• Sonuç bulunamadı

Fizikî Özellikleri, Kişiliği ve Mizacı

Bu bölümde halihazırda yaşamına tanık olduğumuz Nursen Karas’ın kendi gözlemlerimize ve çevresindeki kişilerin gözlemlerine de dayanarak fizikî özelliklerine değineceğiz. Yine mektuplarda ve eserlerde geçtiği kadarıyla Nursen Karas’ın kişiliği ve mizacı hakkında bilgi vereceğiz.

Fizikî özellikleri bakımından yazar, 1958 yılından bu yana gözlük kullanmaktadır. Gözlerinde astigmat vardır. Bunun yanında yakın gözlüğü de kullanmaktadır. Yazar, bir mektubunda boyu hakkında şunları söyler “Boyum 160

baskı 1993), etkinlikler dökümünü içeren 25 Yılın Türk Fotoğraf Tutanağı 1960-1985 ve

Fotoğrafımızda Tartışma adlı bir mektup derleme kitabı [yayımladı]. (Nisan 1995). ESFIAP [unvanı]

(1984), ‘İFSAK Fotoğraf Ödülü’ (1985) ‘İFSAK Onur Üyeliği’ (1994).” (Ak,1998: 2).

11

Nursen Karas tarafından üniversiteye yazılmış dilekçe için ekler bölümüne bakınız.

12

Seyit Ali Ak kütüphanesinin açılması ile ilgili detaylı bilgi için bk. “Seyit Ali Ak Kütüphanesi Açılıyor”. (19.10.2010). Cumhuriyet, s.21.

Günday. Ne uzun ne kısa. Bazı çok ufak tefek, bazı da boylu poslu görünürüm, garip değil mi! Sanırım giyime göre değişiyor.” (ÇGM, s.142).

Mizacına yönelik bilgi aktarmak için yazar ile görüşmelerimizdeki bazı detayları aktaracağız.13

Nursen Karas, mektuplarında ve yazın hayatında kendisini İvan Gonçarov’un

Oblomov romanındaki Oblomov karekterine benzetir. “Oblomov, kendisi için hep yeni projeler üzerine düşünür, ama tembelliğinden dolayı bir türlü bunları hayata geçiremez. Durumu daha da kötüye gitmeye ve toprağını kaybetmeye başlar. Olga'ya olan büyük aşkı bile değişmesini sağlamaya yetmez.

Oblomov, aslında yazarın Rus aristokrasisine bir eleştirisidir. Romanın kahramanlarından Stoltz ise disiplin ve çalışkanlığıyla Avrupa'yı ve burjuvaziyi simgeler. Ayrıca Oblomov çok dürüst, saf, insanların iyiliğini isteyen ve sadık bir insandır.” (Wikipedia, 2016).

13

Nursen Karas ile ilk görüşmemiz 01.06.2015 tarihinde telefonla gerçekleşmiştir. Bundan sonra birçok kez telefonla iki sefer de yüz yüze görüşme fırsatı bulduk. İlk görüşmemizde kendimi tanıtıp sizin ve eserleriniz hakkında bir çalışma yapmak istiyorum dediğimde yazar, sanki yıllardır bu sözleri bekliyormuş gibi bir havadaydı fakat böyle bir çalışmanın eninde sonunda yapılacağını da sanki tahmin ediyormuşçasına bir ses tonu vardı. “Benim eserlerim sizin ilginize layık.” dedi. Genel konularda konuştuğumuz ilk görüşmede aslında yazar kendinden anekdotlar aktarırken ben de bir bakıma hikâyelerindeki kahramanların yaşadığı olayları tekrar okuyormuş hissi yaşadım. Konuşmasından ve ses tonundan son derece nazik ve konuşma canlısı bir insan olduğu dikkatimi çekti. Hayatının üzüntüler üzerine kurulu olduğunu söylediğinde hikâyelerinde yer alan kahramanları zihnimde canlandırdım böylelikle yazarla hikâyelerdeki kahramanlar arasında bağlantı kurma şansım oldu.

Bir sonraki konuşmamız yaklaşık bir ay sonra 07.07.2015 tarihinde gerçekleşti. Yazar, beni tanımakta zorluk çekti bu beni hayrete düşürdü bunun nedenini sorduğumda ise doktorların üzüntülerini unutması için kendisine ilaç verdiğini öğrendim. Bankacılıktan kalan astım ve nefes darlığı için Bodrum’a gitmek üzere olan yazarla ikinci görüşmemiz gayet kısa sürdü. Yüzyüze görüşmelerimiz ise 17.10.2015 İstanbul Bostancı’daki Saray Muhallebicisinde, 18.10.2015 tarihinde ise İstanbul Bostancı’daki evinde gerçekleşmiştir. Bu iki görüşmemizde de yazarın yanında arkadaşı Hatice Yanar bulunmaktaydı. Nursen Karas, orta boylu olmasının yanında saçları kısa ve beyazlaşmıştı. Geçmiş zamanlarda çekilmiş fotoğraflardan anladığım kadarıyla saçları sadece okula gittiği dönemlerde uzun olan yazar, yaklaşık kırk yıldır kısa saç tercih ediyormuş. İlerleyen yaşına ve nefes darlığına rağmen sigara kullanmaktadır. Neden sigara içiyorsunuz diye sorduğumda “Ne yapayım tek keyfim bu.” diyerek sigarayı masumane göstermeye çalıştı. Ne kilolu ne de zayıf denemeyecek şekilde orta kilolu bir haldedir.

Gözlemlediğim bir başka önemli detay ise ailesi ile ilgili sorular sorduğumda veya konu ailesine geldiğinde yazarın durgunlaşması ve detaylı bilgi vermek istememesidir. Bunun nedeni ise annesi ve ablasıyla ilgili yaşadıklarını hâlâ unutamamış olmasıymış. Zaten bu sıkıntılar ve bankacılıktan kalan stresi unutmaya yardımcı olması için ilaç kullanmaktadır. Yine sağlığı için yaz aylarında Bodrum’a gitmektedir. Bodrum, iyodür ve bronür bakımından zengin olduğu için doktor tavsiyesi olarak yaz mevsimini Bodrum’un Torba beldesindeki yazlığında geçirmektedir.

Nursen Karas’ın da tıpkı Oblomov karekteri gibi gerçekleştirmek istediği birçok projesi vardır. Fakat bazı nedenlerden dolayı onları hayata geçiremez. Ayrıca, Oblomov’un dürüst ve iyi bir kişi olması açısından da kendisiyle arasında benzerlik kurar.

Eğitim hayatından sonra küçük yaşlarda iş hayatının zorlukları arasında mücadele veren yazar, karşılaştığı güçlükler karşısında sert bir mizaca bürünmüştür. Mektup arkadaşı Dincer Günday’a, 5 Haziran 1968 tarihinde yazdığı bir mektupta kendisi hakkında şunları ifade eder:

“Bulunduğum çevre ancak sert taşların dayanabileceği bir değirmen. Ben de sertim. Kendime şaşıyorum ya, havadan mıdır nedir, asla sınırların geçilmesine izin vermiyorum. Oysa yeni memurları ezmek bir gelenek burada da. Sözgelişi ‘Küçük’ diyen orta yaşlı kadına en katı sesimle hemen ‘Ben küçük değilim otuz yaşımdayım.’ Dedim.” (ÇGM, s.55).

Yazarın katı tavrını, aslında haksızlıklara tahammül edemeyişinin bir tezahürü olarak algılamak gerekmektedir. Yine bir mektubunda da katı tavrı hakkında şunları ifade eder:

“Pek büyüttüğün gibi biri değilim. Yalnızca iyiyi, doğruyu aradım durdum ve kendi kendime de bir ‘gelişme çabası’ içindeyim hep. Sonuç nedir bilemem, hiçbir savım yok. Görünen bir gerçek var yalnız, gösterişsiz ve yumuşak bir insanım, yumuşak görünüşlü, ama bir açıdan da katı. ‘Yadırganan kimse’ oluyorum ve çoğunlukla tedirginim, huzursuzum. Oysa huzurun nasıl doğup geliştiğini de biliyorum, ara sıra duyuyorum ancak sürekli olmuyor, suç bende mi?” (ÇGM, s.107).

Nursen Karas’ın katı tavrı, genelde kendini küçük görenlere karşı takındığı bir tavırdır. Aslına bakılırsa bu tavır için de yazarı suçlamamak gerekir. Sevdiği kişilere karşı ise son derece nazik ve alıngandır. Bu özelliklere eklemek istediğimiz bir başka kişilik özelliği ise fazla göz önünde bulunmak istemeyen bir insan olmasıdır. Bu açıdan araştırmacılara kırılmış olan yazar, eserleri ve kendisi hakkında bir değerlendirme çalışmasının bu zamana kadar yapılması gerektiğini belirterek

bunu politik olmadığı amiyane tabirle yalaka olmadığı için fazla göz önüne gelmediğine bağlamaktadır.

Nursen Karas’ın bu kişilik özelliklerinin yanında ilgi duyduğu bazı konular ve canlılar vardır. Bunlar zaman zaman eserlerine ve hayatına müdahil olmuştur. Bunları: Hayvanseverlik, fotoğraf merakı ve tiyatro sevgisi olmak üzere üç grup etrafında topladık. Bunları kısaca ele alalım:

A. Hayvanseverlik

Nursen Karas, küçük yaşlardan itibaren hayvanlarla dost olmuş, onları sahiplenmiş bir kişidir. Günümüzdeki hayvan besleyicilerin ve hayvanseverlerin büyük çoğunluğu sahip olduğu canlıları petshoplardan parayla satın alırken sanatçı, beslediği canlıları hep sokaklardan sahiplenmiştir. Bu konuda duyarlı olan yazar, petshopların hayvanlar adına zararlı yerler olduğunu belirtir ve canlı hayvan alacak kişiler için en güzel yerlerin sokaklar olduğunu söyler. Yazar, hayvanların içerisinde ise en fazla kedileri sever. Yıllardır evinde kedi besleyen sanatçının halihazırda evinde sokaktan sahiplendiği Uğur isminde bir kedisi vardır. Fakat o, sadece evindeki kediyle değil diğer sokak kedileriyle de ilgilenmektedir.14 Birçok hikâyesinde yazar, kedilerden bahsetmiştir. Hatta ana kahramanı kedi veya hayvan olan hikâyeleri de vardır. Sevgi-Sizler kitabının ilk hikâyesi olan “Bulduk”, yazarın küçük yaşlarda sokaktan bulduğu bir kedi hakkında yazdığı ve bize örnek teşkil edecek bir hikâyedir.

Yazar, sadece kedileri değil hayvanların hepsini sahiplenir. Bir ara arkadaşının isteğine dayanamayıp bir köpek sahiplenmiştir. Köpekleri de aynı

14

Nursen Karas’ın hayvanseverliği ile ilgili tanık olduğum iki olayı paylaşmak istiyorum. 17.10.2015 tarihinde görüşmek için İstanbul’a gittiğimde yazar, saat 14.00’ten önce buluşacağımız yere gelemeyeceğini söyledi. Ben de tabii ki siz nasıl isterseniz dedim. Ben, saat 14.00’e kadar işi olduğunu düşünerek bununla ilgili hiçbir şey sormadım, görüşmemiz sırasında yazar, bu durumu açıkladı. Karas’ın görüşmeyi öğle vaktine ayarlaması öğle saatinde sokak kedilerinin yemeklerini aksatmaması içinmiş. İlk duyduğumda garipsediğim olay, yazarın hayvan sevgisinin ve duyarlılığının ne boyutlarda olduğunu göstermektedir.

18.10.2015 tarihinde evinde yapacağımız görüşme için yazarın evine doğru giderken bir an evinin penceresinden N. Karas göründü ve sokak kedilerine seslendi, bu andan itibaren ortalarda görünmeyen beşe yakın kedi hemen pencerenin altına koşarak geldi ve yazarın attığı yemekleri kapıştılar.

özveriyle besler ve bakımını üstlenir. Belediyelerin sokak hayvanlarını zehirlemesini veya özensizce yapılmış barınaklarda aç ve susuz bırakılmasına dayanamaz. Hayvan hakları ve doğanın tükenişi hakkında ulusal ve yerel basında ses getirecek onlarca yazı kaleme almakla beraber çeşitli söyleşiler düzenlemiştir. Yazarın hayvan hakları konusunda katıldığı söyleşiler şu şekildedir:

Yaşam Birlikte Güzel (Hayvanları Koruma Günü Nedeniyle): 04.10.1993,

Atatürk Kitaplığı, Taksim/İstanbul.

Yaşam Birlikte Güzel (Hayvanları Koruma Günü Nedeniyle): 09.10.1993,

Türkiye Yazarlar Sendikası, Kabataş/İstanbul.15

Tükenen Doğamız, Yozlaşan İnsanlarımız: 27.11.1993, S.O.S. İstanbul

Çevre Gönüllüleri Platformu, İstanbul.

Dünya Herkese Yeter: 04.10.1994, Atatürk Kitaplığı, Taksim/İstanbul.

Hayvanlarla Birlikte Yaratıldık (Hayvanları Koruma Günü Nedeniyle):

06.10.1995, Bodrum Hayvan Haklarını Koruma Derneği Marina Vista Otel, Bodrum/Muğla.

Dağlarda Çiçekler Açmıyor Artık: 25.05.1995, İfsak, İstanbul.

Bu söyleşilerle beraber 04.10.1993 tarihinde “Doğanın, Canlıların, Tükenişini Durduralım!” başlıklı bir broşür hazırlamıştır. Bu broşürde hayvanları koruma ve doğa katliamının önüne geçmek adına insanlığa yapılan telkinler bulunmaktadır.16

B. Fotoğraf Merakı

Nursen Karas’ın hayatında için fotoğraf ve fotoğrafçılık, ayrı bir öneme sahiptir. Fotoğrafa ulaşmasını sağlayan sanat ise resimdir. Yazarın küçük yaşlarda resimle uğraştığından bahsetmiştik daha sonra bankacılık yaşamında fırçayı bırakmak zorunda kalan sanatçı, Ekrem Karas’ın da sayesinde fotoğrafçılığı öğrenmeye başlamıştır. İstanbul’da anne, abla, banka üçgenindeki sıkıntılardan

15

Bu söyleşiyle ilgili davetiye için ekler bölümüne bakınız.

16

Bu broşürün renkli baskılı şekli ve yazarın daktilosundan çıkan düzeltilmemiş hali için ekler kısmına bakınız.

kaçmak için sık sık gerçekleştirdiği seyahatlerde fotoğraf makinesi, onun en yakın arkadaşı olmuştur. Fotoğraflarını sergilerde insanların beğenisine sunmuş, aynı zamanda yazılarıyla beraber dergi, gazete ve kitaplarında kullanmıştır. Yazarın, ikisi Paris ve Londra olmak üzere toplam altı sergisi olmuştur.17 Bu sergiler, tarih sırasına göre şu şekildedir:

Türkiye’yi Yaşamak-118: 29 Ocak-13 Şubat 1979, İsosem Galeri, İstanbul.

Türkiye’yi Yaşamak-1: 7-21 Mart 1979, Harbiye Şehir Tiyatrosu, İstanbul.

Anadolu’dan Esintiler19: 4-29 Haziran 1979, The Camera Club, Londra.

Anadolu’dan Esintiler: 4-18 Eylül 1979, Türkiye Turizm Dayanışma

Bürosu, Paris.

Ben Avrupa’dayken20: 14-28 Şubat 1983, İstanbul Türk-İngiliz Kültür

Derneği, Harbiye, İstanbul.

Anadolu Uygarlıkları Sergisi’nden İzlenimler21: 4-14 Ocak 1984, Kazım

Taşkent Sanat Galerisi, İstanbul.

17

İstanbul’da düzenlenen sergilerin broşürleri için ekler bölümüne bakınız.

18

Nursen Karas’ın bu sergisi hakkında detaylı bilgi için bk. “Karas, Doğu Anadolu’da Çektiği Fotoğrafları Sergiliyor”. (28 Ocak 1979). Cumhuriyet, s.8.

Nursen Karas’ın Türkiye’yi Yaşamak-1 sergisinin haberi Milliyet gazetesinde yayımlanmıştır. Bu haber için bk. Muratçay, Zekai. (30 Ocak 1979). “Haftadan Seçmeler”. Milliyet, s.10.

19

Nursen Karas’ın Londra’da açtığı serginin haberi için bk. “Nursen Karas Londra’da Sergi Açtı”. (17 Haziran 1979). Cumhuriyet, s.7.

20

Nursen Karas’ın “Ben Avrupa’dayken” sergisinin açılacağı haberi, Cumhuriyet gazetesinde dört gün Milliyet gazetesinde ise bir gün yayımlanmıştır. Bunlar şu şekildedir:

“Galeriler”. (24 Şubat 1983). Cumhuriyet, s.7. “Galeriler”. (27 Şubat 1983). Cumhuriyet, s.7. “Galeriler”. (28 Şubat 1983). Cumhhuriyet, s.6.

“Sinemalar Tiyatrolar”. (2 Mart 1983). Cumhuriyet, s.4.

Muratçay, Zekai. (13 Şubat 1983). “Haftanın Sanat Rehberi”. Milliyet Aktüel, s.17.

21

Nursen Karas’ın “Anadolu Uygarlıkları Sergisi’nden İzlenimler” adlı sergisinin açılacağı haberi

Cumhuriyet gazetesinde on iki gün Milliyet gazetesinde iki gün yayımlanmıştır. Bunlar şu şekildedir:

“Galeriler”. (2 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.4. “Galeriler”. (3 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.5. “Galeriler”. (5 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.5. “Galeriler”. (6 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.5. “Galeriler”. (7 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.4. “Galeriler”. (8 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.5. “Galeriler”. (10 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.5.

İfsak üyesi olan yazar, 1979 yılının Kasım ayında İfsak’ta “Türk Fotoğrafı Nerdedir?” isimli bir konuşma yapmıştır. Yazarın konuşması bu bağlamda fotoğraf sanatıyla ilgili profesyonel anlamda bilgi sahibi olduğunu göstermektedir. Türkiye’de fotoğrafçılığın sorunları ve bu sorunların çözümleri hakkında konuşma yapabilecek düzeyde bilgi sahibidir.

C. Tiyatro Sevgisi

Yazarın tiyatro merakını Saçmalarla Gerçekler isimli tiyatro eleştirisi kitabının ön sözünde yer alan bilgilerden ve yaptığımız konuşmalarda geçen detaylardan faydalanarak göstermeye çalışacağız.

Tiyatroya ilgisi Suadiye’de ikamet etmekte iken Kadıköy ve Üsküdar civarındaki özel tiyatroların ve kültür merkezlerinin aracılığıyla başlamıştır. Nursen Karas, Muhsin Ertuğrul döneminde haftada iki-üç farklı oyun izlediğini, bu oyunlar üzerine düşündüğünü ve karakterler yerine kendini koyduğunu belirtir. Bu şekilde hayaller kurar ve içten içe kendisinin de tiyatrocu olabileceğini, herhangi bir oyunda karakter olarak rol alabileceğine inanmaya başlar. Aslında mizaç olarak göz önünde olmayı sevmeyen bir insan olan yazar, durgun ve içine kapanık bir çocukluk dönemi geçirmesine rağmen cesaretini toplar ve oyuncu olmaya karar verir. Bu düşüncesini babasıyla kardeş çocukları olan Vasfi Rıza Zobu’ya açar. Zobu, onun isteğini geri çevirmez ve onu İstanbul Şehir Tiyatrolarındaki prova ve çalışmalarına davet eder. Yazar, bu çalışmalara katılarak sahneye ilk adımını atar fakat yazarın planladığı gibi bir serüven gerçekleşmez. Akraba ziyaretinde yaşadığı bir olay sonunda oyunculuk hayallerine son verir.

Bir gün halam diye nitelendirdiği Vasfi Rıza Zobu’nun ablasına gittiğinde Halasının oğlu Bilge: “Sen tiyatroyu kolay bir şey mi sanıyorsun dayımın kredisiyle mi bir yerler gelmek istiyorsun.” diye çıkışmaya başlayınca kendini çok kötü hisseder ve Şehir Tiyatrolarındaki provalara bir daha gitmez. Sahne macerası

“Galeriler”. (11 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.5. “Galeriler”. (14 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.5. “Galeriler”. (15 Ocak 1984). Cumhuriyet, s.5. “Kültür Sanat”. (04 Ocak 1984). Milliyet, s.9.

kendince yanlış ve gereksiz alınganlığı sebebiyle iki hafta kadar sürmüştür. Oyunculukla ilgili planları burada son bulduktan sonra tiyatro izlemeye hâlâ devam etmiştir. Fakat oyunları, içinde yarım kalan bastırılmış, engellenmiş duygularla seyreder. Bu durum, yazarı çok üzse de eleştirmenliği açısından çok faydalı olmuştur. 1967 ve 2003 yılları arasında izlediği tiyatrolara ait izlenimleri ve oyunlarda çektiği fotoğrafları 2003 yılında Saçmalarla Gerçekler isminde kitaplaştırmıştır. Oyunculuk hayalleriyle başladığı tiyatro yaşamını eleştirmen olarak devam ettirmiştir.

Nursen Karas yaşamına İstanbul, Bostancı’daki evinde22 devam etmektedir. Yaz mevsimini Bodrum Torba’daki yazlığında geçirmektedir. Eşinin ölümünden sonra yalnız yaşamaktadır. Sağlığı için yoga yapmaktadır. Okuma ve yazma çalışmalarına ara vermiştir. Üstünde çalışılması gereken ve tamamlanmasını istediği birçok yazı projesi vardır. Yazarda bunları tamamlayamamanın verdiği bir üzüntü vardır. Kendisinden sonra herhangi bir varisinin olmadığından dolayı yarım kalmış yazıları için “Benden sonra onlarla kimse ilgilenmez.” (Nursen Karas ile kişisel iletişim, 22 Ağustos 2015) demektedir.

22

Seyit Ali Ak, eşi Nursen Karas’la yaşadığı ev hakkında şunları söyler: “Nursen’in babası Balkan Savaşı’nın (8 Ekim 1912) çıkmasından 15 gün önce oturduğumuz apartmanın toprağını satın almış. Toprağı satan adam, kayınpedere deniz kıyısından yaklaşık 2 km içeride bulunan bir tepenin üstünde, önlerinde uzanan boş araziyi eliyle tarayarak ‘Sana şuradan birkaç dönüm arazi verelim.’ demiş. O da ‘Tamam ama, deniz kıyısından istemem sinek olur.’ yanıtını vermiş.” (Ak, 1998: 64).

II. BÖLÜM

Benzer Belgeler