• Sonuç bulunamadı

2. Genel Bilgiler

2.1. Diş Çürüğünün Önlenmesi

2.1.4. Fissür Örtücüler

2.1.4.1. Fissür Örtücü Olarak Kullanılan Materyaller

30 yıldan daha fazla süredir pit ve fissür örtücüler; oral hijyen eğitimi, optimal florid alımı ve sağlıklı diyet alışkanlıkları ile birlikte pit ve fissür çürüklerinin önlenmesinde en etkili materyaller olarak güncelliğini korumaktadır .

Fissür örtücülerin başarısı, pit ve fissürlerin tam anlamıyla örtülebilmesi ile sınırlı olup günümüze değin bu amaçla birçok materyal kullanılmış ve başarıları değerlendirilmiştir. Bunlar; siyanoakrilatlar, poliüretanlar, polikarboksilat simanlar,

Bis-GMA rezinler, cam iyonomer simanlar (CİS), rezin modifiye cam iyonomer simanlar (RMCİS), poliasit modifiye kompozit rezinler (PMKR) ve son yıllarda üretilen ormoserler (organik modifiye seramik) olarak sıralanabilir . Bu materyallerin yanı sıra yapılan araştırmalarda günümüzde diğer fissür örtücüler kadar başarılı bulunması ve az mikrosızıntı göstermesi sebebiyle akışkan kompozitlerin de fissür örtücü olarak kullanılması popülerlik göstermektedir . Bugün en sık kullanılan fissür örtücü materyalleri ise rezin esaslı ve CİS esaslı olanlar oluşturmaktadır .

Bu nedenle günümüzde fissür örtücüler genellikle iki ana grup altında toplanmaktadırlar.

-Rezin esaslı fissür örtücüler

-Cam iyonomer esaslı fissür örtücüler

Rezin Esaslı Fissür Örtücüler

Rezin esaslı fissür örtücülerin temelini genellikle Bis-GMA oluşturmaktadır. Bowen tarafından geliştirilen Bis-GMA, bis (4-hidroksifenil) dimetilmetan ve glisidil metakrilatın reaksiyon ürünüdür . Bis-GMA renksiz, yüksek molekül ağırlığına sahip, viskozitesi yüksek bir monomerdir. Bis-GMA’da, metil metakrilatın kısa sürede polimerize olma özelliği ile epoksi rezinin çok az polimerizasyon büzülmesi gösterme özelliği birleştirilmiştir .

Rezin Esaslı Fissür Örtücülerin Sınıflandırılması

Doldurucu oranlarına Göre Sınıflandırılması 1. Doldurucusuz fissür örtücüler,

2. Dolduruculu fissür örtücüler olarak sınıflandırılır .

Polimerizasyon Şekillerine Göre Sınıflandırılması

1. Ultraviyole ışık ile polimerize olan fissür örtücüler (1. jenerasyon fissür örtücüler),

2. Kimyasal olarak polimerize olan fissür örtücüler (2. jenerasyon fissür örtücüler),

3. Işık ile polimerize olan fissür örtücüler (3. jenerasyon fissür örtücüler) olarak sınıflandırılmaktadır .

Renklerine Göre Sınıflandırılması 1. Şeffaf,

2. Renkli,

3. Opak olarak sınıflandırılır .

Rezin Esaslı Fissür Örtücülerin Doldurucu oranlarına Göre Sınıflandırılması

1. Doldurucusuz fissür örtücüler

Fissür örtücülerin mine yüzeyine tutuculuğu ve mikrosızıntısını etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden biri fissür örtücü materyalin akışkanlığıdır. Fissür örtücülerin akışkalığı doldurucu oranlarıyla yakından ilişkilidir. Farklı doldurucu oranlarına sahip fissür örtücülerin akışkanlığı da farklı olduğundan, mine yüzeyindeki pörözitelere sızma ve bağlanma güçleri etkilenir . Bu nedenle diş hekimliğinde genellikle az miktarda inorganik partikül içeren, viskozitesi düşük, katı yüzeyleri ıslatma kabiliyeti fazla olan fissür örtücüler daha çok tercih edilmektedir . Ancak doldurucusuz fissür örtücülerin aşınma dirençlerinin düşük olması önemli bir dezavantaj olarak ortaya çıktığından yapılarına değişik oranlarda doldurucu partiküller ilave edilmiştir. Günümüzde örtücülerin çiğneme basıncına karşı dayanıklılığını arttırabilmek için yapısına ilave edilen doldurucu partikül oranı %50’yi aşabilmektedir .

2. Dolduruculu fissür örtücüler

Doldurucu içeren fissür örtücüler klinik uygulamanın rutin bir parçası olarak oklüzal uyumlandırmaya ihtiyaç duyar. Ancak bu koruyucu tedavinin maliyetini ve süresini arttırdığı için önemli bir dezavantaj olarak kabul edilir. Buna karşın doldurucu içermeyen fissür örtücüler, uygulandıktan sonra 24-48 saat içerisinde oklüzal kuvvetlerin etkisiyle aşınabilmektedir .

Doldurucu içeren ve içermeyen fissür örtücülerin başarısının in vivo ve in vitro koşullarda değerlendirildiği araştırmalarda fikir birliğine varılamadığı izlenmektedir. Bir grup araştırmacı doldurucusuz fissür örtücülerin fissürlerin derinlerine rahatça sızabilmesi nedeniyle marjinal sızıntıyı azalttığını belirtirken diğer grup araştırmacılar da fissür örtücülerin doldurucu oranlarının mikrosızıntıyla ilişkili olmadığını göstermektedirler.

Rezin Esaslı Fissür Örtücülerin Polimerizasyon Şekillerine Göre Sınıflandırılması

Bis-GMA esaslı fissür örtücüler polimerizasyon çeşitlerine göre;

1. Ultraviyole ışık ile polimerize olan fissür örtücüler (1. jenerasyon fissür örtücüler),

2. Kimyasal olarak polimerize olan fissür örtücüler (2. jenerasyon fissür örtücüler),

3. Işık ile polimerize olan fissür örtücüler (3. jenerasyon fissür örtücüler) olarak sınıflandırılmaktadır .

1.Ultraviyole Işık ile Polimerize Olan Fissür Örtücüler (1. Jenerasyon Fissür Örtücüler)

Polimerizasyon reaksiyonunu başlatmak için ilk olarak 365 nanometre (Nm) dalga boyundaki ultraviyole ışık kullanılarak polimerizasyon sağlanan fissür örtücülerdir. Ancak, uzun süre ultraviyole ışık kullanımının gözde retina hasarı gibi komplikasyonlara neden olması ve ultraviyole ışığın dalga boyunun stabilize edilememesi nedeniyle bu fissür örtücüler pek tercih edilmemektedir .

2.Kimyasal Olarak Polimerize Olan Fissür Örtücüler (2. Jenerasyon Fissür Örtücüler)

İkinci jenerasyonda otopolimerizan (Kimyasal Olarak Polimerize Olan) fissür örtücüler yer almaktadır. Bu tip fissür örtücüler iki komponentten oluşmaktadır. Birinci komponentte Bis-GMA ve başlatıcı olarak benzoil peroksit, ikinci komponentte ise Bis-GMA ve %5’lik organik amin hızlandırıcı yer almaktadır.

Bu İki komponenti karıştırma işlemini takiben ekzotermik reaksiyon gerçekleşmesine rağmen kullanılan miktarın sınırlı olması sebebiyle ortaya çıkan ısı zararlı olacak düzeyde değildir. Karıştırma işlemini takiben materyal hızlı bir şekilde dişe uygulanmalıdır. Karıştırma işlemi esnasında hava kabarcığı oluşmaması ve materyale karışmaması için dikkatli çalışılmalıdır çünkü materyalin içerisinde oluşan hava kabarcıkları, uygulama sonrasında fissür örtücü üzerinde pürüzler ve çukurlar şeklinde ortaya çıkarak bir dezavantaj yaratabilmektedir .

3.Işık ile Polimerize Olan Fissür Örtücüler (3. Jenerasyon Fissür Örtücüler)

Üçüncü jenerasyon fissür örtücüler ise görünür ışıkla polimerize olan fissür örtücülerdir. Bu materyallerin esasını 170 nm dalga boyundaki ışıkla aktive olan aromatik ketonlar ve diketonlar oluşturur. Bunlar diğer ışık cihazlarından da etkilenebildikleri için uygulama esnasında reflektör kapatılmalıdır. Fissür örtücü ile ışık cihazı arasındaki mesafe 1–2 mm kadar olmalıdır. Materyal, ışık cihazının 20 sn tutulmasıyla sertleşmesini tamamlar. Polimerizasyon ışığının dalga boyu, görünür ışıkla aynı spektrumda olmasına rağmen monokromatik ışık cihazı kullanıldığı için göze zararlıdır. Bu nedenle hekim ve hastayı korumak için turuncu gözlük kullanmak gereklidir. Sertleşme tamamlandıktan sonra, yüzeyde kalan artık monomerin uzaklaştırılması için materyal ıslak bir pamuk peletle silinebilir .

Işıkla sertleşen fissür örtücülerin kimyasal olarak sertleşen fissür örtücülere göre iki önemli klinik avantajı vardır:

1. Polimerizasyon reaksiyonu, ışık uygulamadan önce başlamadığından fissür örtücü asitlenmiş mine porları içerisine rahatlıkla yerleşir. Fissür örtücü ışık uyguladıktan 10-20 sn sonra sertleşir.

2. İki ayrı rezinin karıştırılmasına gerek olmadığından kimyasal olarak sertleşen fissür örtücülerde, iki ayrı rezinin karıştırılması sırasında oluşan hava kabarcığı riski ortadan kalkar. Belirtilen özellikler hekime uygulama rahatlığı sağlamakla birlikte uygulama süresini de kısaltır .

Rezin Esaslı Fissür Örtücülerin Renklerine Göre Sınıflandırılması Fissür örtücüler renklerine göre;

1. Şeffaf, 2. Renkli,

3. Opak olarak sınıflandırılır.

Şeffaf ve opak fissür örtücülerin tutuculuklarının benzer olduğu belirtilmektedir . Renkli ve opak fissür örtücüler kolaylıkla görülebildiğinden; şeffaf fissür örtücülere oranla tutuculuk kontrolleri daha rahat yapılabilmektedir ve bu nedenle hekimler tarafından daha çok tercih edilebilmektedir. Şeffaf fissür örtücülerin de görüntü açısından hasta tercihinde avantajları olabilmektedir.

Cam İyonomer Esaslı Fissür Örtücüler

Wilson ve Kent tarafından 1969 yılında formüle edilen ve diş hekimliğine yeni bir materyal olarak sunulan cam iyonomer siman 1970’lerde Mclean ve Wilson tarafından geliştirilmiştir . Cam iyonomer siman yapısında flor ihtiva eden ve dişlere fizikokimyasal olarak bağlanabilen bir materyaldir. Yüksek düzeyde flor salabilme özelliğine sahip bu materyal, diş hekimliğinin birçok alanında (kaide materyali, yapıştırıcı siman, restorasyon materyali gibi) kullanılmaktadır. Cam iyonomer siman o günün şartlarında silikat simanın dişle gösterdiği renk uyumu ve florid salımı, polikarboksilat simanın dişlere bağlanabilme özelliğinin (şelasyon özelliği) birleştirilmesi düşüncesiyle üretilmiştir .

Retansiyon oranları üzerine gerçekleştirilen birçok araştırmada sonuçlar düşük iken sadece birkaç araştırmada olumlu sonuçlar bulunmuştur. Rezin modifiye cam iyonomer simanlardaki gelişmelerle birlikte retansiyonun artırılabileceğini gösteren araştırmaların yanı sıra bunun tam tersinin ifade edildiği araştırmalar da mevcuttur . Bununla beraber cam iyonomer örtücülerin özellikle yüksek çürük riski taşıyan bireylerde sürmesi tamamlanmamış molar dişlerin oklüzal yüzeylerinde geçici koruyucu materyal olarak dişler tamamen sürene dek kullanılması önerilmektedir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar cam iyonomerlerin yüzey koruyucusu olarak etkinliğini ortaya koymaktadır. Bazı cam iyonomerler pit ve fissürlerin içerisine iyi akabilmektedir ve 3-6 yıllık gözlem periyodunda etkili oldukları kanıtlanmıştır .

Cam iyonomerler, florid kaynağını yapısında bulunan floroalüminoslikat camından maktadırlar. Cam iyonomer simanların sertleştikten sonra uzun süre flor

salabildiği, diş dokularına fizikokimyasal yolla bağlanabildiği ve nem kontaminasyonuna rezin esaslı materyaller kadar hassas olmadığı, Cam iyonomer simanın, bu olumlu özelliklerinden koruyucu hekimlikte de faydalanabilmek amacıyla bu materyalin fissür örtücü olarak da kullanıldığı bilinmektedir.

Genel olarak rezin esaslı fissür örtücüler ve cam iyonomer esaslı fissür örtücü uygulamalarının karşılaştırıldığı araştırma sayısı azdır. Genel düşünce rezin esaslı materyallerle kıyaslandığında cam iyonomer esaslı fissür örtücülerin retansiyon oranının düşük olduğudur. Cam iyonomer simanlar diş dokusuna kimyasal olarak bağlanmakta ve florid salınımı ile antikaryojenik etki sergilemektedir. Ancak düzensiz yüzey özelliği, erken su temasına hassasiyeti, düşük abrazyon direnci ve fissür örtücü olarak uygulandığında değişik retansiyon oranları gibi dezavantajları vardır. Cam İyonomer Simanlar da sürekli gelişme kaydetmekte ve piyasada değişik tipleri ve preparatları bulunmaktadır.

Flor İçeren Fissür Örtücüler (4. Jenerasyon Fissür Örtücüler)

Günümüze değin yapılan araştırmalarda, F salımı yapan dental materyallerin çürüğün başlamasını ve gelişimini önlediği bilinen bir gerçektir . Florid salınımı yapan dental materyaller hem mine yüzeyi ile restoratif materyal arasında hem de komşu mine yüzeyinde çürüğe karşı direnç oluşturmaktadır. F içeren pit ve fissür örtücülerin geleneksel fissür örtücülerle yer değiştirebilmesi için tutuculuklarının en az geleneksel fissür örtücüler kadar iyi olması, devamlı F salımı yapmaları ve F deposu olarak fonksiyon görerek minede florapatit oluşumunu teşvik etmeleri gerektiğini bildirmişlerdir .

Fissür Örtücülerin Taşıması Gereken Özellikler:

􀂾 Uygulandıkları yüzeylerde çürük önleyici etki gösterebilmeli, 􀂾 Polimerizasyon sırasında boyutsal değişim göstermemeli, 􀂾 Fissürlere iyi penetre olabilmeli

􀂾 Ağız içerisindeki kuvvetlere karşı dirençli olmalı, 􀂾 Oral dokularla biyouyumlu olmalı

􀂾 Tutuculuğunu uzun süre devam ettirebilmeli, 􀂾 Ağız ortamında çözünürlüğü az olmalı, 􀂾 Uygulanması kolay olmalı .

Benzer Belgeler