğunu söylemiş ve buna örnek olarak da لله ُدْمَحْلَا cümlesini vermiştir. Bu cümle zahiren “hamd Allah’adır şeklinde ihbârî gözükse de aslında Allah’ım sana hamd olsun anlamında olup manen inşâîdir. Lafzen inşâî olupta manen ihbârî olan cümlelere de bu hadisi şerifi delil göstermiştir.306 Zira bu hadis her ne kadar

“Utanmadıktan sonra dilediğini yap” şeklinde inşâî gözükse de aslında “hayâ etmeyen insan herşey yapabilir” manasında ihbârîdir.