• Sonuç bulunamadı

Hâlid’e Yöneltilen Eleştiriler

1. Zemzem’le İlgili Söylediği Sözler Dolayısıyla Eleştirilmesi

Hâlid b. Abdullah el- Kasrî Mekke’ye vali olunca, Velîd’in emri üzerine Tûvâ ve Hacun Tepelerinde bir kuyu kazdırdı. Kuyudan tatlı su çıkınca Hâlid, orada bir konuşma yaptı. Ve konuşmanın sonunda sözü Zemzem’e getirerek “Halîlü’r-Rahmân İbrahim, Rabbinden su istedi, O da ona tuzlu ve acı bir su verdi. Diğer taraftan Halîfe, Allah’tan su istedi, ona tatlı ve hoş bir su içirdi.” Bu kuyunun suyu tatlı idi. Bu su alınıyor ve üstünlüğünün anlaşılması için Zemzem kuyusu yanındaki bir havuza boşaltılıyordu.394

Belâzurî ve İbn Asâkîr şu ilaveyi yaparlar: “Size tatlı bir su getirdim; ümmü’l-hanâfîs’e (pisliklerin anası, yani zemzem) benzemez.”395 Bu rivayetlere göre Hâlid Zemzem’i hor

görerek kendi açtırdığı kuyunun suyunun Zemzem’den daha tatlı olduğunu iddia ediyor. Bir başka rivayete göre Hâlid’in o sözü söylemediği anlaşılmaktadır. Fudayl b. Zübeyr’e dayanarak Belâzurî’nin naklettiğine göre Hâlid, kazdırdığı kuyunun suyunu Zemzemin yanına taşımak amacıyla bir kanal yaptırıcınca şöyle demiştir: “Zemzem tükenici değildir ve zemmedilmemiştir. Bilakis Allah’a yemin ederim ki sonsuza kadar tükenmeyecek ve zemmedilmeyecektir. Bu Emîru’l-Mü’minîn’in bugün ve yarın, sizin su ihtiyacınızı karşılamak için hazırlattığı bir su kanalıdır.396 Bu rivâyetler ve Hâlid’in ikircikli tutumu göz

önüne alınca şu değerlendirme yapılabilir: Velîd b. Abdülmelik’in emriyle bir kuyu kazdıran ve buranın suyunu Zemzem’in yanına taşıyan Hâlid, bu tatlı ve içimi hoş olan suyun çıkarılmasına vesile olan Velîd’i övmek sadedinde Zemzem’i kötülemiş ve kuyunun suyunu övmüştür. Daha sonra oradan su içen insanlar Halid’in bu konuşması üzerine söz konusu kuyudan su almayı terk ederek sadece zemzemden faydalanmaya başladılar.397

Bunu gören Hâlid eski sözünden dönerek zemzemin yerilmediğini ve suyunun ebedî

392 DGBİT, II, 570-71; Aycan- Sarıçam, Emevîler, s. 223; Cevriye Artuk-İbrahim Artuk, I, XXXVII. 393 İbnü’l-Esîr IV, 417; İbn Tağriberdî, s. 177; İbrahim Artuk, “Sikke”, İA, X, 623.

394 İbnü’l-Esîr, IV, 536; İbn Kesîr, IX, 76. 395 Belâzurî, Ensâb, IX, 58; İbn Asâkir, XVI, 161. 396 Belâzurî, Ensâb, IX, 58.

77 olduğunu söylemiştir. Hodgson bu konuda, Halîfe Velîd b. Abdülmelik’i suçlayıp, Hâlid’e, şehre bol tatlı su getirecek bir su kemeri yaptırması, din eksenli düşünen hizip için bir şikâyet fırsatı verdiğini söyleyerek; bu su kemerinin, Zemzem’e rakip olduğunu belirtir ve şu hükmü verir: “Bu, hüküm sürmekte olan hanedanın dinden nasıl da uzak olduğunu gösteriyordu.”398

2. Hristiyan Olan Annesi ve Diğer Gayr-i Müslim Unsurlar İçin Yaptırdığı Mâbetler Sebebiyle Eleştirilmesi

Kaynaklarda Hâlid’e nisbet edilen bir kilisenin varlığı kesinlik arz etmektedir. Ama onu kendi evine mi yoksa Kûfe’de bir mescidin yanına mı yaptırdı? Büyüklüğü ne kadardı o konularda çelişkili bilgiler bulunmaktadır. Ömer Ferrûh “Hâlid, dîni ve ahlakı dolayısı ile itham edilmiştir. Annesi ölünceye kadar Hıristiyan yaşamış ve onun için bir kilise yaptırmıştı. İnsanlar onu camileri yıkmakla, Hıristiyan ve Yahudilere kilise yaptırmakla itham etmişlerdir. Manileri dost edinmekle suçlamışlardır. Bazıları onu zındıklıkla suçlamıştır.” diyerek bu rivayetlere yaklaşmada tereddütlerinin olduğunu gizleyememektedir.399 Hâlid, Hıristiyan annesi için Kûfe’de bir kilise yaptırdı. Bundan

dolayı bazı kişiler ve şairler Hâlid'i yerdiler. Hâlid annesi için bir kilise yaptırma emrini vermesi üzerine bu konuda konuşan insanlara “Evet ona bir kilise yaptırdım. Onun dîni (annesinin dini) sizin dininizden daha şerli ise Allah ona lanet etsin.400 Hâlid’in, annesi için

Kûfe’de yaptırdığı kilisenin el-Berîd sokağında bulunduğu, Belâzurî (ö.279/892)’nin çağına kadar ayakta kaldığı,401 daha sonra posta dairesi olarak kullanıldığı görülür.402 Yâkut el-

Hamevî, bu kilisenin adının ‘Hâlid Kilisesi’ olduğunu ve çevresine, Hâlid tarafından tuğladan bir de meyhane yaptırıldığını nakleder.403

İsfahânî’nin iddiasına göre Hâlid, Kûfe Camii’nin kıble tarafına annesi için bir kilise yaptırmış, Kûfe Camii’nin müezzini ezan okuyacağı zaman, kilisenin çanı çalınarak Müslümanlar rahatsız edilirdi. Hatip minberde hutbeye başlayacağı zaman Hıristiyanlar okuma (âyin) seslerini yükseltirlerdi.404 Bu rivayetlerde Hâlid’e yönelik eleştirilerde öne

398 Hodgson, I, 218,

399 Ömer Ferrûh, 175.

400 Belâzurî, Ensâb, IX, 60; Nüveyrî, XXII, 472. 401 Belâzurî, Fütûh, I, 289.

402 Belâzurî, Ensâb, IX, 65. 403 Yâkût el-Hamevî, I, 532. 404 İsfahânî, XXII, 20.

78 çıkan suçlamalar, onun ya dînî tutum ve anlayışı üzerine, ya da annesinin Hıristiyan bir câriye olması ve ona kilise yaptırması üzerinedir. Başka yerlerde karışlaşmadığımız sadece İsfahânî’nin aktardığı aşağıdaki rivayette en ilginç ve çirkin bir suçlama görülür ki: bu Hâlid’e yönelik suçlamalarda işin dozunun nasıl kaçırıldığını ortaya koyar: “A’şâ Hemedânî Hâlid’i hicvederek şöyle diyor: “İnsanlar Hâlid’in ayıbını yüzüne vurmak istedikleri zaman işe annesinden başlarlardı. Kûfe’deki insanlar onu zikrettikleri zaman: “İbnü’l-Bizrâ” (Bizrâ: Kadının cinsel organı) derlerdi. Ona “Hatnu Ümmihi” (annesini sünnet eden) derlerdi. Annesi pis idi.”405 Aksi bir rivâyete göre söz konusu kilise Hâlid’in emri ile

yapılmayıp annesinin kendi dinine düşkünlüğü sebebiyle oğlunun maişet için gönderdiği parayla yaptırdığı anlaşılmaktadır. Şimdi o rivâyete bakalım.

Bazıları dediler ki: Hâlid Irak’a vali olduğu zaman annesine bir mektup yazdı. Onu İslâm’a davet etti. Ve onun İslâm’a yakın olmasının, onun iyiliğine olacağını belirterek Müslüman olmasını istedi. Hâlid’in mektubu annesine geldiğinde; bir divit ve bir kâğıt isteyerek elçiye şöyle dedi: “Yaz! Mektubunu okudum. Dinine beni davetin konusundaki, bana nasihatini ve gayretini biliyorum. Şunu bil ki senin benden istediğin şeyi(yani din değiştirmeyi), ben senden istemiyorum. Benim dinim bana senin dinin sanadır. Benim iyiliğime gelince, ömrüme yemin ederim ki, kuşkusuz sen dilediğini yapmaya kadirsin. Bil ki ben bazı kitaplarda okudum. Adam büyük bir günah işlediğinde kalbinin üçte biri kararır. Bir daha büyük bir günah işlediğinde diğer üçte biri kararır. Üçüncü büyük günahı işlediğinde kalbinin tamamı kararır. Artık bir kötülük işlediği zaman o kötülüğü iyi görmeye başlar. Bundan daha kötüsü kalbin artık özelliğini yitirip bir kan mesabesine düşmesidir.” Annesinin mektubu Hâlid’e gelince ondan ümidini kesti ve ona mal gönderdi. O da onunla bir kilise yaptırdı.406

Hâlid annesine çok düşkün bir insandı. Onun müslüman olmasını arzu ediyor, ama annesi müslüman olmak istemeyince, bu arzusunda ısrar etmesinin annesini üzeceği korkusuyla, onu kendi haline bırakır. Başkalarına bolca ihsanda bulunduğu gibi annesine de maişet için çokça para gönderir. Annesi dinine düşkünlüğü sebebiyle gönderilen paralarla kendisine bir kilise yaptırır. Hâlid, annesini savunmak için onun dinini de savunur duruma düşmeyi göze alarak yaptırdığı kiliseyi sahiplenir. Ve kendisini suçlayan insanlara öfkesinden “Onun dini sizin dininizden daha şerli ise Allah ona lânet etsin” diyerek annesinin dini olan Hıristiyanlığı korumuş izlenimi uyandırır.

405 İsfahânî, XXII, 20.

79 3. Halîfe’yi Yüceltmek İçin Söylediği Sözler Sebebiyle Eleştirilmesi

Hâlid, Mekke’de açtırdığı su kuyusunun yanında, ya da o günlerde minberde şu meşhur konuşmayı yaptığı ve dolayısı ile eleştirildiği bilinmektedir. “Ey insanlar! Bana söyleyiniz. Bu iki kişiden hangisi daha üstündür? Adamın ailesine vekil olarak bıraktığı halefimi, yoksa onlara gönderdiği elçisi mi? Allah’a yemin ederim ki, sizler halîfenin üstünlüğünü bilmiyorsanız ben sizlere şunu söyleyeyim: Halîlü’r-Rahmân İbrahim, Rabbinden su istedi, O da ona tuzlu ve acı bir su verdi. Diğer taraftan Halîfe, Allah’tan su istedi, ona tatlı ve hoş bir su içirdi.” İbn Kesîr söz konusu konuşmayı aktardıktan sonra şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu rivayetin senedi garibtir. Eğer söyleyicisi gerçekten söylemişse bu söz küfür içermektedir. Bence Hâlid b. Abdullah el-Kasrî, böyle bir sözü söylemiş değildir. Eğer söylemişse o, Allah düşmanıdır. Haccâc b. Yûsuf’un böyle bir söz söylediğine dair zayıf bir rivayet vardır. Güya o, halîfeyi rasulden (yani Allah’ın gönderdiği elçiden) daha üstün saymıştır. Bütün bu sözler, sahibinin kâfir olduğunu ifade etmektedir.”407 Ayrıca şu değerlendirmeyi de yapmadan geçmiyor: “Esmaî’den gelen başka

bir rivayette anlatıldığına göre Hâlid b.Abdullah el-Kasrî, halîfeyi Rasûl’den daha üstün sayarmış ki, bu da küfürdür. Ancak o, bu sözü ile başka bir manayı kastetmiş ise onu bi- lemem. Doğrusunu Allah bilir. Görülüyor ki, bu sözleri Hâlid b. Abdullah’ın söylemesi sahih değildir. Çünkü o, dalaleti bastırmak, bid’atleri yok etmek için elinden gelen çabayı sarf etmiş bir kimsedir. Mesela, Ca'd b. Dirhem'i ve diğer mülhidleri öldürmüştür. ‘el-Ikd’ adlı eserin sahibi ona doğru olmayan bazı şeyler isnat etmiştir. Çünkü ‘el-Ikd’ adlı eserin sahibinde çirkin bir Şiîlik ve aşırı bir Ehl-i Beyt taraftarlığı vardı. Kendisindeki Şiîlikten ötürü hiç kimse onun sözlerini anlayamamıştır. Şeyhimiz Zehebî de ona aldanmış ve onun hıfzının sağlam olduğunu söyleyerek kendisini övmüştür. Başkaları da onu övmüşlerdir.”408

Ayrıca aynı sözün Haccâc’a atfedildiği gibi bu sözü söyleyenin Hâlid olmayıp İbn Şâkî el-Himyerî olduğu ve bu sözü Hişâm’ın yanında ona söylediği kaynaklarda şöyle geçer: Hişâm, Ebraş el-Kelbî’ye gerekli kötü muameleyi yapmayı tasarlayınca bunu Hâlid'e mektupla bildirdi. Ebraş de Hâlid’e şunları yazdı: “Bir adamın senin hakkında söylediği Emîru’l-Mü’minîne ulaştı. Bu adam senin hakkında: “Ey Hâlid! Ben seni on hasletinden dolayı seviyorum: Allah Kerîmdir, sen de kerîmsin. Allah çok cömerttir, sen de çok cö- mertsin, O çok esirgeyicidir, sen de çok esirgeyicisin. Bu sayıyı ona tamamladı. Eğer sen bunları gerçekleştirecek olursan Hişâm seni öldüreceğine yemin etti.” dedi. Hâlid, Ebraş’ın

407 İbn Kesîr, IX, 77. 408 İbn Kesîr, X, 21.

80 mektubunu alınca cevaben şunları yazdı: “Bu meclis kendisinde olanları, isyankâr ve günahkârlardan her hangi birisinin bozamayacağı kadar çoktur.” Yukarıdaki sözleri söyleyen adam öyle değil, şöyle söyledi: “Ey Hâlid! Seni on hasletinden dolayı seviyorum. Allah Kerîmdir, kerîm olanı sever, sen de kerîm olduğun için Allah seni seviyor, ben de seni seviyorum.” Daha sonra da diğer hasletleri saydı. Bundan daha önemli olan da İbn Şakî el- Himyerî'nin Emirü'l-Müminîne ayağa kalkarak: “Ey Müminlerin Emîri! Aile içindeki halefin mi senin yanında daha kıymetli, yoksa senin ihtiyaçlarını temin eden elçin mi?” diye sormasıdır. Halîfe, bu soruya: “Ailemdeki halefim.” diye cevap verdi. Bunun üzerine İbn Şakî: “Sen Allah'ın ve Rasûlüllah'ın yeryüzündeki Halîfesisin. Becîleli bir kişinin kendisini doğru yoldan saptırması Müminlerin Emîrinin toplumu saptırmasından daha ehvendir.” dedi. Hişâm yazılanları okuyunca: “Ebu’l-Heysem bunamış.” dedi.409 Bu rivayetlerle ilgili

Melhem Chokr şu değerlendirmeyi yapar: “Hâlid el-Kasrî’ye atfedilen bu küfürler Haccac’a da atfedilmektedir. el-Kasrî’nin Halîfeyi Peygamberden üstün saydığını öne süren rivayet kendi aleyhine dönmüştür; bu rivayetin daha eski şeklinde, Peygamber’in şahsına yapılan bu hakareti karşı çıkmadan dinlediği için Hâlid, Hişâm’ı eleştirmiştir.410 Hâlid’in diğer

uygulamalarından da anlaşılacağı gibi, birçok tarih kaynaklarında geçen Halîfeyi peygamberden üstün tutan konuşması, ihtiyatla karşılanmalıdır. O konuşmayı yapmış olduğunu varsayarsak o günkü Mekke halkının derhal görevden alınması konusunda, Velîd b. Abdülmelik’e baskı yapmaları gerekirdi. Bununla ilgili kaynaklarda bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Böyle bir konuşmayı eğer Hâlid yapmış ise o günkü yönetime yaranma arzusu ile yapmıştır. Nitekim daha önce de anıldığı gibi Mekke’de bir hutbesinde şunları söylemişti: “Sizler, itaatten ayrılmayın, cemaatten uzak kalmayın. Vallahi imamına karşı gelen kim olursa olsun, onu yakaladığım gibi harem dâhilinde asarım. Çünkü ben, Halîfenin koyduğu kuralları ve uygun gördüğü şeylerin uygulanmasından başka bir yol kabul etmiyorum.”411

4. Zındıklıkla Eleştirilmesi

Hâlid’in zındıklığıyla ilgili rivayetler ihtiyatla karşılanması gereken rivâyetlerdir ki İsfahânî kitabı olan Eğâni’ye bunları toplamıştır. Bu rivâyetler iki grupta toplanıyor. Birinci gruptaki rivâyetler doğrudan İslâm’ı ve onun kutsallarını hedef alırken; ikinci gruptaki rivayetler Hz. Ali ile ilgili rivâyetlerden oluşmaktadır. Birinci grup rivâyetlere örnekler

409 Taberî, VII, 257-258; İbnü’l-Esir, V, 278. 410 Melhem Chokr, s. 101-102.

81 şunlardır. İsfahânî, Ebû Ubeyde’den naklederek: “Bir gün Hâlid minbere çıktı ve şöyle dedi “Nice bizim batılımız sizin hakkınıza galip gelmiştir. Şimdi sizin rabbiniz size gazap ediyor!” O bir zındıktı. Annesi Hıristiyan’dı. O Hıristiyan ve Mecûsîleri Müslümanlara yönetici yapıyordu. Onları çeşitli işlerde görevlendiriyor ve Müslümanlara üstün tutuyordu. O zimmet ehlini, satın aldığı Müslüman cariyelerle evlendiriyordu.412 Ebu’l-Hasen el-

Esedî: “Hâlid b. Abdullah el-Kasri zındık idi. Annesi babasına Abdülmelik’in hediye ettiği Rum ve Hıristiyan bir köle idi.” der.413 Hâlid, Mekke’de şöyle söyler: “Allah’a yemin

ederim ki Müminlerin Emîri Allah katında onun nebilerinden daha üstündür.414 Medâinî

Hâlid’in şöyle dediğini nakleder: “Eğer Müminlerin Emîri bana emretsin Kâbe’yi yıkar taşlarını Şam’a taşırım.”415 Esed öldüğü zaman Ebû Şakir Mesleme b. Hişâm b.

Abdülmelik, Hâlid’e şöyle yazdı: “Kulları Esed'den kurtaran Rab, Hâlid’den de kurtarsın. Babasına gelince, o nesebi karışık, kötü birisiydi, Zina, sâlib (haç), içki ve domuzu helal sayıyor ve sapıklığı doğru yol gibi görüyordu. Annesinin istek ve arzusu da, fuhuş yapan kötü câriyelerin arzusundan farksızdı. Peygamberi inkâr ediyor, kâhince haç ve vaftize iman ediyordu.”416 Bu rivâyetlerde, ya mezhep farklılığından dolayı yada siyasî anlaşmazlıklar

sebebiyle, Halide yönelik suçlamalar olduğunu görürüz. En insaflısı ise Haccâc ve Hâlid’in muhalifi Atâ b. Ebî Rabah’ın, onun hakkındaki kanaatlerini nakleden rivâyettir: Sevrî, Abdullah b. Velid (el-Vassâfî)’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Atâ'ya şöyle bir soru sordum: “Kâtiplik yapan bir adam hakkında ne düşünüyorsun? Eğer kâtiplik yaparsa çoluk çocuğunu refah içinde geçindirir, ama yapmazsa yoksul düşer.” “Peki bu katibin amiri kimdir?” Hâlid el-Kasrî’dir. Atâ dedi ki: Sâlih kul şöyle demişti: “ Rabbim! Bana lütfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çıkmayacağım.” (Kasas Sûresi, 17.)417

Hz Ali’ye sataşan ve ona lanet etiğini bildiren ikinci grup rivâyetlere örnekler ise şunlardır: “Ebû Tâlib’in oğlu Rasûlüllah’ın amcaoğlu, Fâtıma’nın eşi, Hasan ve Hüseyin’in babası Ali’ye Allah lanet etsin” dedi.418 Hıristiyanlar Kûfe mescidine gidip el-Esef’e şöyle

diyorlar: “Bizim için dua et şüphesiz senin duan bizim yanımızda Ali b. Ebî Tâlib’in 412 İsfahânî, XXII, 22. 413 İsfahânî, XXII, 24. 414 İsfahânî, XXII,23. 415 İsfahânî, XXII, 22. 416 İbnü’l-Esîr, V, 217. 417 İbn Kesîr, IX, 307.

82 duasından daha makbuldür.419 İbn Âişe dedi ki: Hâlid’in yanında Hz. Ali’nin ismi geçince

şöyle dedi: “Umarım yüzlerin karardığı gün Allah onun yüzünü karartır.420 İsfahânî Hz.

Aliyi lanetlemesi dolayısı ile dedesi Esed b. Kürz’den nakledilen hadisi şöyle değerlendirir: Esed dedi ki: “Ey Allah’ın elçisi bana dua et.” Peygamberimiz: “Allah’ım Esed b. Kürz’ün soyundan gelenleri sana ve senin dinine yardımcı kıl.” diye dua etti.421 “Bu hadis

Rasûlüllah’tan rivayet edilen en kerih ve en yalan bir rivayettir. Bu işin zahirine göre, eğer Rasûlüllah bu şekilde dua etmiş olsaydı Esed’in oğlu Yezîd, Muâviye ile birlikte Sıffîn savaşında Hz Ali’ye karşı çıkmazdı. Oğlunun oğlu Hâlid b. Abdullah el-Kasrî, minberde onu lanetlemezdi.422 Hâlid’in Hz. Ali’yi lanetlediği ve ona sataştığı bir gerçektir. Çünkü o

Zeyd b. Ali’de malı olduğu suçlamasını redderek “Ben minberde kendisine ve atalarına kötü sözler söylediğim birine nasıl olur da mal veririm?” demişti. 423

Hâlid valiliği döneminde Hâşimîlerle irtibat kurmuş ve onlara yardım etmişti. Bunu gizlemenin yolu da, Hz. Ali’ye sövmek ve onu lanetlemekti. Nitekim, “Hâşimîlerle irtibat kuruyor” töhmetinden kurtulmak ve Ümeyye oğullarına yakınlaşmak için Hz. Ali’ye sövmüş ve onu lanetlemişti.424 Aktardığımız rivayetlerin birinci grubunda Hâlid’in dinle

ilgisini ve ona lakaytlığını gösterirken ikinci gruptaki rivayetler daha çok Hz. Aliye sataşması ile ilgilidir. Dine bu kadar lakayt ve düşman birisinin, dine karşı tutumları olan insanlara daha hoş görülü olması gerekirken; daha önceki bölümlerde geçtiği üzere onları cezalandırırken görürüz. Hâlid, dinin hoş görmediği bir takım davranışlara da engel olmuştur. Emevîlerin Mekke ve Medîne’nin nüfûzuna son vermek için Hicaz’da eğlenceyi teşvik ve refahı temin etmeleri sayesinde; Mekke, Medîne ve civarları, erkek ve kadın ğına (müzik) sanatkarları ile dolup taşmıştı. Bu sanatkârlar kafileleriyle hacılara eşlik edip onlara ğına (müzik) sanatını icra etmek için çeşitli gösteriler yaptıkları425 bir dönemde Hâlid,

Irak’ta müziği yasaklamıştı.426 İrfan Aycan bu konuda şu yorumu yapar: “Hâlid, Selefi

Haccâc gibi sert mizaçlı ve onun yanında yetişmişti. İlginç olan durum; tarih kitaplarında siyasî açıdan çok tenkîd edilen Mervân b. el-Hakem, Haccâc ve Hâlid el-Kasrî gibi kişilerin

419 Belâzurî, Ensâb, IX, 632. 420 İsfahânî, XXII,22. 421 İsfahânî, XXII, 9. 422 İsfahânî, XXII, 9. 423 İbn Kesîr, IX, 327. 424 Nüveyrî, XXII, 473.

425Şahâde Ali en-Nâtûr, “İslâm’a Göre Ses ve Musiki Sanatı”, Çev. Ruhi Kalender-Adem Akın, Din Öğretimi Dergisi, Ankara, 1989, sayı: 19, s. 75-76.

83 valisi bulundukları şehirlerde aşırı eğlenceye ya da işret âlemlerine müsaade etmeyişleridir. Acaba bu durumlara mani olmaları da onların siyaseten tenkit edilmelerine, zalim diye nite- lenmelerine sebep olmuş mudur?427 Chokr’a göre “Ebû Ubeyde ve çağdaşı Medâinî gibi

Abbâsî rivayet derlemecileri “Hıristiyan kadının oğlunun” bir zındık olduğunu kabul etmişlerdi. Bunların tersine gelenekçiler Hâlid’in Cehmî bir zındık olan Ca’d b. Dirhem’i ölüm cezasına çarptırmasının, onun ortodoksluğunun işareti olduğunu düşünmekteydiler.428

427 İrfan Aycan, “Musiki”, Emevîler Dönemi Bilim, Kültür ve Sanat Hayatı, Ankara, 2003, s.140. 428 Melhem Chokr, s. 102.

84 SONUÇ

Uzun insanlık tarihinde, 90 yıl gibi kısa sayılacak bir zamanda, hüküm süren Emevî Devleti, tarihte izler bırakarak yerini almışsa; kuşkusuz bunda Hâlid b. Abdullah el- Kasrî’nin de etkisi olmuştur. Çünkü Hâlid Emevîler’e ömrünün 21 yılını vererek valilik yapmıştır ki buda azımsanamayacak bir zaman dilimidir. Hâlid’in önemi Emevîler devrinde, en uzun valilik yapan birisi olduğu kadar, yaptığı icraatı unutulmamış olmasındandır.

Hatırı sayılır bir kabileye mensup olmayan Hâlid, Haccâc b. Yûsuf tarafından keşfedilerek Velîd b. Abdülmelik’e Mekke valiliği yapabilecek kabiliyette bir insan olarak tavsiye edilmesiyle tarih sahnesine çıkar. 89/708 yılında Velîd b. Abdülmelik tarafından Mekke valiliğine atanan Hâlid, İslam dünyasının vitrini mahiyetinde olan Mekke ve Mekke’nin kalbi olan Ka’be ve Mescidi-Haramda yaptığı bir takım icraatlarıyla nüfuz eder. İslâm dünyasının dört bir yanından Hacc için Mekke’ye gelen insanlara yapılan hizmetler, kuşkusuz Müslümanların mevcut iktidarı tasvipleri için önem arz etmekteydi. Bu amaçla Hâlid, Velîd b. Abdülmelik’in emri ile Ka’be ve Mescidi-Haram’da bazı düzenlemeler yapmıştır. Ka’be’ye verdikleri değeri izhar için kapısı, olukları ve sütunları altınla kaplatıldı. Hacc için gelen insanların su ihyacını karşılamak amacıyla Zemzem kuyusunun yanına, Hacun ve Tûva tepelerinde kazılan kuyulardan su nakledildi. Bu yaptığı icraatlarıyla Hâlid ve onun şahsında Emevîlerin Müslümanlar nezdindeki itibarları artarak, Velîd b. Abdülmelik dönemi en sakin dönem olmuştu.

Bu uygulamaları ve Tavaf esnasında kadın erkek karışımını engellemesi ile Müslümanların tasvibini kazanan Hâlid, Zemzemle ilgili söylediği sözler ve Saîd b. Cübeyr gibi dönemin âlimlerinin cezalandırılmasındaki rolü nedeniyle şimşekleri üzerine çekti. 96/715 yılında Süleyman b. Abdülmelik döneminde Mekke valiliğinden azledilen Hâlid, inzivaya çekildi. 9 yıl süren inziva döneminde kendisine hiçbir görev verilmeyen Hâlid, Hişâm b. Abdülmelik’in halîfe olması için gayret sarf ederek muvaffak oldu. Hâlid’in

Benzer Belgeler