• Sonuç bulunamadı

KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.4. CUMHURİYET DÖNEMİNDE GELENEKSEL TARZDA ÇALIŞAN TÜRK RESSAMLAR

2.4.1. Hüseyin Anvi Lifij (1886 1927)

Lifij 1886 yılında Samsun ilinin Ladik ilçesine bağlı Karsaptalsultan Köyü’nde doğmuştur. Babası köprü tahsildarlığından ve baş memurluktan emekli olmuş Abdullah Efendi’dir. Lifij daha altı günlükken ailesi İstanbul’a göç etmiştir. ‘Lifij’ sözcüğü "beyaz tenli" anlamına gelir Hüseyin Avni Bey’in ait olduğu Çerkez soyunun bir kolunun adıdır. Sanatçı, öğretmenlik yaptığı okulda Hüseyin Avni adında başka bir öğretmen ile karıştırılmamak için Lifij soyadını kullanmaya başlamıştır (Gören,2009: 366). Lifij 1893-1896 yılları arasında Fatih’te Aşıkpaşa Mahallesi’ndeki mahalle okulunda ilköğretimini tamamlamıştır. 1896-1898 yılları arasında Nadir Bey’in Şehzadebaşındaki “ Numune-i Terakki Mektebi” nde ortaöğrenimini sürdürmüştür. 1898-1900 yılları arsında hasta olduğu için okula gönderilmemiştir. 1901 yılında Nafıa Nezareti’nin Demiryolları Müdürlüğü’nde işe girmiştir (Gören, 1990: 3). Çalışma yaşamı dışında kendini yetiştirmek için büyük bir çaba içine giren Lifij, bu dönemde Fransızca dersleri almış, anatomi öğrenmek için Mülkiye Tıbbiyesine, boya tekniği öğrenmek için de Eczacı Mektebi'nin Fizik ve Kimya derslerine dinleyici olarak katılmış, kendi olanaklarıyla resim çalışmalarını sürdürmüştür. Lifij, Türk resim sanatının ilk otoportre örneklerinden olan ve adeta onun bir simgesine dönüşen, tarihini daha sonra Veliaht Abdülmecid Efendi’ye sunarken 1908 olarak değiştireceği ünlü "Pipolu-Kadehli Otoportresi”ni de henüz hiçbir akademik eğitim almadığı bir dönemde 1906 yılında gerçekleştirmiştir (Gören, 2003: 367).

1906 yılında İskender Ferit ve yeni tanıştığı Henri Prost (1874-1959), Lifij’e resimlerini müze müdürü Osman Hamdi Bey’e götürmesini önermişlerdir. Genç ressamın pipolu portresini beğenen Osman Hamdi Bey, bundan sonra yapacağı resimleri kendisine göstermesini istemiştir (Gören, 1990: 4). Hüseyin Avni, Müze Müdürü Osman Hamdi Bey tarafından Halife Abdülmecid Efendi’ye resim tahsili için Paris’e göndermek istediği öğrenci adayı olarak tavsiye edilmiştir (Akyıldız, 1973: 9). Lifij, 1909’da kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin çalışmalarına katkıda bulunmuş, cemiyetin açtığı sergilere

katılmıştır (Gören, 2003: 367). Avni Lifij 11.01.1909’da Fransa’ya hareket etmiş ve Fernand Cormon Atölyesi’nde resim çalışmalarına başlamıştır. 1912’de İstanbul’a geri çağrılmıştır. 1912-1914 yılları arasında “İstanbul Sultanisi”(İstanbul Erkek Lisesi)nde resim öğretmeni olarak görev yapmıştır (Gören, 1990: 4). Kendine özgü kişiliği, güçlü sanat anlayışı ile 1914 Kuşağı’nın seçkin bir temsilcisi olarak bilinen Hüseyin Avni Lifij, Türk resim sanatı içinde de çok önemli bir yere sahiptir (Gören, 2003: 366).

1916 ilkbaharında 1. Galatasaraylılar Yurdu Resim Sergisine iki resim ile katılmıştır. Bunlardan birisi “Belediye Faaliyeti-Kalkınma” adlı tablosu diğeri bir etüttür. 1917 sonbaharında İstanbul’da Galatasaraylılar Yurdu’nda açılan “Savaş Resimleri ve Diğerleri” sergisine on sekiz resim ile katılmıştır. Sergide çeşitli etütleri, poşadları, peyzajları, yağlı boya tabloları bulunmuştur. 1918 yılında Viyana’da düzenlenen “Savaş Resimleri ve Diğerleri Sergisi” ne on sekiz resim ile katılmıştır. 1919 yılı 11 Temmuz’unda Doktor İbrahim Şazi’nin kızı Harika Şazi ile nikâhlanmış, ülkedeki salgın hastalıklar nedeniyle 1922'de evlenebilmiştir. 1919 yılında Galatasaray Resim Sergisine bir resim ile katılmıştır (Gören, 1990: 4).

1921 yılının 12 Mart’ında Avni Lifij’in de beş eserinin yer aldığı hükümete ait elli altı adet tablo Maarif Kurulunun 12.03.1921 günlü mazbatası uyarınca Resim Eserleri Koleksiyonuna katılmıştır. 16 Temmuz ile Ağustos sonu arasında Türk Ressamlar Cemiyeti tarafından düzenlenen 4. Galatasaraylılar Resim Sergisi’ne üç resim ile katılmıştır. Aynı yıl kurulan Serbest Resim Atölyesi’ndeki sergiye yedi poşad ve bir eskiz ile katılmıştır. 1922 yılında Mustafa Kemal, Avni Lifij’i Ankara’ya götürmüş ve Erkanı Harbiye’de dört ay misafir etmiştir. Sanatçı Ankara’ya bu ilk ziyaretinde Mareşal Fevzi Çakmak’ın portresini yapmıştır. Ankara dönüşü “Karagün” ve “Akgün” tablolarının hazırlık çalışmalarına başlamış, bir yıl sonra da söz konusu kompozisyonları tuvale uygulamıştır. 1923 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi Tezyini Sanatlar (Dekoratif Sanatlar) öğretmenliğine atanmıştır ve ölümüne kadar burada görev yapmıştır (Gören, 1990: 7).

Lifij’in gruplar halinde yer alan insan figürleri, ilk bakışta bir ağaç ya da yapı imgesinden daha dikkatle işlenmiş gibi görünmese de, kompozisyonlarında

ki ayrıntı, vurgu, ışık, çizgi ve renk oyunları, bir yerde insan dramını ortaya koymak içindir (Erzen, 1984: 20). Avni Lifij’in renk sistemi, genellikle Empresyonist buluşlara dayanmaktadır. Işıklar; sarı, turuncu, kırmızı ya da kırmızımsı, gölgeli ışıksız yerler mavi, yeşilimsi, mor ama Lifij’in açık hava ressamlığında, berrak görünüş yoktur. Öğleüstünün çiğ, doğrudan doğruya çarpan ışığından çok, batan güneşin baygın turuncuları, kızıllığı vardır (Berk ve Özsezgin, 1983: 35).

Nesnelerin birer simge olarak değerini ilk keşfeden Avni Lifij’dir. İçli ve duygusal bir yapıya sahip olan sanatçımız, izlenimci grup içerisinde anılmaktadır. Görüntüye kazandırdığı içsel anlamlar, izlenimciliğin sanat görüşünü aşmış, bir yerde sembolizmi ve romantizmi düşündürecek anlatım olanaklarını yakalamıştır (Özsezgin, 1989: 25.). Lifij'in yapıtlarında, izlenimcilikten dışavurumculuğa, romantizmden sembolizme kadar belli başlı akımlardan izler görülmektedir. Ayrıca sanatçının poşad gibi serbest anlayışla gerçekleştirdiği çalışmalarının dışındaki büyük boyutlu çalışmalarında, klasik akademik anlayışın göz ardı edilmediği görülmektedir. Figürlü kompozisyonlar içinde savaş, dinsel, tarihsel temalı olanlar yanında mitolojik, alegorik ve fantastik olanları da dikkat çekmektedir. Lifij’in "Kalkınma/Belediye Faaliyeti" ve Yapı Kredi Bankası’na ait Mecid Efendi Köşkü’nde bulunan "Çeşme Başı" adlı dekoratif amaçlı çalışmaları yanında gerek bunlara gerekse gerçekleşmemiş bu tür çalışmalarına ilişkin yüzlerce figür, mekân etüdü, kompozisyon eskizi gerçekleştirdiği görülmektedir. Lifij’i duvar resmi türünün en önemli tasarım ve uygulayıcısı olarakda değerlendirilebilir. Çünkü Avni Lifij'in, gerçekleştirdikleri yanında, salt eskiz aşamasında kalmış birçok tasarımının olduğunu geride bıraktığı çalışmalarından anlamaktadır. Sanatçının derin bir duygu, düşünce ve hayal gücüyle oluşturduğu bu tür çalışmalarında, temayı oluşturan öğelerin, sağlam bir desen ve kompozisyon anlayışıyla tuvale aktarıldığı görülmektedir. Sanatçının bu kompozisyonlar için çeşitli figür ve mekân etütleri, kompozisyon eskizi gerçekleştirdiğini örnekleyen çalışmaları, onun bir temayı ele alırken yaşadığı uzun sürece tanıklık etmektedir. Bu nedenle Türk resim sanatında Lifij’in adı doğru resmetmeyi ilke edinmiş bir sanatçı olarak anılmaktadır (Gören, 2003: 369).

Lifij’in çeşitli simgeler kullanarak gerçekleştirdiği arma tasarımları yanında, çeşitli dergiler ve kitaplar için bazı illüstrasyon çalışmaları da olduğu bilinmektedir. Bilgi birikimlerini çok geniş bir alanda kullanma çabası içinde Lifij’in yukarıda değindiğimiz kompozisyon çalışmaları dışında çalışmalarını ağırlıklı olarak yağlı boya portreler, manzaralar, poşadlar ile karakalem, füzen, iki ya da üç renk kalemle gerçekleştirilmiş desen çalışmaları oluşturmaktadır. Sanatçının cami, çeşme gibi önemli mimari yapıtları, kentin çeşitli köşelerindeki mezarlıkları, bahçeli evleri, sokakları, yangınları, günlük yaşamdan çeşitli sahneleri ustaca yansıttığı sayısız çalışması bulunmaktadır. Lifij'in birçok çıplak figür çalışması da onun insan bedeninin tanımadaki ustalığını ortaya koymaktadır. Avni Lifij'in yapıtlarındaki temanın odak noktasında ağırlıklı olarak insan ve onun acıları, hayalleri, hüzünleri ve değişik duygularından oluşan dünyası yer almaktadır (Gören, 2003: 370). Avni Lifij daha çok dış mekan resimlerinde sıradan insanların yaşadıkları alanları, sosyal içerikleriyle birlikte betimlemiştir (Gümüşay, 2008: 141).

Sanatçının yapıtları içinde yukarıda da vurguladığımız gibi özellikle otoportreleri, portreleri ve figürlü kompozisyonları ayrı bir öneme sahiptir. Lifij’in portrelerini gerçekleştirdiği, Çakmak’ı betimlediği birkaç portresi ve desen defterlerine çizdikleri dışında çoğunlukla yakın çevresinde bulunan annesi, babası, eşi ve eşinin yakınlarından seçmesi, onun, portre çalışmalarında inisiyatifi tümüyle kendi elinde tutma isteği veya serbest çalışma tutkusunun bir göstergesi olarak düşünülebilmektedir (Gören, 2003: 370).

Sanatçının akademik çalışmasının bir parçası olarak gerçekleştirdiği bazı örnekler ya da sipariş üzerine Mareşal Fevzi Çakmak’ı betimlediği birkaç portre çalışması dışında, genellikle dışarıya portre çalışması yapmadığı görülmektedir (Gören, 2001: 91)

Bir bölümü desen, bir bölümü yağlı boya olarak tasarlanmış olan otoportreler, sanatçının başka kişileri konu alan portrelerinden farklı boyutlar içerir: Biraz dalgın ve içine kapanık sanatçı imgesini, bohem ressamlara özgü bir duyumsallıkla yansıtmaktadır (Özsezgin, 1998: 102).

Gerek Lifij, gerekse dönemin diğer temsilcilerinin Türk resim sanatına getirdikleri en önemli yenilikler arasında batılı anlamda insan figürüne yer

vermeleri; canlı modelden, uzun figür etütlerine dayanan, çok figürlü, büyük boyutlu kompozisyon çalışmalarını resim sanatımıza yerleştirme çabaları içinde olmaları sayılabilir (Gören, 2003: 371). Hüseyin Avni Lifij’in Resim ve Heykel Müzesi, Milli Kütüphane Koleksiyonu, birçok resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır (Tansuğ, 2006: 272).

Lifij’in eserleri, kısa ama verimli bir yaşamın ürünleri olarak yavaş yavaş ortaya çıkmıştır (Edgü, 2011: 33). 2 Haziran 1927 yılında kalbindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etmiştir. Ölümünden iki gün önce kendi portresini yapmıştır. Bu onun son resmi olmuştur (Gören, 1990: 7).