• Sonuç bulunamadı

Laikliğin birinci yönü din hürriyetidir. Bir devletin laik olabilmesi için, o devlette din hürriyetinin tanınmış ve güvence altına alınmış olması gerekir164. Laiklikten beklenen işlev de farklı dini inanışların, düşünce sistemlerinin beraber yaşayacakları bir zemin, kamu alanına dini inanışlardan bağımsız belli çerçeve kuralların getirilmesidir165. Din hürriyeti, dindar vatandaşların, din bahsinde, haiz oldukları haklardan her birini serbestçe, korkusuz ve endişesizce kullanmalarını ve her birinden serbestçe faydalanmalarını gerektirir166.

Din ve vicdan hürriyeti, çoğu kez birbirine karıştırılan, aynı olduğu düşünülen iki kavramdır. İkisi arasında ilişki vardır fakat aynı anlama gelmemektedir. Vicdan hürriyeti, kişinin dilediği ve istediği herhangi bir dini, ahlaki, iktisadi, felsefi kanaati taşıma özgürlüğüdür. Herhangi bir dine bir dine inanmak ve bağlanmak vicdan hürriyeti demek olduğu gibi herhangi bir siyasi veya iktisadi doktrini benimsemek de vicdan hürriyetidir. Din hürriyeti ise, kişinin inandığı ve mensup olduğu bir dinin emrettiği ibadet ve kurallarını o dinde kabul edilmiş usulle dinin öngördüğü lisan ile yerine getirme özgürlüğüdür. Din hürriyeti ferdîn akidelerini benimsediği dinde emredilen vazifeleri, dinin kendi lisaniyle, naslar, örf ve içtihatlarla yerleşmiş usul ve adabı dairesinde, resmî veya sivil hiç bir tazyike, tesir, tehdit ve tedhişe uğramaksızın serbestçe ifa edip yerine getirebilmesidir167. Şu halde ve netice itibariyle, din hürriyeti prensibinden kişi için bir takım haklar doğar ki, bunlar öncelikle, inanma hakkıdır. Sonra serbestçe ibadet ve dua etme hakkı, nihayet dinin emrettiği şekilde hareket etme hakkıdır.

Din özgürlüğünün birbirini tamamlayan iki fonksiyonu bulunmaktadır. Din özgürlüğü ilk olarak bireyin istediği dine inanmasına, istediği inancı din olarak kabul etmesine ve kendi inandığı bu dinin gereklerini yerine getirebilmesine, hukuki zeminde imkân tanımaktadır. Din özgürlüğünün diğer fonksiyonu ise bireye, başkalarının ilahi güç olarak kabul ettikleri, tanrı olarak inandıkları insanüstü güç olarak kabul edip

164Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş, Genel Esaslar ve Türk Anayasa Hukuku, Bursa Ağustos 2012, s.203 165 Duman, “Din ve Siyaset”, Siyaset, (Ed. Mümtaz’er Türköne), Lotus Yayınevi, İstanbul 2003, s.541 166Başgil, Din ve Laiklik, Yağmur Yayınevi, 8. Baskı, Haziran 2007, s.12

inandıklarına inanmama, hiçbir dini inanç taşımadan toplum içinde eşit şekilde yaşayabilme hakkını kazandırmaktadır.

Din hürriyeti de kendi içinde “inanç hürriyeti” ve “ibadet hürriyeti” olarak ikiye ayrılmıştır168.

2.2.1. İnanç Hürriyeti

Bu hürriyet herkesin dilediği dini inanç ve kanaate sahip olabileceğini ifade ettiği gibi dilerse hiçbir dini inanca sahip olmama hürriyetini de içerir169. İnanç hürriyeti bireyin istediği dini seçebilmesi yanında, hiçbir dine inanmaması özgürlüğünü de kapsadığından, burada mutlaka semavi dinlerden birisine inanılması gerekmemektedir. Yani burada bireyin inandığı şeyin gerçekte bir din olup olmadığının önemi yoktur; önemli olan kişinin kendisine dinsel inanç olarak seçtiği bir değerler sisteminin bulunmasıdır. Keza inanç hürriyeti bakımından bir dini veya dinin içindeki mezhepler ve tarikatları hiçbir bakımdan ayrı tutmaz ve ayrım yapmaz. Kişi herhangi bir dine inanabileceği gibi, inandığı dinin içinde herhangi bir mezhebi veya herhangi bir tarikatı da seçebilir170. Herkesin kendine göre bir din anlayışı olabilir. Lâiklikte devlet, kişinin anladığı anlamda dinin gerçekten bir din oluşturup oluşturmadığını veya oluşturuyorsa hangi dini oluşturduğunu araştırmaz. Kişi inandığı dinin içerisinde bulunan bir tarikat veya mezhebi kabul edebilir. Örneğin; kişilerin din değiştirmelerinin devletin iznine tabi olacağına dair bir kural din hürriyetine aykırı düşecektir171.

Anayasa 24. maddesi birinci fıkrasında “herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” diyerek inanç hürriyetini tanımıştır. Burada inanç hürriyetine madde de bir özel sınır veya bir anayasal sınır getirilmemiştir. Yine, Anayasa’nın aynı maddesinin üçüncü fıkrasında “kimse... dinî inanç ve kanaatleri açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” diyerek, inanç hürriyetine bir ek bir güvence getirilmiştir. Anayasa da olağanüstü hallerde dahi dinî inanç hürriyetini korumaktadır. Anayasa’nın 15. maddesinin ikinci fıkrasına göre, savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde bile, “…kimse din, vicdan,

168Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2011, s.79 169 Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2011, s.79 170 Gözler, Türk Anayasa Hukuku, Bursa, 2000, s.140 171 Odyakmaz, Anayasa Hukuku idare Hukuku, 2010, s. 48

düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz;…”172

şeklinde düzenleme bulunmaktadır.

2.2.2. İbadet Hürriyeti

Din hürriyetinin ikinci kısmını ibadet hürriyetini oluşturmaktadır. İbadet en geniş anlamda bir dinin gereklerini yerine getirmek demektir173. Başka bir deyimle, ibadet, kişinin inandığı dinin gerektirdiği ibadetleri ayin ve törenleri serbestçe yapabilmesidir174. Laik bir devlet ibadet hürriyetini de tanımalıdır. İbadet etme hürriyeti, ibadet etmeme hürriyetini beraberinde getirdiği için, kişiler belli bir dine in andıklarını beyan etseler bile, o dinin gerektirdiği ibadetleri yapmaya zorlanamazlar. Zaten demokrasinin temel işlevi, herkesin bireysel hayatını, kendi dini veya felsefi tercihlerini barışçı bir biçimde yaşayabilmesi için gerekli olan ortamı hazırlamaktır175. Anayasa ibadet hürriyetini 24.maddesi ikinci fıkrasında “14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir”176 diyerek tanımıştır.

Buradan da anlaşılacağı üzere Anayasa’da ibadet hürriyeti, inanç hürriyeti gibi mutlak bir şekilde değil, 14’üncü madde ile sınırlı olarak tanınmıştır. İbadet hürriyeti, ibadet etmeme hürriyetini de içerir dolayısıyla lâik bir devlette kişilere zorla ibadet ettirilemezler. Anayasa 24.madde üçüncü fıkrasında “Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz”177 diyerek, ibadet etmeme hürriyetini

de güvence altına almıştır.

Anayasa Mahkemesi de 1961 Anayasası döneminde verdiği 27 Kasım 1979 tarih ve K.1979/44 sayılı Kararında, “din özgürlüğünün kimi kişilerin iç âleminden taşarak toplumun huzurunu kaçıracak boyutlara ulaşmasına, kamu düzeninin korunması ve işlerliğinin uyum içinde sağlanması düşüncesi izin vermez”178 diyerek ibadet hürriyetinin sınırsız olmadığını, sınırlandırılabileceğini kabul etmiştir. Burada Anayasa

172http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf 173 Gözler, Türk Anayasa Hukuku, Bursa, 2000, s.142 174 Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2011, s.80 175Kışlalı, Siyasal Sistemler, İstanbul 2006, s.249

176http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf 177 http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf

178Anayasa Mahkemesi, 27 Kasım 1979 Tarih ve E.1979/9, K.1979/44 Sayılı Karar, Anayasa Mahkemesi

Mahkemesi, sınırlandırma şartı olarak, ibadet özgürlüğünün toplumun huzurunu kaçıracak boyutlara ulaşmasını ve kamu düzeninin korunmasını belirlemiştir.