• Sonuç bulunamadı

Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde 2012 (Ocak) - 2015 (Aralık) tarihleri arasında takip edilen PDA’lı vakaların retrospektif verilerinin taranması yoluyla (hastaların EKO raporları, doğum haftaları, doğum kiloları, cinsiyetleri, bakılan platelet sayıları ve MPV düzeyleri ile PDA kapanma şekilleri) hastaların epikrizlerinden elde edilen verilerle belirlenerek istatistiksel olarak karşılaştırılma yapılarak MPV düzeylerinin PDA üzerindeki etkilerinin anlamlılığı araştırıldı. Çalışma için Selçuk Üniversitesi İlaç Dışı Girişimsel Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’nun onayı alındı (2015/10). Gebelik yaşı son adet tarihine ve Ballard skorlamasına göre hesaplandı. Enfeksiyonu ve konjenital anomalisi olan bebekler çalışmaya alınmadı. İzlemi sırasında konjenital kardiak anomali saptanan bebekler çalışmadan çıkarıldı. Bebekler, 48-72. saatlerinde PDA açısından aynı çocuk kardiyoloğu tarafından değerlendirildi, ekokardiyografik inceleme yapıldı. PDA saptanan hastaların hemodinamisi stabil olan olgulara duktus saptandıktan 72 saat sonra EKO kontrolü yapıldı. Bir kısım olgunun duktusunun kendiliğinden kapandığı görüldü. Duktusu kendiliğinden kapanmayan olgulara medikal tedavi (parasetamol ya da ibuprofen)verildi. Medikal tedavinin 72-96 saat sonrası yapılan EKO kontrolünde bazı olgularının duktusunun kapandığı görüldü. Duktusu kapanmayan ve hemodinamisi stabil olmayan hastalara cerrahi yapılması kararlaştırıldı. Çalışmaya dahil edilen tüm bebeklerin doğum sonrası bakılan hemogramlarındaki PLT, MCV, MPV ve PDW değerleri ile hastaların cinsiyet, doğum kiloları ve doğum haftaları kaydedildi. Çalışmada elde edilen verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde SPSS (Statistical Package for Social Sciences) 17.0 versiyonu ve MedCalc programları kullanıldı. Tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin yanı sıra (ortalama, medyan, standart sapma, en yüksek ve en düşük değerler) grupların karşılaştırıldığı analizlerde, kategorik değişkenler için ve verilerin normal dağılıma uygunluğu Kruskal-Wallis ve Mann- Whitney U testi ile incelendi. Çalışmamızda, grup sayısının ikiden çok olması nedeniyle, normal dağılıma uygunluğuna göre ortalamalar (ya da medyan değerler) önce global olarak Kruskal Wallis testi ile karşılaştırılarak herhangi bir grubun ortalamasının diğerlerinden farklı olup olmadığı değerlendirildi, farklılık saptanan parametreler için Mann Whitney U testi ile inceleme yapıldı. Sonuçlar %95 güven aralığında, anlamlılık, p<0,05 düzeyinde kabul edilerek değerlendirildi.

26

4. BULGULAR

Ocak 2012 - Aralık 2015 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım’da takip edilen gestasyonel yaşları 41 hafta ve altında olan 150 hasta ile kontrol grubu olarak gestasyonel yaşları 41 hafta ve altında olan 79 sağlıklı bebek çalışmaya dahil edildi.

PDA’sı olan 150 olgunun 78’i erkek (%52), 72’si kızdı (%48).

Grafik 1.PDA’lı Hasta Grubunda Cinsiyet Dağılımı

Bu vakalar duktusun kapanma durumuna göre değerlendirildiğinde; 46’sının (%31) cerrahiyle, 62’sinin (%41)medikal tedaviyle ve 42’sinin (%28) de takiplerde spontan olarak kapandığı saptanmıştır.

Grafik 2.PDA’nın Kapanma Şekline Göre Vaka Dağılımı

Duktusu cerrahi ile kapanan hastaların ortalama doğum haftası 30.4, medikal tedaviyle kapanan vakaların ortalama doğum haftası 30.3, spontan olarak kapanan hastaların ortalama doğum haftası 34.07 olarak bulunmuştur. Doğum ağırlığına göre

ERKEK 78 52% KADIN 72 48%

Cinsiyet

ERKEK KADIN Cerrahi Tedavi; 46; 31% Medikal Tedavi 62 41% Spontan Kapanan 42 28%

PDA Kapanma Şekli

Cerrahi Tedavi Medikal Tedavi Spontan Kapanan

27 karşılaştırıldığında cerrahi ile kapananların ortalama doğum ağırlığı 1512.8 gram, medikal tedaviyle kapananların ortalama doğum ağırlığı 1474.2 gram, spontan olarak kapananların ortalama doğum ağırlığı 2183.5 gram olarak saptanmıştır ( p<0,05).

Duktusu olan hastaların ortalama gebelik haftası ve doğum ağırlığı duktusu olmayan olgulara göre anlamlı olarak daha düşük saptandı (p<0.0001).

Grafik 3.PDA Kapanma Şekline Göre Hastaların Ortalama Doğum Haftaları

Grafik 4.PDA Kapanma Şekline Göre Hastaların Ortalama Doğum Ağırlıkları

Çalışmamızda 150 PDA’lı hasta ile 79 kontrol grubu hastası olmak üzere toplam 229 hasta bulunmaktaydı. Çalışma grubumuzun ortalama gestasyon haftası 34, ortalama doğum tartısı 1990 gr’dı. PDA’sı olan ve olmayan bu iki grup kendi arasında

30,43 30,37 34,07 28 29 30 31 32 33 34 35 Cerrahi İle

Kapanan Medikal Tedavi İle Kapanan Spontan Kapanan

Doğum Haftası Ortalamaları

0 500 1000 1500 2000 2500 Cerrahi Tedavi

İle Kapanan Medikal Tedavi İle Kapanan KapananSpontan 1512,83 1474,27 2183,57

Ortalama Doğum Ağırlığı

28 değerlendirildiği gibi duktusu olan hastalarda kendi içinde duktusun kapanma şekline göre sınıflandırıldı. Gruplar kendi aralarında değerlendirilirken doğum haftası, doğum kilosu, cinsiyet, biyokimyasal parametrelerden MPV, PLT, MCV ve PDW parametrelerine bakıldı.

Tablo 3. PDA’sı olan hasta grubunun ve kontrol grubunun ortalama doğum haftaları ve

ortalama doğum kiloları

Çalışmamızdaki hastalar ilk gün alınan biyokimyasal parametreleri (PLT, MPV, MCV ve PDW) açısından değerlendirildiğinde cerrahiyle kapanan hastalarda ortalama PLT:239.017, MPV:9.65, MCV:103.32 ve PDW:14.2 olarak saptanırken medikal tedavi alan hastalarda ortalama PLT:223.719, MPV:9.85, MCV:108.64 ve PDW:12.4 olarak saptandı. Spontan olarak kapanan hastalarda ortalama PLT:219.31, MPV:8.95, MCV:105.607 ve PDW:14.7 olarak saptandı ( p<0,05). Kontrol grubundaki olguların ise ortalama PLT: 271.848, MPV: 10.3, MCV: 100.06 ve PDW:12.29 olarak saptandı.

Duktusu spontan olarak kapanan hastalarla cerrahi ve medikal tedavi ile kapanan hastalar karşılaştırıldığında; ortalama MPV değerleri spontan kapanan hastalarda daha düşük olarak bulunurken PLT, MCV ve PDW karşılaştırmaları arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı (p<0,05).

Hasta Grubu Ortalama

Doğum Haftası (hf)

Ortalama Doğum Ağırlığı (gr)

Cerrahi Tedavi İle Kapananlar 30,43 1512,83 Medikal Tedavi İle Kapananlar 30,37 1474,27

Spontan Kapanlar 34,07 2183,57

29

Grafik 5.PDA Kapanma Şekline Göre Ortalama MPV Düzeyleri

Grafik 6.PDA Kapanma Şekline Göre Ortalama PDW Düzeyleri

Grafik 7.PDA Kapanma Şekline Göre Ortalama PLT Düzeyleri

9,65 9,85 8,95

10,3

8 8,5 9 9,5 10 10,5 Cerrahi Tedavi İle …

Medikal Tedavi İle … Spontan Kapanan

Kontrol Grubu

MPV fl

MPV fl

0 5 10 15 20

Cerrahi Tedavi İle Kapanan Medikal Tedavi İle Kapanan Spontan Kapanan Kontrol Grubu

PDW %

PDW % 239,017 223,719 219,31 271,848

Cerrahi Tedavi İle Kapanan Medikal Tedavi İle Kapanan Spontan Kapanan Kontrol Grubu

PLT x 10

9

/L

30

Grafik 8.PDA Kapanma Şekline Göre Ortalama MCV Düzeyleri

PDA’sı olan 150 vaka ve kontrol grubu olarak alınan 79 vaka karşılaştırıldığında hastaların ortalama gebelik haftası 31.4 ve ortalama doğum ağırlığı 1684 gram, kontrol grubunun ortalama gebelik haftası 37.1 ve ortalama doğum ağırlığı 2875 gram olarak bulundu ( p<0,05).

Grafik 9.PDA’lı Vakalar İle Kontrol Grubu Ortalama Doğum Haftaları

Karşılaştırılması 103,321 108,646 105,607 100,064 95 100 105 110

Cerrahi Tedavi İle Kapanan Medikal Tedavi İle Kapanan Spontan Kapanan Kontrol Grubu

MCV fl

MCV fl 31,4 37,1 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38

PDA'lı Vaka Kontrol Grubu

Doğum Haftası Ortalamaları

31

Grafik 10.PDA’lı Vakalar İle Kontrol Grubu Ortalama Doğum Ağırlıkları

Karşılaştırılması

Vaka ve kontrol grubunun ilk 24 saat içinde bakılan biyokimyasal parametreleri (PLT, MPV, MCV ve PDW) karşılaştırıldığında kontrol grubunun ortalama trombosit sayısı 271.848, ortalama MPV:10.3, ortalama MCV:100.06 ve ortalama PDW:12.29 olarak bulunurken hasta grubunun ortalama trombosit sayısı 227.17, ortalama MPV:10.08, ortalama MCV:104.9 ve ortalama PDW:13.4 olarak saptandı ( p<0,05).

Duktus açıklığı olan hastaların ortalama trombosit sayısı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük saptanırken MPV, MCV ve PDW değerlerinde anlamlı farklılık izlenmedi (p<0,05).

0 500 1000 1500 2000 2500 3000

PDA'lı Vaka Kontrol Grubu 1684

2875

Doğum Ağırlığı Ortalamaları

(gram)

32

Grafik 11.PDA’lı Vakalar İle Kontrol Grubunun Biyokimyasal Parametrelerinin

Karşılaştırılması 10,3 10,08 271,8 227,1 100,06 104,9 12,29 13,4 0 50 100 150 200 250 300

Kontrol Grubu PDA' lı Grup

MPV fl PLT x 109/L MCV fl PDW %

33

5. TARTIŞMA

Duktus arteriozus inen aorta ve pulmoner arterin arasında bulunan köprü benzeri yapıdır. Doğumdan sonra duktus kapanarak pulmoner ve sistemik dolaşım birbirlerinden ayrılmaktadır. Duktusun kapanması genelde 1. gün, en geç üç gün içerisinde gerçekleşir. Duktus kapanmazsa PDA oluşup aort ve pulmoner arter arası şant gelişir (Benson ve Cowan 2002).

Duktusun açık bir şekilde devamı zamanında doğan olgularda 1/2000 ila 1/5000 oranında olup konjenital kalp hastalıklarının %10’unu içerir (Hammerman 1995). Prematür olgularda duktus arteriozus damarının duvarında bulunan düz kas yapısı immatür olduğundan duktus doğumdan sonra kapanmayabilir, kapanma sonrası yine açılma olabilir. Prematür bebeklerin kliniği açısından bu durum çok önemli bir tablodur (Rajadudai ve Yu 1991, Yu 1993). PDA bilhassa solunum zorluğu olan prematürelerde iyileşme durumunu geciktirip komplikasyon gelişme oranını yükseltmektedir (Brown 1979). PDA durumunda aort, renal, çölyak, mezenter ve serebral arterlerin kan akımı azalır bu da ciddi komplikasyonlarla seyredebilir (Brown 1979, Rajadudai ve Yu 1991, Yu 1993, Hammerman 1995). Bu önemli komplikasyonlara yol açabileceğinden dolayı prematürlerde PDA tanı ve tedavisinin erken yapılması gerekir. Prematürelerde hemodinamiyi bozan PDA medikal veya cerrahi tedavi ile kapatılabilse de hangi tedavinin seçileceği ve tedavilerin kar zarar durumu üzerinde fikir birliği bulunmamaktadır (Malviya ve ark 2003, Mercanti 2009).

PDA tedavisinde öncelikli olarak sıvı kısıtlaması, diüretik, prostoglandin sentez inhibitörleri (indometazin ve ibuprofen) denenmekte, yanıt alınamadığı takdirde ise hastalar cerrahiye yönlendirilmektedir (Malviya ve ark 2003). Prematürelerde PDA kapanmasını kolaylaştırmaya yönelik olarak, 1976’dan itibaren kullanılan ilk ilaç siklooksijenazı inhibe eden indometazindir (Heymann ve ark 1976). İndometazin, prematürlerde daha çok olmak üzere böbrek kan akımında azalma ile böbrek fonksiyon bozukluğu, bağırsak kan akımında bozulma ile Nekrotizan Enterokolit riskini artırabilmektedir (Meyers ve ark 1991).

Bizim çalışmamızda duktusu olan 150 hastanın 62’ sinin duktusu medikal tedaviyle kapanmıştır. Bu hastalarda medikal tedavide parasetamol veya ibuprofen kullanılmıştır. Hastalar ilaca bağlı yan etkiler açısından ayrıntılı olarak takip edilmemiştir fakat ciddi yan etki gelişen hasta sayısı oldukça sınırlıdır.

34 PDA’da cerrahi kapatma ilk olarak 1939’da Gross tarafından belirtilmiştir (Gross ve Hubbard 1939). Duktusu kapatmak için verilen medikal tedaviye yanıt olmadığında veya siklooksijenaz inhibitörlerini kullanmanın kontrendikasyon oluşturduğu durumlarda PDA’yı kapatmak için cerrahiye başvurulmaktadır. Hsiao ve arkadaşları doğum sonrası ilk 14 gün duktus cerrahisi yapılan hastaların 14 günden sonra müdahele edilmesi gereken hastalardan daha düşük oranda mekanik ventilatöre ihtiyaç duyduklarını ayrıca oral beslemeyi de daha iyi tolere ettiklerini belirtmişlerdir (Hsiao ve ark 2009). PDA tedavisinin öncelikle medikal tedaviyle yapılması başarısızlık durumunda çoklu medikal tedavi yerine vakit kaybetmeden cerrahi olarak kapatılması akla gelmelidir. Vida ve arkadaşları iki veya daha fazla ibuprofen kürüne ihtiyaç duyan hastalarda bronkopulmoner displazi ve akut renal hasar gelişimindeki risk artışı arasındaki ilişkiyi görmüşlerdir (Vida ve ark 2009).

Bizim çalışmamızda PDA’lı 150 hastanın 46’sının (%31)duktusu cerrahi yöntemlerle kapatılmıştır. Bu hastaların 32’sine cerrahi öncesi medikal tedavi verilmiştir. Medikal tedaviyle duktusu kapanmayan bu 32 hastaya cerrahi müdahele de bulunulmuştur.

Kendiliğinden duktus kapanma oranının gestasyon yaşı ve doğum ağırlığıyla doğru orantılı olduğu belirtilmiştir (Hermes-DeSantis ve Clyman 2006, Bökenkamp ve ark 2010, Hamrick ve Hansmann 2010, Coceani ve Baragatti 2012).

Çalışmamızda, gestasyon yaşı ile PDA kapanma durumu karşılaştırıldığında cerrahi uygulananlarda, medikal tedavi ve spontan kapananlara göre gestasyonel yaş daha düşük bulunmuştur. Ayrıca doğum ağırlığı da PDA’sı cerrahiyle kapananlarda, medikal tedavi ve spontan kapananlara göre daha düşük bulunmuştur. Çalışmamızdaki bu vakaların duktusun kapanma durumuna göre değerlendirilmesinde; 46’sının (%31) cerrahiyle, 62’sinin (%41)medikal tedaviyle ve 42’sinin (%28) de takiplerde spontan kapandığı saptamıştır. Duktusun kapanma durumuna göre cerrahi, medikal tedavi ve spontan kapanan vakalar ayrı ayrı karşılaştırıldığında cerrahiyle kapanan 46, medikal tedaviyle kapanan 62 ve spontan kapanan 42 olgunun doğum haftasına göre değerlendirilmesinde cerrahi kapanan hastaların ortalama doğum haftası 30.4, medikal tedaviyle kapanan vakaların ortalama doğum haftası 30.3, spontan olarak kapanan hastaların ortalama doğum haftası 34.07 olarak bulunmuştur. Doğum ağırlığına göre karşılaştırıldığında cerrahi ile kapananların ortalama doğum ağırlığı 1512.8 gram,

35 medikal tedaviyle kapananların ortalama doğum ağırlığı 1474.2 gram, spontan olarak kapananların ortalama doğum ağırlığı 2183.5 gram olarak saptanmıştır.

Gestasyonel yaşın belirlenmesinde New Ballard skorlaması ve son adet tarihi kullanılmıştır. Bu da hata payına yol açmiş olabilir. Çalışmamızda cinsiyetin ve doğum şeklinin duktus kapanması üzerine etkisi görülmemiştir. Duktus arteriozus miadında doğan bebeklerde damar duvarı düz kaslarının kasılması sonucu doğum sonrası hızlı bir şekilde kapanır. Preterm bebeklerin kasılması çok değişken olup genellikle de yeterli olmamaktadır (Hamrick ve Hansmann 2010, Evans 2012). 30 hafta altında doğan 126 preterm bebek 5, 12, 24 ve 48. saatlerde ekokardiyografi ile incelenmiştir (Cil 2004). Bu çalışmada tedaviye gereksinim gösteren çoğu hastada 5. saat sırasında yapılan ekokardiyografide duktal çapın 1,6 mm den fazla olduğu saptanmıştır. Doğum sonrası erken dönemde duktal kasılma ve daralması yeterli olmayan hastalar takip edildiğinde kendiliğinden duktusu kapanan hastalar olduğu gibi erken dönemde yeterli kasılması olup sonradan tedaviye ihtiyaç duyan hastalar da bulunmaktadır. Bizim çalışmamızda da duktusu olan preterm bebeklerin duktuslarının kendiliğinden kapanma oranının çok düşük olduğu genelde medikal tedaviye gerekirse de cerrahi tedaviye ihtiyaç gösterdiği görülmüştür.

Kendiliğinden duktusu kapanan hastaların gebelik haftası ve doğum kilolarının yüksek olması da duktal kas yapısının daha gelişmiş ve sağlam olmasına yol açıp duktusun kendiliğinden kapanmasına kolaylık sağlamaktadır (Hamrick ve Hansmann 2010, Evans 2012).Van Ovenmeire ve arkadaşlarının duktusun spontan kapanma durumunu değerlendirdikleri çalışmada postnatal 3-4. günler içinde duktusun kapanma oranı 26-27 haftalık pretermlerde %31 civarında tespit edilmişken bu oranın 24-25 haftalık pretermlerde %21’e kadar düştüğünden bahsedilmektedir. Koch ve ark.’nın duktusun spontan kapanma oranı ve gebelik haftasının karşılaştırıldığı çalışmada 23 hafta üzeri gebeliklerde duktusun kendiliğinden kapanma oranında geçen her haftada 1,5 kat artış olduğunu göstermişlerdir (Reller ve ark 1988, VanOvermeire ve ark 1997).

PDA’sı olan 150 olgunun 78’i erkek (%52), 72’si kızdı (%48). Patent duktus arteriozus üzerine yapılan çalışmaların birçoğunda kadın erkek cinsiyet dağılımı açısından kadınlarda PDA görülme sıklığının daha yüksek olduğu oranın yaklaşık (K/E) 2:1 olduğu belirtilmektedir (Siassi ve ark 1976, Mullins ve Pagotto 1998, Benson ve Cowan 2002, Schneider ve Moore 2006).

36 PDA’sı olan 150 vaka ve kontrol grubu olarak alınan 79 vaka karşılaştırıldığında hastaların ortalama gebelik haftası 31.4 ve ortalama doğum ağırlığı 1684 gram, kontrol grubunun ortalama gebelik haftası 37.1 ve ortalama doğum ağırlığı 2875 gram olarak bulundu. Bu karşılaştırmaya göre; duktusu olan hastaların ortalama gebelik haftası ve doğum ağırlığı duktusu olmayan olgulara göre anlamlı olarak daha düşük saptandı (p<0.0001).

Bu veriler değerlendirildiğinde cerrahi ve medikal tedavi uygulanan hastaların ortalama doğum ağırlığı ve ortalama doğum haftası arasında belirgin fark izlenmezken spontan kapanan hastaların ortalama doğum haftası ve ortalama doğum ağırlığı diğer iki gruba göre anlamlı olarak yüksekti. PDA’sı cerrahiyle kapanan hastaların gebelik haftası ve doğum kilolarının düşük olması prematürite ve ona bağlı duktal kas gelişiminin yetersizliğine bağlanmıştır.

Çalışmamızda laboratuar verileri (ilk gün alınan biyokimyasal parametreler PLT, MPV, MCV ve PDW) değerlendirilerek gruplar arasındaki anlamlı farklılıklar olup olmaması durumuna göre karşılaştırmaları yapılmıştır. Bu duruma yönelik daha önce yapılan çalışmalar incelendiğinde; Levin ve arkadaşları trombositopenili veya trombositozlu 147 hasta ve 100 sağlıklı grubu incelemişler MPV ve trombosit değerleri arasında negatif bir ilişkiyi göstermişlerdir. Sonrasında yapılan benzer çalışmalarda demir eksikliği anemisinde, sepsiste, lösemide, talasemide MPV ve trombosit sayısı arası negatif ilişki gösterilmiştir. Trombositler aktive olduklarında şekilleri, sayıları ve hacimleri değişikliğe uğrayarak bazı aktif madde salınımları gerçekleşir. Trombosit aktivitesinin artışı hacminin artışıyla koreledir. Büyük trombositlerin granülleri küçüklere göre daha yoğun olmakla beraber metabolik ve enzimatik aktiviteleri daha fazladır. Trombotik potansiyeli de yüksektir. MPV trombositlerin aktivasyonunda indirek göstergedir (Levin ve Bessman 1983). Yakın dönemlerde özellikle inflamatuar barsak hastalığında, ülseratif kolitte, romatoid artritte ve ankilozan spondilitte trombositoz ve MPV düşüklüğü arasında ilişki gösterilmiştir. Bunun da hastalığın aktif dönemindeki belirginliğinin aktivasyon belirteci gibi kullanılabileceği gösterilmiştir (Kapsoritakis ve ark 2001, Douba ve ark 2006, Kisacik ve ark 2008).

Çalışmamızdaki hastalar ilk gün alınan biyokimyasal parametreleri (PLT, MPV, MCV ve PDW) açısından değerlendirildiğinde cerrahiyle kapanan hastalarda ortalama

37 PLT:239.017, MPV:9.65, MCV:103.32 ve PDW:14.2 olarak saptanırken medikal tedavi alan hastalarda ortalama PLT:223.719, MPV:9.85, MCV:108.64 ve PDW:12.4 olarak saptandı. Spontan olarak kapanan hastalarda ortalama PLT:219.31, MPV:8.95, MCV:105.607 ve PDW:14.7 olarak saptandı. Bu değerler karşılaştırıldığında duktusu spontan olarak kapanan hastalarla cerrahi ve medikal tedavi ile kapanan hastalar arasında ortalama MPV değerleri karşılaştırldığında MPV değerinin duktusu spontan kapanan hastalarda daha düşük olarak bulunurken PLT, MCV ve PDW karşılaştırmaları arasında ise anlamlı bir farklılık saptanamamıştır.

Echtler ve arkadaşları yaptıkları çalışmada duktus oluşumunda riski artıran önemli bir faktörün trombosit değişikliği olduğunu göstermişlerdir. PDA’nın kapanması için trombositlere bağlı tıkaç oluşmasının sürecin önemli bir parçası olduğunu belirtmişlerdir (Echtler ve ark 2010).

Fujioka ve arkadaşlarının Japonya’da trombosit sayıları düşük olan ve düşük olmayan prematürler üzerine yaptıkları çalışmada duktus görülme oranında bir fark olmadığını saptamışlardır. Duktus kapanmasına rol alan trombositlerin genetik değişkenlere bağlı etkilerinin olabileceğini belirtmişlerdir (Fujioka ve ark 2011).

Alyamaç ve arkadaşları yaptıkları çalışma sonucunda trombositlerin aktivitesi ve büyüklüklerinin artışı sonucu yükselen PDW’nin duktus oluşumunda riski artırdığı öne sürülmüştür. Alyamaç ve arkadaşları duktusu bulunan 154, duktusu olmayan 207 prematür olgunun incelenmesinde duktuslu hastalardaki ortalama PDW’yi 12.1 ve ortalama platelet sayısını da 182 olarak bulmuşlardır. Duktusu olmayan grupta ise ortalama PDW 11.8, ortalama plateleti de 241 olarak bulmuşlardır (p<0,05).Bunun sonucunda trombosit sayısının <150 olması duktus oluşumunu iki kat artırırken PDW’nin >17 olması da üç kat artırmaktadır. Duktusun kapanmasında term bebeklerde vazokonstriksiyonun etkisi fazlayken daha prematürelerde duktusun kasılması ve daralması yetersizdir (Fujioka ve ark 2011).

Singapur’dan 60 prematürenin incelendiği bir başka çalışmada, trombositopeni PDA kapatma tedavisine yanıtsızlığı etkileyen önemli bir faktör olarak görünmektedir (Boo 2006).

Shah ve arkadaşlarının duktus oluşumu ve trombositlerin ilişkisini araştırdıkları 497 hasta üzerindeki çalışmada anlamlı bir sonuca varılmadığını göstermişlerdir (Shah ve ark 2011). Yapılan araştırmalarda trombosit düşüklüğünün doğum haftası düşük olan

38 ve hipoksi gelişen vakalarda çok fazla görüldüğünü bu hastaların da duktus oluşumu açısından risk altında oldukları belirtilmiştir. Duktus oluşumuna trombosit sayısının 100-150 arasında bulunmasının etkisi tam bilinmezken trombosit transfüzyonuna ihtiyaç duyulan hastaların incelendiği çalışmanın sonucunda duktus oluşum insidansında değişme görülmediği belirtilmiştir (Andrew ve ark 1993).

Duktus oluşumuna prematürelerin matürasyon geriliği ve genel durumlarındaki bozulma sonucu trombositlerin işlevlerindeki bozulmanın katkısı olduğu belirtilmektedir. Sallmon ve arkadaşlarının 1350 yenidoğanı inceledikleri çalışmada doğum sırasındaki platelet sayısıyla PDA görülme sıklığında veya tedaviye dirençli PDA görülme oranında her hangi bir bağlantı görülmemiştir (Sallmon ve ark 2012).

Vaka ve kontrol grubunun ilk 24 saat içinde bakılan biyokimyasal parametreleri (PLT, MPV, MCV ve PDW) karşılaştırıldığında kontrol grubunun ortalama trombosit sayısı 271.848, ortalama MPV:10.3, ortalama MCV:100.06 ve ortalama PDW:12.29 olarak bulunurken hasta grubunun ortalama trombosit sayısı 227.17, ortalama MPV:10.08, ortalama MCV:104.9 ve ortalama PDW:13.4 olarak saptandı. Bu değerlendirmeye göre duktus açıklığı olan hastaların ortalama trombosit sayısı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük saptanırken MPV, MCV ve PDW değerlerinde anlamlı farklılık izlenmedi.

39

6. SONUÇ

Çalışmaya alınan tüm olguların sayısı 229’ du. Bu olguların 121’ i erkek, 108’i kızdı. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitemizde izlenen PDA’sı olan 150 olgunun 78’i erkek (%52), 72’si kızdı (%48). Kız erkek dağılımı bakımından anlamlı bir farklılık yoktu.

Buvakaların 46’sının (%31) duktusu cerrahiyle, 62’sinin (%41)medikaltedaviyle ve 42’sinin (%28) de takiplerde spontankapandığı saptamıştır.

Hastaların ortalama gebelik haftası 34 hafta, E/K oranı 1.12, vücut ağırlığı ortalaması ise 1990 gr. idi.

Ortalama gebelik haftası duktusu cerrahi ve medikal tedaviyle kapanan gruplar arasında benzerken duktusu spontan kapanan ve duktusu olmayan grubun ortalama gebelik haftası daha yüksekti. Doğum ağırlığı, tedavi gereksinimi olan ve duktusu cerrahiyle kapananlarda PDA saptanmayanlara ve PDA’sı spontan kapananlara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük saptandı (p<0,05).

Duktusu spontan olarak kapanan hastalarla cerrahi ve medikal tedavi ile kapanan hastalar karşılaştırıldığında; ortalama MPV değerleri spontan kapanan hastalarda daha

Benzer Belgeler