• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN KAVRAMSAL ve KURAMSAL ÇERÇEVESİ

2.1. Goffman’ın Dramaturjik Eylem Kuramı

Gündelik yaşamı ve bunda insan davranışı ile etkileşimi; normal ve anormal arasındaki ilişkiyi gözlemleyen, normali anlamak için anormali inceleyen Goffman’ın Dramaturjik

Eylem Kuramından yola çıkarak gerçekleştirilecek bu çalışmada, onun Ön ve Arka Sahne, Performans ve Etkileşim kavramlarından faydalanılacaktır. Çalışmanın teorik zemini ile doğrudan ilgili olarak Goffman’ın Gündelik Yaşamda Benliğin Sunuluşu (

The Presentation of Self in Everyday Life) isimli çalışması bulunmaktadır. İnsanin kendisini anlamasına katkısı büyük olan bu eser, sosyal durumlarda insanların davranışları ve başkalarına nasıl göründükleri konuları ile ilgilenmektedir. Goffman’ın tiyatral performans metaforunu alt yapı olarak kullandığı bu eserinde, bir aktörün izleyicilerine bir karakteri canlandıracağı gibi, her insanın da günlük sosyal etkileşimde kendisini ve aktivitelerini başkalarına sergilediğini, kendisine dair oluşturulan izlenimleri yönlendirmeye ve kontrol etmeye çalıştığını ve performansını olduğu gibi tutabilmek için çeşitli teknikler kullandığını anlatmaktadır. Burada sunulan bu sosyal tekniklerin tartışması, çok sayıda farklı bölgede sosyal gelenekler üzerine gerçekleştirilen ayrıntılı araştırmalar ve gözlemlere dayanmaktadır.

Sosyal dünyayı bir sahne olarak düşünmek Goffman ile başlamış bir akım değildir elbette. “Bütün dünya bir sahnedir.” düşüncesi tiyatronun kendisi kadar eskidir. Eflatun, Philebus’unda “insanların hem komediler, hem de trajediler sahnelediği insan hayatinin büyük sahnesi”nden bahseder. Petronius’un “Tüm dünya bir sahnedir.”i (Totus Mundus

Agit Histriönem) Rönesans’a damgasını vuran ilkelerden biri olmuştur. (BURNS 1972; Bolum 2) Shakspeare’in Size Nasıl Geliyorsa (As You Like It) oyununda Act II, Sahne VII’sinde ki “Tüm dünya bir sahnedir, üzerindeki tüm erkek ve kadınlar da yalnızca

oyuncular…” (All the world’s a stage, and all the men and women mearly players...) repliği bu fikrin tarihin değişik evrelerinde kendini geçerli tuttuğunu bizlere göstermektedir.

Goffman’ı en çok etkileyen isimlerden biri olan Kenneth Bruke, 1945’te ilk kez yayımlanan Grammar of Motives adlı eseri ile Dramatizm adını verdiği ve insan davranışlarını ile sosyal bağlantıları açıklama ve yorumlamayı anlattığı bir şema ortaya koymuştur. Kitabın amacı, sosyal aksiyonun psikolojisini açıklamak veya nedenlerini analiz etmek değil, normal ve alışkanlıklara bağlı olarak davranışları anlamlandırma ve nedenlerine atfettiklerimizi anlamada bir anahtar, bir yol gösterici olmaktır. Henüz Bruke ve onun Dramatist tezinden önce, Marcel Mauss tiyatral analoji ile törenselleri bağlayarak paralel çizgide fikir ortaya koymuştur. Victor Turner ve Levi-Strauss ayrı zamanlarda Mauss’un düşüncesini ödünç alarak ilerletmişlerdir, ancak Goffman’a kadar kimse, tiyatral terminolojiyi sosyal dünyayı anlamak ve açıklamak için benzer boyut ve derinlikte kullanmamıştır.

Goffman’a göre sosyolojinin dili geleneksel olarak organizasyonlar, yapılar, roller ve statüler ile ilgilenir ve insanların başka insanlar ile bir aradayken ki davranışlarını tanımlamak ve açıklamak için yeterli değildir. Etkileşim kavramının bu nedenle “her şey”i kapsadığını ve yüz yüze etkileşim üzerine odaklanmak için gerekli olan analiz ünitelerinin üzerinde fazla durulmadığını belirtmiştir. Bu durumda, sosyolojik yönteme anahtar olan, kurallara ve normatif anlayışlara odaklı kalmayı akılda tutarak, yapısal terimlerden etkileşimsel terimlere bir tercümenin gerektiğini belirtir. Goffman çalışmasının özünde hayatın bir sahne olduğunu iddia etmez, onu anlama ve anlatmak için kullanılan sosyal psikolojik bakış açılarına dramaturjik bakış açısının eklenebileceğini savunur. (GOFFMAN 1959) Goffman’a göre sosyal etkileşimi yöneten kuralları tanımlamak, onun yapısını tanımlamaktır. (BURNS 1992; 112 )

Günümüz sosyologlarının bazılarına göre, Goffman’ın Dramaturjik Eylem Kuramı, bir teori veya çerçeve olmaktan çok, anlamaya bir yardımcı, kesifsel araç olarak düşünülebilir. (BURNS 1992; 112 ) Bu araç ile bize içinde bulunduğumuz, parçası olduğumuz, çok yakınında olduğumuz için de kimi zaman gözlemlemekte veya farkında olmakta zorluk çektiğimiz, sosyal dünya ya değişik gözlerle bakmamıza ve bu sayede dışarıdan içerideyken göremediklerimizi görme, fark edemediklerimizi fark etme veya tanımlayamadıklarımızı tanımlamak için bir fırsat vermektedir.

Goffman, bu değişik gözlerle bakışı sağlamak için tiyatro ve onun terminolojisini kullanmaktadır. Gündelik Yaşamda Benliğin Sunuluşu’nda, temel olarak davranışı sahne performansı olarak ele almış, insanların kendilerini toplum içinde gerçekleştirme süreçlerini analiz etmek için bir düşünceler sistemi tamamlayarak oluşturmuştur. Metafor kullanımı o denli ileri götürmüştür ki, analojik bir süper yapı kurarak, ortaya kendisinden önce bu şekilde açıklamalar yapmayı deneyenlerin tamamından daha verimli bir çalışma koymuştur. (BURNS 1992; 112 )

Etkileşimi iki insanın karşı karşıya geldiklerinde, birbirlerinin hareketlerine etkileri şeklinde tanımlayan ve onu bir gösteri dünyası olarak gören Goffman, Webster’in dramatik kompozisyon ve sahnede temsil sanatı10 olarak tanımladığı Dramaturjiyi, toplumsal kuramlarca belirlenmiş bir ürün olarak bireyin, sahnede oyun oynaması olarak tanımlamaktadır. Sosyal ve kişisel ben arasında ortaya çıkan gerilim ve dengesizlik, çalışmasının odak noktasını oluştururken, temel inceleme alanı da bu gerilimin odak noktası olan aktörlerdir. Performans ise, herhangi bir biçimde diğer katılımcıları etkilemeye hizmet eden belirli bir durumda belirli bir katılımcının, aktörün tüm etkinlikleridir.

Goffman’ın bu analojik süper yapısının temelini oluşturan iki anahtar öğe vardır: a) Performansların sergilendiği seyirciler olmalıdır ve bu seyircilerin rolü

önemlidir. (GOFFMAN 1974; 125-127) Seyirciler Goffman’a göre ya aktörlerle birlikte onlar tarafından sergilenen performansa dahil olabilirler; ya da aktörleri

ve performanslarını, eleştirme haklarını saklı tutarak izleyebilirler. (BLUMBERG & HARE 1988; 53) Araştırmada katılımcıların performanslarını doğrudan sergiledikleri seyirciler Görüşmede ikinci türe dahil edilebilecek şekilde kamera ve gözlemci; Sohbette ise birinci türe dahil edilebilecek şekilde yalnızca gözlemcidir. Gözlemcinin kendisinin Ön ve Arka Sahne oluşturulmasında kullanılan temel araçlar arasında sayılmasının temel sebeplerinden biri Goffman’ın öne çıkardığı bu öğedir.

b) Her türlü performans bir Arka Sahneye, hazırlanmak için yer ve zamana, ihtiyaç duyar. Araştırmada röportajın ilk dakikalarında katılımcılara Görüşme sırasında sorulacak soruların önceden sorulmasının sebebi katılımcılara kendilerini ve dolayısı ile ortaya koyacakları performanslarını hazırlamaları için fırsat vermektir. Ancak üzerinde durulması gereken bir nokta, söz konusu bu hazırlık sürecinin gerçekleştiği ilk 5 dakikalık zaman diliminde katılımcının o ana kadar kendisine yabancı olan, henüz aralarında yeterli etkileşim, güven ve bağ kurulmamış gözlemcinin önünde Arka Sahnesini göstermesinin beklenmemesi ve göstermesi için de, gözlemci tarafından, herhangi bir çabanın sergilenmeyişidir. Katılımcının ancak Görüşme bitip Ön Sahne performansı tamamlandıktan sonra gerçekleşen Sohbet sürecinde nispeten aşina, belli bir düzeyde etkileşim, güven ve bağ kurmuş olduğu gözlemciye Arka Sahnesini paylaşmasını sağlamak hedeflenmektedir.

Bireylerin kendilerini ve etkinliklerini günlük hayatlarında nasıl gösterdiklerini inceleyen kuramda; özellikle bireyin, başkalarının kendisi ile ilgili izlenimlerini yöneltme ve kontrol etme şekilleri olan, izlenim yönetimi üzerine odaklanılmıştır. İzlenim yönetimi insanların başkalarının kendileri hakkındaki izlenimlerini, başka insanlarla bir araya geldiklerinde neyi ortaya döküp neyi gizleyeceklerini seçerek, yönetmeleri veya denetlemeleridir. Buna eklenen iki dramaturjik kavram, performansın gerçekleştiği yerlerdir:

a) Ön Bölge – Sahne: Performansı izleyenlere durumu göreli olarak, sabit ve genel yollarla anlatma fonksiyonu üstlenir. (GOFFMAN 1959; 22) Araştırma

kapsamında bu katılımcının performansını kamera ve gözlemci karşında sergilendiği Görüşme sürecidir.

1) Öngörüş 2) Ortam

3) Kişisel Görüş:

- Tavır: Performansında oynaması beklenen rolü.

- Görünüş: Performansının sosyal statüsü. (GOFFMAN 1959; 24) Sahnedekiler idealize edilmiş kimlikler taşırlar ve bunu yaparken de kendilerini saklarlar. Goffman’ın aktörleri Ön Sahnede doğaçlama yapmazlar. ( WALLACE & WOLF 1999; 270)

b) Arka Bölge - Sahne: Aktörlerin gizli, kapalı olan bölgesidir, burada daha rahat davranırlar. ( WALLACE & WOLF 1999; 271) Oyuncu tavırları bırakılır, gerçek karakter ortaya çıkar. (GOFFMAN 1959; 112) Araştırma kapsamında katılımcının gözlemciye etkileşimleri sonucu sergilendiği Sohbet süreci performansıdır.

Goffman’ın dramaturjik fikirleri, bireyin kendisi ile ilgili mümkün olan en iyi izlenimi vermek için Ön ve Arka Sahnesindeki bütün araçları kullandığı sayısız durumları incelemesine yardımcı olmaktadır. Sürekli olarak izlenim yönetimi yaptığını düşündüğü bireylere yönelttiği temel soru şudur: “Biz hepimiz de rol yapan artistler değil miyiz?”.( WALLACE & WOLF 1999; 273)

Benzer Belgeler