• Sonuç bulunamadı

2.3 Sosyal Politikanın Uygulanmasında Görev Alan Kurumlar ve Fonksiyonları

2.3.3 Gönüllü kuruluĢlar: Sivil toplum kuruluĢları

Yasa yapıcıların her konuyu derinlemesine bilmesine imkân olmadığı için STK‟lar hakkında karar verirken yardıma ihtiyaçları vardır (Bovard, 2003:1). Söz konusu yasa yapıcı siyasetçi ve bürokrat, hangi STK‟nın bilgi ve temsil erkiyle karar aĢamasına destekte bulunabileceği ve toplumsal yarar dengesinin nasıl sağlanacağı konusunda en doğru kararı vermek ve bunun sorumluluğunu almak zorundadır (Kaleağası, 2006). STK‟ların iĢlevi kamu politikalarına tesir etme noktasında belli baĢlı sistemleri yasal ve demokratik yöntemlerle

savunuculuktur. Savunuculuk süreci etkindir. Hedefi iktidarda olandan, baĢka bir deyiĢle karar verme yetkisine sahip olandan bir Ģey istemektir (Bovard, 2003: 3). STK‟ların sosyal fonksiyonlarından biri de, toplum hayatında mevcut problemler ve bu problemlerin çözümlerinde halkı aydınlatmakla birlikte, siyasi erkin sahip olduğu olumsuz siyasi ve haksız iktisadi uygulamalara muhalefet etmektir. Böylece sivil toplum kuruluĢları yapılan yanlıĢ kamu politikalarının tekrar gözden geçirilmesini sağlamaktadırlar.(Özer, 2008). Bu nedenle STK‟ların amacı, oluĢturulan lobi çalıĢmalarının bürokrat ve karar mercileri ile irtibatı sağlamak, gündemi oluĢturan konulara yönelik araĢtırmalar yapmak, kararnamelerin ve yasa tasarılarının oluĢturulmasında teklifte bulunmak, iktisadi ve politik boyutta müĢavirlik çalıĢmaları yapmak, topluma dair lobicilik faaliyetlerinin yönetilmesi, çıkarları çakıĢan kiĢiler arasında koalisyonlar kurarak kolektif lobicilik çalıĢmaları oluĢturmak gibi faaliyetleri kapsamaktadır (Dinçer, 2005).

Gerçek demokrasinin olduğu yerde isteyerek sivil toplum kuruluĢlarının da yer alınması, iletiĢime açık bir kamu düzeni olduğunu gösterir. Ülkemizde ise yasal düzenlemelerle belirlenen dar kalıplar, demokrasinin ve sosyal diyalogun doğasına aykırıdır (Kaleağası, 2006). Bu belirlenen yasal çerçeve içerisinde Türkiye‟de sosyal politikayı etkilemek amacıyla yapılan lobi çalıĢmaları kiĢisel ve kısa görüĢmeler olarak yapılmaktadır. BaĢvurulan diğer lobicilik yöntemleri ise sektörü temsil eden ve üyesi bulunulan STK‟larla iĢbirliğinde bulunmak, hemĢehrilik anlayıĢı ile davranmak, bürokrat ve yasa çıkaranlar kiĢilerle iletiĢimde olmak, siyasi parti liderleriyle toplantılar yapmak ve açık hava görüĢmeleri, sessiz yürüyüĢler, basın toplantıları gibi etkinlikler düzenlemektedir (Dinçer, 2005).

Türkiye‟de STK‟ların sosyal adalet alanındaki faaliyetleri gittikçe artmaktadır. Son zamanlarda ailede yaĢanan fiziksel ya da psikolojik baskılar, Ģiddetler, düĢünce özgürlüğü, iĢkence, kadın hakları gibi birçok sahada aktif çalıĢan STK‟ların sayısında artıĢ görülmüĢtür. STK‟ların amacı, çalıĢmalarının içinde sosyal alandaki düĢük avantaj sahibi topluluklara destek sağlamak ve hükümetin bunlara dair ortaya koyacağı sosyal politika oluĢum aĢamasında destek ve etkili olabilmektir.

Ancak sosyal adalet adına hak eksenli sivil toplum hareketinin Türkiye‟de geliĢebilmesi, STK‟ların gereken kaynak, üye, gönüllü ve vasıflı insan kaynağına sahip olmasına bağlıdır (ġahin ve Öztürk, 2016).

Türkiye‟de bulunan STK‟lar tüm bu olmazsa olmaz unsurların ihtiyacı içinde olmalarına rağmen hedef kitlelerine yönelik çıkarılan bazı yasaları etkileme baĢarısı gösterebilmiĢlerdir. Örneğin kadın hakları savunucusu STK‟lar sayesinde Türk Ceza Kanunu‟nda cinsiyet eĢitliği noktasında olumlu bir geliĢme sağlayabilmiĢtir (Aydın, 2006: 56).

Ġdare tarafından uygulanmak istenen projelerin ve lobi faaliyetlerinin sonuç verip vermediğini izlemek veya yasa koyucuların sosyal politika alanında ne gibi kararlar aldığını takip etmek STK‟lar açısından büyük önem arz etmektedir. Türkiye‟de ilk sivil izleme faaliyeti 2004 yılında, Anne ve Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu GiriĢimi (ERG), Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KADER), tarafından oluĢturulmuĢ ve AB‟den fon almayı baĢarmıĢ bir projeyle gerçekleĢmiĢtir. “Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet EĢitliğinin Sağlanması” isimli proje kapsamında belirlenen illerde, kadınlara uzman eğitimciler tarafından okuma yazma öğretilerek onların toplum hayatına katılması sağlanmıĢ, kız çocuklarının eğitime eriĢimindeki engeller araĢtırılmıĢ, çözüm önerileri geliĢtirilerek ilgili kamu makamlarına sunulmuĢtur. Bu izleme Grupları ise ilgili STK temsilcileri, eğitimciler ve konuyla ilgili bireylerden oluĢmuĢtur. Hazırladıkları “Eğitimde EĢitlik ve Kızlara Öncelik!” isimli bildirgenin bazı maddelerinin Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Kadına Yönelik Aile Ġçi ġiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planına dahil edilmesi ve Talim Terbiye Kurulu‟nun Sivil GiriĢim‟den müfredatın konu dahilinde incelenmesini, kurumdaki görevli uzmanların konuyla ilgili eğitilmesini istemesi bu projenin baĢarısı olarak sayılabilir. Söz konusu proje 2007 yılında sona ermiĢtir. Ne yazık ki bu baĢarılar henüz istenilen seviyeye ulaĢamamıĢtır (ACEV, t.y.).

Sosyal politika alanında kamu kararlarını etkilemeye yönelik olarak, Türkiye‟de sosyal politikaya ayrılan kaynakları takip etmek amacıyla kurulan ”Sosyal Bütçeyi Ġzliyoruz Platformu”; Türkiye‟nin önde gelen dernek, vakıf ve platformlarından oluĢan bir izleme grubudur. Söz konusu grup ilgili milletvekillerine mektup göndermek ve basın bülteni yayımlamak suretiyle her yıl

Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ele alınmadan önce devletin sosyal politikaya daha çok kaynak ayırmasını talep etmektedirler). Her Ģeye rağmen bu geliĢmeler sınırlı kalmakta ve yeterli olamamaktadır. Türkiye‟de STK‟ların sosyal politikayı etkileme çabalarını incelemek, konuya iliĢkin uygulamaların sonuçlarına ıĢık tutacaktır (http://www.erg.sabanciuniv.edu/).

STK‟ların etki alanları kısaca, kamu politikaları ile özel sektör ve kamu sektörünün hesap verebilirliğini sağlamak olup, vatandaĢların bilinçlendirilip güçlendirilmesinde etkili olmak, aynı zamanda toplumsal sorunlara çareler bulmak ve toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek olarak özetlenebilir (Ġçduygu vd. 2006: 95). Bu alanlarda STK‟ların ne kadar etkili oldukları Türkiye‟de yeni bir olgu olduğu için yeteri kadar veri bulunmadığından bu çalıĢmada sadece STK‟ların kamu politikalarının bir çeĢidi olan sosyal politikaya etkileri ele alınmıĢtır. Elde edilen bir diğer sonuç ise STK faaliyetlerine izin verilen alanın darlığı sebebiyle bu kuruluĢların etkinliğinin kısıtlandığıdır (Ġçduygu vd., 2006: 95). Her Ģeye rağmen Türkiye‟de STK‟ların sosyal politikayı etkilemek adına gerçekleĢtirdikleri bazı çabalar umut vericidir.

Genel olarak Türkiye‟deki durumu özetlemek gerekirse; STK‟ların önündeki engeller Ģunlardır (STGM, 2008):

i. Devlet ile STK‟lar arasındaki diyaloğun iĢlevsizliği, ii. Devletin STK‟lara yaklaĢımı ve samimiyetsizliği, iii. STK‟ların kapasite yetersizliği,

iv. STK‟ların birbirleriyle sağlıklı bir Ģekilde iĢbirliği yapmamalarıdır. Görüldüğü gibi STK‟ların sosyal politika üzerindeki etkilerinin yetersizliği tek taraflı değildir. AB‟ye uyum süreci sayesinde sosyal diyalog ve iĢbirliği giriĢimleri önem kazanmıĢ olsa da Türkiye‟de henüz AB ülkelerinin düzeyinde bir sivil toplum bilinci oluĢmadığı gibi, aynı zamanda STK‟larda yeteri kadar donanıma sahip değildir. Kamu kurumları açısından bakıldığında ise, STK‟lara yönelik olarak yaptıklarını sadece AB müktesebatına uyum nedeniyle zorla yapmakta oldukları, projeler konusunda bile STK‟ları kendilerine rakip olarak görmeleri, onların da bu konudaki samimiyetsizliğinin göstergesidir (STGM, 2008). Bu mevcut ortam göz önüne alındığında STK‟ların sosyal sorunlara dikkat çekmeleri ve gerektiğinde baskı mekanizması olabilmeleri oldukça zor

görünmektedir. Tüm bunların yanı sıra STK‟ların sosyal politikaları etkilemek, devletin hesap verebilirliğini sağlamak gibi faaliyetlerinin ölçümü epey zor olmaktadır.

GeçmiĢten gelen devletçi politikalar ve aĢırı merkeziyetçi devlet anlayıĢı sonucu merkezi yönetim, STK‟lara danıĢmak, onlarla iĢbirliği yapmak yerine; bu kuruluĢları kontrol etmek istemiĢ ve geliĢmelerini engellemeye çalıĢmıĢtır. Bu durum Türkiye‟de devlet–STK iliĢkilerinin ve iĢbirliğinin ilerleyememiĢ olmasının önde gelen sebeplerindendir. Buradan Türkiye‟deki STK‟ların devletle iliĢkisinin sınırlı olduğu anlaĢılmaktadır. Dolayısıyla STK‟lar sınırlı diyalog halindeyken devletin oluĢturduğu sosyal politikalara müdahale edecek alan bulamamaktadırlar. Öte yandan toplumda bir STK bilinci oluĢmamıĢtır. GeçmiĢte uygulanan devletçi politikaların izi hala görülmekte ve kamu hizmetlerinin sadece devletin uzmanlık alanı olduğu inancı hala geçerliliğini korumaktadır (ġahin, 2009: 229).

3 YEREL YÖNETĠMLER VE SOSYAL BELEDĠYECĠLĠK

Benzer Belgeler