GÖRÜNMEZLİĞİ
M A R T IN L U T H E R K IN G 'İN öldürülm esini önceleyen grev süresince, M em phis sağlık sektörü em ekçileriyle onların Afrikah-A m erikalı destekçileri, üzerlerinde " B E N B lR İN S A N IM " yazılı pankartlar taşıya
rak yürümüşlerdi. Bu olay, sadece kamu çalışanlarının şehir yöneti
mine karşı greve gitm e hakkının sorgulandığı bir em ek tartışması de
ğildi. Tarihsel bağlam ve özellikle çoğu sağlık sektörü emekçisinin ırksal kimlikleri göz önüne alındığında, Sivil H aklar Hareketi'nde açı
lan önemli bir sayfa olduğu da tartışm asız kabul edilmiştir. "tŞ İŞ İŞ",
"S A Ğ L IK E M E K Ç İL E R İ İÇ İN S E N D İK A L A Ş M A " ve "B Ü T Ü N İN S A N L A R İÇ İN A D A L E T V E E Ş İT L İK " gibi sloganlar da göze çarpm aktay
dı. Am a çoğu pankartta sadece "B E N B İR İN S A N IM " yazılıydı ve bu pankartları taşıyan çok sayıdaki Siyah protestocunun fotoğrafları gre
vin daimi imgesi olmuştu. Çağdaş yorumlar, grevcilerin sendikal bir
liklerinin tanınm asını istedikleri kadar ve belki de her şeyden çok kendileri olarak tanınm ak istediklerini kaydetm ektedir.1
Beyazlar, Siyahların insanlığını açıkça inkâr edecek kadar uç bir noktaya varm adıkları zam anlarda bile, Siyahlan alçaltm ak için ku
rumsal olsun kişisel olsun birçok yol bulm uşlardır. Kişinin insanlığını ilan etm e ihtiyacı da, işte bu tür bir ırkçılığa karşı bir cevap olarak or
taya çıkmıştır. "İnsan olm ak istedim, sadece bir insan," diye yazmıştı Fanon.2 Yurttaş olm a nedeniyle sivil haklara başvurm anın ötesinde, kişi, insanlığı tem elinde insan haklarına, en azından bu hakların tanın
1. G revin bir değerlendirm esi için bkz. Joan T urner Beifuss, A t the R iver I Stand, Memphis: St. Lukes Press, 1990, özellikle, s. 285-6 ve 453.
2. Frantz Fanon, Peau noire, m asques blancs, Paris: Seuil, 1975, s. 91; İngilizce çev.
Charles Lam M arkm ann, B lack Skin, W hite M asks, New York, 1982, s. 113 (Türkçesi: Si
yah Deri, B eyaz M askeler, İstanbul: Sosyalist Y ayınlar, 1996).
dığı on sekizinci yüzyıldan bu yana başvurabilmektedir. İnsan haklan evrensel olanın gücüne tanıklık eder. Bu haklar dünyadaki ezilm işle
re, sınıfsal, cinsel, milli, dinsel veya ırksal özelliklere dayanarak uy
gulanan ayrımcılığı protesto etmede yeni bir temel sağlamıştır. İnsan H aklan, ulusal ve kültürel sınırları aşan bir standart sağlam ış olm asın
dan ötürü genel bir kabul görmüştür. Ancak "insan"ın evrenselliği ırk
çılığa karşı yeterli bir savunm a sağlıyor mu? "İnsan" olarak muamele görm ek ne anlam a gelir? Gruplara ırksal farklılıklar tem elinde ayrım cılık uygulam ak yasaklanm ıştır mı dem ektir yalnızca? Ya da ırksal ve etnik farklılıklar yeni bir çeşit kozm opolitanizm le aşılacaktır anlam ı
na mı gelm ektedir?
Yakın tarihli bir örnek m eselenin ne olduğunu aydınlatm aya yar
dımcı olabilir. 1996 seçim kam panyası sırasında telafi edici uygula
m aya (affirm ative action) m uhalif olanlar, M artin Luther King'in "Bir Hayalim Var" başlıklı konuşması ile bu konuşm ada yer alan "herke
sin, derisinin rengiyle değil, karakterinin içeriğiyle değerlendirilece
ği"3 bir ülke vizyonundan alıntılar yapm ışlar ve ırksal tanım lann açık
ça kullanıldığı politikaların ayrımcı nitelik taşıdıklannı söylemişlerdi.
Ne var ki yine aynı kişiler böylece King'in "telafi edici veya seçici muamele" başlığı altında yer alan bu tür program lara verdiği desteği görm ezden gelmeyi tercih etm iş oluyorlardı:
T o p lu m u m u zu n yü zy ıllard an bu y an a Z en cilere karşı özel b ir şey yaptığını h esab a k atm ay an b ir g elecek form ülü y a ratm a k im kânsızdır. E ğ er şim di Z enci için, d enklem i eşitlem ek ve o n u adil ve eşit b ir tem elde rek ab et ed eb ilecek şe
k ild e do n atm ay a yö n elik b ir şey yap m azsak , A m erik an yaşam ının tem el a k ışı
nın içine n asıl dah il o lacak tır?4
M artin Luther King'i, telafi edici uygulam anın destekçilerine karşı bu şekilde kullanm a çabası, azınlıklara kültürel kim lik tanım am a stra
tejisinin bir parçası olarak evrensel olana başvurm a çabası kadar iki
yüzlücedir, çünkü bu kim lik adına acı çekenlerin uğradıkları ırksal baskının mirasını ve gerçekliğini korum aya çalışmaktadır. M emphis sağlık em ekçilerinin istediklerine, yani aynılaştırm a değil, saygı ve tanınm a isteklerine bundan daha aykın bir yaklaşım olamazdı.
İnsanlığın evrensel düzeni içinde, cinsiyete, ırka, dile, sınıfa ve hatta m illiyete dayalı dayanışm aya nasıl bir siyasi statü verilmesi ge
3. A Testam ent o f Hope. The Essential W ritings o f M artin Luther King, Jr., Jam es M.
W ashington (haz.), San Fransisco: Harper and Row, 1986, s. 219.
4. M artin Luther King, Jr., Why We Can't Wait, New York: Signet, 1964, s. 134.
rektiği gibi bir soru çıkm aktadır ortaya. Bu bölüm lem eler yalnızca bölücü m üdür? Değerleri, en iyi ihtimalle, sadece stratejik midir? Ve
ya bu farklılıkların pozitif bir değeri var m ıdır ve bu yüzden de koz- m opolitanizm ya da küresel kimlik kavram larına şüpheyle mi bakıl
m alıdır? Bu çalışm ada günüm üz Am erikası'nda, Beyazlar arasındaki Siyah-karşıtı ırkçılığa özellikle dikkat ederek ırksal farklılık üstünde duracağım . Bu arada etnik gruplan ırklara göre tasnif edip farklılaştır
manın bize nasıl ve neden öğretildiği hakkında öğrenilecek daha çok şey olduğunu teslim etmeliyim. G ünüm üzde ırk kavramı oldukça tar
tışmalı bir kavramdır. Irka dair biyolojik bir tem elin yokluğunda, ırk
sal farklılığı etnik farklılıktan neyin ayırdığını görm ek bazen hayli güçtür.5 Irk kategorisi hakkında yapılan güncel tartışm alan burada tekrarlam ayacağım ; "ırk" terimini kullanırken, birilerine çoğunlukla, salt fiziksel görünüm lerin ötesine geçen -b iyolojik veya kü ltü rel- bir şeyin atfedildiğini belirtm ekle yetineceğim. Deri rengi, farklılığın dikkat çekici olması nedeniyle göze çarpıcıdır ve bu yüzden de ilk ır
ka dayalı sınıflandırm anın temelini oluşturmuştur. Ancak, ırk kavra
mının Immanuel Kant'ın yazılannda kesinlik kazanm asıyla aşağı yu
karı aynı zam anlarda, deri renginin ırkın yeterli bir belirleyicisi olm a
dığı ortaya çıkm ıştı.6 Dikkatler, fızyogonomi tem elinde bir sınıflan
dırm a oluşturm aya yönelmişti. Bu yaklaşımın öncü figürü Johann Fri
edrich Blum enbach'tı.7 Bununla birlikte görünüm ler, hâlâ ırklara dair kimi temel özelliklerin göstergesi olarak kabul ediliyordu.
Irk kavram ının kesinliğe kavuşm asıyla hem en hemen aynı zam an
da A m erikan Bağım sızlık Bildirgesi insanların eşitliğini ilan etmişti.
A ydınlanm adan bu yana siyasetin ortaya koyduğu en büyük muam ma, A ydınlanm anın idealleriyle uygulanm ası arasındaki büyük uçu
rum olmuştur. Bu uçurum, yeni ve daha yüksek bir standartlar küme
sini hayata geçirm e girişiminin başında yaşanan basit bir başansızlık olarak görülem ez yalnızca. Söz konusu olan şey, dönem in alâmeti fa
5. Bkz. Anthony Appiah, "But W ould That Still Be M e? N otes on G ender, 'Race', Ethnicity, as Sources o f 'Identity'", The Journal o f Philosophy, c. 87, no. 10, E kim 1990, s. 493-9.
6. Immanuel Kant, "Von den verschiedenen Racen der M enschen", Gesammelle Schriften, c. 2, Berlin: de Gruyter, 1968, s. 427-43. Bkz. Em m anuel Eze, "The Color o f Reason: T he Idea o f 'R ace' in Kant's A nthropology", Postcolonial African Philosophy, Em m anuel Chukw udi Eze (haz.), Oxford: Blackwell, 1997, s. 103-40 ve R obert Bem as- coni, "Irk Kavram ım Kim İcat Etti?", bkz. bu kitapta s. 33.
7. Io. Frid. Blum enbach, D e generis hum ani varietate nativa, ikinci basım, G ottin
gen: V andenhoek, 1781.
rikası olan insan haysiyeti hakkındaki soylu ve derin ifadelerin uygu
lamaya geçirilm esindeki m üthiş kör noktalar dizisidir. Evrensel hak
lan ilan eden bildirgeler, söz konusu haklann sözde ait olduğu ama gerçekte kimsenin ait olduğunu düşünm ediği sınıflara mensup insan- lan (yani yoksullan, kadınlan ve hepsinin üstünde, Beyaz-olm ayanla- n ) unutmuş olanlar tarafından kaleme alınmış ve dile getirilm işti.8 On sekizinci yüzyılın son y ansına kadar, Siyahların köleliğine karşı çok az Avrupalı sesini yükseltmişti. Bu yüzden bu zam ana kadar köleliğin bu biçim inin haklılaştırılm asına ya da savunulm asına da nadiren rast- lanmaktadır. Kölelik kurum u ahlaki sorunlann ortaya çıkm asına ne
den olmamıştır. Kölelik, onu Beyaz olm ayanlarla sınırlayan belli pa
ram etreler içinde kaldığı sürece -b u koşul m isyonerlerin baskısıyla Hıristiyan olm ayanlara kadar daraltılm ış olsa b ile - verili olarak kabul edilmiştir. Eşitlik ilkesini ilan ettikleri zam an Amerikalı kolonicile
rin, neden bu ilkeyi kendi aralanndaki Siyah kölelere de uygulam a
mış oldukları merak konusudur. Kolonici bir gücün yönetim i altında bulunan köle sahiplerinden oluşan bir toplum, kendisi için kölelikten kurtuluş talep ederken, kendisinin de dayandığı kölelik kurum unu ze
delediği gerçeğinin farkında olmamıştır. Söz konusu çelişkinin utan
maz bir ikiyüzlülüğün kanıtı olduğu söylenebilir; her ne kadar bu du
rum eşitlik ilkesinin en başta neden ilan edildiğini açıklam asa da...
M eseleyi anlam ak için ırkçılık kavram ına başvurulabilir am a bu soru
nu açıklamayacak, sadece adını koyacaktır. Böylesine köklü bir ön
yargının karşısında, eşitlik ilkesinin tam olarak uygulanm asının öngö
rülmesinden çok önce, neredeyse kasıtsız bir şekilde ifade edilmesi gerektiğini öne sürerek söz konusu çelişkiyi çözm eye kalkışan bir ta
rih felsefesi inşa edilebilir. Ancak ilerlem eye dayanm ış olan böyle bir tarih felsefesinin, söz konusu ilkenin uygulam a alanının genişletilm e
sinin, tarihin kurucu belgelerde içkin olan çelişkiyi çözm esinin tek yolu olduğunu açıklaması gerekecekti. Irkçılığın, on dokuzuncu yüz
yılın sonlarında Birleşik Devletler'de ortaya çıkan ve Siyahların in
sanlığını sorgulayan özellikle şiddetli biçimi de çelişkiyi çözm eye yö
nelik bir denem e olarak anlaşılabilir. Bununla birlikte, bu makalenin odağı bu tarihsel soru değildir; söz konusu tarihsel soru arka plandaki
8. En iyi örnek, kuşkusuz Thom as Jefferson'dur. Bkz. "Notes on the State o f V irgi
nia", Writings, New York: The Library o f A merica, 1984, s. 264-7. A y n ca Paul Finkel- m an, "Jefferson and Slavery.'Treason Against the H opes o f the W orld"’, Jeffersonian L e
gacies, Peter S. O nuf (haz.), Charlottesville: U niversity Press o f V irginia, 1993, s. 181- 221.
yerini alırken, odağı, eşitlik ilkesiyle uygulam a arasındaki çelişkinin altında yatan fenom enolojik hakikat oluşturm aktadır. Bu hakikat, ka
musal alanda en görünür, en çaıpıcı ve en tehditkâr olan ırksal farkın, hâkim grubun azınlığı yok saymayı ve ona m ensup olanların güneş al
tındaki yerlerini inkâr etmeyi başardığı oranda görünm ez hale geldi
ğini gösterir.9 Hâkim olan grup için fenom enolojik olarak en görülür olanların, buna rağmen, görünüşlerin kam usal alanında görünm ez kı
lınabilm esi bize siyasal alanın doğası hakkında ne söyleyebilir? Görü
nüşlerin kamusal alanına atıfta bulunurken, Hannah Arendt'in, görü
nüşün kamusal ya da siyasal alanda gerçekliği oluşturduğuna dair an
layışını açıklam aksızın ödünç alıyorum burada.10 Başka bir çalış
m am da Hannah Arendt'in fenom enolojik siyaset anlayışının, A m eri
kan toplum unda yer alan ırk temelli meseleleri değerlendirirken uğra
dığı sistematik başarısızlığa değinm iş olduğum için, o çözüm lem eye burada tekrar girişm eyeceğim .11 Bununla birlikte, eğer siyasal alan görünüm lerin alanıysa ve görünüm ler de yönlendirilebiliyorsa, o za
man gerçekliğin de yönlendirilebileceği noktasında Arendt'e atıfta bulunuyorum .
En güçsüz olm ak anlam ında kamusal alanda en görünm ez kılın
mış, insan haklarından mahrum bırakılm ış ve susturulm uş olanlar, ço
ğu kez kendilerini iktidarsızlaştıran, susturan ve söm ürenlere en görü
nür olanlardır. A m erika'nın ırksal tecridi (segragation) yaşadığı sü
reçte, bir sınıf olarak Beyazlar, Siyahları, yem ek m asalarında kendile
rine hizm et eden, bahçe işlerini yapan ve kaldırım larda yanlarından geçen kim seler olarak görmekten vazgeçm ediler. Ralph Ellison'un,
9. Bu çalışm anın, Sartre'ın "ezenin fenom enolojisi" adını verdiği şeye katkıda bulun
duğu sürece, bilinçli olarak tek taraflı olduğunu baştan belirtm eliyim . Jean-Paul Sartre, Cahiers po u r une morale, Paris: G allim ard, 1983, s. 579; İngilizce çev. David Pellauer, N otebooks f o r an Ethics, Chicago U niversity Press, 1992, s. 561. H er ne kadar gözlem le
rim i ayrım cılığa uğram ış olanların tanıklıklarını ekleyerek dengelem eye çalışm ışsam da, kim liğim - v e ko n u m u m - açısından düşünüldüğünde hâlâ kaçınılm az olarak tek taraflıdır.
10. H annah Arendt, The H um an Condition, Chicago: Chicago U niversity Press, 1958, s. 50 (Türkçesi: İnsanlık D urumu, İstanbul: İletişim Y ayınları, 1994). Hannah A rendt'in
"görünüm lerin kamusal alanı" kavram ının çağdaş dünyada siyasetin bir tanım ı olarak na
sıl işlev görebileceğini anlam ak güç olacaktır belki de. Ü stelik, özellikle A rendt'in İnsan
lık D urum undaki çözüm lem esinin önem li b ir bölüm ünü kam usal alanın bütünselliğini ayakta tutan ayrım ların m odem dünyada karıştığını gösterm e girişimi oluştururken. Yine de, burada söz konusu edilen, ahlaki olan ile siyasi olan arasındaki ilişkiyi onun kavramını ödünç alarak aydınlığa kavuşturm anın m üm kün olabileceğini düşünüyorum .
11. Bkz. R obert Bernasconi, "The Double Face o f the Political and the Social: Hannah A rendt and A m erica's Racial Divisions", Research in P hen o m en o lo g y, c. 16,1996, s. 3-24.
Siyah bir adamın beyaz bir toplum da yaşadığı deneyim i betimlediği Görünmez Adam'da "Ben görünm ezim , anlıyor m usun, sırf insanlar beni görmeyi reddettikleri için," diye yazar.12 Beyazların Siyahların yüzlerine bakmaları gerekm iyordu çünkü Siyahlara bakışlarını kaçır
maları öğretilmişti, bell hooks, bu süreci aşağıdaki terim lerle tanım la
mıştır:
S iyah halkın, k ölelik dönem i ve uzun y ılla r süren ırk a yrım cılığı boyunca, gö rü n m ezlik m antosunu kabul etm ey e ve ö zn ellik lerin in b ü tün izlerini silm eye m ecbur bırakılm aları, k endilerine u y g u lan an b a sk ın ın b ir gösterg esi olm uştur.
B ö y lelik le d ah a iyi ve d ah a az teh d itk âr h izm etçile r o lacak lard ı. K ölelik d ö n e
m i b o y u n ca B eyazların ü stünlüğüne d ay an an terö rü n ve in san lık tan çık arm ay a yönelik etkili stratejinin m erkezini, B e y azların S iy a h ların bak ışın ı d enetlem esi o lu ştu rm u ştu .13
Bu tablo o kadar çarpıcıydı ki Sartre, Birleşik D evletler'e henüz ilk zi
yaretinden sonra bir gazetede yayım lanan m akalesinde söz konusu görüngüye dikkat çekmişti: "Eğer tesadüfen gözleri sizinkilerle bulu
şursa, sizi görmediklerini sanırsınız ve sizin de onları fark etm em iş gibi yapm anızın hem onlar hem de sizin için daha iyi olduğu hissine kapılırsınız."14 Siyahlan görm eyi reddetm eleri, Beyazların neyin gö
rülebileceğini bildiklerinin ve Siyahlan görm em eyi seçerek onları de
netlemeye çalıştıklan gerçeğinin kanıtıdır. Yani B eyazlar Siyahlan görm eyerek görmüşlerdir. Bu nasıl m üm kün olm uştur? Büyük ölçü
de, Siyahlann bakışını denetlem ek suretiyle, B eyazlar kendilerini Si- yahlann gördüğü gibi deneyim lem ekten kaçınabilm işlerdir.15
Önyargı, yöneldiği kimseleri gözden kaybetm eyi ister. O nlan sak
lamanın, bunu başarmanın birbirinden farklı yollannı bulmuştur. Hı- ristiyanlar Yahudileri gettolarda yaşam aya zorlam ışlardı. Heterosek- süel insanlar hayatı eşcinseller için o kadar zorlaştırm ışlardır ki eşcin
12. Ralph Ellison, Invisible Man, New York: V intage Books, 1989, s. 3.
13. bell hooks, Killing Rage. Ending Racism, N ew York: Henry Holt, 1995, s. 35.
14. Jean-Paul Sartre, "Retour des Etats-U nis. Ce que j'ai appris du problèm e noir", Le Figaro, 16 Haziran 1945, s. 2; İngilizce çev. T. D enean Sharpley-W hiting, "Return from the U nited States”, Existence in B lack içinde, Lewis R. Gordon (haz.), New York: Rout- ledge, 1997, s. 84.
15. Bkz. Lewis R. G ordon, B ad Faith a n d Antiblack Racism , N ew Jersey: H um aniti
es Press, 1995, s. 102: "B eyaz bedene siyah bedenlerin bakm am ası beklenir çünkü, eğer Siyahlar bakışı salıverm eye m uktedir olurlarsa, siyah bedenin bir-perspektifi-olm am a d u rumu devam ettirilem ez." Sartre'ın Being a n d Nothingness'deki bakış çözüm lem esini ırk
lar arası mücadeleye uygulaması hakkında bir değerlendirm e için bkz. Robert Bemasco- ni, "Sartre'ın Bakışının G eriye Çevrilm esi: İrkçılık Fenom enolojisinin D önüşümü", bu ki
tapta s. 115.
sellerin çoğu cinsel tercihlerini gizlem eyi tercih etmişlerdir. Beyazlar banliyölerde kalm ış ve kaldırım ları paylaşm ak zorunda kalacakları si
yahlardan bakışlarına cevap alacakları endişesiyle şehrin m erkezine gitmeyi reddetm işlerdir. Bu bağlam da birisinin bir Yahudi, eşcinsel ya da siyah olarak farkını bildirm esi bir meydan okum a eylemidir. El
bette bu, önyargının dostu düşm andan ayırm akta hata yapmaktan ko- runabilm esine yardım cı olur. Bu yüzden Yahudiler, Yahudiliklerinin bir işareti olarak san bant takm aya m ecbur bırakılm ışlardı. Paradok
sal olarak, onları özellikle görünür kılarak şüphe ve nefretin hedefi haline getiren kültürel farklılıklar, yine onları asimile etm ek için uy
gulanan baskının başarılı olması ihtim aline karşı korum a sağlam akta yetersiz kalmıştır: M arranoslar m odem ırkçılığın özgün hedeflerin
den biri haline gelm işlerdir.16 Aynı nedenle, Nazi dönemi Almanya- sı'nda insanlara ırklann ayırt edici özelliklerini nasıl tespit edecekleri
ni öğreten bir bilim geliştirilm işti.17 B eyazlann kendileri için yarattığı
"beyaz dünyada" siyahlığın görünürlüğü Siyah-karşıtı ırkçılığa eşsiz bir kendine güven vermiştir. Y ine de B eyaz sayılan Siyahlann varlı
ğından duyulan endişe, Siyah-karşıtı ırkçılığın tarihsel takıntılanndan biri olmuştur. Bu sorunu ırkçılığın kendisinin yaratm ış olduğu doğru
dur. Yanlış teşhis edilm e korkusu yaygındı çünkü ırksal saflık kaygısı ırksal kim likler sistemi içinde "bir tek dam lanın saflığı bozacağı kura
l ı n a yol açmıştı. Irkçılık, hedeflerinin gözden kaybolm asını ister, anonim leşm esini değil. Onları görm ezden gelerek görm ek ister.
Bu istek kısmen Siyahlann ortaya çıkm alarının kontrol edilm esiy
le gerçekleşmiştir. K ölelik zam anlannda B eyazlar Siyahlan köle ola
rak görüyorlardı: Özgürlük verilmiş siyahların, statülerini hak etmiş olduklarını ispatlam alan gerekiyordu. Dahası Siyahların, kölelik al
tında mutlu, ırka dayalı tecrit halinde yaşarken ise itaatkâr olduklan varsayılıyordu; bugün ise stereotipler devletin yoksullara yaptığı yar
dım la kraliçeler gibi yaşayan çocuk anne, çete üyesi ve uyuşturucu bağımlısı im ajlarıyla kurulm aktadır. M edya ve dedikodu aracılığıyla yayılan bu stereotiplerin inşası sonucunda, birçok Beyaz, Siyah bir genci henüz yalnızca gördükleri anda bile kendilerini tehdit altında hissetmektedirler. Görmeden görüyoruz. Tekilliği görm eksizin stere
otipi görüyoruz. G örünm ezlik katm anını oluşturan etiket değil
stereo-16. Bkz. Richard H. Popkin, "The Philosophical Bases o f M odern Racism ", The H igh Road to Pyrrhonism, San Diego: A ustin Hill Press, 1980, s. 79-80.
17. Örnek olarak bkz. Ludw ig Ferdinand Claus, Rasse und Seele. Ein Einführung in denn Sinn der leiblichen G estalt, Berlin: Büchergilde Gutenberg, 1939.
tipe bağlanan anlam lar küm esidir ki bu örnekte de sadece, toplumun ona yansıttığı maskeyi görüyoruz.
Siyahlar Beyazlara görünmez değildir. Her şeyin içinde en çok Si
yahların farkında olan Beyazlara görünm ez olan daha ziyade Siyahla
rın insanlıklarıdır. Peki, bu nasıl oluyor? Y a da daha kesin bir şekilde ifade edersek, Siyahların biyolojik olarak insan olduklarını inkâr eden çok az sayıda ırkçı kalm ış veya hiç kalm am ış olduğu son derece açık
ken, günümüzdeki ırkçılar bütün insanların eşit olduğuna inandıkları
nı ifade ederken, nasıl oluyor da aynı zam anda Siyahlara kendilerin
den aşağı varlıklar gibi muamele ediyorlar? Bu ikiyüzlü çelişki kıs
men stereotiplerin kullanım ıyla besleniyor. O zaman nasıl oluyor da stereotipler, bilgili insanlar arasında bile hâkim olabiliyor? Bu soru
na, görülenin ve görülm eyenin ne olduğunu tesbit ederek yaklaşm aya başlayabiliriz. Standart bir durum da kişi bir başkasını, yalın bir bi
çimde başka bir insan olarak görmez. Eğer görm üş olsaydı, M emphis sağlık sektörü em ekçilerinin sokaklara çıkıp "BEN BİR İNSANIM" ya
zılı pankartlar taşım alarına gerek olm ayacaktı. Irksal farklılıkların be
lirleyici olduğu bir toplumda, herkes Siyah, Beyaz, H ispanik veya As- yalı olarak görülür. Bu öylesine geçerlidir ki böyle bir toplum da, bir dinleyici grubunun anlatılan bir anekdotu veya bir haber öyküsünü,
lirleyici olduğu bir toplumda, herkes Siyah, Beyaz, H ispanik veya As- yalı olarak görülür. Bu öylesine geçerlidir ki böyle bir toplum da, bir dinleyici grubunun anlatılan bir anekdotu veya bir haber öyküsünü,