• Sonuç bulunamadı

A. ÜRETİM BAĞLAMI

1. Üretim Şekli ve Üretimi Tetikleyen Unsurlar

Zikri Aliyâr şiirlerini genelde irticalen söylemektedir. Bu, saz meclislerinde belirlenen bir konu üzerine olabileceği gibi kendisinde belli düşünce ve duygular uyandıran bazı olay veya durumlar üzerine de olabilmektedir. Görüldüğü üzere âşık şiir söylemek/yazmak için belli şartların oluşmasını, diğer bir deyişler ilham perisinin gelmesini beklememektedir. Zira Aliyâr zaman, mekân gibi şartlar gözetmeksizin her konuda irticalen şiir söyleme/yazma gibi bir yeteneğe sahiptir.

Aliyâr çeşitli meclislerde değişik konular üzerine birçok şiir söylemektedir; fakat bunların büyük bir kısmı kayıt altına alınmamıştır. Bu durum onun söylediği bütün şiirlere ulaşma imkânını ortadan kaldırmaktadır. Şiirlerinin çoğunluğu söylediği ortamda veya mecliste bulunanlarca dinlenilmekte sonrasında ise unutulmaktadır. Bazı şiirlerin dinleyiciler tarafından kaydedildiği de olmaktadır ki elimizdeki şiirlerin birçoğu bu şekilde kayıt altına alınan şiirlerdir.

104

Bu bağlamda anlaşılacağı üzere Aliyâr söylediği/yazdığı şiirler üzerinde sonradan herhangi bir düzeltmeye gitmemektedir. Şiirler ilk söylendikleri/yazıldıkları hâlde kalmaktadır. Dolayısıyla şiirlerin belli bir tamamlanma süreci de söz konusu değildir. Zira şiir Aliyâr için söyleme veya yazma işi bittiği anda tamamlanmış demektir.

Bir sanat eserinin ortaya çıkmasında sanatçı duyarlılığının yanı sıra sanatçının içerisinde bulunduğu doğal ve sosyal çevre de önemli rol oynamaktadır. Zira sanatçının içinde bulunduğu ve yetiştiği ortam onun sanatçı duyarlılığının ortaya çıkmasını veya daha da artmasını sağlayabilmektedir. Eserin üretilmesi noktasında gerekli olan bu faktörlere bir de ateşleyici/tetikleyici unsurun eklenmesi gerekir. Bahsi geçen unsurların her biri sanat eserinin ortaya çıkmasında aynı oranda önemi haizdir (Boyraz 2010: 53-54).

Bu bağlamda şiirlerin üretilmesi noktasındaki önemini göz önünde bulundurarak birinci bölümde âşığın hayat hikâyesine mümkün olduğunca geniş ve detaylı bir şekilde yer vermeye çalıştık. Aliyâr’ın içinde bulunduğu doğal ve sosyal ortam ile yetiştiği şartlar göz önüne getirildiğinde karasal iklimin hüküm sürdüğü, geçimin genelde tarım ve hayvancılıktan kıt kanaat sağlandığı, eğitim imkânının kısıtlı olduğu, örf ve geleneğin devam ettirildiği bir ortam karşımıza çıkmaktadır.

Bu tablonun yanı sıra âşığın sanatçı duyarlılığını ateşleyen/tetikleyen unsurları incelediğimizde karşımıza ilk olarak memleketi Erzurum çıkıyor. Birinci bölümde “İlk Şiiri, Şiir Yazma Süreci ve Mahlası” başlığı altında da bahsettiğimiz üzere Aliyâr ilk şiirini bir yarışma dolayısıyla memleketi Erzurum için yazmıştır. Aynı şiiri daha sonra âşıklar kahvehanesinde söyler. Burada bir hüner gösterme, kendini ispat da söz konusudur. Dolayısıyla âşığı şiir yazmaya/söylemeye iten ilk unsuru memleketine olan sevgisi ve kendini ispat olarak belirleyebiliriz.

Âşığın gençlik dönemlerinde sanat duyarlılığını ateşleyen en önemli unsur olarak aşk karşımıza çıkıyor. Âşıklık sanatına da bu sebeple başladığını ifade eden Aliyâr memleketinden bir kıza âşık olur fakat onunla kavuşması gerçekleşmez. Babası tarafından ablasını ziyaret bahanesi ile Erzurum’dan uzaklaştırılan âşığın

105

sevdiği o döndüğünde bir başkası ile evlendirilmiştir (59.). Aliyâr kendisinin ne sebeple Erzurum’dan gönderildiğini anlar fakat bu konuda elinden de bir şey gelmez. Bu aşkın acısı âşığa gençlik dönemlerinde birçok şiir söyletmiştir (47, 60, 61, 59, 35 ve 8.).

Bilindiği üzere insan doğal olarak hayatının ilk evrelerinde daha çok “ben” duygusuna yönelmektedir. Ancak ilerleyen dönemlerinde olgunluk süreci ile birlikte “biz” duygusuna bir geçiş yapmaktadır. Bu durum âşıkların eserlerinde de görülmektedir. Genellikle ilk aşamada “ben” duygusu ile ilerleyen dönemlerde ise “biz” düşüncesi ile ilgili şiirler yazılmakta veya söylenmektedir (Boyraz 2010: 55).

Aliyâr da ilk etapta şiirlerini kendi “ben”i üzerine kurmuştur. Onun 25 yaşına kadar ki döneme ait şiirlerine bakıldığında bunların yazılması/söylenmesine başlıca sebeplerin kendi dert ve sıkıntıları olduğu görülmektedir. Söz konusu dert ve sıkıntıları yukarıda da bahsettiğimiz üzere başta aşk acısı (47, 60, 61, 59, 35 ve 8.), sonrasında ise gurbetin zorlukları (75, 12, 62 ve 58.) şeklinde gruplandırabiliriz. Âşık bu şiirleri yazdığı/söylediği dönemlerde sevdiği başkası ile evlendirilen ve bu aşk acısının yanı sıra maddi imkânsızlıklarla gurbete çıkan bir genç konumundadır.

Âşığın gençlik dönemlerinde söylediği şiirler sadece kendi “ben”ine yönelik şiirlerden ibaret değildir. Bu dönemde kendi sorunlarının dışında az da olsa üçüncü şahısların acıları ile bazı sosyal ve toplumsal meselelerin Aliyâr’ı harekete geçirdiği görülmektedir. Bunlardan ilki o dönemde insanların gelenekten uzaklaşarak daha çok popüler şarkılara rağbet etmesidir. Âşık buradan hareketle dönemin bazı toplumsal sorunlarına da işaret etmiştir (94.). Diğerinde ise 1983 yılında gerçekleşen Erzurum depreminde zarar gören insanların acıları âşığı tetikleyen unsur olmuştur (11.).

Sonraki dönemlerde de karşılığını aldığı hâlde işini yapmayarak kendisini zor duruma sokan biri ile girdiği tartışma (70.), millî birlik ve değerlerin önemi (48, 28, 95.), benliğinden uzaklaştığını düşündüğü bir gençle tartışması (88.), bir arkadaşının eşini trafik kazasında kaybetmesi (39.), bazı vaatlerin yerine getirilmemesi (78.), Müslümanların uğradığı zulüm (53.), Kaptan Kusto’nun Müslüman oluşu ile ilgili okuduğu bir kitap (99.), âşıklar ve âşıklık geleneğinin önemini hatırlatma gayreti (96,

106

83 ve 82.), Marmara depremi (52.), bir meslek grubunun sorunları (18.), bazılarının haksız kazanç sağlayarak milletin hakkını gasp etmesi (1 ve 53.) gibi kendi “ben”inin dışındaki tetikleyici unsurların âşığı şiir yazması/söylemesi konusunda harekete geçirdiği görülmektedir.

Bunların yanı sıra bazı şehir veya kişiler (72, 44, 45, 34, 16, 86 ve 21.), bir radyo programı (97.), birtakım varlıklar (27, 55, 80, 22 ve 17.), belli kavramlar (51, 71, 65 ve 23.), çevrenin önemi ve korunması (13, 29, 25 ve 26.) da âşığı kendi “ben”inin dışında tetikleyen unsurlardır. Görüldüğü üzere âşığı şiir yazmaya/söylemeye sevk eden unsurlar yavaş yavaş bireysel meselelerden ziyade toplumsal ve kültürel konular üzerine yoğunlaşmaya başlamıştır. Artık gençlik dönemine nispeten daha fazla başkalarının acı ve sıkıntıları ile dertlenen, millî değeler ile toplumsal sorunlar üzerine eğilen bir Aliyâr vardır karşımızda. Bütün bunlar ilerleyen zamanla birlikte âşığın geçirdiği zihinsel ve içsel dönüşümün birer yansımasıdır.

Aşk ve gurbet (66, 92, 98, 63, 58, 55 ve 14. ), maddi sorunlar ve feleğin kahrı (42, 40, 30, 54, 79) dolayısıyla çekilen dert ve sıkıntılar ise âşığı gençlik döneminden sonraki zamanlarda şiir yazmaya sevk eden kendi “ben”ine ilişkin diğer unsurlardır. Yine bu bağlamda gurbet acısı (31, 15 ve 50, 40, ), zamanla birlikte gençliğin elden gitmesi (10 ve 41.), hastalık (36.) ise yakın döneme ilişkin tetikleyici unsurlardır.

Görüldüğü üzere zaman ilerledikçe âşığın “ben” merkezli yazdığı/söylediği şiirler azalmaktadır. Bunun dışındaki şiirlerin ise aynı oranda arttığı görülmektedir. Son dönemlerde artış gösteren “biz” anlayışına ilişkin bu unsurlar şöyle sıralanabilir: sosyal ve toplumsal sorunlar (38, 76, 84, 87, 93 ve 37.), bazı şehir ve kişiler (85, 84, 27 ve 73. ), millî kimliği hatırlatma gayreti (20.), bazı siyasi uygulamalar (49.), âşıklık geleneğinin sorunları ve kültürel değerlere dikkat çekme gayreti (64, 90, 69 ve 67.), Ramazan ayı ve kutsal topraklar gibi dinî değerlerden ayrılmanın hüznü (56 ve 43.), millî değerlerin önemi (56.), Âşık Reyhanî’nin ölümü (49.), köyünün terk edilmiş hâli (91.).

107

Ayrıca âşığın yakın döneme kadarki gözlem ve tecrübeleri de onu öğüt mahiyetinde bazı şiirler (81, 32 ve 89.) söylemeye/yazmaya sevk etmiştir. Âşık bunlarda genel olarak dürüst, ahlaklı ve erdemli bir insanın yapması ve kaçınması gerekenler konusunda uyarı ve hatırlatmalarda bulunmuştur.

Sonuç olarak memleket sevgisi ve kendini ispat dürtüsü ile şiir yazmaya/söylemeye başlayan Aliyâr bunu aşk ve gurbet gibi kendisine ait dert ve sıkıntıların tetiklemesiyle devam ettirmiştir. Sonraki dönemlerde ise daha çok sosyal, ekonomik, dinî, toplumsal ve kültürel meseleler ile kimi yer, varlık ve kişiler onu harekete geçirmeye başlamıştır.

Aliyâr şiirlerini genellikle saz veya dost meclislerinde belirlenen bir konu veya istek üzerine söylemektedir. Bu şekilde söylediği şiirlerin de büyük bir kısmı kayıt altına alınmamakta ve kaybolmaktadır. Kayıt altına alınan şiirlerin çoğunluğu tamamen âşığın kendi iç dinamikleri vasıtasıyla ortaya çıkan şiirler olsa da içlerinde dış etkenler kaynaklı şiirler de vardır. Çalışmamızda esas aldığımız 99 şiirini bu açıdan incelediğimizde 11’inin dış etkenler kaynaklı olduğu görülmektedir. Âşığın şiirlerin çıkış noktaları veya hikâyelerine ilişkin verdiği bilgilerden ulaştığımız söz konusu verilere göre bunların 8’i istek üzerine geriye kalan 3’ü ise şiir yarışmaları için söylenmiş şiirlerdir.

Görüldüğü üzere Aliyâr şiirlerini sadece kendi iç dinamiklerinden hareketle üretmemektedir. Bazı dış etkenler de onu şiir yazmaya/söylemeye sevk edebiliyor ki âşığın kayıt altına alınmamış şiirleri de göz önünde bulundurulduğunda bunların sayılarına ilişkin daha büyük bir rakamla karşılaşılabilir. Fakat şiirlerin dış etkenli olması onların Zikri Aliyâr’ın şiir dünyasının bir ürünü oldukları gerçeğini değiştirmez.

Benzer Belgeler