• Sonuç bulunamadı

KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.4. CUMHURİYET DÖNEMİNDE GELENEKSEL TARZDA ÇALIŞAN TÜRK RESSAMLAR

2.4.7. Cihat Burak (1915-1994)

Ortaöğretimini Galatasaray Lisesinde tamamlayan Cihat Burak, lise yıllarında ilk derslerini Mehmet Ali Eniz ve Halil Dikmen’den alır. Ressam olmaya okul atölyesinde karar veren Burak, hazırladığı çizimleri İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi hocalarına götürmüştür. Resimleri gören Nurullah Berk ve Bedri Rahmi Eyüboğlu pek fazla yorum yapmayınca umudu kırılan Cihat Burak, resmin kardeşi olarak gördüğü Mimarlık Bölümüne kaydolmuş ve 1943 yılında mezun olmuştur. 1951’de Bayındırlık Bakanlığı’nda mimar olarak çalışmaya başlamış, bakanlıkça aday gösterilerek Birleşmiş Milletler bursuyla Fransa’ya gönderilmiş, 1953-55 arası burada kalmıştır (Arslan, 1997: 300).

1961 yılında iki defa bursla Fransa’ya gönderilmiştir. Bursun bitiminde Bakanlıktaki görevinden ayrılarak Fransa’da kalmış ve resim çalışmalarına ağırlık vermiştir (Aslan, 1997: 300). 1965 yılında Türkiye'ye geldiğinde ise kısa bir süre resim öğretmenliği yapmış ve sonra Bayındırlık Bakanlığı’ndaki görevine geri dönmüştür (Şerifoğlu, 2009: 140)

Sanatçı Cumhuriyetin ilk on yılında Anadolu topraklarında ortaya çıkan gerçekleri, bu topraklarda oluşan kültürel yaşamı ve halkın yaşayışını inceleyerek folklorik değerleri ağır basan bir görsel biçim dili yaratmaya çabalamış, ardından 1933’te kurulan D Grubu ile kent kültürünü vurgulayan bir yaklaşımı öne çıkarmaya çalışmıştır (Gürçağlar, 2014: 92).

Cihat Burak’ın zengin hayal gücünü şekillendiren unsurların başında büyüdüğü ortam ve kendinden yaşça hayli büyük olan ev halkından dinlediği hikâyeler gelmektedir (Öztürk, 2013: 114). Sanatçının resimleri belki de mimarlık eğitiminin etkisiyle olsa gerek yapısal sağlamlıklarıyla dikkati çekmektedir (Başkan, 1991: 74).

Hayatında önem taşıyan iki şehir, İstanbul ve Paris resimlerinde mimari yapılarıyla olduğu kadar bu yapılardan alınmış çeşitli ayrıntılarla da kompozisyonu biçimlendiren ögeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanatçının Paris’te geçirdiği yıllar resimlerine çoğu kez kent manzaraları, natürmortlar, iç mekandan açılan pencereyle görülen kent kesitleri biçiminde yansımaktadır (Gürçağlar, 2014: 88).

Cihat Burak, Çemberlitaş'ta, Darüşşafaka Sanat Galerisi'nde açtığı 14. kişisel sergisi ve eserleri için şunları söylemiştir:

"Son kişisel sergimde malzeme birliğini sağlamak nedeniyle, sadece pastel ve baskı işi olan eserlerimi sergiledim. Eserlerimin tümünde tamamen hayattan alınmış konuları seçerim. Hiçbir zaman nonfigüratif çalışmadım. Yaşadığımız hayatı eserlerimde vermeyi kendime daha yakın buluyorum... " (Akyıldız, 1973: 8).

Resimlerinde toplumun ve bireylerin içinde bulunduğu çelişkileri bir halk sanatçısının saf ve önyargısız bakış açısıyla yorumlamaktadır. 1960’larda toplumsal psikoloji, toplumsal eleştiri ve toplumsal gerçekçilik anlayışını, açık bir anlatımla tuvale aktarmıştır. Yapıtlarındaki mizah duygusunun kaynağı halka özgü espri anlayışıdır. Ancak bu mizah bir eğlenmeden çok yozlaşan değerlerle alay ve eleştiriden kaynaklanmakta toplum yaşantısının çelişkilerine eğilmektedir. Bu nedenle resimleri bir tür eleştirel gerçekliğe sahiptir. Konularını Naif'lere özgü bir duyarlık ve özgür bir kurguyla ele almakla birlikte Burak, gerek eğitimi gerek sanat birikimi ve bilincinden ötürü saf bir naif sayılmaz (Arslan, 1997: 300). Şematik bir anlatım ve dekoratif motif aktarmacılığı çağdaş bir üslup doğrultusunda yansıtmaktadır (Karoğlu, 1995: 139) Sanatçı günlük yaşam içinde insanı, içinde bulunduğu toplumu ve onun değerlerini eleştirmekte ayrıntıcı bir yorumla sorgulamaktadır (Atmaca, 2007: 47). Günlük yaşam kesitlerini anılara ve bir düş âlemine bağlayan sanatçının yapıtlarında, derin bir öyküsel anlatımla ilişkiler kuran zengin bir iç dünyanın yansımaları görülmek- tedir. Özellikle çirkinliği ve yozluğu vurguladığı kent görünümlerinde de gerçekleri bu bağlam içinde yansıtmıştır (Arslan, 1997: 300). Cihat Burak’ın resmi, kent kültüründeki bozguna, yıkıma karşı açılmış bir savaş ya da başka bir deyimle bu yozlaşmanın onarımıdır (Tansuğ, 1993: 31).Tarihsel görüntülerden, güncel olaylardan, imgesel olanaklardan hareket ederek farklı uzantıları bir noktada birleştirmeyi bilmektedir (Özsezgin, 1976: 27).

Cihat Burak Boyut dergisinde yaptığı bir röportajında sanatı hakkında şunları söylemiştir:

“Resimlerimdeki şehir görünümlerinde bulunduğunu söylediğiniz düş alemi ve fantasya etrafımdaki çirkinlikleri görmemek içindir.

Ama bu fildişi kuleye çekilmek, ya da deve kuşu gibi başını kuma sokmak demek değildir, ben çirkinliğin de resmini yapmasını severim, ama içi kof gösterişli görünüşler, görmeden bakan gözler, betebe (küçük küp şeklinde kesilen camlardan yapılan duvar resimi) kaplı anlamsız ve de rahatsız binalar, içlerinde yaşayan nasipsiz insanlar beni fantasya alemine itiyor” (Burak, 1982: 20).

Sanatçının resimlerinde, grotesk (garip ve gülünç figürlerden oluşmuş) istifler ve karşıtlıklar dünyasının varlığı dikkati çekmektedir. Fantastik tasarlamalarını günlük gözlemlerinden çıkaran sonra da onlara hayal âleminin yaratıkları görünümünü veren bir masal resimcisidir. Kalabalığın resim zevkine yaklaşan bir tutum içinde o zevke yabancılaşan bir iş yapmakta olan sanatçının eserlerinde sokak işi nakışlardan, kuralsız halk resimlerinden, ortak bir dilden işaretler bulunmaktadır (Tansuğ, 2008: 272). Cihat Burak resminin en önemli kaynağı hiç kuşkusuz halk resimleridir. Halk resimleri, sözlü halk edebiyatı temelinde onun bir türevi olarak el yazmalarından, duvar panolarına nihayet taş baskı tekniğine bir geleneğin adlandırılmasıdır (Günbilen, 2009: 16).

Burak’ın Halk sanatlarındaki kaynak arayışı, onu Halk sanatlarındakine benzer bir algılamaya yöneltmiştir. Nakışçı, ayrıntıcı, çizgisel bir anlatım ve doğrudan ama ince bir söylem geliştirmesini sağlamıştır. Halk sanatları, minyatür ve Anadolu Uygarlıkları ile kurduğu ilişki ayrıntıcı bir dille verilmiş, eleştiri ve mizah resminin önemli bir parçası olmaya başlamıştır. Burak, Halk sanatlarına yönelimini de şu şekilde anlatmaktadır:

“İnsanın ayağı yere basmalı, bunun için de resminin temellerini kendi kültüründen almalı. Bu, batının yaptığını kopya etmek yerine, geçmişin mirasından yararlanan orijinal olacak bazı şeyler çıkartmaya galiba yarıyor. Halk resminin, bunları yapan ressamların aynını yapmak aklımdan geçmedi. Ama onları düşündüm. Malik Aksel’in “Türk Resimleri” adlı kitabı beni etkiledi“ (Gürçağlar, 1997: 4 ; Elvan, 2001: 131).

Her resminde içten, arınmış, yapmacıksız ve çocuksu bir üslupla bir öykü anlatmaktadır. Bu resimler Tarihsel Anadolu ve halk kültürü ile Batı kültürünü

birleştiren bir taban üzerinde düşündürürken gülümseten resimlerdir (Ersoy, 1998: 162). Resim çizerken dünyadan aldığı tüm algıyı resim konusuna ekleyen, sanatı hayatın yansıması olarak gören Cihat Burak’ın resimlerine hayaller, şiirler, düşler karışmıştır. Gerçeküstü ögeleri kara mizahla birleştirerek özgün bir resim dili yaratan sanatçının ele aldığı çeşitli konular arasında; Osmanlı tarihi, Cumhuriyet Türkiyesi’nin sosyo-politik yaşam tarzı, çocukluk anıları, edebiyat metinleri ile düşsel bir dünyanın iç içe geçtiği anlatımlar yer almaktadır. Cihat Burak'ın masalsı sanatında, “Seyirlik Figürleri” isimli resimde olduğu gibi gerçek hayattan resme türlü yollardan sıçrayıp geçen kahramanlar olduğu görülmektedir (Öztürk, 2013: 114). 1970’lerden sonra ki resimlerinde ölüm düşüncesi ağırlıklı kazanmaktadır (Atmaca, 2007: 47). Yapıtlarında gerçekçi bir duyarlılıkla garip kentler, dolambaçlı yollar, kediler, kuşlar, çeşmeler kalabalıkla karışık bir yapı içinde yer almakta boş kalan yerler ise renklerle doldurulmaktadır (Ersoy, 1998: 162).

İzleyicisini halk sanatlarına, kaybolmakta olan değerlere götüren “Köroğlu Destanı”, “Pehlivanlar” gibi resimler yapmıştır. Bu resimlerde sınırlı ve soluk renk kullanımı dikkat çekmektedir. Halk resmi geleneğine uygun düşen siyah- beyaz karşıtlığı, sağlam bir kompozisyon anlayışı içinde verilmiştir. Köroğlu Destanı’nda minyatür geleneğinin izlerini bulmak mümkündür. ”Pehlivanlar” isimli tabloda, tuval yüzeyini kazıyarak ilkel bir perspektif ve kompozisyon anlayışı ile amatör bir etki bırakmaya çalışmıştır (Elvan, 2001: 133). Güreş tutan iki figür şematik bir deformasyon ve alaycı bir üslupla karakterize edilmiş, belirgin özellikler ön plana çıkarılmıştır. Kültürel ve sosyal değerlerimizin resimde vurgulanması açısından önem taşımaktadır (Karoğlu, 1995: 139). Cihat Burak’ın serbest ve dışavurumcu tekniğine rağmen, resimlerinde mesaj psikolojik bir atmosfer içerisinde verilmekte, resmin tüm ögeleri figürün anlatım gücüne katkıda bulunmaktadır (Erzen, 1984: 21). Burak’ın toplumsal eğilimli düzenlemeleri dışındaki figürleri, natürmortları ve gravürleriyle ressamca kalitesini göstermektedir. Grafizm’i, çizgi düzeni ilginçtir, içtenliğini belirtmektedir (Berk ve Özsezgin, 1983: 85).

Sanatçının resmi düzlemler halinde bölümlemesi, konuyu parçalayarak tüm resim yüzeyine dağıtması, kompozisyonlarında kullandığı bu çok çeşitli figür ve nesneler, analitik bir duyarlığın göstergesidir. Çizgi resmin temel ifade

biçimlerinin başında gelir; ama çizginin bu belirleyiciliğine karşın renkler sanatçının içsel heyecanlarını ifade eden bir vasıta olarak resminin ayrılmaz bir parçası haline gelmektedir (Gürçağlar, 2004: 89).

Burak’ın resminde renk hep ikinci planda kalmıştır. Sanatçının çoklukla tercih ettiği griler ve yeşillerden oluşan koyu, kirli ve puslu renkler zaman içinde onun resminin vazgeçilmezleri haline gelmiş, kendine özgü bir boyama tarzı da oluşturmuştur. Tuval yüzeyine yoğun boya kullanımıyla kalın ve pütürlü bir yüzey elde etmiştir. Aldığı mimarlık eğitimi, çizgiye dayalı bir resim dili oluşturmasında ve çalışmalarında mimari ve dekoratif ögelere yer vermesinde etkili olmuştur (Özay, 2010: 46). Kullandığı çizgi ve boya ressamca bir serbestlik ve duyarlık da taşımaktadır. Boya kullanımındaki dokusallık, karşıt renkler ve duygu sanatçının bir noktada dışavurumcu anlatıma yaklaşmasını sağlamıştır. Çizgisel değerleri vurguladığı yapıtlarında tüm ögeler en ince ayrıntılarıyla işlenmiştir. Dolayısıyla oymabaskı tekniğini yakın bulan Burak'ın, Paris'te kaldığı süre içerisinde gerçekleştirdiği çalışmalarında çizgi herhangi bir kurala bağlı kalmaksızın kalın, koyu ve doymuş boya dokularıyla biçimlenmiştir (Arslan, 1997: 300).

Öte yandan yalnız yağlı ve sulu boya resimlerle yetinmez, baskı tekniklerine girer ve bu alanda da önemli etkiler yaratmıştır. Vitraylar da yapan sanatçı, cam üstü boyanın dökülmemesini sağlayan teknikler geliştirmiştir. Yaptığı seramikler bu işin en iyi ustalarına taş çıkarabilmektedir. Ama o, seramikten kuş evleri yapmayı yeğler. Çeşitli figür kompozisyonlarından oluşan bibloları tek kelimeyle birer baş yapıttır (Tansuğ, 1993: 31).

Burak’ın resimleri naif, fantastik, çocuksu, gerçekçi, sürrealist gibi çeşitli ve kimi zaman birbiriyle çelişen terimlerle tanımlanmıştır. Ancak Cihat Burak’ı asıl özgün kılan, sanatının bütün araçlarını ve yaşama dair çeşitli yaklaşımları sorgulayarak oluşturduğu “Büyük Anlatı”dır (Günbilen, 2009: 3)

Sanat alanında verdiği ürünler sadece resimleriyle sınırlı değildir. Sanatçının mimari bezeme alanında renkli porselen ve cam işleri de bulunmaktadır. Yıldız Porselen Fabrikası’nın fırınlarında ürettiği heykelcikler Türk seramik sanatının önemli ürünleri arasında yer almaktadır. Bu heykelcikler geçmiş dönemin halk tiplerinden ve yaşamından seçilmişlerdir. Sanatçının

seramik heykelcikleri özellikle geçmiş yüzyılın halk tiplerinin bir yansıması, katıksız bir halk sanatının yüzyıllar boyunca heykele dönüşemeyen görünümleridir (Gürçağlar, 2014: 91).

Ülkemizde figüratif resmin özgün bir temsilcisi olan Cihat Burak Paris’te yaşadığı dönemde bir Utrillo ödülü kazandıktan sonra, İstanbul ve Ankara sergilerinde dikkat çekici kişiliğiyle ortaya çıkmıştır. Çağdaş Türk resmi üzerine girişilen yorum çabalarına en geniş ufukları açan sanatçılardan biri de Cihat Burak olmuştur (Tansuğ, 1991: 270).

Sanatçının aldığı ödüller, 1964’de Bronz madalya Salon interministeriel- Musee De L’ Art Moderne-Paris, Gümüş Madalya Prix Utrillo-Paris Uluslar arası, 1967’de Çağdaş Türk Ressamlar Birliği, Dolmabahçe Resim Müzesi I.Ödül, 1973’de Devlet Resim ve Heykel Sergisi Başarı Ödülü. Sanatçı yurt içinde ve yurt dışında kişisel sergiler açmış, birçok karma sergiye de eser vermiştir (Akyıldız,1973: 8). Burak, 1982’de Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü’nü, 1991’de de Plastik Sanatlar Derneği Onur Belgesi’ni almıştır (Arslan, 1997: 300). Kendini anlatmak için sadece boya ve tuvalle yetinmeyen Burak edebiyatta da izler bırakmıştır. Yaşamöyküsünün ağır bastığı öykülerinde özellikle üslubuyla boya fırçası değmiş gibi bir yorum katmıştır sanatçı.1981’de “Gardonlar”, 1992’de Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü “Yakutiler” adlı eserleriyle kazanmıştır (Atmaca, 2007: 47). Son öykü kitabı el yazısı ve daktilo yazılarından derlenen “Zenci Kalınız” ise ölümünden dokuz yıl sonra yayımlanmıştır. Cihat Burak, 3 Mart 1994’te yaşamını yitirmiştir.