• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. ALTERNATİF HABER DİLLERİ: BARIŞ GAZETECİLİĞİ VE

2.2. Alternatif Arayış İçinde Barış Gazeteciliği ve Hak Haberciliği

2.2.2. Hak Haberciliği: Tanımı ve Niteliği

19. yy sonu ve 20. yy başından itibaren, yazılı basın, radyo, televizyon ve internetin yaygınlaşması, bilgiye erişimi büyük ölçüde hızlandırmıştır. Ancak bu yaygınlaşma ve erişim kolaylaşması yanında bilginin tanımlanması, üretilmesi ve dolaşıma sokulması sürecindeki sorunlu yapısal konular belirginleşmeye başlamıştır. Bir yanıyla birey, bilgiye erişimle birlikte temel haklarına erişmede kolaylıklar elde ederken diğer taraftan bilginin niteliğindeki değişim insan hakları konusunda soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir. Nilüfer Timisi (2010) bunu, “Haber üretiminin rasyonalitesi ile demokratik iletişimin rasyonalitesi arasındaki gerilim” şeklinde özetlemektedir.

Hak haberciliği, Bağımsız İletişim Ağı (BİA) tarafından, 2000 yılında pratikler üzerinden geliştirilmiş bir kuramdır (Alankuş, 2013, s. 242). Hak haberciliği, insan hakları ihlallerinin haber konusu yapılmasını ve temel haklar yanında, diğer hakların da izlenmesi gerektiği fikriyle hareket etmeyi gerektirmektedir (Samer, 2007, s. 129).

Haber, tasarlanmış bir dünya anlatısıdır. Tercih edilmiş bir görüntü kesitidir. Burada “tercih etme”, kilit noktada bulunmaktadır. Zira eleştirel yaklaşım, çözümlemelerini bu hususa dikkat çekerek başlatmaktadır. Konunun haber yapma açısından değerli oluşundan, kaynakların seçimine, yazımına kadar her aşamada egemen yapı, çerçeveleme işleminde aktif rol almaktadır. Burada belirleyici olan da habercinin kendisinden çok içinde bulunduğu yapının ideolojik duruşu, kültürü veya dünya görüşüdür. Hak haberciliği de eleştirel bir yaklaşım olarak haberi, doğal bulmamaktadır. Haber, bir inşa süreciyle ortaya çıktığından nesnel değildir. “Gerçeğin tercih edilen görünümü” (Timisi, 2010) olarak haber hegemonik bir mücadele alanıdır. Mücadeleler, uzlaşı ve çatışma durumlarına göre konjonktürel olduğundan evrensel anlamlandırmalardan uzaktır. Bu da zıt anlamlandırmaları eş zamanlı olarak görüyor olmanın açıklamasıdır.

İnsan hakları haberciliği, haberin örtük bir şekilde sistemin ve iktidar ilişkilerinin devamına yönelik bir rol üstlendiği kabulüyle hareket etmektedir. Buna göre haber yalnızca bir “iz” değildir. Doğal olmayanı doğallaştıran ve dolaşıma sokarak yeniden üreten bir işleve sahiptir. Haber, bir ilişkiler ağı içinde var olmaktadır. Haber, şu üç ilişkiyi kurmaktadır.

1. Haber, şeyleri birbiri ile ilişkilendirir. 2. Haber, insanları birbiriyle ilişkilendirir. 3. Haber, şeyleri insanlarla ilişkilendirir.

Böylece, konumlar ve toplumsal olarak kimin nereye denk geldiğine dair tanımlar yapılmakta, dolaşıma sokularak yeniden üretilmektedir. Haber metni, toplumu bu tanımlamaya göre hareket etmeye çağıran bir aracı haline gelmektedir (Dursun, 2007, s. 107-111). Yapılan bu çağrı, bir yandan dünyaya dair tasavvuru şekillendirirken diğer yandan, dünyanın nasıl bir yer olduğunu da tarif edip göstermektedir. Aynı

zamanda tanımlayıcı ve gösteren olarak haberci ile okuyucunun da birbirinden ayrı olduğunu savunmaktadır. Bu bakış açısına göre haber ve insan hakları arasındaki ilişki iki boyutta sürmektedir.

Tablo 2.6: İnsan Hakları ve Haber İlişkisi

Dolaylı, Örtük İlişki Doğrudan, Açık İlişki

Haber, insanı kategorize eden yapısıyla, varoluşa müdahale etmektedir. İyilik, kötülük, efendilik, kölelik gibi konumları örtük bir şekilde taşımaktadırlar.

Genel olarak haber metinleri, temel haklarla ilgili, nitelik sorunları taşımaktadırlar. Evrensel hakları temsil, haklar konusundaki bilgi ve kavrayışa ilişkin sorunlu bir algı

oluşturmaktadırlar.

Kaynak: Dursun, Çiler. (2007). Hak haberciliğinin Doğası ve Olanağı. İnsan Hakları Haberciliği. İstanbul: IPS s. 107-111.

Dünya ile bağın, genel olarak medya aracılığı ile kurulduğu koşullarda, bilgi akışının liberal yaklaşımla şekillenmiş şekilde yapılıyor olması bireyi tek taraflı bir dünya algısına yöneltmektedir. Gerçeğin var olmaklığı dışında, kurgusal bir boyutunun olduğu hatırlandığında haberin, dünya kurgusunun oluşturulma aşamasında etkin bir rol üstlendiğini söylemek yanlış olmaz. Hak haberciliği de kurguyu eleştirmekte ve gerçeğin birden çok boyutunu işaret etmeyi hedeflemektedir.

2.2.2.1.Hak haberciliğinin ilkeleri.

Tanımlamalardan yola çıkarak, insan hakları haberciliğinin pratiğe dayalı ilkelerini şöyle sıralamak mümkündür (Alankuş, 2013, s. 242-243).

1. Hak ihlallerini haber yapmak.

2. Hak ihlalleri konusunda takipçi olmak.

3. Haberi, hakkı ihlal edileni odak kabul ederek hazırlamak. 4. Haber yapma sürecinde insan haklarını ihlal etmemek. 5. Haklar konusunda bilgilendirici yayınlar yapmak. 6. Hakların kullanımı noktasında, yüreklendirici olmak.

Hak haberciliğinin ilkeleri, ihlallerin haber yapılmasını savunurken, temelde haberin değerine atıf yapmaktadır. Her habere haklar açısından bir pencere açılabilir ve

haber bizzat hayatla ilgili olduğundan haklar bunun zaten konularından biridir. Bu açıdan haber değeri kavramı, hak haberciliğinde daha da genişlemiş ve alternatif haberlere kapı aralamış olmaktadır. Böylece haberin çerçevesi değişecek ve kaynakları çeşitlenecektir. Örneğin, ekonomik kriz anlarında yapılan haberlerin hak haberciliği açısından değerlendirilerek yapılması, işverenlerin haberlerdeki baskınlığını azaltacak, günlük hayata etkisini ön plana çıkartacaktır.

Hak ihlallerinin izlenmesi, haberleştirilmesi, haber kaynaklarının çeşitlendirilmesi anaakım medya tarafından “riskli” (Özuğurlu, 2009, s. 160) bulunduğundan tercih edilmemektedir. Bu durumda haberin kendisi hak ihlali olmaktadır. Oysa hak haberciliğinin önemli bulduğu bir nokta da haberin yapılması sırasında hak ihlali yapmamaktır. Haberin çerçevelenmesinden fotoğraf seçimine kadar anaakım medyanın satış, şok beklentili haber pratiğinden başka bir kaygı söz konusudur. Oldukça yeni bir alan olan hak haberciliği pratikler üzerinden kuramsallaşmakta ve yine pratikler üzerinden eleştirilmektedir.

Eleştirilerin temelinde eksiklikler yatmaktadır. Habercilerin insan hakları konusunda bilgisizliği, alt yapılarının yetersiz olması sorunların başında gelmektedir. Bunun yanında habere, ilgi çekiciliği açısından değer biçilmesi, hızlı hazırlanmasının beklenmesi de hem insan hakları konusunun haber gündemine alınmasını hem de haberin hazırlanırken hak ihlallerinin yapılmasının kaçınılmaz sebepleri olarak sunulmaktadır (Özuğurlu, 2009, s. 166, Akça, 2008).

Alternatif medya kuramlarının büyük çoğunluğunda merkeze alınan konu, alternatif medya ile anaakım medyanın ekonomi politik yapısının farklılığıdır. Anaakım medyanın ekonomik yapısı, genel olarak sermaye grupları içinde yer alması, tekel olması iken, sermaye grubunun diğer sektörlerde süren işleri ile medya kurumlarındaki yayınların birbirini desteklemesinin olasılığını da beraberinde getirmektedir. Alternatif medya kuramları ise ekonomik bir bağımsızlıktan söz etmektedir. Türkiye’deki anaakım ve alternatif medya pratiğinden söz etmeden önce medyanın ekonomi politiğinin kuramsal temelinden söz edilmek istendiğinden bundan soraki bölüm bu konuya ayrılmıştır.

BÖLÜM 3. TÜRKİYE’DE MEDYA SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ VE

Benzer Belgeler