• Sonuç bulunamadı

Gerçeküstücü Resimde Düş kurma sanatı (Oneirizm)

2.BİLİNÇDIŞI KURAMIN GELİŞİMİNDE TARİHSEL SÜREÇ

4. DADA HAREKÂT

5.3. Gerçeküstücü Resimde Düş kurma sanatı (Oneirizm)

Gerçeküstücülerin, resimlerini, düşlerin etkisiyle veya düş etkisi izlenimini vererek yaptıkları çalışma tekniklerinden biride ‘oneirizm’dir. Gerçeküstücülerin yaratım sahası için zengin bir kaynak olan ve yapıt üzerinde özgürleşme sürecini başlatan düşler sanatçıları yönlendirmiştir, kimi zaman da sanatçılar dışarı etkenlerle düşleri yönlendirmeye çalışmışlardır.

Gerçeküstücülerin uyguladıkları bu zorlu yöntemler, beraberinde yeni tartışmaları getirmiştir: Kurgulanmış düşler, düş uyarıcı imgeler, resimde onerizmin uygulanıp uygulanmayacağı biraz şüpheci ve eleştirel yaklaşımlara neden olmuştur. Bu eleştirilerin başını A. Breton çekmektedir. Gerçeküstücülerin bu denli düşler etrafında dönen çalışmalar üretmelerinin gerçeküstücü sanatın gücünü ve düşüncesini erittiğini düşünmüş, gerçeküstücülüğün bu denli düş merkezli çalışmaların gölgesinde kalmasından rahatsızlık duymuştur.

Rene Passeron, Sürrealist Sanat Ansiklopedisi’nde onerizmi şöyle açıklar:

“…Düşlerin ve uyanıkken görülen düşlerin, uyanık bir mantığa uygun düşmeyen ve imgelerin duyusal etkiler altında kalan tüm olguları, oneirizmin tanımı içine girer. Özel bir nitelik, bir imgeye hatta algısal bir imgeye loş dünyasına ait olma niteliğini kazandırır.” 73

Dali bu konuda itinayla oluşturduğu çalışmalarını sadece resim sanatı alanında üretmekle kalmamış, çeşitli nesneler oluşturmada düş ve gerçeği daha rahat iç içe geçirdiği film çalışmalarıyla bu alanda yapılabilecek şeyleri sergilemiştir.

51

Dali’nin ve Bunuel’in “Un Chien Andalou” adlı filmi örnek olarak gösterilebilmektedir.

Resim 26: Luis Bunuel ve Salvador Dali, Un Chien andalou Filminden bir fotoğraf, 1929

[ Mattew Gale, (2004 ) Dada and Surrealism, s. 285 ]

Düş işlevinin önceden tasarlanmış biçimde ve psikolojik deyimiyle “üstün” bir etkinlik olarak sanatsal bir yaratış eyleminin içine sokulması, Desnos veya Crevel gibi pek az ünlü sanatçının gösterdiği kolaylığa rağmen karmaşık ve tehlikeli bir olay olarak görülmektedir. Bununla birlikte Freud, “açık ve mantıklı düşleri” özellikle bilinçli bir isteğin hayalleriyle doyurulan çocuk düşlerini, mantıklı fakat şaşırtıcı düşleri, bilinç söz konusu olduğunda da, belirgin içerikleri sadece kaotik bir nitelik taşıyan, yani “gizli düşüncelerin” ve “baskı altındaki isteklerin”, uykuda sansür gücünün zayıflamasından yararlanarak açığa çıkardığı diğer düşleri birbirinden ayırmıştır.

Söz konusu işlevsel taşlama, yoğunlaştırma, yer değiştirme ve simgeleme gibi olaylardan yararlanan düş çalışmasının ürünüdür. Böylece düşlere karşılık oluşturan kabulü olanaksız uyarı ve dürtüler bunlar yardımıyla başarıya ulaşması olanaksız eylemler, kişinin bilinçli düşüncesi dışında kalmakta, bunlara ancak psikanaliz yapan kimseler erişebilmektedir. 74

74 A.g.e, s. 58

52

Resim 27: Luis Bunuel ve Salvador Dali, L’Age d’or Filminden fotoğraf, 1930

[ Sarane Allexandrian, (2007) , Sürrealist Art s. 244 ]

‘Rüya çalışması’ ile sanatçının işini bu yönde ayırt etmek konusunda herhangi bir sorun yoktur. Düş dünyasını değerlendiren sanatçı ‘tıpkı gerçeküstücüler gibi’ kendi bilinç düzeyine kadar yükselmiş hayale ilişkin bir sanat çalışmasını ortaya koyarken, gerçekleştirdiği diğer fiziksel eylemlerdeki gibi davranmaktadır. Sanatçının çalışmaları bir bakıma oneirik çabalarını destekleyip sadık kalmaya çalışsa bile, işlerini biçim değişikliğine uğratmaktadır. Sanatçı daha sonra, kendi buluşları, bahaneleri ya da sanatsal geleneklerle, yani sanat modasının ve geleneklerinin belirlediği bir estetikle bunu da bozmaktadır. Ad hoc malzemesiyle psikanaliz gereksinimlerini karşılayan gerçeküstücü resmin az sayıda örneklerine karşın, özellikle, imgenin açık olmaktan çok Chirico, Magritte, daha az kaotik olduğu Dali, gibi sanatçıların çalışmalarında psikanalizin bilimsel temellerine güvenmek için pek çok nedenler bulabiliriz.

Birçok sanatsal eylem düş çalışmasıyla resim çalışması arasında yer almakta ve resimsel ürün, düşsel olarak değer taşımama kuşkusundan kurtulmaktadır. Düş de aynen resim gibi gerçeğe sadıktır. Yalanların üst üste gelmesiyle son ürün, sanat çalışması niteliği kazanan bir eylem olmaktadır.

53

Bununla birlikte oneirik sanat aldatmaca bir iş değildir. Kendileri ister “ düş anlatıcıları” olsun, ister olmasınlar, gerçeküstücülerin beslediği imgeler çoğu kez, Freud’un “ düş uyaranlar” diye adlandırdıkları imgelerdir. İzleyiciyi hemen ya da daha sonra düş kurmaya yönelten yetenekleri, gerçeküstücülerin sarsıcı içeriklerini haklı çıkarmaktadır. Çünkü yaratılan düşsel atmosfer artık ne bilince ait bir lükstür, ne de bilincin ürünüdür, bu sanatçının psikolojik rahatlamasının eseridir.

“Sürrealist düş-sanatı, üç farklı kategori ya da tarza ayrılabilir. Kendisini, büyüleyen “ kışkırtıcı” biçim ya da özel bir imgenin dışında kalan her şeyi görmezden gelen sanatçı, daha önceden sözü edilen halüsinasyonların başlangıcını umar; çoğu kez de bir şans eseri olarak bunu yakalamaktadır. Düşte çakan bir şimşek gibidir bu, sönüp giderken yakalanması ve imge halinde saptanması gerekir. Max Ernst’ in kolâjları bunun tipik örnekleridir. Bu yapıtlarında uyanmakta olan düşün, sanat işinin asıl ustası olduğu görülür. Kolaj’ın yasaları da yoğunlaştırma ve beslemedir. Ancak makas ve zamk el altında olmalı, imgenin vur- kaç kategorisinde kalmasına izin verilmemelidir. Herkes gündüz düş görebilir. Sürrealist sanat imgeyi düşlendiği gibi korumaya, onu bir böcek gibi iğneleyerek olduğu yere mıhlamaya çalışmaktadır. Geceleri çok düş gören ve uyandıklarında kafaları bu düşlere ait imgelerle dolu olan kişiler, belleklerine dayanarak çizebilir ve en son gördükleri düşü tual üzerinde yineleyebilirler. Ernts, Tanguy, Dali, Magritte, Delvaux buna en iyi örnek sanatçıdırlar.” 75