• Sonuç bulunamadı

Edebî Kişiliği

Belgede Selim İleri'de İstanbul (sayfa 60-64)

Selim İleri’nin edebiyata olan ilgisi okuma yazma öğrendiği yıllarda, elinden bırakmak istemediği kitaplarla başlar. İlkokuldayken gazetelerden, dergilerden fotoğraflar keserek, küçük bir deftere yapıştırmakta ve etraflarına yazılar yazıp,dergi diye ablasına satmaktadır. Bir de ilkokul dördüncü sınıfta Dolu Yıllar isimli, bir tefrika roman yazmaya başlayan İleri,ablası kendisine destek olmayıp,heves kırıcı olsaydı,belki de, yazma hevesinin geçip, yazar olamama ihtimâlinin üzerinde de durmaktadır.39

İleri’nin çok küçük yaşlarda başlayan yazma isteği, Galatasaray Lisesi’nde de devam etmiştir. Yazarın yine roman denemeleri de olmuştur. Yazar o yıllarla ilgili olarak bir anısını da okurlarına şöyle aktarmıştır:

“Hilal Hanım’ın bende anısı sonsuz. Matematik dersinde yine roman yazıyorum, adı galiba Kaatil Kim? Polisiye Roman. Matmazel Hilal, “Siz orada ne yapıyorsunuz?”diyor, gelip defteri çekiyor. “Roman yazıyorum” diyorum. Çok şaşırıyor Hattâ bir romancıyla karşılaşmışcasına saygı gösteriyor. “Peki yazın” Bu söz unutulabilir mi?”40

Atatürk Erkek Lisesi’ndeki öğretmenleri Bakiye Ramazanoğlu, Rauf Mutluay,Vedat Günyol’da İleri’nin hevesini görerek,yazarı desteklemişlerdir.

On dokuz yaşında ilk kitabı Cumartesi Yalnızlığı yayımlanan yazarın edebî üslûbuna dâir ilk fikirler bu eserle oluşmaya başlamıştır. Hikâye kitabında göze çarpan bireyin zengin iç dünyası daha sonra yazdığı hikâyelerinde de ön plandadır.

39 İleri,2002:25 40 İleri,2002:51

Yazar,daha ilk hikâyelerini yazdığı günlerde duygulu, hayâllere genişçe yer verebileceği konular üzerinde durmuş ve bu durumu ifâde etmiştir:

“Benim öykü dünyamda her şey içsel bir abartmaya dayanıyor. Abartmanın

güzelliklerini aramaya, kurcalamaya çalışıyorum.Olayları kişileri ya da atmosferi, duyguları,düşünceleri vs.sini kendi iç dünyamda yeniden türetiyorum.Bu türetişte duygusal abartma en etkin yardımcım.”41

Yazarın bu noktada “abartma” adı altında ifâde ettiği üslûp özelliğini,dikkat

çekmek istediği, hassasiyetle yaklaştığı konu ve kişiler üzerinde kullanması da kayda değer bir tutumdur.

Benzer bir tavır da, yazarın eserlerinde göze çarpan -bilhassa- çalışmamızda incelediğimiz, önceki yıllarda eser veren yazarlar ve onların eserleri üzerinde uzun uzadıya durmasıdır. İleri, bu anlamda edebiyatın tüm dönemlerinde etkisi altında kaldığı yazarların üslûplarını, eserlerin konularını ele alıp değerlendirmiştir. Ahmed Mithat Efendi’den Abdülhak Hâmid’den, Hüseyin Rahmi’den, Yakup Kadri’ye Reşat Nuri’den Halide Edib’den Ahmet Hamdi Tanpınar’a,Abdülhak Şinâsi Hisar’a Ahmet Haşim’e, Yahya Kemâl’e kadar geniş bir edebiyatçı yelpazesi ile İleri’nin eserlerinde karşılaşmak mümkündür.

İleri, adını zikr ettiğimiz, edebiyatın unutulmaz isimlerine yer verdiği gibi bir de edebiyat dünyasında unutulan, adeta eleştirmenlerce anılmayan, piyasa romanı tâbir edilen aşk romanları üzerinde de durmuştur. Hattâ kendi izlenimci tavrıyla bu romanlar hakkında görüş bildirmiştir, Güzide Sabri’nin, Kerime Nadir’in,Muazzez Tahsin’in romanlarını ayrı bir yere koymuş ve bir devri etkilediklerini vurgulamıştır.

Yazarın üslûp özellikleri arasında saydığımız, bireyin iç dünyasını dönük tavır, abartı,geçmiş dönem edebiyat eserlerine bağlılık,İleri’nin eserlerinin konularının da doğrudan doğruya, hüzün, keder, duygu ağırlıklı olma sebebi sayılabilir. Yazarın en büyük özelliklerinden biri dâima geçmişe özlem duyması ve bunu eserlerine yansıtmasıdır. Bu tavır, esâsen İleri’nin, bizi biz yapan kültür ve edebiyat unsurlarını inkâra kalkıp, onlara sırtını dönen çevrelere tepkisidir. Denemelerinde de İstanbul üzerine aynı tavrını sürdüren İleri,köklerinden kopmadan büyümeyi mümkün kılmanın çabası içindedir.Bu noktada kültür öğelerimizi, günlük hayat alışkanlıklarımızı, bireysel ve toplumsal ilişkilerimizi, geçmiş yılların edebiyat verimlerini ,eserlerine konu etmiş olması son derece anlaşılır bir tavırdır.

Yazar, fikrî yönünü bütün eserlerine yaymıştır, yalnızca makale ve köşe yazılarında fikirlerini savunmakla kalmayıp, kimi romanlarında da kahramanların ağzından,bir teknik kusur işlemeyi göze alarak,fikirlerini sunmaktadır:42

Yaşarken ve Ölürken(1981) romanında resim öğretmeni toplumcu geçinen aydınların toplumu nasıl bilmediklerinden söz eder:

“Dönüşte baktım-oradayken de görmek fırsatını bulmuştum;siyasayla

uğraşanlar,benim yaşadığım yerleri bile haritada gösteremiyorlar.Ama hepsinin toplumsal kurtuluşumuz için değişik düşünceleri vardı.”43

Selim İleri eserlerinde öne çıkan,birey ağırlıklı vakalar,şahsi sorunlar,bireyin toplumla çatışması ve git gide yalnızlaşan insanı işlediğinden dolayı bireycilikle suçlanmıştır.

42Gürsel Aytaç(1989):Çağdaş Türk Romanları Üzerine İncelemeler,Gündoğan Yay.,İstanbul,s.305 43 Selim İleri(2002):Yaşarken ve Ölürken,Doğan Kitap,İstanbul,s.54

Yazar topluma karşı değildir.Bilakis toplum ile ilişkilerinin iyi olmasını isteyen İleri’nin eserlerindeki tutumu, anılarındaki tavrı dâima insanlara yardımdan yanadır, kanaatimizce yazar için toplumu meydana getiren bireylerin sağlıklı ruh hâllerinin ve düşüncelerinin sağlıklı toplum oluşturabileceği yönündedir.Bundan dolayı anılarında dâima kırıldıklarını,eksikliklerini ortaya koyar,bireyin dramındaki ortak toplumsal yaraları ve sebep olabileceği derin kayıpları vurgular:

“Şimdi şöyle oluyor; ben, insan dramlarına bir katkısı olur diye yazıyorum

,söylüyorum; bir takım insanlar ailemi çekiştirdiğimi sanıyorlar. Yahu ben deli miyim, ailemi niye çekiştireyim, beni yetiştirmek istemişler, adam etmek istemişler, gözümün içine bakmışlar. Ben insan dramından konuşuyorum, kendimi ve ailemi kobay yerine koyuyorum!....Acıdan, yanlıştan, yanlışbilinçten söz açmaya uğraşıyorum ben ;bizi tinerci çocuklar ordusuna götüren korkunç evrimlerden…”44

Bu doğrultuda ifâde etmek isteriz ki,incelediğimiz birçok eserde ekseriyetle vurgulanan geçmişe özlem esasında kaybolan kültür değerlerine karşı duyulmaktadır.Bu özlem İleri’nin eserlerindeki “şikâyetin yakınmanın” da sebebi

olmaktadır.45

İleri’nin eserlerinde teknik bakımdan dikkat çeken nokta da hayâli çevreler, zaman oyunları, gel gitler, bilinç akımı tekniğidir ki bu da roman ve hikâyelerin postmodern-modern olarak yazıldığının ispatıdır.

Eserleri dil bakımından incelendiğinde,yazar metinlerde yeni kelimeler tercih etmekle birlikte, işlediği eserin konusu ve kahramanların karakter yapılarına göre zaman zaman eski Türkçe kelimeleri de kullanmaktadır. Şiire ve şiirselliğe olan düşkünlüğü de gerek kitap adlarında gerekse düz metinlerde ortaya çıkmaktadır.46

44 İleri,2002: 28-29

45 Ahmet Oktay(1998): Şeytan , Melek ,Soytarı / Selim İleri’nin Romancılığı ve Romanları,Oğlak

Yayınları,İstanbul,257s

2.3.Eserleri

Belgede Selim İleri'de İstanbul (sayfa 60-64)

Benzer Belgeler