• Sonuç bulunamadı

Genotipler Arasındaki Farklılığın Morfolojik Özelliklere Göre

Belgede ANKARA 2008 Her hakkı saklıdır (sayfa 119-125)

5. TARTIŞMA VE SONUÇ

5.1 Genotipler Arasındaki Farklılığın Morfolojik Özelliklere Göre

uzunluğu, uç lobun genişliği, cinsiyet durumu, genç meyvede tüy veya dikenlilik ve tüy veya diken yoğunluğu, genç meyvede siğillerin büyüklüğü, meyvede partenokarpi, meyve uzunluğu, meyve kabuğu zemin rengi yoğunluğu, meyvede damar varlığı ve belirğinliği, damar renginin zemin rengine göre durumu, meyvede tüylülük, meyvede siğil varlığı, çiçek sapı kalınlığı, dişi çiçek gelişme zamanı, çim yaprağında ve meyve sapı ucunda acılık özellikleri yönünden genotipler arasında farklılıklar görülmüştür.

Örneğin; bitkide büyüme gücü yönünden sonbahar döneminde orta gelişme gösteren genotiplerin önemli bir bölümünün ilkbahar döneminde kuvvetli düzeyde gelişme gösterdiği, bitki boyu bakımından sonbahar döneminde uzun olarak değerlendirilen genotipler, ilkbahar döneminde orta uzunlukta yer almış, boğum arası uzunluğu sonbahar döneminde uzun, ilkbahar döneminde orta olduğu tespit edilmiştir. Yaprak ayası büyüklüğü yönünden sonbaharda büyük, ilkbaharda orta, yaprakta yeşil renk yoğunluğu yönünden sonbaharda koyu renk hakimken ilkbaharda orta düzeyde bir renk yoğunluğu belirlenmiş, yaprak uç lobun genişliği ve uzunluğu sonbahar döneminde daha uzun ve genişken, ilkbahar döneminde genişlik ve uzunluğun orta düzeyde olduğu görülmüştür. Cinsiyet görünümü yönünden değerlendirdiğimizde sonbahar döneminde sadece dişi çiçek yoğunluğu gözlenirken, ilkbahar döneminde az da olsa boğumlarda erkek çiçeğe rastlanmıştır. Genç meyvede tüy veya dikenlilik varlığı ve yoğunluğu özellikle sonbahar döneminde orta düzeyde olduğu dikkati çekerken, ilkbahar döneminde ise genotiplerin bu özellik yönünden seyrek tüylere sahip olduğu belirlenmiştir. Partenokarpik meyve oluşumu yönünden ilkbahar döneminde genotiplerin sonbahara nazaran daha fazla partenokarpiye eğilimli olduğu gözlenmiştir.

Meyve uzunluğu yönünden sonbahar döneminde kısa sınıfında yer alan bir genotip, ilkbahar döneminde orta uzunlukta meyvelere sahip olmuştur. Meyvede damar varlığı ve belirginliği açısındanda sonbahar döneminde damarlı ve orta düzeyde belirgin olarak gruplandırılan genotiplerde, ilkbahar döneminde meyvelerindeki damarların belirginliğinin zayıf olması sebebiyle damar varlığına rastlanmadığı belirlenmiş ve ilkbahar döneminde damar renginin kabuk zemin rengine göre sonbahar dönemine kıyasla daha koyu olduğu tespit edilmiştir. Yine sonbahar döneminde meyvesi tüylü olmayan sınıfa giren bir genotip, ilkbahar döneminde seyrek tüye sahip olan gruba girmekte ve sofralık tüketim aşamasında meyvelerdeki tüylerin kaybolduğu saptanmıştır. Dişi çiçek gelişme zamanı bakımından sonbaharda orta sınıfa giren

genotipler, ilkbahar döneminde geçci olarak değerlendirilmiştir. Gerek çim yaprağında, gerekse meyve sap ucunda acılık yönünden genotipler değerlendirildiğinde sonbaharda acı olmayan genotiplerin, ilkbahar döneminde acı olabildiği belirlenmiştir.

Morfolojik özelliklere dayalı karakterizasyon yaparken çok sayıda materyalle yapılan çalışmalarda hata olasılığı yüksek olmaktadır. UPOV kriterlerine göre özellikle meyve özelliklerinin belirlenmesi için ön görülen bitki gelişim dönemlerinde (15. boğum) hıyar bitkisinin hızlı gelişimi nedeniyle ölçümlerde sıkıntı yaşanmıştır. Bu nedenle genotipleri tanımlamada ve özellikle farklı genotipleri ayırmak amacıyla yapılan çalışmalarda daha az sayıda özelliğin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla UPOV çeşit ayrımında cinsiyet durumu, genç meyvede tüy veya diken rengi, partenokarpiye eğilim, meyve uzunluğu, meyvede kabuk zemin rengi ve çim yaprağında acılık olmak üzere 6 özellik öngörmektedir (Anonymous 1993). Bu yönden BATGEN-1 genotipleri değerlendirildiğinde genotipler arasında cinsiyet durumu, partenokarpiye eğilim ve meyve uzunluğu yönünden (1-2 cm) bir farklılık ortaya çıkmıştır. Morfolojik olarak farklılığın düşük olmasında BATGEN-1’i oluşturan genotiplerin örtüaltı yetiştiriciliğine uygun ıslah kriterlerine göre geliştirilmiş olmasının etkisi bulunmaktadır. Genotipler arasındaki özellikler mevsime göre önemli bir değişim göstermemiştir. Bu durum BATGEN-1 içindeki genotiplerin hem sonbahar hem de ilkbahar yetiştiriciliğine uygun olduklarını göstermektedir. Buna karşılık BATGEN-2’deki genotipler ıslahçısı tarafından nematoda dayanıklı olarak nitelendirilmiş ve ayrı bir havuzda toplanmıştır.

Değerlendirme sonucunda genotipler arasında cinsiyet durumu, partenokarpiye eğilim, meyve uzunluğu ve acılık özellikleri yönünden farklı genotipler belirlenebilmiştir.

Bununla birlikte bu materyalin seçiminde nematoda dayanıklılık gözleme dayalı olarak belirlendiği için genotiplerin dayanıklılığından söz edilebilmesi ancak nematoda dayanıklılık testlerinin yapılmasından sonra mümkün olabilecektir.

Morfolojik karakterizasyon çalışmaları sonucunda elde edilen verileri kullanarak gen havuzunu temsil eden özellikleri ön plâna çıkartmak ve karakterize edilen özelliklere göre gruplandırmak amacıyla istatistik analizlerinden “Temel Bileşenler Analizi” SAS-JMP 5.01 bilgisayar paket programı ile yapılırken, genotiplerin benzerlik ve farklılık düzeylerinin belirlenmesi amacıyla, veriler çoklu karşılaştırma analizlerinden

“Kümeleme Analizi” kullanılarak gruplandırılabilmekte ve gen havuzu içindeki genotiplerin birbirlerine yakınlık ve uzaklık dereceleri NTSYS-pc versiyon 2.02 istatistik paket programı kullanılarak değerlendirilebilmektedir (Rolf, 2005). Bu analiz yöntemlerinde aynı değerleri alan özellikler kullanılan yöntemler tarafından devre dışı bırakıldığı için, genotipler arasındaki değişimi en iyi açıklayan morfolojik özellikler de ortaya konulabilmektedir.

Bizim çalışmamızda kullanmış olduğumuz Temel bileşenler analizi (TBA) sonucunda ön plâna çıkan 27 (2., 3., 4., 5., 6., 9., 10., 12., 14., 15., 17., 18., 19., 27., 28., 29., 30., 31., 32., 33., 34., 38., 39., 40., 41., 42. ve 43.) morfolojik özelliğin BATGEN-1 ve BATGEN-2 hıyar gen havuzundaki genotipleri ayırmada 46 morfolojik özellik kadar başarılı olduğu ve mevcut varyasyonun % 100’e yakınını açıklayabildiği görülmüştür.

Yine bu 27 özellik genotipler arasında genetik yakınlığı belirlemede kullanılan kümeleme analizinde de ön plâna çıkmıştır. Bu durumda ileride hıyar konusunda yapılacak çalışmalarda belirlenen 27 özelliğin kullanılması farklılıkları ortaya koymada yeterli olacaktır. Morfolojik karakter sayısının 27’ye düşürülmesi karakterizasyon çalışmalarının süresini ve harcanan iş gücünü azaltmış olacaktır. Benzer şekilde Keleş (2007) elli üç morfolojik özellik ile yaptığı TBA’i sonucunda 25 morfolojik özelliğin biberde genetik çeşitliliği % 100 açıkladığı belirtmiştir.

Temel bileşenler analizi sonucu BATGEN-1 (sonbahar dönemi % 45,94 ve ilkbahar dönemi % 46,38) ve BATGEN-2 (sonbahar dönemi % 33,41 ve ilkbahar dönemi

% 31,55) hıyar gen havuzlarının ilk üç bileşen değerleri elde edilmiştir. Ancak her iki gen havuzundan elde edilen ilk üç bileşen değeri toplam varyansın % 50’sini açıklamaya yeterli olmadığı görülmüştür. İlk 3 bileşen değeri toplam varyansın

% 50’sini aşmadığından temel bileşenlerin değerlendirilmesinde ilk üç bileşen değerine göre yorumlanmak sağlıklı olmayabilir. Dolayısıyle temel bileşen sayısını belirlerken ilk üç bileşen değeri yerine, toplam varyansın 2/3’ü esas alınmalıdır (Özdamar 2004).

Diğer taraftan ilk üç bileşen değeri düşük olması yani daha fazla bileşenle % 50 değerine ulaşılması veya % 100 açıklanmasında gen havuzunun geniş genetik çeşitlilik içerdiğini göstermektedir (Keleş 2007).

Her iki gen havuzu karşılaştırıldığında BATGEN-2 de toplam varyansta ilk altı bileşen değeri % 50 değerine ulaşırken, BATGEN-1’de ise sadece ilk dört bileşen değeri % 50 değerine ulaşmıştır. Bu sonuçla BATGEN-2 içindeki toplam varyasyonu açıklayan karakter sayısının artması genetik çeşitliliğin de o kadar fazla olduğunu ortaya koymuştur. Böylelikle BATGEN-2’nin, BATGEN-1’den daha fazla genetik çeşitliliğine sahip olduğu belirlenmiştir.

Kümeleme analizi sonucunda BATGEN-1’de 2004 sonbahar ve 2005 ilkbahar dönemlerinde genotiplerin ortalama benzerlik katsayıları r = 0,39 ve r = 0,41 olarak belirlenmiştir. Benzerlik katsayılarına göre hazırlanan dendogramlarda sonbahar döneminde 23 ve ilkbahar döneminde 32 küme elde edilmiştir. BATGEN-2’de ise 2004 sonbahar ve 2005 ilkbahar dönemlerinde genotiplerin ortalama benzerlik katsayısı ise r = 0,34 ve r = 0,45 olup, sonbahar döneminde 27 ve ilkbahar döneminde ise 43 gruptan oluşmuştur. Her iki gen havuzu ve her iki yetiştirme döneminde kümeleme analizi sonucunda oluşan dendogramlar grupları ve gruplar içindeki genotipleri farklı şekilde gruplandırmıştır. Bu durum genotipler arasında mevsimsel olarak morfolojik varyabilitenin yüksek olduğunu göstermiştir.

Yapılan kümeleme analizi sonucunda BATGEN-1 gen havuzunda 2004 sonbahar dönemindeki yapılan değerlendirmeler sonucunda H65 ile H66 no’lu hatlar 2 ve 31 no’lu özellikler dışındaki tüm özellikler yönünden birbirlerine % 96 benzer oldukları, 2005 ilkbahar döneminde ise H34 ile H52 ve H69 ile H73 no’lu hatların incelenen tüm morfolojik özellikler bakımından birbirlerine % 100 benzer oldukları belirlenmiştir.

BATGEN-2 gen havuzunda 2004 sonbahar döneminde elde edilen sonuçlara göre H66 ile H67 no’lu hatların 12, 15, 17 ve 23 no’lu özellikler dışındaki diğer tüm morfolojik özellikler bakımında birbirlerine % 75 oranında, 2005 ilkbahar döneminde ise NH22 ile NH43 no’lu hatların incelenen tüm morfolojik özellikler yönünden birbirlerine % 100 benzer özelliklere sahip oldukları tespit edilmiştir. Bu nedenle gerek BATGEN-1 gerekse BATGEN-2 hıyar gen havuzunun genotipleri arasındaki morfolojik özellikler yönünden ortaya çıkan benzerliklerin F2 kademesindeki açılım populasyonlarından yararlanılarak oluşturulmuş gen havuzları olmalarından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Dolayısıyla benzer genotipler biraraya getirilebilir ve dolayısıyla gen havuzundaki genotip sayısı aza indirgenebilir. Kolleksiyonlarda bulunan aynı özellikteki bireylerin elenmesi çekirdek kolleksiyonların oluşturulmasında önemlidir.

Gerek sonbahar, gerekse ilkbahar dönemlerinde yapılan morfolojik gözlemlerden elde edilen verilere göre oluşturulan matriksler ve bu matrikslere ilişkin korelasyon değerleri karşılaştırılmıştır. Elde edilen matrikslere ilişkin korelasyon değerleri BATGEN-1 için r = 0,62 iken, BATGEN-2 için ise r = 0,58 olup 1’den küçük değerler almıştır. Yani genotipler ile yıllar (genotip x çevre) arasında birbirlerinden bağımsız bir interaksiyon bulunmuştur. Diğer bir deyişle genotipler 2004 sonbahar ve 2005 ilkbahar yetiştirme dönemlerindeki farklı çevre koşullarından dolayı farklı performanslar göstermişlerdir.

Bunun sonucunda aynı genotipler için iki yıla ait dendogramlar genotipleri farklı şekilde guruplandırmıştır. Elde edilen sonuçlar genotipler ile yıllar arasında (genotip x çevre) bir interaksiyonun olduğunu doğrulamakta olup, Staub and Serquen (1996), Staub et al.

(1996) ve Staub et al. (1999) araştırıcılar da aynı sonucu vurgulamaktadır. Morfolojik karakterlerin çoğu kantitatif olarak kontrol edilmektedir. Yani her bir karakteri birden fazla gen kontrol etmektedir. Bu durumda kantitatif olarak kontrol edilen çoğu gen, ışık, sıcaklık ve nem gibi çevresel faktörlerin uyarıcı etkisiyle aktif hale gelmekte ve ilgili genlerin ekspresyonunu etkilemektedir. Bu da bize morfolojik karakterizasyona bağlı çalışmaların güvenilirliğinin artması açısından DNA belirleyicilerine dayalı çalışmalarla desteklenmesinin gerekli olduğunu göstermektedir (Balkaya ve Yanmaz 2003, Horejsi and Staub 1999, Staub et al. 2002, Fazio and Staub 2002, Bramardi et al. 2005 ).

İleride yapılması planlanan çalışmalarda, ele alınan hıyar genotiplerinin, söz konusu moleküler teknikler kullanılmak suretiyle çeşit tanımlamalarının desteklenmesi, benzer genotiplerin tekrarını önleyecektir.

Belgede ANKARA 2008 Her hakkı saklıdır (sayfa 119-125)

Benzer Belgeler