• Sonuç bulunamadı

2. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Kopenhag Okulu ile Güvenlik ÇalışmalarınaFarklı

2.3. Güvenlik Sektörleri: Toplumsal Güvenlik

Geleneksel anlamda askeri ve politik olarak değerlendirilen güvenlik, Kopenhag Okulu’nun Avrupa güvenliğinin askeri olmayan yönüne odaklanması fikri ile daha geniş bir alana yayılmıştır. Güvenliğin alanını genişletmek ve zamanın güvenlik ihtiyaçlarına karşılık vermek adına askeri sektöre ek olarak politik, ekonomik, çevresel ve toplumsal sektörler B.

Buzan, O. Waever ve J. Wilde tarafından güvenlik çalışmalarına eklenmiştir. Onlara göre güvenliğin sektörlere ayrılması bir bütün halinde olan analize seçici olarak bakılarak, gerçeğin sadece belli bir boyutuna odaklanmayı sağlamaktadır.65 Sektörler, farklı boyutlara ayrılıp incelenseler bile karmaşık bütünün ayrılmaz parçaları olmaya devam etmektedirler.66

Buzan, Waever ve Wilde’a göre beş farklı güvenlik sektöründeki ilişki modelleri şunlardır: 67

 Askeri sektör kuvvete dayalı baskı ilişkilerini;

 Politik sektör yetki, yönetim statüsü ve tanınmaya dair ilişkileri;

 Ekonomik sektör ticaret, üretim ve finans ilişkilerini;

 Toplumsal sektör kolektif kimlik ilişkilerini;

 Çevresel sektör ise insan faaliyetleri ile biyosfer arasındaki ilişkileri ifade etmektedir.

Sektörler tek tek incelendiğinde askeri sektörün, devlet içi ayrılıkçı hareketleri, terör eylemlerini ve klasik anlamda dışarıdan gelen güvenlik tehditlerini içerdiği; politik sektörün, ideolojik tehditler ve diplomatik tanımama sorunlarını içerdiği; ekonomik sektörün, dış kaynaklara ulaşımın engellenmesi gibi sorunları içerdiği; toplumsal sektörün, göç, entegrasyon, dil ve kültür değişimi gibi toplumların “biz” duygusuna zarar verebilecek

      

64 Ibid., s.188.

65 Buzan, Waever, Wilde, op.cit., s.8.

66 Ibid.

67 Bkz.; Ibid., ss.49-141.

sorunları içerdiği; son olarak çevresel sektörün, doğal afetler ve insanların sebep olduğu çevresel sorunları içerdiği görülmektedir.68

Sektörlerin birbirleri ile olan bütüncül ve bir o kadar da farklı yapıları arasındaki ilişki incelendikten sonra göç olgusu ile yakından ilişkisi olan “toplumsal güvenlik sektörü” ayrıca incelenmeye alınmalıdır.

2.3.1. Toplumsal Güvenlik Kavramının Analizi69

Ole Waever’ın tanımına göre toplumsal güvenlik, kimliğin algılanan bir tehdide karşı savunulmasıdır. Güvenlik gündeminin odak noktası olan “ulusal güvenlik” ile yakından ilişkili olan “toplumsal güvenlik”, Soğuk Savaş Dönemi’nde siyasi güvenliğin arkasında kalmış fakat Soğuk Savaş Sonrası Dönem’de etnik çatışmaların artması ve bu sebeple güvenlik çalışmalarının kimlik, kültür ve inşacı yaklaşımlara yönelmesi ile yükselişe geçmiştir. Siyasi güvenlikle yakından ilişkili olmasına rağmen toplumsal güvenliğin kimliğe;

siyasi güvenliğin ise devlete odaklanması bakımından birbirlerinden farklı özellikler taşımaktadırlar. Bütün bu sebeplerin yanında Soğuk Savaş Sonrası Dönem’de toplumsal güvenliğe ayrı bir önem verilmesinin daha başka sebepleri de bulunmaktadır. Bunlar:

 Devletin sınırları ile toplumun sınırları nadiren birbiriyle uyuşmaktadır ve sadece devlet güvenliğine vurgu yapıldığı takdirde, devletsiz halklar ve azınlıklar üzerinde güvenlik endişesi oluşabilmektedir.

 “Aynı halkların” devletinin ve toplumunun iki farklı şey olabilmesi durumu karışıklık yaratabilmektedir. Buna örnek olarak “Sırp güvenliği” kavramı verilebilir. Söz konusu kavram, “Sırp devletinin güvenliği”, “Sırp ulusunun güvenliği” veya daha geniş bir şekilde farklı ülkelerde bulunan hakları ve tarihsel bağlantıları ifade ediyor olabilmektedir.

 Uluslara ve ulus benzeri topluluklara benzemeyen, diğer kimliğe dayalı gruplar varlıklarını sürdürmelerine yönelik tehditler olduğunu iddia edip buna göre hareket edebilmektedirler.

 Son olarak kimlik grupları başlangıçta başka amaçlarla – örneğin grup, kimliği değil dini savunmak amacıyla oluşmuş olabilir- oluşturulan güvenlik endişelerinin sonucunda meydana gelmiş olabilmektedir. Toplumsal güvenliğin bu dördüncü yolu,       

68 Açıkmeşe, op.cit., s. 59.

69 Bkz.; Ole Waever, “Toplumsal Güvenliğin Değişen Gündemi”, ss. 153- 155.

sektörün dışında başlasa da daha sonradan toplumsal güvenlik dinamiği kazanmaktadır.

Toplumsal güvenlik sektörünün ana kavramı olan kimlik, toplulukların kendi kendilerini kavramsallaştırmalarıyla ve bireylerin kendilerini bir topluluğun üyesi olarak görmeleriyle ilgili bir durumdur. Herhangi bir topluluğun, bir durumu kendi varlığına yönelik tehdit olarak görmesi sonucunda toplumsal güvensizlikten bahsedilebilmektedir. Yani toplumsal güvenlik, kavram olarak ne ulus ne de devlet üzerinden tanımlanmaktadır.

2.3.2. Toplumsal Güvenlik Sektörünün Gündem Maddeleri70

Toplumsal güvenliğe yönelik tehdit unsuru olduğu varsayılan konular şunlardır:

 Göç Olgusu: Üzerinde durulması gereken en önemli “tehdit unsuru” göç olgusu olarak görülmektedir. O. Waever’ın örneğine göre: X halkı, Y halkı tarafından istila edilmekte veya Y halkı yüzünden özelliklerini kaybetmektedir. X topluluğu eskisi gibi var olamayacaktır, çünkü artık nüfusun çoğunluğunu Y halkı oluşturmaktadır. Sonuç itibariyle de X kimliği yapısındaki değişim sebebiyle farklılaşmaktadır.

 Yatay Rekabet: Bu durumun çevre kültürlere de etkisi bulunmaktadır. Y halkının baskın gelen kültürü ve dili komşu kültürleri de etkileyerek yaşam şeklini değiştirebilecektir.

 Dikey Rekabet: Dikey Rekabette bir entegrasyon projesi veya ayrılıkçı- bölgeselci bir proje ile kişiler kendilerini X olarak görmeyi bırakacaktırlar. Çünkü bu projeler onları zamanla ya daha dar ya da daha geniş kimliklere doğru çekmeye başlayacaktır.

 Güvenlik tehdidi olarak görülen son konu olası bir savaş, salgın hastalık, açlık, doğal felaket veya yok etme politikaları sonucu nüfusun azalmasıdır. Fakat kimliği veya bir grubu yok etme arzusu ile gerçekleştirilen yok etme politikaları dışında nüfusun azalması, toplumsal güvenliğin kimlik mantığının bir parçası değildir. İlk üç maddedeki gibi eğer başka bir kimlik ile rekabetin sonucu olarak kimlik kaybı gerçekleşirse burada toplumsal güvenliğin kimlik mantığı ile paralel bir mantık oluşur.

Bazı toplulukların yok olması bu dört tehditten bağımsız bir şekilde dilin yok olması veya dışa göç gibi etkenlerle de gerçekleşebilmektedir. Eğer bu gelişme, belli bir aktör veya       

70 Bkz.; Ibid., ss. 158- 162.

sosyal süreçten bağımsız gerçekleşmişse, yok olma durumu güvenlikleştirme olmadan meydana gelebilmektedir. Kimliğin verili bir şey olarak kabul edilmemesinin, tehdit edilmemesinin ve savunulmamasının esas sebebi budur.

Toplum, bu tehditler ile mücadelede ya kendi yöntemlerini kullanır ya da tehdidin devlet gündemine getirilmesini sağlayarak konuyu siyasi hatta askeri sektöre taşımaya çalışır.

Örneğin siyasi sektöre taşınan göç meselesi devlet eliyle konulan yasalar ve sınır kontrolleri ile önlenebilmekte; kimlik kaybına neden olabilecek küreselleşmenin etkilerinden kurtulabilmek için de toplum, kültürel çabaları arttırma, kültüre yoğunlaşma ve ulusal dilin korunmasına özen gösterme gibi faaliyetlerde bulunabilmektedir. Toplum, bu şekilde kendi kimliğini güç veya dışlama olmadan, “kültürel kendini savunma” politikası ile koruyabilmektedir.

2.4. Bölgesel Güvenlik Kompleksi (Regional Security Context) Yaklaşımı71

Kopenhag Okulu’nun temel yaklaşımlarından biri olan bölgesel güvenlik kompleksi yaklaşımı ilk defa B. Buzan’ın “People States and Fear” adlı çalışmasında ortaya atılmıştır. B.

Buzan’a göre güvenlik kompleksi, aynı güvenlik önceliklerine sahip devletler arasında kurulabilmektedir. Eserde, güvenlik kompleksi;“güvenlik algıları ve güvenlik kaygıları birbirinden bağımsız düşünülemeyen devletler grubu” olarak tanımlanmaktayken; B. Buzan, O. Waever ve J. Wilde’ın “Security A Framework For Analysis” adlı çalışmalarında bölgesel güvenlik; “güvenlikleştirme ve güvenlik dışılaştırma süreçleri birbirinden bağımsız olarak düşünülemeyen birimler” olarak tanımlanmıştır.72 Uluslararası sistemde birçok güvenlik kompleksi bulunmaktaysa da yapıları birbirlerinden farklıdır. Bu yapılar kimi zaman sadece bir yönleri ile ortak olurken kimi zaman tamamıyla iç içe geçmiş bir görünüm sergilemektedirler.

Dünya çapında tüm devletler, güvenlik konusunda birbirlerine bağımlıdırlar. Ancak coğrafi yakınlık bu bağımlılık üzerinde doğrudan etki yaratmaktadır. Tehdit ve güvensizliklerin yakınlık ile doğrudan ilgisi bulunduğu için de birbirlerine yakın olan devletler ile birbirlerine uzak olan devletler arasındaki bağımlılık seviyesi farklılık göstermektedir. Güvenlik yapıları bu sebeple bölgesel güvenlik kompleksi içinde bulunan       

71 Bkz.; Buzan, People, State and Fear, ss. 105-115.

72 Buzan, Waever, Wilde, op.cit., s.201’den aktaran; Başar Baysal, Çağla Lüleci, “Kopenhag Okulu ve Güvenlikleştirme Teorisi”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl 11, Sayı 22, Ekim 2015, s.74.