• Sonuç bulunamadı

V. BÖLÜM: GÜNÜMÜZDE TÜRKĠYELĠ ERMENĠLERĠN

5.1 Ermeni Kimliği ve Korku

19. yüzyılın sonlarından itibaren önce „hain‟, sonra „öteki‟ olarak görülen Türkiyeli Ermeniler, bugün kendilerini açıkça hedef gösteren, resmi bir ayrım veya uygulama olmamasına rağmen, azınlık olma duygusunu hala üzerlerinde taĢımaktadırlar. Sosyolog Melissa Bilal (2011:478), Türkiyeli Ermenilerin bugünkü psikolojilerini “yersizleĢtirme” ve “kayıp” kavramlarıyla açıklamaktadır. “Bulunduğun yerde, kimliğinden, tarihinden, dilinden, belleğinden koparılmak. Oranın aslında sahibi olmadığının sürekli sana hatırlatılması.” KiĢinin doğduğu yerde kendisini yabancı olarak hissettirilmesi duygusunu “yersizleĢtirme” olarak adlandıran Bilal‟a göre “insan kendi toprağında da yersizleĢebilir, onun adı da azınlık olmak demektir. Türkiye‟de azınlık olmak demek, kendi evinde yersizleĢtirilmiĢ hissetmektir. Kendini evinde hissedememek, kendini oraya ait hissedememek, o yeri de kendine ait hissedememek demektir.” Türkiyeli Ermeniler baĢta 1915 Ermeni Tehciri olmak üzere, azınlıklara yönelik politikaların ve uygulamaların yarattığı kolektif korkuyla ve “yersizleĢme” duygusuyla baĢ etmeye çalıĢmaktadırlar.

“Temas etmediğin bir Ģey hep seni korkutur. Sen ne kadar bir Ģeyi tanırsan, ona dokunabilirsen, o kadar korkularını yenebilirsin ve anlarsın. Belli bir noktadan sonra, hayatımda hangi nokta o bilmiyorum, bazı korkularıma karĢı koymam gerektiği hissiyatı içindeyim.” (Selin, 33)

Çocukluklarından itibaren farkında olmadıkları bir korkuyla büyüyen Ermeniler, hayatları boyunca bu duyguyla mücadele etmeye çalıĢmaktadırlar. Bir yandan büyük topluma entegre olarak mevcut

114

korkularından arınmaya çalıĢırken, bir yandan da korkularının nedeninin bizzat içine girmeye çabaladıkları büyük topluluğun olması mücadelelerini zorlaĢtırmaktadır.

“Gaddarlığın arttığı dönemlerde hele bir de Ermeni iseniz daha kolay gaddarlığa uğrayabilirsiniz... Korumasızsınız çünkü. Bu korku herkes için var, Ermeniler için bir kat daha fazla var.” (Dikran, 41)

“Biz Ermeniler olarak, biraz daha kapalı geliyoruz bana. Yani daha böyle kapalı, daha biraz at gözlüklü. Yani sert köĢelerimiz var. Hep dar düĢünüyoruz. Ermeni toplumunu böyle görüyorum. Mamama sorduğumda da hep „Azınlık baskısı, biz bununla yetiĢtik‟ der. Ama geliĢtirebilirdik. Toplumsal sorunumuz, cemaat olarak sorunlarımız da belki bundan kaynaklanıyor olabilir.” (Dönis, 24)

Azınlık olma psikolojisi Ermenilerde nesilden nesle geçen bir olgudur. Görünürde hiçbir sıkıntı yaĢamayan nesillerde dahi gizli bir korku söz konusudur. Öyle ki, korkunun yoğunluğu azalsa da hiçbir zaman tamamen yok olmamaktadır.

“Ne kadar da önceki hayat tecrübelerimizde çok spesifik olarak böyle fiili bir baskı görmemiĢ gibi gözüksek de, dolaylı olarak her zaman insan o psikolojik baskıyı hissediyor. Yani bu korkuyu belli etmese de herkes hissediyor açıkçası.” (Nurhan, 39)

Kolektif korku, fark etmeseler de Türkiyeli Ermenilerin içine o kadar iĢlemiĢtir ki, kendini her an her yerde gösterebilmektedir.

“Eskiden umumi tuvalete girdiğimde pisuarda kendimi saklıyordum, Ermeni ya da gavur derler diye korkuyordum.”58

(R.B.)

Kimliğini belli etme korkusu R.B.nin o kadar içine iĢlemiĢtir ki Ermeni ve Hıristiyan kimliğini her an her yerde gizleme ihtiyacı hissetmektedir. Kamusal alanda azınlık kimliklerini açığa çıkartan konulardan biri de Ermenilerin isimleri olmaktadır. Bazı aileler „olası tehlikeler‟e karĢı çocuklarını korumak için Ermeni ismi vermeme taktiğini uygulamaktadırlar.

58 Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) DemokratikleĢme Programı

kapsamında, 11 Aralık 2010 tarihinde yapılan “Azınlık Hakları” çalıĢtayında erkek katılımcı R.B., Ermeni ve Hıristiyan olma deneyimlerini bu örnekle anlatmıĢtır.

115

“ġöyle bir avantajım var, benim ismim Aras. […] ĠĢte soyadım oğlu ile bitiyor. Yani hiçbir Ģekilde falso vermiyorum.” (Aras, 32)

“Selin beni Türk yapmıyor, sonuçta Hay olarak yaĢıyorsam... Hep Ģöyle bir algılamam olmuĢtur. Selin bir yandan iyi, çünkü hiç bilmediğim biriyle tanıĢırken rahat bir isim. Ve farklı olduğum belli olmuyor.” (Selin, 33)

Ermeni ismine sahip olanlar, büyük topluluğun içine girdikleri andan itibaren yabancı olmadıklarını ve niye farklı bir isme sahip olduklarını anlatmak zorunda kalmaktadırlar.

“Ġlk Ģunu düĢünürdüm; acaba adım garip gelecek mi, yani Ģimdi ne olacak? Adımı ilk söylediğim ortamda hep bunu düĢünmüĢümdür. Hele de böyle mesela bir kursa falan yazılsam, sınıfta kendimi tanıtmak için adımı söylediğimde bakalım neler olacak diye düĢünmüĢümdür. ġimdi artık popüler oldu yabancı isimler garipsenmiyor ama benim çocukluğumda çok yoktu ve böyle ortamlarda hep gerilir, korkardım.” (Dönis, 24)

Aras ve Selin isimlerinin hem Ermenice‟ye hem Türkçe‟ye uygun olması nedeniyle rahat ettiklerini belirtirken, ismi Türkçe‟yle uyumlu olmayan Dönis, kamusal alana çıktığı anda kendini belli etmekte, bunun huzursuzluğunu yaĢamaktadır. GörüĢmecilerden Dikran (41), Ermenilerin isimlerini dahi açıklamaktan korkmalarının nedenlerini net bir Ģekilde ifade etmektedir:

“Hrant‟ın ölümüne kadar kimliğimi hiç gizlemedim. Aslında Ģimdi de gizlemiyorum ama bazı Ģeylerde gizlemeye baĢladım artık. Ġsmimi en azından söylemiyorum. Hrant‟ın ölümüne kadar çok direttim. Hayır… Mesela bazı insanlar Vartan‟sa Altan der, Agop‟sa Ahmet der falan. Ben böyle bir Ģey hiç yapmadım hayatım boyunca. Fakat Hrant vurulduktan sonra... Dolayısıyla Dikran demiyorum, Türkçe bir isim söylüyorum. Ġnsan bir Ģekilde düĢünüyor ya bir Ģey olursa diye. […] Bu beni bazen rahatsız ediyor aslında; neden ben böyle korkan bir adam haline geldim falan. Fakat durum da ortada iĢte…”

Türkiyeli Ermeniler, bir yandan kimliklerini rahatça yaĢayabilmek için kendileri ve kolektif korkuları ile mücadelelerini sürdürürken, dıĢarıdan gelen tehditler yeniden kabuklarına çekilmelerine neden olmaktadır. Her yeni tehditte korkuları canlanmaktadır. 1915 Ermeni Tehciri ile baĢlayan bu korku sürecinin son tetikleyicisi Dikran‟ın da belirttiği gibi Hrant Dink‟in öldürülmesi olmuĢtur.

116

Benzer Belgeler