• Sonuç bulunamadı

GEREÇ VE YÖNTEMLER

MKD2TOP1TOP

Frequency Percent Valid Percent Cumulative Percent Valid ,0 33 61,1 89,2 89,2 1,0 4 7,4 10,8 100,0 Total 37 68,5 100,0 Missing System 17 31,5 Total 54 100,0

0:MKD toplamları arası fark ikiden küçük, 1,0: MKD toplamları arası fark ikiden büyük

Tablo 23. Varyansın Tek Yönlü Tekrarlanan Ölçüm Analizi

Tedavi Adı n Eksik Ortalama Std Dev SEM

MKD1TOPL 24 0 21,708 3,250 0,663

MKD2TOPL 24 0 22,208 3,036 0,620

MKD3TOPL 24 0 26,083 2,394 0,489

SEM: standart error of mean- ortalamanın standart hatası

Normallik Testi :Passed (p = 0,232)

Eşit Varyans Testi :Passed (P = 0,076)

Frequency Percent Valid Percent Cumulative Percent Valid Yok 1 1,9 4,2 4,2 Hafif BB 8 14,8 33,3 37,5 Orta BB 11 20,4 45,8 83,3 Ağır BB 4 7,4 16,7 100,0 Total 24 44,4 100,0 Missing System 30 55,6 Total 54 100,0

36

Tablo 24. Freidman Tekrarlanan Ölçüm Analizi

Varyasyon Kaynağı DF SS MS F p

Özneler arası 23 543,333 23,623

Tedaviler arası 3 275,250 137,625 145,814 <0,001

Residual 46 43,417 0,944

Total 71 862,000

DF: Degrees of Freedom- Serbestlik Derecesi, SS: Sample Size- Örnek Büyüklüğü, MS: Mean square- Kare Ortalama, F: F istatistik Değeri

Tedavi grupları arasında ortalama değerleri arasındaki farklar tesadüfen beklenenden daha büyüktür ve istatistiksel anlamlı olarak fark vardır (P<0,001). Farklı grup ya da grupları izole etmek için çoklu karşılaştırma prosedürü kullanılır.

Alfa ile yapılan testin gücü = 0050: 1,000

Tüm İkili Çoklu Karşılaştırma İşlemleri (Bonferroni t-testi):

Tablo 25. Freidman Tekrarlanan Ölçüm Analizi faktör için karşılaştırmalar

Karşılaştırma Ort. farkları t P P<0,050

MKD3TOP vs MKD1TOP 4,375 15,600 <0,001 Evet

MKD3TOP vs MKD2TOP 3,875 13,817 <0,001 Evet

37

TARTIŞMA

Modern araştırmacılar en son 2003 yılında uykuyu ‘davranışsal ölçüt hareketliliğin olmaması ya da çok hafif düzeyde hareketlilik olması, kapalı gözler, karakteristik özel uyku postürü, dış uyaranlara azalmış yanıt, sükunet, uzamış yanıt zamanı, yükselmiş uyarılma eşiği, azalmış bilişsel işlev ve geri dönüşümlü bilinçsizlik durumunu içerir’ olarak tanımlamışlardır (1). Uyku bilinçlilik açısından uyanıklığın ortadan kalkması değil farklı bir bilinçlilik durumu olarak tanımlanabilir. Bu farklı bilinçlilik düzeylerinin farklı fizyolojik, elektrofizyolojik ve bilişsel bileşenleri vardır. Öğrenme, bellek oluşumu ve emosyonel düzenlemelerle uyku arasında bir ilişki olduğu bilinmektedir. Yapılan hayvan deneylerine göre; yeni davranışı öğrenen hayvanın REM uykusu deneysel olarak engellenirse öğrenme bozulmaktadır (7,11).

Uyku süresi çocuklukta 10-12 saattir. Total uyku zamanı 10 yaşında 9-10 saate ve adölesansta 7-7,5 saate iner ileri erişkin dönemde ise tedrici bir azalma ile günde uyunan süre 6,5 saate kadar düşer. Bununla birlikte uykunun süre ve derinliği olarak geniş bir kişisel değişkenlik yelpazesi mevcuttur. Bu, muhtemelen genetik faktörlere, erken yaşlardaki koşullanmalara, fiziksel aktiviteye ve pskolojik etmenlere bağlıdır. Kliniklerde uyku PSG ile ölçülür. PSG uyku süresince beyin elektriksel aktivitesini EEG kalp elektriksel aktivitesini EKG solunum sayısı kas aktivitesini EMG göz küresi hareketlerini EOG ile kaydeder. Bu incelemelerle uyku REM ve non REM olmak üzere iki bölümde incelenir (Tablo 26).

38

Tablo 26. REM ve non REM özellikleri

REM Non REM

N1 N2 N3

EEG

Testere dişi dalga aktivitesi santralde

2-6 hz

Karışık frekanslı aktivite teta + alfa

ve verteks keskin dalgaları Uyku iğciği + K kompleksi >%20 Yavaş dalga aktivitesi, uyku iğciği devam edebilir

EMG Atonik kas

aktivitesi

Tonik kas aktivitesi ancak uyanıklıktan düşük frekansta EMG amplitüdü değişken ancak düşük frekansta EMG amplitüdü değişken ancak N2’den daha düşük frekansta EOG Hızlı göz hareketleri Yavaş göz hareketleri Göz hareket aktivitesi yok Göz hareket aktivitesi yok Süre %20-25 %2-5 %45-55 %20-25

Hayvanlardaki uyku yoksunluğu deneyler uykunun hayatta kalabilmek için gerekli olduğunu net bir şekilde göstermiştir ancak insanlarda uzun bir süreyi içeren uyku yoksunluğu çalışılamamıştır. İnsanlarda yapılan uzun dönem uyku yoksunluğu çalışmaları uykululuk ve performans, uyanıklık, dikkat, konsantrasyon ve bellekte düşüşe neden olur. Ayrıca bazı metabolik hormonsal ve immunolojik etkilere neden olduğu ve hücresel immun yanıtı azalttığı gözlenmiştir (24).

İnsanların üçte birinden fazlasında uyku sorunu olduğu bilinmektedir. Kentsel kesimde kırsal kesime oranla yaşlılıkta gençliğe oranla kadınlarda erkeklere oranla uyku bozukluğu fazladır (9).

Obstrüktif uyku apne sendrom uyku bozukluluklarının en sık nedenlerinden biridir. Hastalar tipik olarak gün içi aşırı uykululuk, artmış yorgunluk ve yatak arkadaşlarının uykularını bozma gibi şikayetler ile başvururlar. OSAS benign horlama ile ilk olarak başlayan ve zamanla gelişen yaşlanma ve kilo alımı ile artan uyku boyunca üst solunum yolunun intermittan obstruksiyonu ile seyreden bir hastalıktır. Uykuda bozulmuş solunum sonucu hipoksemi hiperkapni ve uyku bozukluğu ile sonuçlanır

Obstrüktif uyku apne sendrom tanısı uyku bağımlılığını ve uyku bozukluğunu belirlemek için elektroensefalografik kayıtların ve oksijen saturasyonu ve nasal ve oral hava akımındaki rölatif değişikliklerdeki fizyolojik ölçümlerin kullanılması ile yapılmaktadır. AASM apneyi hava akımında >%90 azalma ya da tidal volümde on saniyeden uzun süre sonlanma olarak tanımlamıştır; parsiyel obstruksiyonu da oksijen düzeylerinde düşüşe ki ventilasyonda bu azalmaya hipopne denir ve on saniyeden daha uzun süren hava akımında %50-90 arasında azalma ve arteriyel oksihemoglobin saturasyonunda %3’ten fazla düşüş olarak tanımlamıştır (29).

39

Üst havayolu kaslarının tonusu uyku evreleri boyunca anlamlı olarak değişmektedir. İnsan uykusunda Non REM N1, N2 ve N3 olarak evrelere ayrılır. Kas tonusu N1 ve N2 evresinde düşer ve belirgin olarak REM uykusunda azalır bu nedenle apne ve hipopneler N1, N2 ve REM uykusunda ortaya çıkacağı düşünülür (39). OSAS’ın yaygın altta yatan patogenezi uykuda üst hava yolunun kollapsa yatkın olmasıdır (33).

En belirgin risk faktörleri erkek cins ve obezitedir. Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’nda prevalansın 40-65 yaş grubunda arttığı ve 65 yaşından sonra azaldığı bildirilmektedir [55, 56]. Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’nda kadın/erkek oranı her yaş grubu için 1/3 olarak belirtilmiştir. Obezite, OSAS’a eğilimi arttırmaktadır. OSAS riski VKİ >29 olanlarda 8-12 kat artmıştır. Üst vücut obezitesi olanlarda ve VKİ >40’dan büyük olan morbid obezlerde bu risk daha yüksektir. Boyun çevresinin OSAS için belirleyici bir faktör olduğu gösterilmiştir. Boyun çevresinin erkeklerde 43 cm, kadınlarda ise 38 cm üstünde olması anlamlıdır [2).

Obstrüktif uyku apne sendromlu hastalarda genetik faktörler nörokognitif kötüleşmeyi etkilemektedir. OSAS’da ApoE4 izoformu kuvvetle erken başlangıçlı AH riski ile ilişkilidir (59). OSAS ile presente olan Down sendromlu çocuklarda da intirinsik nörokognitif hastalık vardır (61).

Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’nun en sık rastlanılan semptomları: Horlama, tanıklı apne, gündüz aşırı uyku hali, boğulma hissi ile uyanma ve uykusuzluktur [58]. Tekrarlayan hipoksemi ve uyku bölünmesi, bilişsel fonksiyonlarda bozulmaya neden olarak, karar verme yeteneğinde azalma, hafıza zayıflaması, unutkanlık, karakter ve kişilik değişiklikleri geliştirir. Çevreye uyum zorlukları kişide anksiyete ya da depresyona yol açabilir. OSAS’lı olguların %30’unda depresyon olduğu saptanmıştır. Bu da aile yaşantısını, sosyal ilişkilerini ve iş hayatını etkiler [28).

Obstrüktif uyku apne sendromlu olgularda gelişen hipoksemi, hiperkapni, serebral kan akımının bozulması, kan basıncının yükselmesi, uykunun bölünmesi, yetersiz uyku ve anormal motor aktivite baş ağrısı ve yorgunluk hissine neden olur. Genellikle uyandıklarında frontal ya da diffüz baş ağrısından yakınırlar (66).

Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’nun altın standart tanı yöntemi “polisomnografi”dir. Bu yöntemle tanısı konulan ve ağırlığı belirlenen uykuda solunum bozuklukları tablosu basit horlamadan orta-ağır dereceli OSAS’a kadar geniş bir spektrum içermektedir. Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’nun ağırlığı ne olursa olsun, tedavide ilk adım genel önlemlerin (Kilo verme, yatış pozisyonu, alkol ve sedatiflerden sakınma, eşlik eden hastalıkların tedavisi vb.) uygulanmasıdır. İkinci adım Kulak Burun Boğaz konsültasyonu istenerek, üst solunum

40

yolunda obstrüksiyona neden olan patolojilerin ve varsa cerrahi tedavi endikasyonunun belirlenmesidir.

Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’nda altın standart tedavi yöntemi de PAP tedavisidir. Esas olarak orta ve ağır dereceli OSAS’lı olgularda (AHİ>15) önerilmekle beraber, hafif dereceli bile olsa (AHİ:5-15), semptomları belirgin veya kardiyovasküler ve serebrovasküler risk faktörleri olan olgularda da PAP tedavisi önerilmektedir

OSAS hastalarında kognitif fonksiyonlar ve psikomotor performans olarak iki geniş alan incelenmiştir. Vizüel ve verbal hafıza üzerine OSAS etkileri değişken olarak bulunmuştur. Buna rağmen OSAS kümülatif yürütücü işlevler olan akıl anlama ve öğrenme üzerinde anlamlı etkiye sahiptir (59).

Motor hızı etkilenmez olmasına rağmen ince motor koordinasyon, OSAS hastalarında

bozulmuştur (57). Dikkat OSAS olan hastalarda belirgin olarak etkilenir. Azalmış dikkat tedavi edilmemiş OSAS hastalarında motorlu taşıt kazalarına neden olabilir.

Romola ve arkadaşlarının yaptığı gözden geçirme çalışmasına dahil edilen beş çalışmanın üçünde OSAS’ın hastalarda kontrollere göre dikkat fonksiyonunu bozduğunu gösterilmiştir. Sadece bir çalışma OSAS şiddetini değerlendirmiştir ve hastalık şiddeti arttıkça dikkat fonksiyonunda bozulmanın anlamlı olarak arttığını bildirmiştir. Aynı çalışmada uyku fragmantasyonunun hipoksemiden dikkatle çok daha yakın ilişkili olduğu raporlanmıştır (4) (Tablo 27).

Tablo 27. Romola ve ark’nın meta analizindeki beş çalışmanın sonuçları

Otör Kaynakça Metodoloji ve ana bulgular

Fulda &Schulz Sleep Medicine Reviews 2001;6:423- 46

Uykuda solunumsal bozukluk insomnia ve narkolepsili hastalarda kognitif bozukluğu olan 24 gözden geçirme çalışmasıdır.

Bulgular: sürüş kabiliyeti dikkat süresi ayrılmış ve devamlı dikkatte bozulma

Beebe et al. Sleep 2003;26:298-

307

2001 öncesi 25 çalışmada tedavi edilmemiş vakalarda kognitif fonksiyon değerlendirme çalışmasıdır.

Bulgular:uyanıklık ve yürütücü fonksiyonlarda kayda değer zeka ve verbal fonksiyonlarda göz ardı edilebilir bozulmalar

Wallace & Bucks

Sleep 2012, submitted and in review

1961-2011 arası 107 çalışma değerlendirilmiştir.

Bulgular: kontrollerle karşılaştırıldığında istatistiksel anlamlı olarak verbal ve kısa dönemli ve gecikmiş geri çağırma fonksiyonlarında bozulma.

Aloia et al. J. international

neuropsychological society 2004;10:772- 85

1985-2002 arası 37 çalışma değerlendirilmiştir.

Bulgular: çoğu fonksiyon etkilenmekte olup tedavi ile dikkat ve uyanıklık fonksiyonları düzelmekte

Saunamaki & Jehkonen

J. Acta neurologica Scandinavica 2007;115:1-11

Demografik ve tanımlayıcı özellikte 40 çalışma değerlendirilmiştir. Bulgular: çoğu kognitif fonksiyon etkilenmekte olup tedavi ile yürütücü fonksiyonda iyileşme gösterilmiştir.

41

Chitra Lal ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada uyanıklığın belirgin olarak OSAS hastalarında etkilendiğini gösterilmiştir (59).

Bizim çalışmamızda tedavi öncesinde OSAS hastalarında dikkat fonksiyonu etkilenmiş olarak görülmüş olup AHİ arttıkça dikkat puanı düşmüştür yani OSAS şiddeti arttıkça dikkat fonksiyonu bozulmaktadır ancak istatistiksel anlamlılık gösterilememiştir.

Romola ve arkadaşlarının yaptığı gözden geçirme çalışmasına dahil edilen beş çalışmanın dördü yürütücü fonksiyonları değerlendirmiş olup hepsinde OSAS hastalarında daha kötü yürütücü fonksiyonlar olduğu belirtilmiştir. Bir çalışmada OSAS şiddeti ile fonksiyon bozukluğunun derecesi arasında ilişki olmadığı gösterilmiştir (4).

Chitra Lal ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada OSAS’ın kümülatif olarak yürütücü fonksiyon olarak bilinen muhakeme anlama ve öğrenme işlevlerinde anlamlı etkisinin olduğu gösterilmiştir (59).

Bizim çalışmamızda soyut düşünce, öğrenme ve anlama gibi yürütücü işlevlerde OSAS hastalarında puanda düşme saptanmış olup OSAS şiddeti arttıkça yürütücü fonksiyonları kötüleşmiştir. Soyutlama kabiliyetinde istatistiksel anlamlılık saptanmış olup diğer yürütücü fonksiyonlar şiddet ile korele olarak kötüleşmiştir ancak istatistiksel olarak anlamlılık saptanmamıştır.

Romola ve arkadaşlarının yaptığı gözden geçirme çalışmasına dahil edilen beş çalışmanın ikisinden birinde OSAS hastalarında kısa süreli hafızada kötüleşme raporlanmışken verbal ve vizüel değerlendirilen uzun süreli bellekte dört çalışmada da kötüleşme olduğu bulunmuştur. İlkinde tedavi ile bir değişim olmazken ikincisinde tedavi ile iyileşme gösterilmiştir (4).

Bizim çalışmamızda verbal ve vizüel bellek OSAS hastalarında bozulmuş olarak saptanmışken OSAS şiddeti arttıkça fonksiyonlarda kötüleşme izlenmiştir ancak istatistiksel anlamlılık saptanmamıştır.

Romola ve arkadaşlarının yaptığı gözden geçirme çalışmasına dahil edilen beş çalışmanın üçünde viziyospasyal konstruksiyonel kapasitede bozulmalar saptanmıştır ancak hastalık şiddeti ile fonksiyon şiddeti değişimi yada tedavi ile düzelme gösterilememiştir (4).

Bizim çalışmamızda viziyospasyal fonksiyonlarda OSAS ile kötüleşme saptanmıştır. OSAS şiddetinde artma ile fonksiyonlarda kötüleşme saptanmıştır ancak istatistiksel anlamlılık saptanamamıştır.

Romola ve arkadaşlarının yaptığı gözden geçirme çalışmasına dahil edilen beş çalışmanın OSAS için dil kabiliyeti ve psikomotor fonksiyonlarda tutarlı bir etki bulunamamıştır. Beş çalışmanın ikisinde dil kabiliyetinde etkilenme ikisinde de psikomotor

42

fonksiyonlarda bozulma saptanmıştır. Hastalık şiddeti ve tedavi etkisi ile aralarında net bir ilişki izlenmemiştir (4).

Bizim çalışmamızda OSAS hastalarında dil fonksiyonu etkilenmiş olarak saptanmıştır. OSAS şiddeti arttıkça dil fonksiyonu kötüleşmiştir ancak istatistiksel anlamlılık saptanamamıştır.

Çalışmamızda toplam MKD puanlarını belirleyen alt bileşenler ayrı ayrı incelendiğinde:

1. Görsel mekansal yönetici işlevler MKD1 testinde ortalaması 3,870 (min:1, max:5), MKD2 testinde ortalama 3,921 (min:3, max:5) ve MKD3 testinde ortalaması 4,333 (min:3, max:5) olarak değerlendirilmiş olup MKD1 olgularında daha kötüdür.

2. İsimlendirme MKD1 testinde ortalaması 2,611 (min:1, max:3), MKD2 testinde ortalama 2,579 (min:1, max:3) ve MKD3 testinde ortalaması 2,625 (min:2, max:3) olarak değerlendirilmiş olup MKD2 olgularında daha kötüdür.

3. Bellek değerlendirmesinin puanı yoktur.

4. Dikkat MKD1 testinde puan ortalaması 4,407 (min:1, max:6), MKD2 testinde ortalama 4,132 (min:1, max:6) ve MKD3 testinde ortalaması 5,292 (min:3, max:6) olarak değerlendirilmiş olup MKD2 olgularında daha kötüdür.

5. Lisan MKD1 testinde ortalaması 1,537 (min:0, max:3), MKD2 testinde ortalama 1,474 (min:0, max:3) ve MKD3 testinde ortalaması 2,042 (min:1, max:3) olarak değerlendirilmiş olup MKD2 olgularında daha kötüdür.

6. Soyut düşünme MKD1 testinde ortalaması 1,574 (min:0, max:2), MKD2 testinde ortalama 1,579 (min:0, max:2) ve MKD3 testinde ortalaması 1,833 (min:1, max:2) olarak değerlendirilmiş olup MKD1 olgularında daha kötüdür.

7. Gecikmeli hatırlama MKD1 testinde ortalaması 3,094 (min:0, max:5), MKD2 testinde ortalama 3,026 (min:0, max:5) ve MKD3 testinde ortalaması 3,958 (min:1, max:5) olarak değerlendirilmiş olup MKD2 olgularında daha kötüdür.

8. Yönelim MKD1 testinde ortalaması 5,907 (min:5, max:6), MKD2 testinde ortalama 5,868 (min:5, max:6) ve MKD3 testinde ortalaması 6,000 (min:6, max:6) olarak değerlendirilmiş olup MKD2 olgularında daha kötüdür.

Tedavi edilmemiş OSAS hastalarında tedavi öncesi nörofizyolojik sonuçlar hafıza, dikkat, yürütücü fonksiyonlar ve konstruksiyonel kabiliyette bozulmalar ve Beck depresyon testinde düşük skor ve artmış uykuluk göstermiştir. Bu bozulmalar sol hipokampal enthorinal

43

korteks, sol posterior parietal korteks ve sağ superior frontal gyrusta fokal GM volüm azalması ile ile ilişkiliydi.

Üç aylık tedavi sonrası tüm kognitif alanlarda anlamlı iyilişme gözlendi. Bu iyileşme hipokampüste sol subikulum ve enthorinal kortekste, medial orbitofrontal kortekste ve sağ superior frontal gyrusun rostral tarafında GM volüm artışı ile ilişkiliydi.

Bu sonuçlar OSAS hastalarında kognitif bozukluk patogenezi amaçlı tartışma için önemli ipuçları sunmaktadır. Hipoksemi ve uyku fragmantasyonunun ikisi de potansiyel olarak katkıda bulundukları önerilmektedir. Yapısal değişikliklerin geri dönebilir olması bunların önceden var olan kortikal hasar yerine uyku fragmantasyonu, repetetiv nokturnal hipoksemi ya da otonomik aktivite düzensizliğine sekonder olarak geliştiğini önermektedir. Defisitin kökenine bakılmaksızın beyin yapısal değişikliğinin mekanizması nörojenik veya vazojenik de olabilir. Bu çalışmada yazarlar OSAS’da nöropsikolojik değişikliklerin paterninin hafif serebrovasküler hastalıkla (küçük damar hastalığı) benzer olduğunu düşünmektedirler bu nedenle defisitin vasojenik olabileceğini önermektedirler (3).

Bizim çalışmamızda OSAS hastalarında nörokognitif fonksiyonlarda kümülatif olarak kötüleşme saptanmışken OSAS şiddeti arttıkça nörokognitif puanda orantısal bir düşüş gözlenmiştir. Soyutlama yeteneği değerlendirmesinde bu orantısal düşüş istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır. Üç aylık CPAP tedavisi sonrası değerlendirilen MKD testinde hastalarda nörokognitif fonksiyonlarda iyileşme saptanmış olup hastalık şiddeti ile fonksiyon kötüleşmesi arasındaki korelasyon ortadan kalkmış olarak gözlendi. Ayrıca hastalarımıza CPAP ile PSG’ye yattıkları gecenin sabahında da MKD yapılmış olup böylece çalışmamızla bir gecelik CPAP kullanımında kognitif fonksiyonlarda bir değişiklik olmadığını da göstermiştir. Bu bize nörokognitif fonksiyonların iyileşmesinde uzun süreli tedavi alınması gerektiğini düşündürmektedir. Bir günlük oksijen saturasyonunun düzeltilmesinden ziyade uykululuk ve uyku fragmantasyonunun giderilmesinin kognitif fonksiyonları iyileştirdiğini düşündürebilir.

Uyku kısıtlama çalışmaları sağlıklı bireylerde uyku gecede 7 saate düşürüldüğünde anlamlı seviyelerde birikmekte ve gözlenmekte olan kognitif fonksiyonlarda kümülatif defisit olduğunu önermektedir. OSAS ilişkili nörokognitif defisit bu uyku deprivasyon ve uyku fragmantasyon çalışmalarında gösterilmiş bozukluğa benzerdir. Son zamanlarda uyku solunum bozukluğu hastalarında kognitif disfonksiyonla ilgili bir metaanaliz yapıldı. 28 çalışma hastalığın bu spektrumuyla ilişkili ciddi nörokognitif disfonksiyonu ortaya çıkarma ve değerlendirme için gereken kriterleri karşıladı. Ortadan büyük etki boyutlarına kadar zihinsel

44

esneklik gerektiren bellek görevleri, gecikmeli görsel bellek alma ve sürüş simülasyonu gibi sürekli dikkat gerektiren görevlerde düşük performans not edilmiştir (82).

Naegele ve arkadaşlarının 2006’da yaptığı bir çalışmada epizyodik hafızada serbest çağrışım defisiti saptamışlardır ancak normal sürdürme, tanımlama ve unutkanlık mevcuttu bu bulgular OSAS’da hafif kognitif bozukluk olduğunu düşündürmüştür (89).

Hafif kognitif bozukluğu saptamada MKD testinin mini mental teste göre daha duyarlı olduğu Alzheimer başlangıcı olarak düşünülen hafif kognitif bozukluk (minimal cognitive impairment MCI) hastalarında gösterilmiştir. Biz çalışmamızda bu yüzden standardize mini mental test yerine MKD kullandık ve bu bize on dakikalık bir test ile OSAS hastalarındaki kognitif bozukluğu saptayabilme imkanı sundu.

Nörokognitif veriler tedavi öncesi hastalar ve kontrol grubunda demografik olarak benzerdi ancak vücut kitle indeksleri ve uykululuk açısından OSAS hastaları daha yüksekti ve tüm nörokognitif ölçümlerde OSAS’lı hastalar kontrol hastalarından daha kötüydü. Tedavi sonrası katılımcılar tüm kognitif testlerde ve uykululukta Stroop testin total zamanında (yürütücü fonksiyon) ve uzun dönem hafıza testi dışında anlamlı iyileşme göstermiştir (3).

Obstrüktif uyku apne sendromun solunumsal endekslerinin şiddeti daha kötü nörokognitif fonksiyon açısından uyku kalite indekslerinden daha çok ilişkili gibi görünmektedir. Yinede bunların etkileri genel olarak daha mütevazi görünmektedir. Oksijen desaturasyonunun negatif olarak nörokognitif ölçümlerinin geniş yelpazesinde az bir derecede performans ile korele olduğunu gösteren bazı kanıtlar mevcuttur.

CPAP’ın büyük randomize kontrolü için OSAS hastalarının dahil edildiği büyük bir kohort çalışmasında OSAS şiddeti ile ilişkisi objektif olarak uyku kalitesi ve süresi belirlenerek kuvvetlendirildi ve nörokognitif fonksiyonlar zayıf ve tutarsızdı. Bozulmalar gözlendiğinde nörokognitif performansı oksijen desaturasyonu, uyku solunum bozukluğu olayının sayısından daha çok etkiledi. Bu bulgular nörokognisyonda OSAS’ın göreceli etkisinin bu durumdaki çoğu katılımcı için küçük olabileceğini düşündürmektedir (90).

Bizim çalışmamızın birincil amacı tedavi öncesi ve sonrası kognitif fonksiyonlarda düzelme var olup olmadığını gözlemek olduğundan çalışmaya sadece hasta grup dahil edilmiştir. Bu nedenle sağlıklı bireylerle hasta bireyler arasında karşılaştırma yapılmamıştır ve fonksiyon bozukluğunun etyolojisi ve patolojisine dair net bir yorum yapılamamaktadır. Hastalara beyin görüntülemesi yapılmadığından nörokognitif fonksiyon bozukluğunun anatomisi ve nörobiyolojisi hakkında fikir öne sürülememektedir. İkincil amaç olarak OSAS şiddeti ile nörokognitif fonksiyon bozukluğu arasındaki ilişki değerlendirmesi olup yapılmış çalışmalarla benzer sonuçlar bizim çalışmamızda da gözlenmiştir.

45

Diğer bir çalışma kısıtlaması yetersiz sayıda hastanın tedaviye devam etmesidir. Hastalar genelde ağız ve boğaz kuruluğu, basıncın fazla gelmesi, tedavinin pahallılığı ve kendilerini rahat hissetmeme gibi nedenlerden dolayı tedaviye devam etmemiştir.

Bizim çalışmamızın farkı ve daha iyi yanı nörokognitif fonksiyonların MKD denilen test kullanılarak saptanmasıdır. Bu sayede hastalara en fazla 10 dakika gibi kısa bir süre ayrılarak benzer sonuçların elde edilmiştir. Her bir fonksiyonu değerlendirmek için ayrı ayrı testler kullanılmamıştır ve testin uygulanması için ekstra bir uzmanlık gerekmemektedir. Test tek kişi taraıfından standardize yapılarak daha objektif sonuçlar alınmıştır.

Çalışmamızın diğer bir önemli özelliği hastalara aynı testin bir günlük CPAP tedavisi sonrası ve 3 aylık tedavi sonrası yapılmış olmasıdır. Bu sayede bir günlük tedavinin apne gibi solunumsal olayları düzeltiyor olsa da zamanla gelişen ve OSAS ağırlaştıkça kötüleşen nörokogntif fonksiyonları düzeltmediğini göstermiş olmasıdır. Bir günlük tedavi ile tedavi almamış vakaların nörokognitif test verileri benzer olarak bulunmuştur.

46

SONUÇLAR

Bu çalışma Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda gerçekleştirildi. Çalışmaya nöroloji polikliniğine 03.06.2013 tarihi itibariyle 3 ay içinde başvuran 54 OSAS

Benzer Belgeler