• Sonuç bulunamadı

Hırsızlıktan Farkı

4. BENZER SUÇLARDAN FARKI

4.1. Hırsızlıktan Farkı

kanaatindeyiz. Yargıtay bir kararında kovuşturma aşamasında giderilen zararla ilgili olarak 168. maddenin uygulaması gerektiğini vurgulamıştır171.

4. BENZER SUÇLARDAN FARKI

Bu başlık altında, güveni kötüye kullanma suçunun sıklıkla karıştırıldığı suç tipleri ile karşılaştırmasına yer vererek, güveni kötüye kullanma suçunu diğer suçlardan ayıran kriterleri inceleyip, güveni kötüye kullanma suçunu yeniden ele almaya çalışacağız.

4.1. Hırsızlıktan Farkı

Hırsızlık suçu, güveni kötüye kullanma suçunda olduğu gibi Türk Ceza Kanunun malvarlığına karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. TCK’nın 141. maddesinde temel şekli düzenlenen hırsızlık suçuna göre; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”

Güveni kötüye kullanma suçu ile hırsızlık suçu arasında büyük bir benzerlik mevcuttur172. Madde metninde hırsızlık suçunun tanımı yapılmıştır. Buna göre, açıkça vurgulandığı üzere hırsızlık suçunun konusu sadece taşınır mallar oluştururken; güveni kötüye kullanma suçu açısından yukarıda değindiğimiz şekilde suçun konusu taşınır veya taşınmaz mallar oluşturabilir. Bu farktan da öte güveni kötüye kullanma suçunda zilyetliğin mağdurun rızası ile devri gerekirken173; hırsızlık suçunda bu husus açıkça

171 Sanığın, mağdur şirketin zararını karşıladığını beyan etmesi, mağdur şirket vekilinin de dosyaya ibraz ettiği 29/05/2012 tarihli dilekçesinde şirket zararının giderilmesi nedeniyle şikayetten vazgeçtiklerini bildirmesi karşısında, sanık hakkında TCK'nın 168/2. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması… 15 CD. 2014/25647 E. 2017/17510 K. Uyap’tan temin edilmiştir. Erişim Tarihi: 30.09.2017

172 EREM, Faruk/ TOROSLU Nevzat, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Savaş

Yayınları, Ankara 1983.169 s. 567 173 DÖNMEZER, a.g.e, 2004. s. 503

71 zilyedin rızası olmadan şeklinde düzenlenmiştir. Aslında iki suçu birbirinden ayıran temel kriter budur. Yine hırsızlıkta, eşyanın bulunduğu yerden alınması ile suç oluşmasına rağmen, güveni kötüye kullanmada, devir amacı dışında tasarrufta bulunulması ya da devir olgusunun inkâr edilmesiyle suç oluşmaktadır174. Özetle bu iki suçu birbirinden ayırırken zilyetliğin devri şekline bakmak gerekmektedir. Yine zilyetliğin devri failin cebri veya tehdidi sonucu mağdurun rızası ile gerçekleşmiş olsa dahi hukuka uygun bir devir iradesinden bahsedilemeyeceğinden, eylem burada TCK 148 ve 149. maddesinde düzenlenen yağma suçuna vücut verebilecektir. Uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı ve bizim de yukarıda zilyetliğin devri bölümünde belirttiğimiz gibi, failin kısa süreli bakmak için mağdurun telefonu mağdurun yanında mağdurun rızası ile aldığı ve sonrasında kaçtığı durumda hangi suç oluşacaktır? Burada zilyetlik bölümünde de vurguladığımız üzere, suça konu telefonun zilyetliği henüz faile devredilmiş değildir. Diğer bir ifade ile fail aldığı telefon üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma imkânını yakalayamamış, telefon halen mağdurun nezareti ve hâkimiyet alanı altındadır. Bu durumda failin kaçması halinde geçerli bir zilyetlik devrinden söz edilemeyeceğinden kanaatimizce eylem hırsızlık suçunu oluşturacaktır. Yargıtay burada olayın en başından itibaren failin kastına da bakılması gerektiğini vurgulamıştır175. Başka bir kararında ise, suça konu eşyaların faile işiyle ilgili teslim edilmesi gerektiğini belirtmiştir176.

174 SARSIKOĞLU, a.g.e, s. 149

175 Şikâyetçinin soruşturma aşamasında verdiği ifadede daha önceden tanıdığı sanığın, lokanta olarak işlettiği iş yerine gelerek arama yapmak üzere kendisine ait suça konu cep telefonunu isteyip dışarı çıkmasından sonra iade etmeyerek uzaklaşması şeklinde gerçekleşen eyleminde, şikâyetçinin suça konu cep telefonunun zilyetliğini sanığa devrettiğinden bahsedilemeyeceğinden ve sanığın en başından beri kastının telefonu çalmaya yönelik olduğundan eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğu nazara alınarak ve mağdurdan cep telefonunu iş yeri olan lokantada alan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 142/1-b. maddesi gereğince hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, hatalı hukuki nitelendirme ile eylemin aynı Kanun'un 155/1. maddesinde kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde kararı verilmesi, 2. CD. 2015/6643 E. 2018/2557 K. Uyap’tan temin edilmiştir. Erişim T : 30.03.2018

176 Dosya kapsamından sanığın suç tarihinde hastane teknik atölyede çalıştığı ve hırsızlığında hastane teknik odasından yapıldığının anlaşılması karşısında; sanığın görevi tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilerek suça konu kabloların çalındığı belirtilen odanın ve suça konu kabloların göreviyle ilgili olarak kendisine tevdi ve teslim edilmiş olup olmadığı araştırılıp sonucuna göre sanığın eyleminin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturup

72 Yine hırsızlık suçu ile güveni kötüye kullanma suçu bakımından usuli farklılıklarda da bulunmaktadır. Bunlardan güveni kötüye kullanma suçunun basit hali olan TCK’nın 155. maddesinin 1. fıkrasındaki suçun takibi şikâyete bağlı iken hırsızlık suçunun takibi şikâyete bağlı değildir. Bunlarla birlikte hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi TCK 143. madde uyarınca cezada artırım gerektirirken, güveni kötüye kullanma suçunda böyle bir nitelikli hal mevcut değildir. Hırsızlığa konu malın değer azlığı TCK 145. madde uyarınca cezada indirim yapılmasını gerektirirken, güveni kötüye kullanma suçu açısından böyle bir indirim hali söz konusu değildir. Ayrıca paydaşların hırsızlık suçunu birbirlerine karşı işlemiş olmasını ve hukuki ilişkiye dayalı alacağını tahsil etmek için failin suçu işlemesi TCK’nın 144. maddesinde özel olarak düzenlenmiş iken, güveni kötüye kullanma suçu bakımından böyle bir durum söz konusu değildir.

Benzer Belgeler