• Sonuç bulunamadı

5. TARTIŞMA

5.6. Genel Poliklinik ve Aile Danışmanlık Merkezi Örneklemlerinin Klinik

DEHB’li olguların evlilikle ilgili sıklıkla sorunlar yaşadıkları, boşanma oranlarının iki kata kadar daha yüksek olduğu ve daha az kalıcı ilişkiler kurdukları bilinmektedir (Tuğlu C ve ark, 2010). Deberdt W ve arkadaşlarının yakın zamanda yayımlanan çalışmasında da DEHB’li olguların daha düşük oranda bir partnerle yaşadıkları ve daha az sayıda biyolojik çocuğa sahip oldukları saptanmıştır (Deberdt W ve ark, 2015). Bizim çalışmamızdaki genel poliklinik olgularının medeni durumlarına baktığımızda DEHB’li olgulardaki bekar olma oranının istatistiksel olarak yorumlanamasa da DEHB’li olmayanlara göre yüksek olduğu dikkat çekmektedir (%66,7’ye karşı %39,4); ancak boşanmış olma açısından beklenilen farklılık gözlenmemiştir (%6,7’ye karşı %7,2). Bu sonuç DEHB’li olguların yaş ortalamasının anlamlı düzeyde düşük olmasıyla (z=-2,552; p=0,011) ve %30 kadarının öğrenci olmasıyla kısmen açıklanabilir. Genel polikliniğe evlilik/ilişki sorunlarıyla başvurduğunu belirten DEHB’lilerin (%26,7) oranı DEHB’li olmayanlardan (%33,9) farksızdır. Aile danışmanlık merkezine başvuranların medeni durumlarına baktığımızda ise tüm örneklemde evli olanların (%67,7) önemli ölçüde yüksek olduğunu görülmektedir. Aile ve çift terapisi için başvurulabilen bir merkez olması nedeniyle beklenilen bir durum olduğu söylenebilir; ancak DEHB’li

73

olan ve olmayan olgular karşılaştırıldığında evli olma oranı DEHB’lilerde istatistiksel olarak yorumlanamasa da daha düşük bulunmuştur (%61,5’e karşı %74,0). Aile danışmanlık merkezine evlilik/ilişki sorunlarıyla başvurduğunu belirten DEHB’li olguların oranı DEHB’li olmayanlardan anlamlı olarak yüksektir (%84,6’ya karşı %49,5) (χ²=5,680; p=0,037); yine aile danışmanlık merkezi ve genel poliklinikte DEHB tanısı alan olgular karşılaştırıldığında da evlilik/ilişki sorunlarıyla başvuranların oranı aile danışmanlık merkezinde anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (%84,6’ya karşı %26,7) (χ²=12,350; p=0,001). Buradan hareketle, evlilik/ilişki sorunları yaşayan DEHB tanılı olguların bir üniversite hastanesi psikiyatri polikliniğinden çok aile danışmanlık merkezine başvurarak psikolojik destek almayı tercih ettiği söylenebilir.

DEHB’nin akademik performansı da olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bu olguların eğitim düzeyleri daha düşük olmakta, sınıf tekrarları fazla olup daha çok disipin cezası almaktadırlar. Genel psikiyatri polikliniği örneklemimizde eğitim düzeyinin yüksek olduğu söylenebilir; lise düzeyinde olanlar % 26,2; yüksekokul/üniversite düzeyinde olanlar ise %45,2 oranındadır. Araştırmanın bir 3. basamak hastanede yürütülüyor olması, genel psikiyatri polikliniğine özellikle üniversite öğrencilerinin ve hastane personelinin başvuruyor olması, üniversiteye devam edenlerin eğitim düzeyinin “yüksekokul/üniversite” şeklinde işaretlenmiş olması bu durumda etkili olmuş olabilir. Örneklem eğitim düzeyi açısından genel toplumu yansıtmamaktadır. Genel poliklinikte DEHB tanısı alan olgulardan eğitim düzeyi “yüksekokul/üniversite” olanların oranı istatistiksel olarak yorumlanamasa da DEHB tanısı almayanlardan yüksektir (%60’a karşı %42,8). Eğitim düzeyi yüksek DEHB’li olguların beklenti düzeyleri de yüksek olup bu olgular DEHB belirtileri nedeniyle daha çok hayal kırıklığına uğruyor olabilirler ve bu durum onların daha yüksek oranda başvuruda bulunmasını açıklayabilir. Sınıf tekrarı yapmış olanların oranı istatistiksel anlamlılığa ulaşmasa da DEHB’li olgularda yüksektir (%23,3’e karşı %13,3). Disiplin cezası almış olanların oranı da DEHB’li olgularda beklenildiği şekilde anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (%16,7’ye karşı %3,3). Aile danışmanlık merkezi örnekleminde de benzer şekilde eğitim düzeyi yüksektir. Eğitimi lise düzeyinde olanlar % 27,8; yüksekokul/üniversite düzeyinde olanlar ise %61,7 oranındadır. Bu sonuçta merkeze özellikle memurların ve gelir düzeyi iyi sayılabilecek kişilerin başvuruyor olması etkili olmuş olabilir. Genel poliklinik örneklemi gibi aile danışmanlık merkezi örnekleminin de bu açıdan genel toplumu yansıtmadığı söylenebilir. Benzer şekilde DEHB tanısı alan olgulardan eğitim düzeyi “yüksekokul/üniversite” olanların oranı istatistiksel olarak yorumlanamasa da DEHB tanısı almayanlardan yüksektir (%69,2’ye karşı %59,0). DEHB tanısı alanlar ve almayanlar arasında sınıf tekrarı yapmış olma açısından fark bulunamamış ancak disiplin cezası almış olanlar DEHB’li olgularda anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (%38,5’e karşı %4,0) (χ²=18,423; p=0,001). Her iki merkezde de DEHB tanılı olguların başvuru nedenleri arasında eğitim hayatında yaşadıkları sorunları DEHB’li olmayanlara göre yüksek oranda belirtmiş olması beklenen bir sonuçtur.

74

Yapılan çalışmalarda DEHB’li olguların işsizlik, sık iş değiştirme ve düşük sosyoekonomik durumda olma gibi mesleki ve ekonomik güçlükler yaşadığı belirtilmiştir (Volkow ND ve ark, 2013). Deberdt W ve arkadaşlarının çok uluslu çalışmasında da DEHB’li olguların son 3 yılda daha çok iş değiştirdikleri ve daha yüksek oranda kendi düzeylerinin altında bir işte çalıştıkları saptanmıştır (Deberdt W ve ark, 2015). Bizim çalışmamızda da genel poliklinik örneklemi DEHB tanılı olgularında istatistiksel olarak yorumlanamasa da işsiz olma oranları (%20’ye karşı % 6,1) ve istatistiksel olarak anlamlı düzeyde sık iş değiştirme (%16,7’ye karşı %3,3) (χ²=11,989; p=0,002) oranları mevcut verilerle uyumlu şekilde yüksek bulunmuştur; ancak gelir düzeyleri açısından anlamlı bir fark saptanmamıştır. Aile danışmanlık merkezine baktığımızda da DEHB tanılı olgularda sık iş değiştirme oranı (%15,4’e karşı %6,0) istatistiksel olarak yorumlanamasa da yüksek bulunmuş ancak işsiz olma ve gelir düzeyi açısından bir fark saptanamamıştır. Bu sonuçlarda tüm örneklemde ve DEHB tanılı olgularda eğitim düzeyinin her iki merkez için de yüksek olması etkili olmuş olabilir. Başvuru nedenlerine baktığımızda ise istatistiksel olarak anlamlı düzeye ulaşmasa da her iki merkezde de DEHB’li olguların DEHB’li olmayanlara göre daha yüksek oranda iş hayatında yaşadıkları sorunlar nedeniyle başvurdukları görülmüştür.

DEHB belirtileri olan olguların olmayanlarla kıyaslandığında yaklaşık 8 kat daha fazla oranda suça karıştıkları; antisosyal kişilik özellikleri göz önünde bulundurulduğunda dahi bu oranın yaklaşık 6 kat daha fazla olduğu bulunmuştur (Young S ve ark, 2009). Bizim çalışmamızda da hem genel poliklinik (%23,3’e karşı %6,7) (χ²=8,680; p=0,009) hem de aile danışmanlık merkezindeki (%38,5’e karşı %7) (χ²=11,997; p=0,005) DEHB tanılı olguların polis ile başlarının daha yüksek oranda derde girdiği saptanmıştır. Adli sorun yaşama oranları da aile danışmanlık merkezi (%38,5’e karşı %13,1) (

χ²=5,466; p=0,035) DEHB olgularında olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir; genel poliklinik (%23,3’e karşı %13,9) ( χ²=1,776; p=0,180) DEHB olgularında ise yüksek olup istatistiksel anlamlılık kazanmamıştır. Bu sorunlar DEHB olgularında altta yatan yürütücü işlev bozukluklarıyla, özellikle de davranışsal disinhibisyon ve emosyonel disregulasyonla ilişkilendirilmiştir (Young S ve ark, 2014).

Yapılan çalışmalarda erişkin DEHB’li olguların daha riskli araç kullandıkları, daha sık trafik cezası alıp ehliyetlerini kaptırdıkları ve daha sık motorlu taşıt kazalarına karıştıkları saptanmıştır (Barkley RA ve ark, 1996; Jerome L ve ark, 2006; Cox D ve ark, 2011; Kaye S ve ark, 2014; Deberdt W ve ark, 2015). Araştırmamızda olguların trafik cezası alıp almadıkları, iş/ev kazası geçirip geçirmedikleri sorgulanmıştır. Genel psikiyatri polikliniğinde DEHB tanılı olguların trafik cezası almış olma oranları (%30’a karşı %17,2) daha yüksek bulunmuş ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlamlılık kazanmamıştır (χ²=2,723; p=0,162); iş/ev kazası geçirmiş olma oranları (%23,3’e karşı %8,9) ise anlamlı düzeyde yüksektir (χ²=5,501; p=0,028). Aile danışmanlık merkezinde de DEHB

75

tanılı olgularda trafik cezası almış olma oranları (%69,2’ye karşı %44,0) istatistiksel anlamlılığa ulaşmasa da daha yüksek bulunmuştur (χ²=2,941; p=0,156). İş/ev kazası geçirmiş olma açısından ise anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (χ²=0,180; p=0650). Trafik cezası almış olma oranları aile danışmanlık merkezi DEHB tanılı olgularında genel poliklinik DEHB tanılı olgularından anlamlı düzeyde yüksektir (%69,2’ye karşı %30,0) (χ²=5,736; p=0,040). Bu durum, sosyoekonomik düzeyleri daha yüksek olan aile danışmanlık merkezi DEHB tanılı olgularının daha yüksek oranda araç sahibi olma olasılıklarıyla açıklanabilir ancak araştırmamızda bu olasılık sorgulanmamıştır.

Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalar DEHB olgularının intihar düşüncesi ve intihar girişimi oranlarının anlamlı biçimde yüksek olduğuna dair güçlü kanıtlara işaret etmektedir (Furczyk K ve Thome J, 2014). Yapılan bazı çalışmalarda (Park S ve ark, 2011) DEHB’li olguların artmış intihar girişimi riskinin eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluklarla ilgili olabileceği belirtilmiş olsa da; yakın zamanda yayımlanan, İsveç ve İngiltere’de yapılmış iki farklı çalışmada eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluklardan bağımsız olarak bu olgularda intihar düşüncesi ve girişiminin artmış olduğu gösterilmiştir (Ljung T ve ark, 2014; Stickley A ve ark, 2016). Araştırmamızda hem genel psikiyatri polikliniği (%30’a karşı %17,2) (χ²=2,732; p=0,162) hem de aile danışmanlık merkezi (%30,8’e karşı %12,1) (χ²=3,263; p=0,090) DEHB olgularında intihar girişiminde bulunmuş olma oranı istatistiksel anlamlılığa ulaşmasa da yüksek bulunmuştur. Elde ettiğimiz bu sonuçlar DEHB’lilerde intihar girişimi oranının (%29,4) anlamlı düzeyde yüksek olduğunu bildiren Duran Ş ve arkadaşlarının çalışmasıyla uyumludur (Duran Ş ve ark, 2014).

5.7. Genel Poliklinik ve Aile Danışmanlık Merkezi DEHB Olgularına

Benzer Belgeler