• Sonuç bulunamadı

V. BÖLÜM: GÜNÜMÜZDE TÜRKĠYELĠ ERMENĠLERĠN

5.4 Gündelik Hayatta Korku

Michel de Certeau (2009:54), insanların içinde bulundukları toplumsal iliĢkilerde iki kavramın öneminden bahsetmektedir: Strateji ve taktikler. Strateji nasıl yaĢanacağını belirleyen bir kontrol mekanizmasıdır; taktikler ise mevcut stratejinin içinde var olma yollarının her biridir. Ermeniler, Türkiye devletinin homojen bir ulus yaratma stratejisinin karĢısında çeĢitli taktikler üreterek var olmaya çalıĢmaktadırlar. Bu taktikler aynı zamanda gündelik hayatlarında yaĢadıkları korkularla mücadele etmelerini sağlamaktadır.

Çocukluk çağları boyunca, özel alanlarında korkunun altyapısı oluĢturulan Ermeniler, büyük toplulukla ilk temaslarından itibaren bu korkularını ortaya çıkartacak pratikleri deneyimlemeye baĢlamaktadırlar.

“Bir gün mamam beni Çiftebakkal‟a bir Ģey almaya gönderdi. Sokağın dibinde, benim yaĢımda bir oğlan beni yakaladı. Bana dedi ki, „Ben gavurum, Ermeniler kötü, Türkler iyi diyeceksin. Yoksa seni bırakmam.‟ Zaten pısırığım. Nasıl korktum... Böyle bir baktım, etrafta kimse yok ve ben mecburen o lafları dedim. Ondan sonra mamama da diyemedim beni baĢka yoldan gönder diye. Yani o Ģekilde bir korkuya kapıldım.” (Takuhi, 60)

Takuhi‟nin yaĢadığına benzer deneyimleri, pek çok Ermeni çocukluklarından itibaren yaĢamaktadır. Korkunun temelini oluĢturan, Ermenilere karĢı Türkler düĢüncesi bilinçaltlarında sürekli tetikte durmakta ve her fırsatta ortaya çıkmaktadır.

“Üniversitedeki ilk senemdi; dans etmeyi çok severim, dans kulübünün seçmelerine girdim ve kazandım. Ama babam ne yapacaksın dans bilmem ne falan filan, istemedi. Çünkü Türk bir erkekle çok yakın temas etmemden korktu.” (Selin, 33)

Selin‟in babası, kızının kontrolleri dıĢında olan bir ortamda bulunmasını, Türklerle yakın iliĢkiler içerisinde olmasını istememiĢtir. Yakın temas gerektirdiği için kızının dans etmesini tehlikeli bulmuĢ, uzun

121

vadede bir Türk‟ün kızını elinden almasından korkmuĢtur. Selin görüĢmenin devamında söylediği “Babamın en korktuğu Ģey bir Türk‟le evlenmemdi” sözü, bu korkunun ne kadar derin olduğunu gösterir niteliktedir.

“Geçenlerde bir olayla karĢılaĢtım. Dernekteki yeni yönetici arkadaĢlardan biri, genç nesil... Ġlk yönetim kurulu toplantısı; doğal olarak herkes birbirinin telefonunu alsın dedik. Genç kızlardan biri „Bu telefonları niye alıyorsunuz? Bu telefonlar dinlenecek mi?‟ diyor. Kafadan dernek yöneticisi oluyorum, telefonlar dinlenecek mantığı var. DüĢün evde nasıl bir korkuyla yetiĢiyor.” (Aras, 32)

Ermeniler korkularını sadece kamusal alana değil, kendi özel alanlarına da taĢımaktadırlar. Aras‟ın anlattığı örnekteki genç kızın bir Ermeni lisesinin mezunlar derneğinde, arkadaĢlarına telefonunu verirken tedirginlik yaĢaması korkunun derinliğini gösterir niteliktedir.

“Resmi dairede ismim söylendiği anda hemen yanlarına gideyim istiyorum. Yani baĢkaları benim adımı duymasın gibilerinden.” (Takuhi, 60)

“En korktuğum Ģey belediye, nüfus dairesi, askerlik Ģubesi, mahkemeler gibi devlet dairelerinde iĢimin olması. Ġsmini söylerken bile öyle bir bakıĢla karĢılaĢırsın ki... Belki özel bankalara falan gittiğimde de benzer durumlar oluyordur ama benim dikkatimi çekmiyor. Ġçinde devlet ismi geçen herĢeyden korkuyorum.” (Levon, 26)

Kendi özel alanlarında dahi gizli korkuları olan Ermenilerin korkuları, dıĢarıya çıktıkları andan itibaren katlanarak artmaktadır. Resmi daireler korkulacak yerlerin baĢında gelmektedir. Stratejinin bizzat yaratıcısı olan devleti temsil eden bu yerlerde kimliklerini vermek zorunda kalmaları ve hatta isimlerinin yüksek sesle okunması dahi onları tedirgin etmektedir.

“Resmi dairelerde kimliğimdeki Hıristiyan‟ı göstermemeye çalıĢırım genellikle. O gizleme Ģeyiyle, göstermeme, korku.... Mesela kamusal yerlerde kimlik istediklerinde... Bir Ģirkete toplantıya gittiğinde sana kimlik karĢılığı ziyaretçi kartı verirler. Hep ehliyetimi veririm. Çünkü ehliyette din yazmaz.” (Selin, 33)

Nüfus kağıtları, üzerlerindeki din hanesi nedeniyle Ermeniliği gösteren bir belge olarak görülmektedir. Bu nedenle herhangi bir yerde kimlik vermeleri gerektiğinde, din bilgisinin bulunmadığı ehliyeti tercih etmektedirler. Kiliseye giderken haçını saklamak, iĢ hayatında Türkçe isim

122

kullanmak, vb. gibi bu davranıĢ da mevcut stratejilere karĢı Ermenilerin kendilerini korumak için uyguladıkları taktiklerden biridir.

Türkiyeli Ermenilerin uluslaĢma stratejisine karĢı geliĢtirdiği taktiklerden biri de kendilerini milli kimliğin bir parçası olarak göstermektir. Bunu yapmanın en kolay yolu milli simgeleri kullanmaktır. “ÇeĢitli milli simgeler arasında belki de en yaygın olanı bayraktır” (Özkırımlı, 2010:171). Kamusal alanlarda sıkça dalgalandırılan bayraklar, farkına varılmadan da olsa, Türklüğün sürekli akıllarda kalmasına hizmet etmektedir. Türkiyeli Ermeniler de bu taktiği kullanmakta ve devlete bağlılıklarını, her fırsatta astıkları Türk bayrakları üzerinden göstermeye çalıĢmaktadırlar.

“Bayrak asarak biz sizden daha çok milliyetçiyiz, Türk‟üz duyguları ağır basıyor. Bunu yapmalıyız. Çünkü her an hedefteyiz biz.” (Takuhi, 60)

“Bayramlarda ben de bayrak asarım. Yayam sağken o da evinde asardı. Belki gerçekten bir azınlık psikolojisi olarak düĢünüyorum ben bunu. ĠĢte bu ülkede, bu topraklarda yaĢanılıyor. Az özen gösterilmiĢ, bu bayram önemsenmiyor diye düĢünürler diye belki. Temkinli gitmek, korku, yanlıĢ anlaĢılmayalım diye. Bayramlarda ilk bayrağı hep biz asarız.” (Dönis, 24)

“Dedem bayramlarda bayrak asardı. Birçok aile o dönemde, 6-7 Eylül‟de o bayrağı asarak kurtulmuĢtur yani. Çok bilinmeyenli bir denklem olduğu için Ģey anlayamıyorsun. O insanların yaĢadıklarını göz ardı edemiyorsun. Adam kendini o Ģekilde rahat hissediyor. O korku hala var içinde demek ki.” (Serdar, 33)

GörüĢmecilerden Serdar‟ın belirttiği gibi 6-7 Eylül Olayları‟nda evine, iĢyerine bayrak asarak saldırılardan kurtulan çok sayıda kiĢi olmuĢtur. Bugün de özellikle bayramlarda evlere, iĢyerlerine asılan bayraklar ile „Bizler öteki değiliz, sizin kadar Türk‟üz‟ mesajı verilmeye çalıĢılmaktadır.

“Mecburiyet, niye? Asmak lazım. Mesela on daire var bir apartmanda, dokuz dairede bayrak var, bir dairede bayrak yok. „Kimin dairesinde bayrak yok?‟ Efendim, iĢte Apisoğom Efendi‟nin dairesinde bayrak yok. „Apisoğom Efendi ne?‟ Ermeni. „Ulan Ermeni‟ye bak. Bayrağı da asmıyor zaten. Bu adamlar hep böyledir.‟ Bunları söyletmemek için, korkusundan adam bayrağı asıyor.” (Aras, 32)

123

Saha çalıĢması sırasında yapılan görüĢmelerde, bayramlarda bayrak asılması konusunda tüm görüĢmeciler benzer hikayeler ve gerekçeler anlatmıĢtır. Nazlı Temir (2010) azınlıkların bayrak asma alıĢkanlıklarını, “herkesten önce onlar „Türk‟tür. Tabii bunun yanında toplumsal baskıdan pay almak da cabasıdır, mahalle baskısını ve yüzyıllarının korkularını içselleĢtirmiĢ bu bir avuç insan için bayrak asmak toplumsal görevdir, ihmal edilemez ve unutulmaz, unutulamaz bir ödev!” sözleriyle açıklamaktadır.

Benzer Belgeler