• Sonuç bulunamadı

2 4 Fuzûlî Divanı’ndaki Belli Başlı Şikâyet Konuları

Fuzûlî, Divan şiir geleneğinin temel prensiplerinin dışına taşmadan, neredeyse akla gelebilecek her konuda şikâyetçi bir üslupla şiir söylemiştir. Şair, kendisine acı veren, muradına ermesini engelleyen, istikametten ayrılmasına sebebiyet veren ve olay ve durumlar karşısında etkinliğini azaltarak kendisine sıkıntı veren her şeyden, gerek doğrudan, gerekse dolaylı bir biçimde şikâyet etmiştir. Sevgili, felek, baht, masiva, aşk, zahit, rakip gibi birçok varlık ve olgunun yanında şarap, gözyaşı, ah, saba rüzgarı, Ramazan, vs. gibi konular da Fuzûlî’nin şikâyet oklarına hedef olmuştur. Fuzûlî’nin belli başlı konuların dışında, kendisinden bile şikâyet etmesi, şikâyet mekanizmasının ne kadar uç bir noktada olduğunun göstergesidir. Fuzûlî Divanı’nda tespit ettiğimiz bütün bu şikâyetleri çalışmanın son bölümünde geniş bir biçimde divandan aldığımız örneklerle ele aldık.

Fuzûlî’nin şikâyet ettiği konuların içerisinde İslâm inancının gerekleriyle çelişen bazı şikâyet konuları dikkat çekmektedir. İlahî aşkı sembolize eden şarap, Allah’ın kastedildiği sevgili, kutsal ay sayılan Ramazan ve oruç, İlahî aşkın tecelli ettiği gönül ve benzeri konular, İslâm itikadınca şikâyet edilmesi kesinlikle men edilen alanlardandır. Fakat, bu konulardan yapılan şikâyetler, İslâm inancının yasakladığı tarzda değildir. Fuzûlî, bu konulardaki şikâyetlerini sıralarken inancın sınırlarını zorlamadan ve onlarla ters düşmeden bu şikâyetlerini gerçekleştirmiştir. Şikâyet başlıklarında bu husus, daha ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır.

Fuzûlî’nin şikâyet ettiği konular için, bu şikâyetler sadece bu şairde mevcuttur demek yanlış bir tespit olur. Fuzûlî’deki şikâyet konularıyla beraber şikâyet etme tarzı, şikâyet ederken kullanılan terminoloji ve mazmunların diğer Divan şairlerinde de benzer olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü Divan şiiri bir gelenek edebiyatıdır ve birçok özellik bütün şairlerde benzer özellikler taşır. Buna dayanarak, Fuzûlî’deki şikâyet konularının bütün Divan şairlerinde ortak olduğunu söylemek yanlış olmaz: Sevgilinin cevrinden, feleğin zulmünden, ayrılığın belasından, zahidin iki

yüzlülüğünden, halkın ayıplamasından şikâyet etmeyen hiçbir Divan şairi yoktur. Bütün divanlarda bu türden yakınmaların acı inleyişlerini duyarız.

Aşağıya aldığımız gazel, Fuzûlî’nin şikâyet ettiği konuların özet niteliğinde bir listesi olması açısından önem taşımaktadır. Fuzûlî, bu gazelin beyitlerinde ayrı ayrı felekten, sevgiliden, talihinden, felâketlerden, düşmandan, aşktan, akıldan, vs. şikâyet etmektedir. Gazelde çok muzdarip bir ruh hali ortaya koyan şairimize neden ıstırap şairi denildiğinin yanı sıra sürekli bir şikâyet içerisinde bulunmasındaki etkenlerin neler olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

GAZEL

(G., 232)

Dost bî-pervâ felek bî-rahm devrân bî-sükûn Derd çok hem-derd yok düşmen kavî tâli’ zebûn

(Dost kayıtsız, felek merhametsiz, dünya sessizce dönüyor, dert çok, dert ortağı yok, düşman kuvvetli, talih ise yenilmiş ve zayıf.)

Fuzûlî; dost, felek, dert, düşman ve talih kavramlarından şikâyette bulunmaktadır.

Sâye-i ümmîd zâ’il âfîtâb-ı şevk germ Rütbe-i idbâr âlî pâye-i tedbir dûn

(Ümit gölgesi silinip gitmiş, hararetli aşk güneşi ortalığı kasıp kavuruyor. Felâketin mertebesi yüksekte, ona karşı tedbirin yeri alçakta.)

Fuzûlî; aşk, ümitsizlik ve felâketler karşısındaki tedbirsizlikten şikâyet etmektedir

Akl dûn-himmet sadâ-yı ta’ne yer yerden bülend Baht kem-şefkat belâ-yı aşk gün günden füzûn

(Akıl bana yardım etmiyor, yardımı yetersiz. Yer yer beni kınayan sesler yükseliyor. Bahtın şefkat ve merhameti yok. Aşk belası da günden güne artıyor.)

Fuzûlî; aklın işlevsizliği, halkın ayıplaması, bahtın merhametsizliği, aşkın artan belası karşısında şikâyet etmektedir.

Ben garîb ü râh-ı mülk-i vasl pür teşvîş u mekr Ben harîf-i sâde-levh u dehr pür nakş-ı füsûn

(Ben gurbete düşmüş bir adamım. Visal mülkünün yolu karışık, hile ile dolu; ben kalbi saf, yani gönül sayfasında yazı olmayan, hile hurda bilmez biri, dünya ise büyü yazılarıyla dolu.)

Fuzûlî, gurbete düşmüşlük, vuslat yoluna erişmenin zorlukları ve dünyanın büyülü olmasından yakınmaktadır.

Her sehî- kad cilvesi bir seyl-i tûfân-ı belâ Her hilâl-ebrû kaşı bir ser-hat-ı meşk-i cünûn

(Her servi boylunun görünüşü bir bela tufanı seli; her hilal kaşlının kaşı, divanelik meşki için sayfanın başına yazılmış bir yazı.)

Fuzûlî, sevgilinin boyunun ve hilal kaşının âşıkları belaya ve divaneliğe düçar etme özelliğinden şikâyet etmektedir.

Yelde berg-i lâle tek temkîn-i dâniş bî-sebât Suda aks-i serv tek te’sîr-i devlet vâjgûn

(Rüzgar önünde uçuşan lale yaprağı gibi ilmin oturaklılığında sebat yok. Suya akseden servi gibi devletin etkisi baş aşağı.)

Şair, ilmi hükümlerin devamlı surette değişkenlik göstermesinden ve devletin (bahtın) insanı ters yüz etmesinden şikâyette bulunmaktadır.

Ser-had-ı matlûb pür-mihnet tarîk-ı imtihân Menzîl-i maksûd pür âsîb râh-ı âzmûn

(İstenilen yere varmak için imtihan yolu mihnetlerle dolu. İstenilen menzile varmak için tecrübe yolu felâketlerle dolu.)

Fuzûlî, genel olarak yaşamdan, yani imtihan ve tecrübelerin ağır yükünden şikâyette bulunmaktadır.

Şâhid-i maksad nevâ-yı çeng tek perde-nişîn Sâgar-ı işret habâb-ı sâf-ı sahbâ tek nigûn

(Maksat güzeli, çengdeki nağme gibi perde arkasında oturuyor. Zevk ve safa kadehi

şarabın saf su kabarcığı gibi ters dönmüş.)

Sevgiliye, ulaşmanın zorluğundan şikâyet eden Fuzûlî, bunun yanında, zevk ve sefaya ulaşmanın imkânsızlığından da şikâyet etmektedir.

Tefrîka hâsıl tarîk-ı mülk-i cem’iyyet mahûf Âh bilmen n’eyleyem yok bir muvâfık reh-nümûn

(Ayrılık var, topluluk “huzur ve vahdet” mülkünün yolu korkunç. Ah ne yapayım! Bir uygun yol gösterici yok.)

Fuzûlî, ayrılık belası ve vahdete ulaşma yolunda kendisine rehberlik yapacak birisinin bulunmayışından veya tasavvufî anlamda gönlü parça parça eden masivadan şikâyet etmektedir.

Çehre-i zerdin Fuzûlînin tutubdur eşk-i âl Gör ana ne rengler geçmiş sipihr-i nîl-gûn

(Fuzûlî’nin sarı yüzünü al renkli gözyaşı kaplamış. Bak bu çivit renkli felek ona ne hileler, ne oyunlar oynamış.)

Fuzûlî, gazelin bu son beytinde çok açık bir şekilde aşkın verdiği hallerden ve felekten şikâyette bulunmaktadır.