• Sonuç bulunamadı

dosya / İspanya / Endülüs’ün Gözbebeği Sevilla / Cihat AKÇAY

Öyle ki bize çok yakın olan Murcia do-ğumlu Muhyiddin İbnü’l Arabi muazzam eğitiminin bir bölümünü bu güzel şehirde aldı. Elbette şehrin yetiştirdiği en önemli şahsiyetlerden biri, şair ve emir Muham-med Bin Abbad Al Mutamid’dir. Endülüs tarihinin şairleri içerisinde en ön plana çıkan şair ve emirdir. Sevilla bugün bile 1000’li yıllarda şehrin yöneticiliğini yap-mış olan bu kişiliği unutmayap-mış ve şehir içerisinde onun anısına anıtlar dikmiştir. Müslüman İspanya’nın emirliklere ayrıldığı çöküş dönemlerinden biri olan Tavaif-ül Mülk dönemin en güçlü emirliği yine Sevilla Emirliği’dir. Aynı zamanda da Fas merkezli olarak ortaya çıkan Muvahhid Devleti’nin İspanya’daki baş kalesi ve yönetim merkezi olmuştur (1147-1248). Bugün şehri gez-diğinizde en göze çarpan yapıların kesin-likle bu dönemden kalma olduğuna şahit olursunuz. Sevilla Katedrali, Alcazar Sarayı, Buhaira Sarayı ve askeri gözlem kulesi olan (Torre del Oro) Altın Kule bunlardan sadece birkaç tanesidir. Muvahhidler’in İspanya topraklarına Kuzey Afrika’dan gelmelerinin tarihi 1147 yılıdır, o zamana kadar Mağrib

(Fas) ve İspanya’nın güney bölgelerinde, yani, Endülüs’te Murabbıt Devleti hüküm sürüyordu. Özellikle Endülüs ve Mağrib’deki başarısız politikalarından dolayı son dö-nemlerinde çok sıkıntılı zamanlar geçiren Murabbıt Devletinin düşüşü kaçınılmaz oldu. Tabi bu Marakeş’ten başlayarak İspanya’nın orta bölümlerine kadar ilerle-meyi başaran Muvahhidler için çok büyük bir amaçtı ve bunu çok iyi değerlendirerek, İspanya’nın güçlü krallıklarına karşı önemli zaferler elde ederek, Mağrib’i Marakeş’i, Endülüs’ü de Sevilla’dan (İşbiliyye) yönet-meye başladılar. ‘İşbilliyye’ bugün bildiği-miz ismi Sevilla olan eski Endülüs şehrinin Arapça adıdır. Muvahhidler döneminde çok büyük gelişimler gösteren Sevilla, özellikle Halife Abu Yakup Yusuf zamanında yapılan binaları ile ihtişamlı bir görünüme bürün-müştür. Bu yapıların kesinlikle en ihtişam-lısı özellikle kentin gözbebeği ve sembolü olan eski İşbiliyye Camisinin minaresi olan Giralda kulesidir. Kule İşbiliyya’nın en büyük camisinin minaresi idi (1198). 1172 yılında başlayan camii 1182 yılında ibadete açıldı ve minaresi 1198 yılında

tamamlan-dı. Minare benzer şekilde Fas’daki camii minareleri gibi kare planlı yapılmıştır. Minare’nin en güzel özeliklerinden biri de Marakeş’teki Kutubiye Camiinin mina-resinin bir kopyası olmasıdır. Halifenin bir nevi kendi topraklarında hissetmesi için mimar Ahmed İbn Baso Marekeş’teki Kutubiye Camiinin minaresinden çok fazla esinlenmiştir. Eğer bugün camii tamamen ayakta olsaydı kesinlikle kendinizi Kutubiye caminin minaresine bakarken hissederdi-niz. Müezzin, minarenin içerisinde bulu-nan 34 rampa aracılığı ile yukarıya atı ile çıkar ve müminleri ibadete çağırırdı, evet yanlış okumadınız atı ile çıkardı. Çünkü minarenin yüksekliği ilk yapıldığı zaman 80 metreye yaklaşıyordu ve Sevilla’nın en yüksek yapısı idi. Bugünkü yüksekliği, en üst bölümüne 1567 yılında eklenen çan kulesi ve Giraldiyo heykelciği ile 104 metre. Asırlarca İspanya’nın en yüksek ve Avru-pa’nın en yüksek binalarından biri olarak kaldı. Camiden geriye günümüze kalan parçaları Giralda Kulesi, turunçlu avlusu ve ana giriş kapısıdır. Cami 1248 yılında Sevilla şehrinin Kastilya Krallığı’nın eline

51

| Ocak 2017 | Sayı 21 BURSA’DA ZAMAN

geçmesi ile beraber kiliseye dönüştürül-müştür. Cami o kadar büyük ki; düşünün, o yıl dünyanın en büyük kilisesi unvanına sahip oluyor ve bu unvanı İstanbul’un en önemli yapılarından biri olan Ayasofya’dan alıyor. Sadece 76 sene camii olarak kulla-nılan yapı, kilise olarak 153 sene hizmet verdikten sonra 1401 yılında neredeyse her bölümü yıkılarak katedral olarak inşa edilmeye başlanıyor. Yıkılma sebebinin ise tarihi kaynaklarda 1356 yılında Sevilla yakınlarında meydana gelen bir deprem-den dolayı almış olduğu hasarlar olduğu söylenmektedir. 1507 yılında tamamlanan katedral gotik mimari ile yapılmıştır. Gotik katedrallerin en büyük özelliği Latin Haçı şeklinde yapılmasıdır, ama burası kare bir temele sahiptir, nedeni ise burasının eski caminin temelleri üzerine inşa edilmesidir. Bugün yüzölçümü bakımından 23 bin 500 metrekare ile dünyanın en büyük üçün-cü ve İspanya’nın en büyük katedralidir.

Burada bugün ünlü kaşif Kristof Kolomb, İspanya’nın Kastilya krallarından olan III. Fernando, X. Alfonso, I. Pedro ve aynı za-manda Kristof Kolomb’un biyografçı oğlu Hernando Kolomb’un mezarları bulunmak-tadır. 1248 yılında şehir Kastilya Krallığı tarafından alınınca önemini yitirmiyor elbette, III. Fernando Sevilla’yı başkent ilan ederek buraya yerleşiyor ve burası 1469 yılına kadar başkent olarak kalıyor. Çünkü bu yıl içerisinde İspanya tarihine yön veren önemli bir olay gerçekleşiyor ve bu olay Aragon Krallığı ve Kastilya Krallı-ğının prens ve prenseslerinin evlenmesi ile ortaya İspanya Krallığı çıkıyor. Bu bir dönüm noktasıdır çünkü bu iki genç 1492 yılında Endülüs müslümanlarının son kalesi olan (Gırnata) Granada’yı alan Kastilya Kra-liçesi İsabel ve Aragon Kralı Fernando’dan başkası değildi. Kraliçe İsabel Granada’nın alınmasından hemen sonra Sevilla’da Alcazar Sarayının odalarından birinde

Kristof Kolomb ile görüştükten sonra onu Amerika’ya (Aslında her ne kadar Hindis-tan olsa da) yolluyor. Amerika’ya seferlerin başlaması ile Sevilla daha zengin bir şehir olmaya başlıyor. İspanya’nın 15. yüzyıl sonları ve 16. yüzyıl boyunca da en büyük ticaret merkezi oluyor. Bundan sonra doğal olarak şehir içerisinde daha fazla bina yükselmeye ve aynı zamanda şehir nüfusu da artmaya başlıyor. Ben İspanya rehberi ve Sevilla’da yaşayan biri olarak burayı an-latmaktan çok büyük bir zevk duyuyorum, bir gün yolunuz düşerse eğer kesinlikle bu muazzam şehrin her karışından zevk almayı unutmayın. İspanya Meydanı, Santa Cruz Mahallesi, Sevilla Katedrali, Alcazar Sarayı, Altın Kulesi, Guadalquivir Nehri ve Portakal çiçeği kokan sokaklarını gezerken burasının ne kadar büyük medeniyetlere ev sahipliği yaptığını yaşarsınız umarım.