• Sonuç bulunamadı

Hâtıra ve Deneme

Belgede Selim İleri'de İstanbul (sayfa 68-73)

3.1.1.Hâtıra

Çalışmamızın konusu Selim İleri’de İstanbul’dur.İncelememizin sınırları da hâtıra ve denemelerdir.Yazarın eserleriyle ilgili genel bilgi vermeden önce,hâtıra ve deneme türleri ile ilgili tanımları sunmayı uygun bulduk.

Hâtıra, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “anı” olarak tanımlanmış ve kelimenin

üçüncü anlamında “Edebiyatta,yaşanmış olayların insanlara anlatılması için ele

alınan metin” olarak edebî anlamı verilmiştir.47

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nde ise “Hâtırat” maddesinde tür geniş bir

şekilde açıklanmıştır.Bilhassa hâtıranın Eski Türk Edebiyatı’ndan günümüze kadar edebiyatımızdaki diğer türlerle olan ilgisi de belirtilmiştir.

“Hâtıra, geçmiş hadiselerin ve intibâların yeniden canlanması mânasına

gelir.Bunun yazıya geçmiş şekli hâtırattır.Günlük aktüelin,hâtıra geçmişin tespitidir.”48Aynı madde içinde seyahatnâme,seferatnâme,tezâkir,tezkire,menkıbe ve

mektubun konu ve maksat bakımından farklı türler olsalar da ortak özelliklerinin gerçekte olmuş ya da yaşanmış hadiselere nakletmek olduğu da belirtmiştir.Aynı metinde hâtıra türü üçe ayrılmıştır:

47Türk Dil Kurumu,Türkçe Sözlük 1(1983):TDK Yayınları,Ankara,s.47

(a)Milletlerin hayatında rol oynamış kişilerin anıları:Babür’ün Babürnâme’si, II.Abdülhamid’in Hâtırat-ı Sultan Abdülhamit Han-ı Sâni’si; bilhassa Tanzimat sonrasında devlet adamlarının hâtıraları, Reşit Paşa’nın Hâtıraları, Said Paşa’nın

Hâtıratı, Mizâncı Mehmet Murad’ın Hürriyet Vâdisinde Bir Pençe-i İstibdat(1908)

eserleri vardır. Siyâsîlerin hâtıraları II.Meşrûtiyet sonrasında da çoğaltılmıştır.O dönemdeki metinler savunma niteliğindedir.Yakın tarihîmizdeki en büyük ve en önemli hâtırat ise Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün Nutuk(1927) adlı eseridir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunun belgesi niteliğindedir.

(b)Edebiyatçıların ve sanatkârların anıları:Bu türün içinde en bilinenler Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Abdülhak Hâmid’in Hayat ve Hâtıratı(1924-1925),Ahmed Midhat Efendi’nin Menfa(1876),Halit Ziya’nın Kırık Yıl(1967),Saray ve Ötesi(1965), Abdülhak Şinâsi Hisar’ın Boğaziçi Yalıları(1954),Ahmet Haşim’in Yahyâ Kemâl’e

Vedâ (1959)akla gelen hâtıralardır.

(c)Sade vatandaşların hâtıraları:Bu hâtıraları yazanların bir kısmı büyük devlet adamlarının yanında bulunmuşlardır.Meselâ Atatürk’ün etrafında yer alanların yazdığı hâtıralar bu alanda geniş yer tutmaktadır:Dr Asım Arar, Son Günlerinde

Atatürk;Cemal Çelebi Granda’nın Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri(1917)

Diğer bir grup da hayat tecrübelerini başkalarına duyurmak isteyen yazarlardır.Öğretmenler,polisler,sporcular,aşçılar bu grupta geniş yer tutan meslek mensuplarıdır:Enver Demir’in Bir Öğretmenin Defterinden 41 Yılın Hikâyesi(1968) Halide Nusret Zorlutuna’nın Benim Küçük Dostlarım(1971) Ebülbehzad’ın Bir

polisin Hâtıratı(1929);Suat Araz’ın Bir Galatasaraylı’nın Hâtıraları(1959);Aşçı

Dede Halil İbrahim’in Hâtıraları(1960) örnek gösterilebilir.

Anı kitapları yâni hâtıralar farklı amaçlar ve üslûplarla meydana getirilirler.Kimi yazarlar kendi hâtıralarından bahseder,kimileri de şahsiyetlerine yön veren unsurlara öncelik verirler. Üslûp bakımından hâtıralar objektif, subjektif ve sanatkârâne

özellikler gösterirler.Bu bakımdan edebiyatçıların hâtıraları estetik değer de taşımaktadır.49

Ahmet Kabaklı’da Türk Edebiyatı’nda hâtıra türüne yer vermiştir.Kabaklı’nın tanımı şöyledir: “Hâtıra,tanınmış kimselerin ömürleri içinde olup biten vakaları

çekici üslûpla kaleme almalarından doğan bir yazı türüdür.Yazıcı bu olayları bizzat yaşamış yahut onlara az çok karışmış olmalıdır.” 50

Ahmet Kabaklı,hâtıra türünün bir kişinin “şahsî” tarihi olduğunu bu sebeple de yazarın eserini meydana getirirken tarafsız ya da taraf tutucu olabileceğini,mutlak tarafsızlığın sadece ilmî eserlerde olabileceğini vurgular.

Hâtıra,yazarının mesleğine,karakterine ve eğilimlerine göre siyasî veya sosyal bir içerik taşıyabilir.Bu çeşitlerin tamamı tarihin, sanatın, tenkidin bir yerine ışık tutarlar. Herkesin bildiği olaylara farklı şahsi bir bakış açısıyla bakılmış olması, önemli bir kalemin elinden çıkmış olursa,sanat ve edebiyat ya da genel tarihe büyük kazanımlar sağlar.

Batı’da hâtıra çok eskiye dayanan bir türdür.Eski Yunan filozofu Eflâtun’un pek çok eseri hâtırayı andırır. XIX. yüzyıl Fransız yazar ve filozofu J.J.Rousseau ve Andre Gıde bu türde ün kazanmış yazarlardır.

Kabaklı, son olarak Türk Edebiyatı adlı eserinde “Bizim eskiler,Tanrı’ya ve

zamana karşı bir iddia saydıkları ve ölümlü kişinin tevazuunu aykırı gördükleri için hâtıra yazmaya pek de özenmemişlerdir”51 demektedir.Bu yorum da metnimizin

başında da ifâde ettiğimiz üzere, bizde bu türün gelişiminin Tanzimat Edebiyatı’yla ivme kazanmasının sebebi olarak yorumlanabilmektedir.

49 ‘’Hâtıra’’ ,Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi,1981 b:156-157

50Ahmet Kabaklı(2002):Türk Edebiyatı,Türk Edebiyatı Vakfı,İstanbul,Cilt:1,s.561-562 51Kabaklı,2002 a:56

3.1.2.Deneme

Selim İleri,nin eserleri içinde incelemeye tâbi tuttuğumuz bir diğer edebî tür de denemelerdir.

Deneme,Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlüğü’nde “herhangi bir konuda,kesin

bir sonuca varma çabası gütmeksizin, yazarın kendi kişisel düşüncelerini, görüşlerini, genellikle bir söyleşme havası içinde işlediği bir yazı türü”52 olarak

tanımlanmaktadır.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi deneme maddesinde, “Edebî yazı

türü(Fr.essai,Osm.tecrübe-i kalemiyye).Roman,hikâye,şiir gibi edebiyat türlerinden biri olan deneme,çeşitli olay ve düşüncelerin genellikle sübjektif bir açıdan ele alınarak işlendiği kısa yazılardır.”53 diye tanım yapmaktadır.

Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı’nda denemeyi “Deneme,istekle seçilen bir konu

üzerinde,yazarın şahsi görüşlerini,serbestçe derinleştirmesi.Bu türlü

yazılar,ilim,ahlâk ve felsefi kuralların,kesin denetlemelerine boyun eğmez,Yazarın kendi nefsi ile söyleşmeleri ve içinden doğuveren itirafları gibidir”54 diye

tanımlanmaktadır.

Denemelerde herşey deneme yazarına kalmıştır,bu anlamda deneme onu meydana getirenin şahsi duygu,düşünce ve dünya görüşüne göre şekillenmektedir.Yazar ele aldığı konu ile ilgili bütün bildiklerini anlatır,gerekirse yorumlar yapar fakat hiçbir zaman kesin bir hükme varmaz.Her konuya şüphe ile bakmak,bilgisini sınamak deneme yazarının kişiliğini bulmasında önemlidir.

52 Ali Püsküllüoğlu(1995):Türkçe Sözlük,YK yayınları,İstanbul,s.435

53 ‘’Deneme’’ ,Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1981): Dergâh Yayınları, Cilt 2,İstanbul , s.238 54Kabaklı,2002 a:582

Bu bakımdan denemeler,hem yazarının hem de okurunun düşünce gelişiminde her zaman olumlu etkiler sağlamaktadır.55

Konu bakımından, deneme türünün sınırlarını çizmek çok zordur.Konular belirli sınırlar içinde çerçevelenemediği gibi denemelerin model olarak da belli bir biçimi yoktur.Bu bakımdan çoğu zaman, tenkid ve sohbet ile karışabilir veya felsefe, psikoloji yazılarına da benzetilebilir. Bir denemeyi diğer türlerden ayırt edebilen özellikler,yazarın kendi nefsi ile tartışır gibi çelişkili meseleleri ortaya koyması, insanlığı ilgilendiren konulara farklı ve yeni açılardan bakması,beylik hükümleri sarsması,özellikle özgür ve cesur düşünmeyi önemsemesidir.Deneme yazarı doktrinlerden,hazır bilgiden bu noktadan dâima uzak durup,yeni düşünceler üretme derdinde olmalıdır.56

Deneme,Türk Edebiyatı’na Tanzimat’tan sonra Batı’dan gelmiş,gazete ve dergİlerin çoğalması sonucu da gelişme göstermiştir.İlk önemli eserler, Servet-i Fünun’da Cenap Şehâbettin’in Evrâk-ı Eyyam ,Nesr-i Harb Nesr-i Sulh,Tiryaki olarak kabul edilmekte,en güçlüleri ise Ahmet Haşim de bulunmaktadır.Deneme bizim edebiyatımızda sanat ve hayat konuları üzerinde görüşlerin serbestçe ifâde edildiği tür olarak kabul görüp, Cumhuriyet’ten sonra verimler git gide çoğalmaktadır.Pek çok yazarımız, bu türde eser vermiştir:Ahmet Haşim,Ahmet Rasim,Ahmet Hamdi Tanpınar,Nurullah Ataç,Cemil Meriç,Suut Kemâl Yetkin,Salah Birsel,Mehmet Kaplan,Samiha Ayverdi,Sezai Karakoç Selim İleri,Beşir Ayvazoğlu akla ilk gelenlerdir.

Dünya edebiyatında da deneme türünde:Yunanlı Epiktetos;Fransız Montaigne,Andre Gide;İngiliz Bacon;Alman Rilke;İspanyol Miguel d’Unaumuno başta gelmektedir.

55’’Deneme’’,Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi,1981 c:156-157 56 Kabaklı,2002 a:582

Belgede Selim İleri'de İstanbul (sayfa 68-73)

Benzer Belgeler