• Sonuç bulunamadı

Çalışma popülasyonumuz, 6.9.2014 – 24.3.2018 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı El Cerrahisi Bilim Dalı bünyesinde opere edilen 108 olgudan oluşmaktadır.

Çalışmaya başlamadan önce Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Tıbbi Araştırmalar Etik Kurulundan 99166796-050.06.04 sayılı 18-12.1T/35 konulu kararıyla etik kurul onayı alınmıştır. Karar sureti ekte sunulmuştur.

Toplam 3908 üst ekstremite yaralanmalı olgu retrospektif olarak tarandı. Bu tarama esnasında acil servis kayıtları, ortopedi ve travmatoloji yatan hasta dosyası, ameliyathane formları, radyografi tetkikleri, anestezi notları değerlendirildi. Hastanemiz acil servisine başvuran ön kol tek arter (RA, UA) kesisine sahip çeşitli şiddette ön kol yaralanmalarının opere edildiği en az 1 senelik postoperatif takibi bulunan olgular kabul kriterleri içinde çalışmaya dahil edildi.

Ön kol düzeyinde çift arter kesisi, ampütasyon ve subtotal ampütasyon gibi damar tamiri gerektiren, yetersiz tıbbi veri kaydına sahip ve poliklinik takibi düzensiz olan, eşlik eden ciddi yaşlılık, hareketsizlik ve debilizan hastalığı bulunan, muayeneye koopere olamayacak kadar küçük yaşta olan, ön kol kesisinin yanı sıra eşlik eden orta ve üzeri ciddiyetteki el yaralanması da bulunan olgular çalışma popülasyonunun homojenitesini bozacağından çalışma dışı bırakıldı.

Elde edilmiş olan 108 olgunun iletişim bilgileri hastane veri kayıt sisteminden indirildi. Bu olguların her birine sadece sisteme kaydedilmiş olan telefonları aracılığıyla ulaşılmaya çalışıldı. Telefon bağlantısı tek bir gün sabah, öğlen ve akşam saatlerinde denendi. Ulaşılamayan kişilerle bir daha bağlantı kurulmadı. Kendisine ulaşılabilen olgulara çalışma ile ilgili bilgi verilerek kabul edenlere katılmaları için randevu verildi. Katılmayı onaylayan olgularla randevu gününde teyit amaçlı son bir kez daha iletişim kuruldu. 1 olgunun başka bir tıbbi nedenle vefat ettiği, 1 kişinin koroner bypass olduğu, 3 kişinin hapiste olduğu, 6 kişinin şehir dışında olduğu için katılamayacağı öğrenildi, 11 kişi randevu aldığı halde çalışmaya intikal etmedi, 5 olgu kendisini çok iyi hissettiğini belirterek çalışmaya katılmayı reddetti, 6 numaranın yanlış olduğu öğrenildi ve toplamda 43 olguya

ulaşılamadı. Çalışmaya 38 kişiyle devam edildi. Olgular çeşitli günlerde hastaneye çağırılarak onam formları imzalatıldı (örnek onam formu EK2’de sunulmuştur) ve muayeneler gerçekleştirildi. 108 olgunun tamamının ameliyat notu incelenerek çeşitli demografik ve istatistiksel önemli veriler çözümlendi.

Olgular ortopedi ve travmatoloji kliniğine davet edilerek hastalık süreçleri ile ilgili öznel sorulara ve muayene yöntemlerine tabi tutulmuşlardır. Muayene ortalama kişi başı bir saat sürmüştür. İstatistiksel analiz amacıyla SPSS 25 (SPSS Inc, Chicago, Illinois, USA) uygulaması kullanılmıştır. Pearson Ki-kare korelasyon testi, Kolmogorof-Smirnof, Shapiro-Wilks, Levene dağılım normalleri belirleme testi, Lambda, Goodman-Kruskal-Tau, Belirsilik katsayısı ile verifikasyon, Mann-Whitney-U, Kruskal-Wallis ile ortanca değerlerin kıyaslaması, ANOVA grup içi ve gruplar arası kıyaslama ve ROC kesme değeri belirleme analizi kullanılmıştır. CI (güven aralığı) =%95 olarak tespit edilmiş ve p<0,05 değerler anlamlı kabul edilmiştir.

Olguların yaş dağılımı için 17 yaş > adölesan, 18-45 yaş genç, 46-65 yaş orta yaş, 66 yaş< yaşlı olarak kabul edildi. Bu dağılım aynı zamanda kavrama ve kıstırma kuvveti için belirlenen standart değerler için de geçerlidir (48).

Allen testi (49–51) için el havaya kaldırılır ve yumruk yapılıp açılması istenir, kanı uzaklaştırılmış solgun elde RA ve UA üzerine parmakla bası uygulanarak normal seviyeye indirilir. Muayene edilmek istenen arterin üzerindeki parmak basısı kaldırılır ve eldeki hiperemi yanıtı izlenir (Şekil 15). 5sn içinde beklenen hiperemi gelişmediyse, arterin iyi fonksiyon görmediği kanısına varılır.

Şekil 15 - Allen testi ile Radial arter basısı ortadan kalkınca meydana gelen hiperemi dikkat çekmektedir.

Dupleks USG veya Doppler USG (DUSG), vasküler değerlendirmenin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bunun için ses ve görüntü kombinasyonu kullanılmaktadır. Daha kompakt ve mobil olan MDU cihazları sayesinde, ultrasesten normal işitme aralığına dönüştürülmüş ses ile vasküler devamlılığın sanal olarak hızlı değerlendirmesi sağlanmıştır(52),(34),(53). Kaynaktan çıkan ses belli diapazon, amplitüd ve frekansa sahip olduğundan sesin nabızla korele ilerleyen dalga efektine sahip olduğu hissediliyor. Burada bulduğumuz sesin 3 farklı paterni mevcuttur. Normal lümen açıklığına ve devamlılığına sahip bir damarda trifazik, hafif daralmış/tıkanmış ve halen devamlılığı mevcut olan damarda bifazik ve belli bir pulsatilite göstermeden düşük basınçta akan ve yüksek olasılıkla tıkanık olabilecek damarda monofazik ses efekti beklenmektedir. Bu amaçla 8.0 MHz proba sahip Bistos Co. HI-dop BT200 (2018)® cihazı kullanıldı. Allen testi uygulandıktan sonra müdahale edilmiş arterin yeri ve izlediği yol probla takip edilerek belirlendi, sonra karşı arter

belirlendi (Şekil 16). Ardından tek arter komprese edilerek diğer arterin izlediği yol takip edildi. Ses bu durumda ciddi önem arz ettiğinden mikrofon aracılığıyla her vaka için cihazdan direkt olarak kaydedildi. Kaydedilmiş ses dosyası çevrimiçi uygulama (54) aracılığıyla analiz edilerek dalga paternleri işaretlendi (Şekil 17). Palmar arkı tam ve arteri patent olan ellerde mevcut hiperemide bir kayıp beklenmemektedir, fakat ılımlı değişiklikler açık gözle görülememe ve bu durumda arter yolağının da kaybedilmesi ile muayenede arterin çalışmadığı sonucuna götürebilir. Bu durumu engellemek için parmak ucuna VERON® VRN- 501 portable nabız oksimetresi (NO) takılarak başlangıç satürasyon değeri ve perfüzyon indeksi kaydedildi. Her parmağa simültane bir prob takılması veya mükerrer kere parmak değiştirerek her parmak için ayrı bir değerin titiz bir şekilde kaydedilmesi tek gözlemci ile mümkün olamayacağından referans çalışmaya başvuruldu (55). 3.parmak değerinin en yüksek perfüzyon oranları sergilediği ifade edilen bu çalışmada 3. parmak referans olarak kullanıldı. NO’deki perfüzyon indeksi parmağın dolaşım kalitesini ifade eden bir sensör aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu değer bağlandığı parmaktan sensöre dönen toplam kızılötesi ışın oranını ifade ettiğinden satürasyon değerinden daha duyarlıdır (35), dolayısıyla dolaşım takibi için öncelikle bu değer tercih edildi. %0,2-20 arasında değişen bu değerin normal dolaşıma sahip parmakta %2’den büyük olması beklenmektedir (35).

Şekil 16 - MDU cihazı ile RA trasesinin belirlenmesi. UA komprese edilmiş ve üçüncü parmağa tutturulmuş NO cihazı ile satürasyon ve perfüzyon indeksi takip edilmekte (nabız farkları birkaç saniye ara ile çekilmiş fotoğraflardan kaynaklıdır).

*MDU – manuel doppler ultrasonografi, RA – radial arter, UA – ulnar arter, NO – nabız oksimetresi

Şekil 17 - Dalga paternlerini izah eden vaka örnekleri. sırasıyla a - monofazik, b - bifazik, c - trifazik dalga paternine sahiptir.

Yaralanmaya eşlik eden sinir yaralanmaları ve bunların rejenerasyon miktarlarını tespit etmek adına yüzeysel duyuyu ölçen BaselineÔ TOUCHTEST® cihazı kullanıldı. Bu cihaz Semmes-Weinstein’ın (56),(57) tarif ettiği ciltteki yüzeysel duyu/derin basıncı değerlendirmek için uygun açıda standart ölçüde basınç meydana getirebilen değişik ölçülerde monofilamanlardan (MF) oluşmaktadır. Uygulama açısı ve basıncı (58) gibi faktörleri olabildiğince standardize etmek amacıyla üretici firma tarafından her MF ayrı bir kaleme monte edilmiştir. MF açılınca kalemle dik bir açı meydana getirir. Kalem üzerindeki numara büyüdükçe MF kalınlığı 1,65’ten 6,65’e kadar artmakta ve uygulanan basınç miktarı da aynı oranda artmakta, bu da azalan taktil duyuya işaret etmektedir (Şekil 18). Üst sınırda (6,65) duyusu olmayan dermatomal alan total anestezik kabul edilmektedir. Bunun için hasta yüzü diğer tarafa döndürüldü ve en küçük boydan büyüğe doğru MF; MN, UN trasesinde parmak uçlarına ve RN trasesinde enfiye çukuruna değdirilerek duyunun başladığı ilk boy belirlendi, ardından en büyük boydan başlayarak küçüğe doğru duyunun kaybolduğu boy teyit amacıyla belirlendi. Burada bir başka önemli mesele de bu testin esasında

içinse, hangi parmağa dokunulduğu sorularak teyit edildi ve böylece test iki kez kontrol edilmiş oldu (Şekil 19).

Şekil 19 – İkinci parmak pulpasına Semmes-Weinstein monofilamanları ile taktil duyu testi. Monofilamanın meydana getirdiği derin basınca dikkat edin. 2. parmak pulpası aynı zamanda Median sinir otonomik alanı olup pür median sinir liflerinden köken almaktadır.

Sinir fonksiyonunu test eden bir diğer yöntem daha Weber’in 1846 da ortaya attığı ve o zamandan beri ciddi bir gelişme göstermemiş iki nokta diskriminasyon (2PD) muayenesidir. Birbirinden asgari mesafede duran iki bağımsız noktayı ayırt edebilme sensitivitesi vücudun değişik cilt bölgelerinde farklılık göstermekte ve bu duyu nesnelerin uzaysal şeklini taktil uyaran yardımıyla algılamaya

kullanıldı (Şekil 20). Üzerinde cetvel bulunan bu cihazda iki standart plastik sivri uç cetveldeki mesafe en yüksekten düşüğe doğru (ve teyit amaçlı en düşükten en yükseğe doğru) ayarlandıkça cilde değdirilmekte ve hastaya bu dokunulanı tek veya çift olarak duyduğu sorulmaktadır; 1-6 mm olağan , 6-11 mm zayıflamış, 11mm< hipoestezik, ağrılı uyarana dahi yanıt yoksa anestezik (59).

Şekil 20 - Baseline Aesthesiometer® 2PD cihazı

Soğuk intoleransı nörovasküler yaralanma sonrası uzuv uçlarında ortaya çıkabilen bir tablodur. Periferde zayıf dolaşım (vasküler köken) veya uygunsuz termoregülasyon (nörojenik köken) varlığında olgular etkilenen elini sürekli koltukaltında, ceplerde kapalı tutmak veya eldiven giymek zorunda hisseder. Olgularda bu semptomlar sorgulandı.

Eldeki kavrama ve sıkma gücü ön koldan ele iletilen dinamiğin doğal çalıştığına ve bireyin kuvvet gerektiren aktiviteleri zorlanmadan yerine getirebileceğine dair işarettir. Bu amaçla Baseline® Hydraulic Hand Dynamometer, Irvington, NY, 10533, USA, el dinamometresi (HD) kullanıldı. Kişi, gövdesi tam dik, dizler omuzla eşit mesafede oturur pozisyondadır. Ayaklar yere eşit basar ve omuz nötralde, dirsek gövdeye sabit ve 90° fleksiyonda, cihaz kuru (terli veya ıslak olmayan) avuç içine tam oturtulur. Cihazın kavrama kısmı PIF eklem hizasına denk gelir. Kişiden cihazı rahat edeceği şekilde 2 kere sıkıp gevşetmesi ve 10 sn dinlenmesi istenir. Sonra üçten geriye sayılır ve ‘sık!’ komutuyla cihaz var güçle, tek seferde, patlayıcı kuvvetle sıkılıp gevşetilir. Kırmızı ibre siyah ibrenin ilerlemiş olduğu maksimum sınırda otomatik sabitlenir. Bu değer kişinin kavrama kuvveti değeri olarak kaydedilir (Şekil 21).

Elde motor değerlendirme için bir başka test de literatürde ‘pinchgrip’ diye adlandırılan kıstırma kuvvetidir (çimdik gücüdür). Burada başparmağın işaret parmağıyla oppozisyonunun yanı sıra bir miktar karşılıklı adduksiyon da devreye girer ki bu hem MN, hem de UN intrenstek kaslarının birlikte değerlendirilmesi anlamına gelir. Bu amaçla Baseline® Pinch Gauge, Irvington, NY, USA kıstırma dinamometresi (PD) cihazı kullanıldı; kişi cihazın tutamaçlarını, alttaki ve ekran tarafındaki oluğuna kuru (terli veya ıslak olmayan) parmaklarını yerleştirerek tutar. Bunun için oturur pozisyonda dirseğini düz, sert bir zemine koyar, el de zeminde durmaktadır. Kendisinden cihazı iki kere rahat edeceği şekilde sıkması istenir ve 10 sn dinlenmenin ardından üçten geriye sayılır ve ‘sık!’ komutuyla birlikte var güçle, tek seferde, patlayıcı kuvvetle sıkılıp gevşetilir. Kırmızı ibre siyah ibrenin ilerlemiş olduğu maksimum sınırda otomatik sabitlenir. Bu değer kişinin kıstırma kuvveti olarak kaydedilir (Şekil 22).

Tek seferde yeterince kuvvetli bir deşarjla maksimum kuvvet elde edilebilir, fakat bu kuvveti yeterince sürdürme mümkün olmayabilir. Uzun süre efor harcayan uzuvda yorulmayla beraber meydana gelen ve dinlenmeyle geçen şiddetli ağrıya kladikasyo ismi verilmektedir. Nörojenik olabileceği gibi vasküler kökenli de olabilir. Yeterince iyi perfüze olamayan elde uzun süren kontraksiyon, düşük oksijen basıncıyla beraber motor zayıflık, ağrı, istemsiz gevşeme, kramp gibi semptomlara sebep olabilir. Zayıf innervasyona sahip elde uzun süren kontraksiyon sinirde geçici iletim bloğu yaratarak benzeri tabloyu ortaya çıkarabilir. Perfüzyonu veya innervasyonu zayıf bir uzuvda meydana gelen bu tarz ağrı zamanla tedavi olamazsa uzuvda atrofiye yol açacaktır.

Bunun için yine kavrama için kullanılan HD cihazı tercih edildi. Kişi motor muayenelerden sonra yeterince dinlenince cihaz önceki muayenedeki gibi pozisyonlandırıldı. Bu sefer yine maksimum güç verilmesi, fakat olabildiğince sürdürülmesi istendi. Üçten geri sayılarak ‘sık!’ komutuyla kronometre başlatıldı ve görülen ilk değer kaydedildi. Bu değerin yarısına gelinen süre yorulma süresi olarak kaydedildi. 25-45 sn referans aralığının altında kalarak aynı zamanda ağrı semptomu gelişen olgular ‘kladikasyo mevcut’ şeklinde yorumlandı (52,60,61).

Soğuk intoleransı her ne kadar kantifiye edilebilse de öznel bir değerlendirme olduğu gerçeği yadsınamaz. Elin dış yüzey sıcaklığının bu anlamda ipucu olabileceği düşünüldü. Sağlıklı ve normal dolaşım ağına sahip bir organda ısı diffüz olarak eşit dağılmaktadır, zira el de bir istisna değildir. Belli bir sıcaklığa sahip her cisim kendisine yansıtılan kızılötesi ışınları sahip olduğu sıcaklık oranında yansıtmaktadır. Bu ışınları tespit edebilen cihazlar termal kamera, gece görüş kamerası, infrared kamera gibi ticari isimleriyle bilinmekte ve tamamı aynı fiziksel prensibe dayanmaktadır. Birkaç farklı kullanım alanı(62) bulsa da, güncel medikal kullanımı fleb ve replantasyon cerrahilerinde dolaşım takibiyle sınırlıdır. Çalışmamızda elin gerçek zamanlı sıcaklık dağılımı FLIR ONE® FLIR Systems, Inc. 2018 Ó cihazıyla değerlendirilerek (Şekil 23) arter ve sinir sonuçlarıyla kıyaslandı. Görüntüler standart olarak kaynağa 30 cm mesafeden 0-30° açıyla çekildi. Soğuk intoleransından şikayetçi olgularda vasküler/nörojenik ayrımı çekim sırasında bile bazı durumlarda net biçimde ortaya konabildi. Bu işlem sırasında elin dorsal ve palmar yüzleri kaydedildi. Elde edilen görüntülerde Apple

Inc., IOS 12, 2019 Ó, FLIR Tools 1.8.13, Ó 2014, FLIR Systems Inc. akıllı telefon uygulaması aracılığıyla spot sıcaklık ölçümü uygulandı. En yüksek, en düşük değerler ve bunların arasındaki matematiksel fark kaydedildi.

3.BULGULAR

Çalışmamıza konu olan olguların yaralanma sırasındaki yaşı 10-82 arasında ve median yaş 34,5 olarak kaydedildi (Grafik 1). Çalışma topluluğu ağırlıklı olarak genç-orta yaşı kapsamaktaydı. Tek değişkenli parametrik olmayan testlerden Kolmagorov-Simirnov ve Shapiro-Wilk testleri kullanılarak değişkenin normal dağılıma uyduğu tespit edilmiştir (Tablo 1, Grafik 2). Örneklem n=108 olgu üzerinden tekrarlandığında median yaşın aynı şekilde 34,5 ve normal dağılıma sahip olduğu tespit edildi

Grafik 2 - Yaş dağılımı normali (kolmogorof – smirnof)

Tablo 1 - Kolmogorof-Smirnof ve Shapiro-Wilk testlerinin n=108 modelimiz üzerinde uygulaması. Normal dağılım tespit edilmiştir.

Kolmogorov-Smirnova Shapiro-Wilk Statistic df Sig. Statistic df Sig.

Yaş ,132 108 ,000 ,938 108 ,000

Muayeneye katılan hastalardan 26 (%68.4) sağ kol, 12 (%31.6) ise sol kol yaralanmıştır. Hastaların kesilen kollarının baskın olup olmadığını tespit etmek amacı ile, etkilenen taraf ve baskın taraf dikkate alınarak çapraz tablo oluşturuldu. Sağ tarafı etkilenmiş 26 hastadan 25 (%96.2) baskın taraf iken, sadece bir hasta (%3.8) baskın değildir. Sol tarafı etkilenmiş 12 hastadan ise, 1 kişi (%8.3) baskın taraf iken, 11 kişi (%91.7) baskın değildir. Özetle; 26 (%68.4) hasta baskın tarafını yaralarken, 12 (%31.6) hasta baskın olmayan tarafını yaralamıştır.

verifiye amaçlı Lamda, Goodman ve Kurskal tau, Belirsizlik katsayıları hesaplandı. Sonuç olarak sağ tarafla baskınlık arasında kuvvetli bir ilişki olduğu saptandı. Olguların çoğunluğu sağ taraf baskındı ve çoğunlukla baskın uzuv yaralanmaktaydı. Tarafla ilişki yaralanma sebepleri ayrıca irdelendiğinde; impulsif yaralanmalarda %93,7 baskın olan sağ taraf ve elektrikli testerelerde %71,4 baskın olmayan sol tarafın yaralandığı da tespit edilmiştir.

Grafik 3 - Taraf ve baskın taraf çapraz karşılaştırması.

Toplamda 100 (%92,6) erkek ve 8 (%7,4) kadından oluşmaktaydı, bunlardan çalışmaya katılan 35 (%92,1) erkek ve 3 (%7,9) kadın mevcuttu. Yaralanmanın doğası gereği erkeklerin baskın olduğu bir topluluk oluşmuştu.

Yaş gruplarına göre RA ve UA dağılımı incelendiğinde Grafik 4’ teki dağılım elde edildi. Uygulanan Pearson Ki-kare testinde p=0,055 anlamlılık düzeyinde bir ilişki elde edildi, fakat %50 hücrenin <5 değer ifade etmesi, bu testin güvenilirliğini düşürmektedir. Bunun için yapılan Goodman ve Kruskal-tau testlerinde p=0,024 anlamlılık düzeyinde ilişki tespit edildi (Tablo 3). Genç grup UA ve yaşlı grup RA ile ilişkilidir. Bu tabloda tek taraflı ilişki vardır ve şöyle

yorumlanmaktadır; yaş ilerledikçe RA anlamlı bir şekilde daha sıklıkla kesilmektedir.

Grafik 4 - RA ve UA yaşa göre dağılımları

Tablo 2 - Yaş gruplarına göre RA ve UA dağılımının karşılaştırması.

Değer Asimptotik anlamlılık (2-taraflı)

Pearson Ki-kare 5,354a ,148

Olabilirlik oranı 5,075 ,166

Linear-by-Linear

İlişki 3,689 ,055

Tablo 3 - Yaş gruplarına göre RA ve UA dağılımının karşılaştırması, Goodman ve Kruskal tau testine göre veri analizi.

Çalışmanın temel sorusu tek arter yaralanmasının sonucu ne kadar etkilediği ve arterlerden hangisinin bu sonuca daha çok katkıda bulunduğuydu. Muayeneye katılan 12 RA (%31,6) ve 26 (%68,4)UA, toplamdaysa 32(%29,6) RA ve 76 (%70,4) UA kesisi mevcuttu.

Grafik 5 - RA, UA taraflara göre karşılaştırma

Çalışmaya katılanlardan 32 (%84,2) distal ve 6 (%15,8) proksimal ön kol, toplamdaysa 93 (%86,1) distal ve 15 (%13,9) proksimal ön kol yaralanması kaydedildi. Yaralanma seviyesinin yaralanma şiddetiyle ilişkisi araştırıldı. Proksimalde kas bileşkesinin daha yoğun olduğu ve daha az şiddetli seyrettiği tahmin edildi. Bu hipotezi çürütmek için uygulanan çapraz tabloda anlamlı bir ilişki tespit edilemedi. Benzer biçimde proksimal ve distalde RA ve UA yaralanması açısından anlamlı bir ilişki tespit edilemedi.

MN ve UN ön kol arter yaralanmalarına sıklıkla eşlik ettikleri bilinen yapılardır. Modelimizde MN veya UN’den en az bir tanesinin yaralanma oranı %76,3 olarak bulunmuştur. Bu yapıların kesilmiş arterlerden hangisine eşlik ettiğini tespit edebilmek amacıyla uygulanan ilk çapraz tabloda MN RA ile p <0,10 anlamlılık düzeyinde ilişkili bulundu, fakat istatistiksel açıdan bu değer %5 anlamlılık

sınırına giremediğinden geçerli kabul edilmedi. Bundan farklı olarak benzer biçimde uygulanan kesilen arter - UN çapraz karşılaştırmasında (Grafik 6) p<0.001 çok kuvvetli anlamlılık düzeyinde UA ilişkisi tespit edildi (Tablo 4). Bu, anatomik olarak ön kol boyunca birlikte seyreden iki yapı için beklenen bir sonuçtur, nitekim bu tabloya dayanarak UA veya UN ikisinden birinin kesildiği olguda aksi ispatlanana kadar ikisinin de kesik kabul edilmesi gerektiği rahatça söylenebilir.

Grafik 6 - UN UA kuvvetli birlikteliğini gösteren grafik

Tablo 4 - UN UA kuvvetli birlikteliğini gösteren Ki-kare analizi

Değer Asimptotik anlamlılık (2-taraflı) Anlamlılık (2-taraflı) Anlamlılık (1-taraflı) Pearson Ki kare 55,204a ,000 Devamlılık düzeltme 52,052 ,000 Olabilirlik oranı 60,696 ,000

Tablo 5 - Yaralanma şekilleri ve objeleri çapraz tablosu. n (%), [grup içi %]

İmpulsif AEK AİK EK Suisidal SS DO AOİK TK

Cam N=68 62(57,4) [91,1] 4(3,7) [5,8] 1 (0,9) [1,4] 1 (0,9) [1,4] RA 17(15,7) [25] 2(1,8) [2,9] 1 (0,9) [1,4] 1 (0,9) [1,4] UA 45(41,6) [66,1] 2(1,8) [2,9] Testere N=28 20 (18,5) [71,4] 8(7,4) [28,5] RA 7(6,4) [25] 2(1,8) [7,1] UA 13(12) [46,4] 6(5,5) [21,4] Sac N=2 1(0,9) [50] 1 (0,9) [50] RA UA 1(0,9) [50] 1 (0,9) [50] Bıçak N=9 1(0,9) [11,1] 4(3,7) [44,4] 4 (3,7) [44,4] RA 1(0,9) [11,1] 1(0,9) [11,1] UA 1(0,9) [11,1] 3 (2,7) [33,3] 3(2,7) [33,3] Taş N=1 1 (0,9) [100] RA UA 1 (0,9) [100] N=10 8 62(57,4) [100] 20 (18,5) [100] 8(7,4) [100] 6(5,5) [100] 4 (3,7) [100] 4(3,7) [100] 2 (1,8) [100] 1 (0,9) [100] 1 (0,9) [100] RA 17(15,7)[ 27,4] 7(6,4) [35] 2(1,8) [25] 2(1,8) [33,3] 1 (0,9) [25] 1(0,9) [25] 1 (0,9) [100] 1 (0,9) [100] UA 45(41,6)[ 72,6] 13(12) [65] 6(5,5) [75] 4(3,7) [66,7] 3 (2,7) [75] 3(2,7) [75] 2 (1,8) [100]

*AEK – aletle ev kazası, AİK – aletle iş kazası, EK- ev kazası, SS – silahlı saldırı, DO – dış ortam, AOİK – aletle olmayan iş kazası, TK – trafik kazası.

Yaralar sınıflandırmaya tabi tutulmak üzere yara şekilleri incelendiğinde tamamının benzerlik göstermekte fakat, kaza şekillerinin ve neden olan cisimlerin farklı olduğu anlaşıldı. Sonuçta; 62/108 (%57,4) impulsif (cama yumruk atma), 20/108 (%18,5) aletle ev kazası (elektrikli testere), 8/108 (%7,4) aletle iş kazası (elektrikli testere), 6/108 (%5,5) ev kazası (4 cam, sac ve bıçak) , 4/108 (%3,7) suisidal (bıçak), 4/108 (%3,7) silahlı saldırı (bıçak) , 2/108 (%1,8) dış ortam (sac ve taş), 1/108 (%0,9) aletle olmayan iş kazası (cam) ve 1/108 (%0,9) trafik kazası (cam), etken cisimlere göre 68/108 (%62,9) cam, 28/108 (%25,9) elektrikli testere, 2/108 (%1,8) sac, 9/108 (%8,3) bıçak ve 1/108 (%0,9) taş kaydedildi.

Operasyonda 6 (%5,5) damar bağlama dışında kalan 102 (%94,5) vakaya tamir uygulandığı, çalışmaya katılanlarda bu oranın 4 (%10,5) bağlama ve 34(%89,5) tamir şeklinde olduğu kaydedildi. Bağlama uygulanan olgu sayısı düşük olduğundan bu parametre başlı başına tamir edilen vakalarla istatistiksel analize tabi tutulmadı.

Olguların çoğu aktif yaş ve meslek gruplarında dağılım sergilemekteydi; 23 (%60,5) ağır sanayi çalışanı, 6 (%15,7) ofis çalışanı, 4 (%10,5) öğrenci, 2 (%5,2) esnaf, 1 (%2,6) öğretmen, 1 (%2,6) emekli, 1 (%2,6) ev kadınıydı. Dolayısıyla, işe dönüş süresi sadece yaralanma şiddeti değil, meslek gurbuyla da ilintiliydi. Yaralanmanın üzerinden geçen toplam süre için literatürün ortak konsensüsü olmasa da belirlenen optimal iyileşme süresi 1 seneydi ve bu süreden sonra iyileşmenin maksimal oranına yaklaşılmış veya erişilmiş olacağı öngörülerek hesaplamalar uygulandı. 2 (%5,3) olgunun eski mesleği/hayatına geri dönemediği (2 sanayi çalışanı), 3 (%7,9) kişinin mesleğini değiştirmek zorunda kaldığı (2 sanayi ve 1 ofis çalışanı) ve kalan 33 (%86,8) olgunun eski mesleği/hayatına geri döndüğü belirlendi.

Yaralanmadan ameliyata kadar geçen süre 3 kişide 24 saat üzeri, 5 kişide 24 saat ve kalanında 24 saatin altında saptandı. 6(%15,8) kişinin mesai içinde ve kalan 32(%84,2) kişinin nöbet koşullarında opere edildiği tespit edildi. Bekleme süresinin fonksiyonel QDASH skorları ile yapılan karşılaştırmasında anlamlı fark

ki, bu amaçla bekleme süresi ile MHISS arasında istatistiksel olarak herhangi bir anlamlı ilişki saptanmadığından bu hipotez reddedilebilir.

Miktardan bağımsız aktif olarak sigara kullanan ve yaralanma sırasında sigara kullanmakta olan olgular sigara kullanıcıları olarak belirlendi; 22 (%57,8) kişinin

Benzer Belgeler