• Sonuç bulunamadı

GELİR DAĞILIMI EŞİTSİZLİĞİNİN NEDENLERİ

Gelir eşitsizliği, belirli orandaki nüfus diliminin milli gelirden aldığı pay ile aynı orandaki farklı nüfus diliminin milli gelirden aldığı pay arasındaki değişikliği göstermektedir (Han, 2010: 23).

II. Dünya Savaşından sonra ülkeler çeşitli düzenlemeler yaparak gelir dağılımında önemli çalışmalara imza attılar. 1970’ten önce birçok ülkede Gini katsayısı sıfıra yaklaşmaktayken, ortaya atılan yeni kapitalist ekonomi anlayışı ve petrol krizi bazı ülkelerde ekonomik değişimeler neden olmuş ve tüm bu değişimeler sonucunda ise gelir dağılımı eşitsizliklerinde artış yaşanmıştır.

Türkiye 24 Ocak kararlarıyla ithal ikameci ekonomi anlayışından, ithalata dayalı ekonomi anlayışına geçmiş ve dünya pazarıyla birleşmesi, gelir eşitliği aleyhine sonuçlar meydana getirmiştir (Danışoğlu, 2004: 160).

Eşitsizlik, mülkiyet haklarının güvenliği veya güvensizliği, sosyo-politik istikrarsızlık ve hatta doğurganlık oranları ve eğitim yatırım kanallarıyla da büyümeyi etkilemektedir. Literatürde, gelir dağılımındaki eşitsizliğin, en azından demokrasilerde, büyüme oranlarını azalttığına dair çok fazla bulgu bulunmaktadır (Weede, 1997: 751- 764). Gelir dağılımı eşitsizliğinin nedenleri; servet dağılımı ülke ekonomisindeki istikrar, büyüme durumu, emeğin dağılımı, demografik durumu, küreselleşme ve göç olarak sayılabilir.

1.5.1. Servet Dağılımdaki Eşitsizlikler

Servet dağılımı, servet ve bu servetlerden elde edilen gelirin var olan dağılımı farklı kişi ve grupların kazanacakları gelirler arasında çok büyük farklılıkların oluşmasına neden olur. Servet dağılımı vasıflı emek dağılımına göre adil olmayan bir dağılımdır (Aktan ve Vural, 2002: 6).

Geliri fazla olan bireyeler kazançlarını yatırıma dönüştürüp daha fazla gelir elde etme şansına sahipken, dar gelirliler ise tüketim eğilimleri yüksek olduğu için haneler gelirlerin büyük bir kısmını tüketime ayırmakta, yeterince tasarruf yapamamaktadır. Bu da onların servet sahibi olmamalarına sebep olmaktadır. Bu durum gelir dağılımı eşitsizliğini de arttırmaktadır (Acar, 2015: 48).

13

Gelir bir akım kavramıdır; bu yönüyle servetten farklıdır. Servet bir stok kavramı niteliğindedir. Bu durumda şunu söyleyebiliriz, bir bireyin veya topluluğun birikmiş servetleri yıllık kazanç sayılmaktadır. Dolaysıyla bir servet piramidi oluşmakta ve bu durum gelir dağılımı eşitsizliğine neden olmaktadır (Gençler, 2017: 20).

1.5.2. Ülke Ekonomisi

Ülkelerin ekonomi politikaları büyümeye ve istikrara yönelik olduğu kadar, kişilerin ve hanehalkları arasında gelir dağılımının adaletli olmasına da yönelik olmalıdır. Kişi başına düşen ortalama gelirin yükselmesinin yanı sıra toplam gelirin nüfusun az bir kesiminin elinde toplanması yerine hanehalkına eşit bir şekilde dağıtılmalıdır (Acar, 2015: 49).

Ülke ekonomisinin büyümesini hızlandırmak için kaynakların etkin kullanılması, ekonomik büyüme ile yoksulların gelirlerinde iyileştirme sağlanmalı ve bunun için uygun politikalar uygulanmalıdır (Zanbak, 2017: 213).

1.5.3. Emeğin Dağılımı

Emeğin yetişkinler arasında ilk önce eşit bir şekilde dağıldığı düşünülse de bu dağılımda da eşitsizlikler mevcuttur. Bu eşitsizliğin nedeni bireysel yetenekler ve alınan eğitimdeki farklılıklardır. Her bireyin farklı kabiliyet ve becerileri vardır. Doğuştan veya sonradan edinilen yetenek ve beceri farklılıkları farklı maliyetlere neden olur. Bunun başlıca iki nedeni vardır: İlki; yeteneğin kazanılmasının da maliyet gerektirmesi dolayısıyla arzının az olmasıdır. Bir diğer nedense yetenekli işçinin marjinal veriminin ve dolayısıyla marjinal ürün hasılatının daha fazla olmasıdır (Pehlivan, 2009: 26).

Marx’ın liderlik ettiği “bilimsel sosyalist” analizinde değer oluşturan her şeyin başında emek olduğu ve ortaya çıkan diğer faktörlerin ise emeğin oluşturduğu pozitif değerler neticesinde oluştuğunu iddia etmektedir. Bu yüzden emeğin bireyler arasında dağılımı oldukça önem taşımakta ve gelir dağılımını pozitif veya negatif olarak etkilemektedir (Gençler, 2017: 20).

1.5.4. Demografik Faktörler

Nüfus artış hızının yüksek olması, eğitim, sağlık, konut gibi hizmetlerin sınırlı olmasına ve alt gelir grupların bu hizmetlerden yeterli miktarda faydalanmasına engel olmaktadır (Acar, 2015: 49).

14

Demografik faktörler nedeniyle yapılan yatırımlar ihtiyaçları minimum düzeyde karşılamaktadır. Refah düzeyini artırmak için sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik alanlarına yeterince kaynak ayrılmamakta bu da gelir eşitsizliğini ve fırsat eşitsizliğini daha da arttırmaktadır (Altınışık ve Peker, 2008: 109).

1.5.5. Göç

Gelir dağılımı eşitsizliğinin bir diğer konusu ise iç ve dış göçlerdir. Nüfus yoğunluğunun olduğu ülkelerde göç alan ve veren yerde ekonomik bir dengesizlik yaşanır. Bu dengesizlik göç veren yerlerde ortalama gelirin artması, göç alan yerlerde ise azalması şeklinde görülür. Ülke içinde yaşanan göçün en önemli sebebi, tarımdan sanayiye işgücü kaymasıdır (Acar, 2015: 50).

Göçler beraberinde sosyoekonomik sorunlar da getirmekte ve yapılan alt yapı yatırımları yetersiz kalmaktadır. Türkiye’de işsizlik, tarım arazilerinin dengesiz dağılımı, geçim sıkıntısı, tarımda düşük verimlilik gibi ekonomik nedenler göçe neden olan ana etmenlerdir. Genellikle bireyler kırdaki gelir düzeyinin altına düşme riskini de göz önünde bulundurarak kentlere göç etmeyi tercih etmektedirler (Karadeniz, 2017: 178).

1.5.6. Küreselleşme

Küreselleşme süreci, yalnız ülkeler arası değil, ülkeler içi gelir dağılımının belirlenmesinde de önemli bir role sahiptir. Gelir dağılımı eşitsizliği gelişmiş ve az gelişmiş olan ülkelerin bütününde ortaya çıkmaktadır (Acar, 2015: 50). Sanayi devriminden bugüne kadar daha da değer kazanan küreselleşme neoliberal politikalarla artmıştır. Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler hızlı büyüme ve kalkınmanın küreselleşme sayesinde olacağına inanmaktadırlar (Danışoğlu, 2004: 234).

Küreselleşme hem ülkeler arasında hem de ülkeler içinde gelir dağılımını negatif bir şekilde etkilemiştir (Baş, 2009: 50).

Teknolojik gelişmeler ve bunlarla ilgili yeni üretim seçenekleri gelişmiş veya az gelişmiş olan ülkelerde tüm toplumlarda kutuplaşmaya neden olmaktadır. Tüketiciler ve sermayeyi denetleyenler arasında gelir dağılımı sonrakilerin lehine sonuçlanmıştır. Teknolojideki gelişme, tüketici talebine herhangi bir katkı yapmamakta sadece

15

istihdamı düşürmektedir. Verimlilik artış gösterse de tüketicilerin harcanabilir reel gelirleri artmamaktadır (Baş, 2009: 65).