• Sonuç bulunamadı

A. ŞİİRLERİN ŞEKİL ÖZELLİKLERİ

1. Güzelleme

Bilindiği üzere sevgili, bağ, bahçe, at, dere, dağ, köy, kent, vs. gibi beğenilen ve gönül verilen kişi, yer, nesne veya kavramların güzelliğini konu edinen şiirler güzelleme diye isimlendirilmektedir (Kaya 2007: 357).

Güzelleme, Aliyâr’ın şiirlerinde en fazla karşılaştığımız türdür. İncelediğimiz 99 şiirin 29’u bu türde söylenmiş/yazılmıştır.

Âşık bu şiirlerinin çoğunda (16, 44, 68, 72, 73, 84 ve 86.) belli şehir/yerlerin güzelliklerinden bahsetmiş buraları methetmiştir. Bunun yanı sıra sevdiği kişiler için söylediği şiirleri de (7, 21, 24, 34, 82, 83, 85 ve 96.) bu tür içinde en çok rastladıklarımızdandır. Bunların dışında vatan, millet, bayrak, cumhuriyet ve demokrasi gibi kavramlar; ağaç, köprü okul gibi belli nesneler ve kutsal topraklar, Ramazan, İslamiyet gibi dinî değerler de şiirlerde konu edilmiştir.

49

Güzellemelerde en çok sevgiliden bahsedildiği bilinmektedir. Fakat söz konusu şiirlerinden sadece birini (60.) sevgiliye ayıran Zikri Aliyâr, bir şiirinde de (24.) kendisinden bahsetmiştir.

2. Dertlenme

Âşığın bizzat kendisinin yaşadığı rahatsızlık, üzüntü ve sıkıntıları konu edinen şiirlerdir. Bunlarda yakınma, şikâyet ve acındırma söz konusu olup dert ve sıkıntıların kaynağından çok ortaya çıkan acı sonuçlardan bahsedilir (Kaya 2007: 104; Boyraz 2010: 141).

Aliyâr’ın şiirlerinden 25’inin bu türde olduğu tespit edilmiştir. Âşık söz konusu şiirlerinin çoğunu (15, 31, 40, 50, 54, 55, 57 ve 56.) gurbet dolayısıyla çektiği sıkıntılara ayırmıştır. Bunların yanı sıra aşk yüzünden (8, 35, 47, 59 ve 61.) ve zamanın hızlı geçişinden (10, 41 ve 62.) dertlendiği, şikâyet edip yakındığı şiirleri de göze çarpmaktadır. Bunların dışında kalan şiirlerde ise yer yer burada sayılanların da içine dâhil edilebileceği sebeplerden doğan çeşitli dert ve sıkıntılar konu edilmiştir.

3. Şikâyetlenme

Şikâyetlenme, bir şekilde âşığı rahatsız eden, onun duygularını inciten ve düşüncelerine ters gelen kişi, konu veya durumların şikâyet edildiği şiirler olarak tarif edilmektedir. Bunlarda dertlenmedekinin tersine dert ve sıkıntılardan çok bunların sebep ve kaynakları üzerinde durulur. Ayrıca bireysel konulardan değil de daha çok toplumsal sorunlardan bahsedilir. (Boyraz 2010: 143-144).

Aliyâr’ın şiirlerinden 12’si bu türde söylenmiş/yazılmıştır. Bunların büyük kısmında (38, 53, 87, 93 ve 94.) yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik gibi toplumsal sorunlardan şikâyet edildiği görülmektedir. Bunların yanı sıra şikâyetler (64, 67, 69 ve 90.) âşıklık geleneğine ve âşıklara sahip çıkılmaması, gelenek içerisindeki birtakım olumsuzluklar ve geleneğe ilginin azalması gibi sorunlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Ayrıca âşık, geriye kalan şiirlerinde yine âşıklık geleneğine ilişkin sözünde durmayan yöneticilerden yola çıkarak Avrupa’nın politikaları (78.), sanal âlemdeki sahte dostluklar (37.) ve verilen şehitler dolayısıyla devlet yönetiminden (95.) şikâyet etmiştir.

50 4. Taşlama

Kişi, toplum veya çağı yergi, mizah ve ironi zarflarından en az biriyle eleştiren şiirlerdir. Bu zarflardan birini kullanmayan eleştiri şiirleri ise şikâyetlenme türünde yer alır (Kaya 2007: 104; Boyraz 2010: 144).

Zikri Aliyâr’ın şiirlerinden 8’i bu tarife uyan metinlerdir. Âşık söz konusu şiirlerinde (1, 4, 9, 17, 70, 80 ve 88.) kültüründen, benliğinden uzaklaşanları; yolsuzlukla devlet malını yiyenleri; camilerdeki merkezi sistemi; tartıştığı bazı kimseleri; birtakım toplumsal sorunları; vs. yergi, mizah veya ironi yoluyla eleştirmektedir.

Ayrıca 45 numaralı şiirinde de Öksüz Ozan’a mizahi bir üslupla bir bakıma takılmaktadır.

5. Öğütleme

Âşık fasıllarında da karşılaştığımız bu tür; âşıkların hayat tecrübelerinden hareketle dinleyenlere öğüt verdiği şiirler, şeklinde tarif edilebilir (Kaya 2007: 86). Bilgileme türündeki kadar yoğun olmamakla birlikte öğütlemede de bir bilgi aktarımı söz konusudur. Fakat burada bilgilemedeki nesnelliğin tersine öznellik ön plandadır (Boyraz 2010: 143).

99 şiirden 8’inde bu türe rastlanmaktadır. Zikri Aliyâr bunların 4’ünde (13, 25, 26 ve 29.) çevreye karşı duyarlılık, çevrenin korunması gibi çevreye ilişkin konularda dinleyici/okuyucuya birtakım öğütler veriyor. Ayrıca bazı şiirlerinde de (81, 32 ve 89.) erdemlilik, dürüstlük, büyüklere saygılı olma ve mazlumun yanında olma, vs. konularında bazı nasihatlerde bulunuyor.

Son olarak 48 numaralı şiirinde de âşığın millî birlik ve beraberlik duygusunu dinleyici/okuyuculara telkin ettiği görülmektedir.

6. Dertleme

Âşıkların başkalarına ait dert ve sıkıntıları dile getirerek okuyucu veya dinleyicilerin onlara acımasını sağlamaya çalıştığı şiirlerdir. Sebep ve kaynaklardan ziyade acı ve sonuçlar üzerine yoğunlaşılır (Boyraz 2010: 141).

Âşığın 8 şiiri dertleme türündedir. Bosna Hersek’teki Müslümanlar, bir meslek grubu, Doğu halkı, depremzedeler, vs. âşığın söz konusu şiirlerinde dert, sıkıntı ve acılarına tercüman olduğu üçüncü şahıslardır. Bunların dışında genel olarak aşk yüzünden çekilen acılardan da bahsetmiştir Zikri Aliyâr.

51 7. Ağıt

Herhangi bir kişi veya varlığın tamamen veya geçici bir süreliğine kaybedilmesinden doğan acının terennüm edildiği şiirlerdir (Boyraz 2010: 140; Kaya 2007: 104).

Bu bağlamda incelenen şiirlerin 2’sinde (39 ve 49.) bu türe rastlanmıştır. Bunlardan 39 numaralı şiirde âşık üçüncü bir şahsın acısını şiire dökmüştür. Diğer şiir ise Zikri Aliyâr’ın ustası Âşık Reyhanî’nin kaybedilmesinden doğan acısını dile getirdiği şiiridir.

8. Koçaklama/Yiğitleme

Kahramanlık, yiğitlik, yurt sevgisi ve coşkuyu içeren ve yiğitçe bir eda taşıyan şiirlerdir (Kaya 2007: 435).

Zikri Aliyâr’ın 20 ve 28 numaralı şiirleri sözleri bu türün özelliklerini taşımaktadır. Bunlarda Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelişi ve Çanakkale zaferinden yiğitçe bir eda ile bahsedilerek millî ruh ön plana çıkarılıyor.

9. Öyküleme

Bir olay veya durumu belli bir akış içerisinde ve kimi zaman tasvir yoluna gidilmek suretiyle detaylandırarak hikâye eden şiirlerdir (Kaya 2007: 609).

İncelediğimiz şiirler içerisinde iki şiirin (52 ve 91.) bu türde olduğu tespit edilmiştir. Bunların birinde âşık deprem felaketi ve sonrasındaki olay ve durumları tasvir ederek dinleyici/ okuyucuya aktarırken diğerinde ise köyünün durumunu yine aynı metotla detaylı bir şekilde hikâye etmiştir.

10. Kargışlama

Çaresizlik, kötülüğe maruz kalma, acı çekme gibi sebeplerle kendini rahatlatmak, sakinleştirmek adına söylenen ve en önemlisi içerisinde kötü düşünce ve dilekler barındıran şiirlerdir (Kaya 2007: 146). Beddua veya intizar şiirleri diye de isimlendirilmektedirler (Boyraz 2010: 142).

Zikri Aliyâr’ın bu türü şiirlerinde çok sık kullanmadığı görülmektedir. Zira incelediğimiz 99 şiirinden sadece birinde bu türün özellikleri tespit edilebilmiştir. Buradan hareketle âşığın her ne kadar büyük sıkıntı ve dertler çekse de bunların kaynak ve sebeplerine ilişkin kötü düşünce veya dileklerde bulunma yolunu tercih etmediğini söyleyebiliriz.

52

Bu türün tek örneği olan 92 numaralı şiirinde de kendisine büyük acılar çektiren gurbete ilişkin kötü dileklerini dile getirdiği görülmektedir.

11. Yalanlama

Âşıkların yaratıcılık güçlerini göstermek ve seyirci/dinleyiciyi eğlendirmek adına aşırı derecede inanılmaz yalanlar sıraladıkları şiirlerdir. Bunlar gerçek dışı yaklaşımlar şeklinde değerlendirilse de âşıklar bu tür şiirlerdeki yalanların aslında gerçeğin gizlenmiş şekli olduğunu ifade etmektedir (Kaya 2007: 88).

Zikri Aliyâr’ın bu türde olduğunu düşündüğümüz yalnız bir şiiri (33) bulunmaktadır. Seyirci/ dinleyiciyi eğlendirme işlevi gören bu şiirinde Aliyâr’ın mübalağalı ve mizahi yaklaşımların yanı sıra birtakım gerçeklere de yer verdiği görülmektedir.

3. ÜSLUP

Şiirin en önemli unsurlarından biri olan üslup Türkçe Sözlük’te şöyle tarif edilmektedir: “1. Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz. 2. Bir sanatçıya, bir çağa veya

bir ülkeye özgü teknik, renk, biçimlendirme ve söyleyiş özelliği, biçem, stil. 3. Sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi, biçem, tarz, stil.” (Türkçe Sözlük 2005: 2062).

Nurullah Çetin üslupla ilgili olarak şu ifadeleri kullanır: “Dili özel ve özgün bir

kullanış biçimi olan üslûp, konuyu, duygu, düşünce ve hayalleri anlatış, ifade ediş, dile getiriş

tarzıdır. Bir şairin kendine özgü tutumu, deyişi, söyleyiş biçimi onun üslûbunu verir.” (Çetin

2004: 196).

İsmail Çetişli ise: “Üslûp; sanatkârın, ferdî bir duyuş tarzı ve kompozisyona sahip

muhtevayı, kelimeden cümleye kadar uzanan dil unsurları aracılığıyla ve belli bir kalıp/yapı

içinde, ferdî ve orijinal bir biçimde ifade etmesidir.” şeklinde bir tanım yapmaktadır (Çetişli

2006: 63).

Söz konusu açıklamalardan hareketle üslubun alt başlıklarını dil unsurları, anlatım tutumu ve türleri ile edebî sanatlar şeklinde belirleyebiliriz (Boyraz 2010: 152).

53 a. Dile Ait Unsurlar

Benzer Belgeler