• Sonuç bulunamadı

2. DYSY’NİN TEMEL BELİRLEYİCİ FAKTÖRLERİ

2.1. Yatırım Yapılan Ülke Açısından Temel Belirleyiciler

2.1.2. Finansal ve Ekonomik Yapı ile İlgili Belirleyiciler

Gelişmekte olan ülkelerin çekmek istedikleri DYSY’ler için en önemli faktörlerin başında yatırım yapılması planlanan gelişmekte olan ülkenin sahip olduğu pazar hacmi yer almaktadır. Pazar hacmi bir yönü ile iç piyasanın yeterli bir talep hacmine sahip olması ile bir bakıma da çevresinde yer alan pazarların büyüklüğü ile doğru orantılı fayda sağlamaktadır. Sonuç olarak yatırım yapma kararı alacak firmalar açısından gerek iç gerekse dış pazarların büyüklüğü ve hacmi yatırım kararlarının alınmasında oldukça büyük bir önem taşımaktadır.

Örneğin çok büyük bir pazar hacmine sahip bir ülkeye ihracat yapmak yerine üretim bandını söz konusu ülkeye taşımak bu pazar üzerinde direk bir hâkimiyet kurabilme anlamına gelmektedir. Bu durumda, ihracatın ortalama maliyetinin söz konusu piyasada üretim maliyetlerini ciddi bir biçimde aşmış olması ve buna bağlı olarak rekabet avantajını kaybetmesi ya da kar oranlarının çok düşük kalması gibi durumlarda tercih edilmesi gerekmektedir.

Piyasanın var olan potansiyeli ülke nüfusu ile direk ilişkilidir. Nüfus; kişi başına düşen milli gelire etki edeceğinden, ülkenin ne kadar kalabalık olduğu satış potansiyelinin o kadar büyük olması ile orantılı olacaktır. Ancak nüfusun sahip olduğu gelir de sizin satmak istediğiniz ürün veya hizmet ile satın alma gücü açısından bağlantılı olacaktır. Bu durum ise bizi kişi başına düşen milli gelire götürecektir. Genel anlamda kişi başına düşen gelir satın alma gücünün düşük ya da yüksek olmasını göstermektedir. Eğer bir ülkede nüfus az ve kişi başına düşlen milli gelir de düşük ise üretilen malların iç piyasada satılabilme şansını azaltacaktır. Bu durum da yabancı sermayenin bu şartlar altında bir yatırım kararı alma ihtimalini azaltacaktır (Özalp, 1998).

Pazar büyüklüğü kavramı yatırım kararı almak isteyen yatırımcı açısından satış hacmi ve stratejik önem olmak üzere iki kısımda değerlendirilmektedir. Satış hacmine göre bir değerlendirme yapıldığında, piyasada üretim yaparken karşılaşılacak maliyetler ile ihracat yolu ile piyasada üretim yapmak yerine direk piyasada satış yoluna gitmek arasında oluşan maliyetler mukayese edilecektir. Maliyet avantajı üretim bandını taşımak sureti ile elde ediliyor ise yatırım kararı alınabilir. Dış pazar ile olan ilişkilerde ise ülkenin jeopolitik

konumu gereği diğer pazarlara üretilen malların kolay ve düşük maliyet ile transferi ve bu pazarların büyüklük yapısı bazı durumlarda iç pazar yetersiz bile olsa dış pazar potansiyelinin yeterince büyük olması durumunda yatırım kararı ile sonuçlanabilmektedir.

2.1.2.2.Döviz Kuru

Dünya genelinde örneklerde yabancı şirketlerin DYSY’yi birden fazla ülke üzerinde çeşitlendirdikleri görülmektedir. Böyle bir durumda şirketler birden fazla yabancı para ile yatırım yapmak durumunda kalmaktadırlar. Her ne kadar dünya genelinde ödemeler Amerikan Doları cinsinden yapılıyor olsa da hammadde temini ve ülke içindeki ödemeler yerel para cinsinden yapılmaya devam etmektedir.

Şirketlerin yatırımlarında döviz kurlarındaki hareketlilik ve bir takım belirsizlikler, söz konusu şirketlerin yatırım kararları üzerinde etki yaratmaktadır. Zira bu dengesizlik ve belirsizlikler direk olarak karlılık üzerinde etkili faktörlerdir. İstikrarlı bir döviz kuru riski azaltmaktadır. Ancak söz konusu yatırım kapalı bir ekonomi üzerine yapılıyor ise bu durumda hedeflenen yurtiçi pazar olacağından böyle bir durumda yerel paranın korumacı politikalar ile aşırı değerli halde tutuluyor olması ticareti daha karlı hale getirecektir. Böyle bir durumda yabancı yatırım tüketicilerin artan satın alma güçleri nedeni ile DYSY girişlerinin artması ile sonuçlanabilecektir (Batmaz ve Tunca, 2005:29).

2.1.2.3.Enflasyon

DYSY yeni iş sahaları meydana getirerek ekonomide istihdam yaratılmasına ve buna bağlı olarak da gelir düzeyinde bir artışına neden olmaktadır. Genel ekonomik ilkeler gereği artan gelire bağlı olarak artan tüketim piyasa arz koşullarında temel bir değişiklik olmadığı takdirde fiyatlar genel seviyesinde bir artışa neden olacaktır.

Enflasyonun yüksek olması ise bir ekonomide genel olarak istenmeyen bir olumsuzluktur. Kontrol altına alınamayan enflasyon üretim yapan firmalar açısından girdi fiyatlarında sürekli bir artış ve belirsizlik demek olduğundan yatırım kararları alınırken ekonomideki yüksek ya da dengesiz enflasyon durumunda yatırım yapmayı riskli göreceklerdir. Böyle durumlarda yatırımın normalden çok daha fazla oranda bir getiri taşıması ya da başka maliyet avantajlarına sahip olması gerekecektir. Bu sebeple ülkeler yabancı yatırımı çekebilmek için finansal sistem içerisinde fiyat istikrarını sağlamaya büyük

önem vermektedirler (Kiat, 2008). 2.1.2.4.İşgücü Maliyetleri

Günümüzde işgücü maliyetleri ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Özellikle uzak doğu ülkelerinde nüfusun yoğunluğuna bağlı olarak düşük saat başı ücret uygulamaları ve hammaddelere olan yakınlık yabancı yatırımcılar açısından maliyetleri en aza indirebilmek adına en önemli fırsatlardan birisini sunmaktadır. Özellikle son yıllarda batı ülkelerinde mevcut yüksek işgücü maliyetleri doğu ülkelerindeki düşük işgücü maliyetlerini çok fazla aşmış bulunmaktadır. Bir diğer bakış açısı ile yüksek işgücü beraberinde tüm ürünlerinin fiyatlarının da buna bağlı olarak görece yüksek olduğu anlamına geleceğinden; üretilen mamullerin yüksek fiyatlar taşıması dış piyasada rekabet avantajının kaybolacağı anlamına gelecektir (Açıkalın vd. 2006:3).

2.1.2.5.Dışa Açıklık

Ekonominin dışa açık bir yapıda olması, ülkenin ticari yapısının uluslararası pazar ile bir arada hareket edebilmesi yani Dünya ekonomisinde meydana gelen gelişmeler ile ticari yapıda bir takım değişikliklerin meydana geliyor olmasıdır (Kazgan, 1985:32). Dışa açıklık kavramı ithalat ve ihracat rakamları toplamının gayri safi milli hasıla ile oranı olarak tanımladığından dış ticaretin bir projeksiyonu görünümde olan bir kavramdır. Bu kavram ele alınan ülkenin ticari ilişki içerisinde olduğu diğer ülkeler ile nasıl bir entegrasyon içerisinde olduğunu bu aşamada uyguladığı ekonomi politikalarının hangisinin ne derece etkili olduğunu bize gösterebilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu dışa açıklık kavramının tanımlanabilmesi için ekonominin liberal bir yapıda olması gerekmektedir (Saçık, 2008: 526).

2.1.2.6.Ekonomik Büyüme

Bir ülkede belirli bir zaman dilimi içerisinde mal ve hizmetlerin miktarında meydana gelen artış şeklinde tanımlanmaktadır. Ekonomik büyüme milli gelirin bir önceki yıl ile mukayese edildiğinde artış göstermesidir. Bununla birlikte yatırım sermaye stokunda bir yılda önceki yıla kıyas ile meydana gelen artış şeklinde tanımlanabilmektedir. Büyümeye sebep olan temel olgu sermaye birikiminin artış göstermesi ve buna paralel olarak işgücü miktarında bir artışın yaşanmasıdır. Neo-klasik büyüme modelinde buna teknolojide

meydana gelen değişmeler de eklenmiştir.

Bir ülkenin belirli bir dönem içeresinde elde ettiği milli gelirin bir kısmını tasarruf oluşturmak için kullanılmaktadır. Oysa tasarrufların artmış olması ekonomik büyümeyi tek başına ileri taşımak için yeterli değildir. Tasarrufların belirli bir zaman içerisinde yatırmalara dönüşmesi ve yeni üretim tesislerinin faaliyete geçmesi gerekmektedir. Yapılacak olan bu yeni yatırımlar yerli olabileceği gibi yabancı da olabilecektir. Söz konusu yatırımların artması ekonominin genelinde üretim kapasitesinde bir artış meydana getirecek ve üretim miktarının artmasına ve ekonomik büyümenin gerçekleşmesine imkân tanıyacaktır (Ağayev, 2010:162).

Benzer Belgeler