• Sonuç bulunamadı

1.3. ÜÇÜNCÜ DÖNEM KİTLE İLETİŞİM ETKİ ARAŞTIRMALARI:

1.3.3. Gündem Oluşturma Modeli

Walter Lippmann, gündem oluşturmanın fikir babasıdır. Kamuoyu kitabında yer alan “Dışımızdaki Dünya ve Kafamızdaki Resimler” başlıklı bölümde gündem oluşturma tanımlamasını kullanmadan bu düşünceyi özetlemiştir (McCombs, 2004: 3). Lippmann, zihnimizde resmettiğimiz dünya tablosunun iki kaynaktan beslendiğini söylemektedir. İlki yaşam pratikleri, diğeri ise kitle iletişim araçlarının bize aktardığı enformasyondur. Gündem belirleme çalışmalarıyla ilgili kitap ve makalelerin çoğu Walter Lippmann’ın ilki 1922 yılında yayınlanan Kamuoyu kitabından kaynaklanır. Lippmann’ın kullandığı bu iki kavram gündem belirleme kuramlarının temelini oluşturur (Yaşın, 2008: 2).

Medya, hedef kitlesinin davranışları üzerine doğrudan etki etmez; ama alıcının toplumsal evrene bakışını oluşturma biçimini etkiler. Bu modele göre medya davranış üretmez; ama bir zihinsel gündemi vardır. Medya neyi düşünmemiz gerektiğini söyler ama doğrudan ne düşünmemiz gerektiğini bildirerek bizi etkilemez. Kullanımlar ve doyumlar akımının uzantısında gelişen gündem belirleme işlevselci medya yaklaşım- larında halkın etkin boyutunu göstererek doğrudan etkiler kuramını sınırlar (Bourse ve Yücel, 2012: 94-95). Gündem belirleme yaklaşımı, liberal çoğulcu paradigma içinde medyanın gücünü görgül olarak kanıtlamaya yönelik çabaların bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımın önde gelen temsilcilerinden Mawell E. McCombs ve Donald L. Shaw’a göre, 1940’larda yapılan iletişim araştırmaları büyük ölçüde tutum ve davranış değişikliği üzerine yoğunlaşmışlardı. Oysa ki, medya iletilerine açık kalmaktan kaynaklanan etkiler belirli bir etki zinciri içinde gerçekleşiyordu (İrvan, 2008: 55).

Bu yaklaşım, insanların kamu yararına olan meselelere bakışı üzerinde medyanın nasıl etkileri olduğuyla ilgilenir. Gündem belirleme kuramı haberin değeri

ile haber değeri konularının her ikisinin de haber yapımcıları tarafından nasıl uygu- landığını ve haber izlerkitlesi tarafından nasıl algılandığını inceler. Haberciler daima hangi öykünün daha önemli olduğuna, hangisinin çıkarılması gerektiğine karar vermek durumunda kalırlar. İdeal olan buna izleyicilerin karar vermesidir ancak hızlı, dü- zensiz, öngörülemez haber akışı sürecinde bu mümkün değildir (Laughey, 2010: 49). Haber, çevremizde gelişen olaylar arasından seçilirken, belirli özellikleri bakımından kaleme alınırken ve gazete sayfasına veya televizyonda haber bültenine yerleştirilirken halkın beğenisi ve ilgisini göz önünde bulundurmakla birlikte (Atabek ve Uztuğ, 2008: 124), haberlerin seçiminde ve sunumunda, editörler, haber odası çalışanları ve yayıncılar politik gerçeklerin şekillendirilmesinde önemli bir rol oynar. Okuyucular sadece sunulan konu hakkında bilgilenmezler aynı zamanda konunun önemini, haberin anlatımında ne kadar yer tuttuğu ve durumu ile ilişkilendirirler (McCombs ve Shaw, 1972: 176). Günlük haberler kendi basit deneyimlerimizin ötesinde bizleri daha geniş bir çevre hakkındaki değişikliklerden haberdar etmektedir. Haberlerin günlük seçimi ve gösterimiyle, editör ve haber müdürleri bizleri günün önemli olayları hakkında algılarımızı etkilemekte ve dikkatimizi o yöne odaklamaktadır. Halkın gündeminde öne çıkan olayları etkileme yeteneğine haber medyasının gündem kurma gücü denir (McCombs, 2004: 1).

İnsanlar medyayı takip ederek neler olup bittiğinin yanında medyanın haberleri sunum biçimleriyle, konuların ya da sorunların ne kadar önem taşıdıklarını da öğrenmektedirler. Hangi konuların gündemin üst sıralarında olduğunu ve bunların önemlilik derecelerini yine medya söylemektedir. İşte bu düşüncelerden hareket eden gündem belirleme yaklaşımı, medyanın haberleri sunuş yoluyla halkın düşündüğü ve konuştuğu konuları belirlediğini ileri sürmektedir. Daha da ileride, böylece oluşan kamu gündeminin de siyasal gündemi etkileyerek bir zincirleme etkinin kurulduğunu açıklamaya çalışmaktadır (Yüksel, 2001: 22-23). Gazeteciler, her gün değişik önemli yollarla haberlerle ilgilenirler. Hangilerini kullanacaklarını ve yazacaklarını ve hangilerini dikkate almayacaklarına karar verirler. Yazılacak olanlar kararlaştırılır. Sıradan bir günlük gazetede, potansiyel haberlerin %75’i ret edilir ve okuyucuya ulaşmaz (McCombs ve Gilbert, 1986: 4).

Araştırma tasarımı çerçevesinde açıklanacak olursa, örneğin bir gazetenin önemli gördüğü konu gazetede manşet haber olarak yayınlanır. Bir televizyon kanalı için ise en önemli haber ilk yayınlanan haberdir. Gazetede ve televizyonda önemli bulunan konulara daha fazla yer ve zaman ayrılır. Önemsiz bulunan konulara da az yer verilir ya da hiç verilmez. O halde medyada hangi konulara daha çok yer verileceğine dair bir liste medya gündeminin göstergesidir (Yüksel, 2008: 107). Medyanın bazı sorunları görmezden gelip bazılarını marjinalize edebilmesi medyanın gücünün bir parçasıdır. Medyanın mülkiyet yapısından dolayı da bazı meseleler hiç bir şekilde medyanın gündeminde yer almaz (Yaylagül, 2010: 80).

Gündem belirleme araştırmaları, ilk günden beri özellikle gazete ve televizyon üzerinde durmaktadır. Pek çok çalışmada, gazete ve televizyonun gündem belirleme etkileri ortaya konulmuştur (Terkan, 2005: 114). Kitle iletişim aracının türü de gündem belirlemede bir diğer önemli unsur olarak değerlendirilmektedir. Yapılan araştırmalarda, bu araçların farklı gündem belirleme etkilerine sahip oldukları belirtilmektedir (Terkan, 2005: 61).

Gazetecilerin yakın ve uzak çevremizde geçen olaylar ve sorunlar arasında belirli ölçütlere göre seçtikleri ve kaleme aldıkları haberler medya gündemini oluşturur. Kuşkusuz medya, gündeminde yer alacak haberlerin seçim aşamasında, yazım aşamasında ve medya gündemine yerleştirilme aşamasında bir takım unsurların etkisi altındadır (Atabek, 2008: 94). Rogers ve Dearing’e (1988:557) göre medya gündeminin oluşmasına pek çok unsur katkıda bulunur. Bunlardan ilki, kitle iletişim araçlarının o günün haber sayfalarına girecek önemli haberlerin ve diğer önde gelen kitle iletişim araçlarının etkisi altında oluşmasıdır. Medya gündemini belirleyen ikinci unsur, gerçek yaşamda meydana gelen ve gündem maddesi olabilecek kadar önemli olaylardır. Üçüncüsü ise kitle iletişim çalışanlarının kişisel deneyimleri ve bireylerle girdikleri ilişkilerdir. Diğer gündemler ise kamu gündemi ve politika gündemidir (Akt: Atabek ve Dağtaş, 1998: 364-365). Bu üçlü modelde, her gündem eşit güce sahipmiş gibi gösterilmektedir. Ayrıca model doğrusal bir modeldir, bu modelde gündem belirleme sürecine müdahale eden unsurlar arasındaki dinamik ilişki yeterince tanımlanabilmiş değildir. Bu üçlü model, daha karmaşık olan

gündem belirleme yaklaşımını açıklamada yeterli olmayan basit bir modeldir (Yüksel, 2001: 30).

Gündem belirleme yaklaşımına getirilen en önemli eleştiri, bu yaklaşımla gerçekleştirilen çalışmaların hedefinin çok sınırlı oluşudur. Gerçekten de medya gündemindeki sorun sıralamasıyla kamu gündemindeki sorun sıralamasının örtüşüp örtüşmediği, eğer örtüşme söz konusuysa bunun nedenleri, yapılan araştırmaların çoğunda tek amaç olarak ortaya çıkmaktadır. Gündem belirleme yaklaşımının halen sahip olduğu sınırlılıklardan kurtulabilmesi için iki yönde çalışmaya gereksinim duyulmaktadır. Bunlardan ilki medyanın gündemine aldığı sorunları nasıl sunduğu konusudur. Bu bağlamda çerçeveleme analizi bu sorunları kaldırmada bir alternatif olabilir. İkincisi ise bu çalışmaların bilişsel düzeyi aşıp yeniden tutumlara ve fikirlere yönelmesi gerektiğidir (İrvan, 2008: 76-77). Bu teorinin her yer ve şart altında geçerli olabileceğini kabullenmek biraz zor olacaktır. Toplumdaki herkesin kitle iletişim araçlarından aynı şekilde etkilenmesi mümkün değildir (Kalender, 2000: 115-116). Gündem oluşturmayla ilgili kanıtlar sonuçlayıcı olmayabilir ancak kavramın ciddiye alınması gerektiğini gösteren yeterli sayıda destekleyici kanıt bulunmaktadır (Ağan, 1998: 70).