• Sonuç bulunamadı

Finansal Liberalizasyon Sürecinde Yurtiçi Faktör Gelirlerinin

3.3. TÜRKİYE’DE FİNANSAL LİBERALİZASYON VE GELİR DAĞILIMI

3.3.5. Finansal Liberalizasyon Sürecinde Yurtiçi Faktör Gelirlerinin

Kişisel gelir dağılımı da önemli olmakla birlikte liberalizasyon sürecinde gelir dağılımındaki bozulmanın derecesi fonksiyonel gelir dağılımı yardımıyla daha iyi açıklanabilir. Özellikle finansal liberalleşme ile artan tasarruf, farklı alanlarda değerlendirilme imkânına kavuşmuştur. 1980 sonrası emeğin baskı altına alınmasıyla ucuz emek maliyetine dayalı dışa açılma, gelir dağılımının emek kesimi aleyhine gelişmesine sebep olmuştur295.

Türkiye ekonomisinin liberalizasyon sürrecinde gelir dağılımın nasıl değiştiği açıklamak amacıyla, fonksiyonel gelir dağılımı olarak da isimlendirilen yurtiçi faktör gelirlerinin 1980-2000 yılları arasındaki gelişimi aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Tablo 12: Yurtiçi Faktör Gelirlerinin GSMH İçindeki Payı(%)

Kaynak: Adil Temel, Ayşegül Şimşek, Milli Gelirin Fonksiyonel Dağılımı, DPT,

Yayınlanmamış Çalışma, Ankara, 2001, s:174.

295 Miynat, a.g.e., s:216.

Maaş ve Ücretler Toplamı Maaş ve Ücretliler Dışı Gelirler Yıllar Tarım

Toplam Kamu Özel

Toplam Kira Gelirleri Faiz Gelirleri Kâr 1980 27,5 25,2 14,6 10,6 47,3 9 9,0 36,9 1981 25,3 22,3 11,9 10,4 52,4 8 5,1 39,3 1982 23,5 20,1 10,2 9,9 56,4 8,1 6,7 41,6 1983 22,1 22 11 11 55,8 8,1 6,8 40,9 1984 22,4 19,4 9,6 9,8 58,2 7,6 11,4 39,3 1985 21,2 17,4 8,5 8,9 61,4 7,8 10,2 43,5 1986 21 17,1 8,3 8,8 61,9 7,2 9,4 45,3 1987 19,2 20,4 9,4 11 60,4 6,3 10,1 44,1 1988 18,6 20,9 9,1 11,8 60,5 4,8 15,1 40,6 1989 18,2 24,1 12,4 11,7 57,8 3,9 10,4 43,4 1990 19,1 28,1 15 13,1 52,8 3,4 9,0 40,4 1991 16,3 33,8 18,3 15,5 49,8 3,8 13,0 33,1 1992 16 34,4 19,4 15 49,6 3,8 12,5 33,3 1993 16,8 33,2 19,1 14,1 50,1 3,4 11,3 35,4 1994 16,7 27,5 15,5 12 55,8 3,2 17,0 35,6 1995 17,2 24,3 12,7 11,6 58,6 3,2 20,9 34,5 1996 18,3 26,9 12,3 14,6 54,8 3,1 25,2 26,5 1997 15,7 29,5 13,6 15,9 54,8 3,1 24,7 27 1998 19,5 27,6 14 13,6 52,9 3,4 29,4 20,1 1999 16,6 37,7 17,3 20,4 45,7 4,9 30,0 10,8 2000 16,7 36,3 16,1 20,2 47 5,1 22,8 19,1

Türkiye ekonomisinin 1980-2000 dönemine ait yurtiçi faktör gelirlerinin tarım ve tarım dışı kesimlere göre incelendiğinde, 1980 yılında tarım kesiminin yurtiçi faktör gelirleri içindeki payı %27,5 iken, 2000 yılında % 16,7’ ye gerilemiştir. Tarım dışı kesimin yurtiçi faktör gelirleri içindeki payı ise 1980 yılından 2000 yılına kadar tarım kesiminin düşüşü nedeniyle giderek artış göstermiştir.

Tarım dışı gelirler kapsamında bulunan maaş ve ücretler ile maaş ve ücret dışı gelirlerin toplam faktör gelirleri içindeki payı incelendiğinde, 1980’den 1986’ya kadar ücret gelirlerinin payının düştüğü 1987 yılından itibaren ise yükselme trendine girdiği görülmektedir. Dış finansal liberalizasyonun başladığı 1989 yılında %24,1 olan bu oran bu yılda sonra yükselişe geçmiştir. 1993 yılında faktör gelirlerinden %33,2 pay alan ücretler, krizin yaşandığı 1994 yılında %27,5’ a düşmüştür. Birkaç yıl devam eden düşüşten sonra 1999 yılında ücret gelirlerinin toplam faktör gelirleri içindeki payında büyük bir yükselme olmuş ve % 37,7 pay almıştır. Sermaye gelirleri kapsamında bulunan ücret dışı gelirlerden faiz, kira ve kârda bu durumun tersi bir gelişim söz konusudur.

Şekil 11: 1980-2000 Döneminde Tarım, Maaş ve Ücret ile Maaş ve Ücret Dışı Gelirlerin Seyri

1 10 100 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 Yıllar G el ir T ür ü Tarım Maaş ve Ücretler Maaş ve Ücret Dışı Gelirler

Kaynak: Adil Temel, Ayşegül Şimşek, Milli Gelirin Fonksiyonel Dağılımı, DPT,

Yayınlanmamış Çalışma, Ankara, 2001, s:174’de yer alan verilerden yararlanılarak oluşturulmuştur.

Tarım dışı gelirlerin toplam faktör gelirleri içindeki payı incelendiğinde, 1980- 2000 döneminde faiz gelirlerinin çok büyük bir artış gösterdiği görülmektedir. İç finansal liberalizasyonun başlangıcı olan 1980 yılında % 1,4 pay alan faiz gelirlerinin 1981 yılındaki payı %5,1’e yükselmiştir. 1980-1984 yılları arasında faiz gelirleri

istikrarlı bir artış göstermiş ve 1984 yılında %11,4 olarak gerçekleşmiştir. 1985 ve 1986 yıllarında azaldıktan sonra 1987 ve 1988 yıllarında tekrar artışa geçerek %10,1 ve %15,1 oranında pay almıştır. 1988-1993 döneminde genellikle azalış olduktan sonra 1993 yılında %11,3 iken, krizin yaşandığı 1994 yılında büyük bir sıçrayışla %17’ ye yükselmiştir. Bu yıldan sonra sürekli artış gösteren faiz gelirleri 1999 yılında zirveye ulaşarak %30 pay almıştır.

Kira gelirlerinin yurtiçi faktör gelirleri içerisinde aldığı pay incelendiğinde ise faiz gelirlerinin aksi yönde hareket ettiği görülmektedir. 1980 yılında % 9 pay alan kira gelirlerinin payı 1981-1983 döneminde çok fazla değişiklik göstermemiş ve yaklaşık %8 değerini almıştır. 1983 yılından 1990 yılına kadar düşüş yönünde hareket ettikten sonra 1991 ve 1992 yıllarında sabit kalarak %3,8 değerini almıştır. Bu yıldan 1998 yılına kadar tekrar azalış gösteren kira gelirleri 1999 yılında % 4,9 olarak az da olsa yükselmiş ve 2000 yılında ise % 5,1 değerini almıştır.

Şekil 12: 1980-2000 Döneminde Kira, Faiz ve Kar Gelirlerinin Seyri 0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 Yıllar Kira Geliri Faiz Geliri Kar

Şekil 13: Yıllar İtibariyle Kamu ve Özel Sektörün Maaş ve Ücretler İçindeki Payı(%) 0 5 10 15 20 25 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 Yıllar M aa ş v e Ü cr et le r T o p la m ı Kamu Sektörü Özel Sektör

Kaynak: Adil Temel, Ayşegül Şimşek, Milli Gelirin Fonksiyonel Dağılımı, DPT,

Yayınlanmamış Çalışma, Ankara, 2001, s:174’de yer alan verilerden yararlanılarak oluşturulmuştur.

Kâr gelirlerinin yurtiçi faktör gelirleri içindeki payı ise, 1980 yılında %36,9 iken 1989 yılında %43,4 olmuş ve istikrarsız bir artış eğilimi göstermiştir. 1989 yılından sonra gözlenen düşüş eğilimi 1993 ve 1994 yıllarında yükselme eğiliminin ardından devam etmiş ve 1999 yılında 1980-2000 döneminin en düşük değeri olan %10,8’ e gerilemiştir.

Genel olarak Türkiye ekonomisinde 1980-2000 döneminde yurtiçi faktör gelirleri içinde yer alan tarım kesiminin payında düşüş, faiz gelirlerinin payında aşırı yükseliş gerçekleşmiştir. Maaş ve ücret gelirlerinde ise 1980-1988 dönemindeki düşüşün ardından 1989-1993 döneminde düzelme gözlenmiş, 1994 krizinin ardından 1997 yılı

dışında tekrar yükselme trendine geçmiştir. 1999 yılında maaş ve ücret gelirlerinin yurtiçi faktör gelirlerinden aldığı pay %37,7; 2000 yılında ise %36,3 olarak yükseliş devam etmiştir.

Kâr gelirlerinin yurtiçi faktör gelirleri içindeki payı ise 1980-1989 döneminde ücret gelirlerinin tersi yönde hareket ederek artış göstermiş, 1994 ve 1995 yıllarındaki artış dışında 1989-1999 döneminde düşerek 1999 yılında %10,8 olarak gerçekleşmiştir. 2000 yılında kâr gelirlerinin payı %19,1 seviyesinde kalmıştır. 1994 krizinin ardından kâr gelirlerinin seyri faiz gelirlerinin seyrinin tersi yönde olmuştur. Yani ücret gelirlerinin yüksek paya sahip olmasının yanında faiz gelirlerinin payının düşmesi, kâr gelirlerinin yurtiçi faktör gelirleri içindeki payını artırmıştır. Bu durum da kâr ve faiz gelirleri arasındaki zıt yönlü ilişkiyi göstermektedir.

Aynı şekilde aşağıdaki tabloda da dış finansal liberalizasyonun başlangıcı olan 1989 yılından 2004 yılına kadar olan süreçte gelirin, ücret, faiz, kira ve kâr biçiminde dağılımı gösterilmektedir.

Tablo 13: Gelir Yöntemiyle GSYİH

Kaynak: DPT, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler 1950-2005. Çevrimiçi Adres: http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/gosterge/tr/1950-04/esg.htm (12.01.2006)

*: İşletme Artığı, kira, faiz ve kâr gelirlerinin toplamından oluşur. **: Üretim yöntemiyle GSYİH.

1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 İşgücü Ödemeleri 24,0 27,2 31,9 31,7 30,9 25,5 22,2 23,9 25,8 25,5 30,7 29,2 28,3 26,3 26,1 26,3 Kamu 11,7 14,0 17,0 17,5 17,2 14,3 12,2 12,8 13,9 13,7 16,4 14,9 15,0 14,0 13,9 13,3 Özel 12,3 13,3 14,9 14,2 13,7 11,2 10,0 11,1 11,9 11,8 14,3 14,3 13,3 12,3 12,2 13,0 Sabit Sermaye Tüketimi 6,5 5,9 6,2 6,1 5,7 7,0 6,5 6,3 6,1 6,3 6,9 6,6 8,3 8,6 7,6 7,0 Üretim ve İthalat Vergileri (Net) 7,6 8,6 8,9 8,6 9,3 8,4 9,7 10,0 11,1 10,5 11,0 13,5 14,0 15,1 16,3 16,9 Üretim ve İthalat vergileri 8,7 9,7 10,5 10,8 11,2 10,8 10,9 11,6 12,4 12,2 13,1 14,8 15,3 15,6 16,5 17,1 —Sübvansiyonlar 1,0 1,1 1,6 2,2 1,9 2,4 1,2 1,6 1,3 1,7 2,1 1,3 1,3 0,4 0,3 0,2 İşletme Artığı* 61,8 58,3 53,1 53,6 54,1 59,1 61,6 59,8 57,1 57,7 51,4 50,8 49,4 50,0 50,0 49,8 Tarım 14,2 14,7 12,4 11,7 12,4 13,4 12,1 13,6 12,1 14,3 11,8 11,5 9,4 9,3 9,5 9,1 Diğer 47,6 43,6 40,7 41,9 41,8 45,7 49,5 46,2 44,9 43,4 39,6 39,3 40,0 40,7 40,5 40,7 GSYİH** 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0

Bu tabloda yer alan veriler incelendiğinde de maaş ve ücret ödemeleri ile işletme artığının kapsamında yer alan kira, faiz ve kâr gelirleri arasında ters yönlü ilişkinin olduğu görülebilir. İşgücünün payı 1990-1993 döneminde artmış, sermayenin payı ise 1989 ve 1995 yıllarında %60’ın üzerine çıkmıştır. 1989 sonrası dönemde işgücünün payı olan ücret ve maaş ödemelerinin toplam gelir içindeki artışı kamu işgücü ödemelerindeki artıştan kaynaklanmaktadır296.

DİE’nin gelir yöntemiyle GSMH hesaplamasına göre işgücü ile kar, faiz ve rantın toplamı olan işletme artığı arasında paylaşılan gelir, 2000 yılından krizin yaşandığı 2001 yılına kadar değişim göstermiştir. Bu paylaşım özel sektör çalışanları ile tarım kesimi aleyhine dağılmış, azalan gelirden tarım dışı sermayedarlar ve kamu kesimi işçileri daha fazla pay almıştır297.

Türkiye ekonomisinin finansal liberalizasyon süreciyle rantçı bir karakter kazandığı görülmektedir. Bu durum gelir-kazanç dengesinin para ve sermaye sahibi sınıflar lehine değişmesine sebep olmuştur. Liberalizasyon sürecinde ücret gelirlerindeki artış, daha çok 1989 yılından itibaren maaş ve ücretlere yapılan yüksek oranlı artışlardan kaynaklanmaktadır. Ancak Türkiye ekonomisinde fonksiyonel gelir dağılımı, 1994 kriziyle birlikte giderek bozulma seyrine girmiştir.1994 krizi sonrasında ekonomide istikrarı sağlamak amacıyla çıkarılan Hazine Bonoları, faize dayalı rant ekonomisinin yükselmesine neden olmuştur. Bu durum 2001 krizine kadar artarak devam etmiş, 2001 ekonomik kriziyle birlikte en üst seviyeye ulaşmıştır298.

Tablo 14’ te Türkiye’de yapılan gelir dağılımı araştırmalarında elde edilen sonuçlara göre gelirin faktörlere göre dağılımı yer almaktadır. Aşağıdaki tabloda da görülebileceği gibi 1994 yılından son anketin yapıldığı 2004 yılına kadar geçen sürede maaş ve ücretler ile tarım gelirleri aleyhine bir gelişim söz konusudur. 1994 yılındaki araştırma sonuçlarına göre tarım gelirlerinin toplam gelirden aldığı pay %16,7 iken 2002 yılında %13,2’ye; 2003 yılında %9,8’e 2004 yılında ise %9,4’e gerilemiştir. Liberalizasyon sürecinde izlenen kalkınma politikalarına rağmen emek geliri elde edenlerin refah düzeylerinde bir değişim olmadığı sonucuna ulaşılabilir.

296 Kepenek ve Yentürk, a.g.e., s:465.

297 Mustafa Sönmez, İşte Eseriniz! 100 Göstergede Kurtuluştan Çöküşe Türkiye Ekonomisi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s:177.

Tablo 14: Gelirin Faktörlere Göre Dağılımı (%)

Kaynak: DİE, Hanehalkı Gelir ve Tüketim Anketleri

Çevrimiçi Adres: http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=297 (20.04.2006)

Maaş, ücret ve yevmiye gelirlerinin toplam gelirden aldıkları paya bakıldığında 1994 yılında % 28,3 olan bu oran 2002 yılında %38,7’ye; 2003 yılında %41,8’e yükselmiştir. 2004 yılı gelir dağılımı araştırmasında ise küçük bir düşüşle %41,2’ye gerilemiştir. Müteşebbis gelirlerinin toplam gelir içindeki payında ise genel olarak bir düşüş eğilimi söz konusudur. 1994, 2002, 2003 ve 2004 yıllarındaki oranlar sırasıyla %42,4; %34,5; %32 ve %31,8 olarak gerçekleşmiştir.

Şekil 14: Gelirin Faktörlere Göre Dağılımı (%)

0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 1994 2002 2003 2004 Maaş, Ücret ve Yevmiye Geliri Müteşebbis Geliri Mülk Geliri Transfer Geliri

Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=297 adresinde yer alan veriler kullanılarak oluşturulmuştur.

Gelir Türleri 1994 2002 2003 2004

Maaş, Ücret ve Yevmiye Geliri 28,3 38,7 41,8 41,2 Müteşebbis Geliri 42,4 34,5 32 31,8 Tarım 16,7 13,2 9,8 9,4 İmalat 4,4 3,3 4 4,0 İnşaat 1,7 1,3 1,3 1,2 Ticaret 14,4 9,8 10,5 10,2 Hizmet 5,2 6,9 6,4 7,0 Mülk Geliri 19,3 9,3 6,2 4,8 Gayrimenkul 11,6 4,1 3,6 2,6 Menkul Kıymet 7,7 5,2 2,6 2,2 Transfer Geliri 10 17,5 20 21,2 TOPLAM 100 100 100 100

Sonuç olarak, iç finansal liberalizasyonun başlangıcı olan 1980 yılından 2004 yılına kadarki süreçte gelir dağılımı fonksiyonel açıdan önemli ölçüde bozulmuştur. Yüksek gelir gruplarına yüksek oranlı reel faizler aktararak diğer taraftan da ücretleri baskı altına alarak emeğin milli gelirden almış olduğu pay düşürülmüştür. Bu süreçte yatırım ve istihdam yetersizlikle birlikte reel sektöre teşvik, istisna ve muafiyet biçiminde aktarılan rantlar fonksiyonel gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olmuştur. Özellikle 1994 yılında yaşanan ekonomik krizden sonra özellikle üst gelir gruplarının elde ettiği faiz gelirlerinde meydana gelen yoğunlaşma gelir dağılımındaki eşitsizliği ciddi boyutlara taşımıştır299.

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Türkiye ekonomisinde, 1980’li yılların başında önce mal ve hizmet ticaretinin serbestleştirilmesiyle ulusal piyasalar dış piyasalara açılmış, daha sonra faiz oranları üzerindeki kamu denetimi kaldırılarak iç finansal liberalizasyon tamamlanmıştır. Bu şekilde başlayan liberalizasyon hareketlerini, 1989 yılında yürürlüğe konan 32 sayılı karar ile dış finansal liberalizasyon izlemiştir. Dış finansal liberalizasyonla birlikte serbestleştirilen sermaye hareketleri, Türkiye ve dünya ekonomisinin bütünleşmesi önündeki tüm engelleri kaldırmıştır.

Türkiye ekonomisinde 1980 sonrasında uygulamaya konan finansal liberalizasyon politikaları yapısal değişimleri de beraberinde getirmiştir. Bu yapısal değişimlere, reel faizlerin pozitif düzeye çıkması, yurtiçi özel sektör tasarruflarındaki artış ve dış finansal liberalizasyonla birlikte ülkeye giren yabancı sermayenin finansal fon hacmini genişletmesi örnek olarak verilebilir. Finansal liberalizasyon sonrası artan finansal fon hacminin yatırımları da artıracağı şeklindeki beklenti, artan tasarrufların kredi kanalıyla yatırımları finanse etmemesi ve daha çok kamu açıklarının kapanması amacıyla kullanılması sonucu Türkiye ekonomisi örneğinde gerçekleşememiştir. Kısaca finansal liberalizasyon sonrası artan finansal fonlar sıralanan bu nedenlerle yatırımlar üzerinde çok fazla pozitif katkı yaratamamıştır.

Ülkelerin finansal liberalizasyon sonucu birbirlerine daha bağımlı hale gelmeleri yeni ekonomik sorunların ortaya çıkmasına ve piyasada kırılganlıkların artmasına neden olmuştur. Ülkelerin refahlarını artırmak amacıyla uygulamaya koydukları bu politikalar, arzu edilen sonuçları vermemiş tam tersine ülke ekonomilerine istikrarsızlık getirmiştir. Ülkelerin, liberalizasyondan istenen sonuçlara ulaşamamasının en önemli nedeni bu politikaların zamansız ve kontrolsüz bir biçimde uygulanmasıdır. Kısaca, ülkede daha yüksek büyüme oranı ve daha adil gelir dağılımı için kullanılan liberalizasyon politikaları gelir dağılımını daha da bozmuş, adaletsiz bir yapı oluşmasına neden olmuştur. Fonksiyonel gelir dağılımında görülebileceği gibi sabit ve dar gelirli kesimin daha da fakirleşmesi ve bu kesimin gelir pastasından aldığı payın daha da küçülmesi ve faiz kazancı sağlayan kesimin payının artması şeklinde sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Liberalleşme sonrası daha da hız kazanan sermaye hareketlerinin büyük bir kısmı spekülatif kazancın daha yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelere yönelmiştir. Ülkeye

giren sıcak paranın olumsuz bir sinyal aldığı anda ülkeyi terk etmesi, ekonomilerde yaşanan yapısal sorunlarla birlikte ekonomik krizin başlamasına sebep olabilmektedir. Yani spekülatif kazanç sağlayan sermaye, ardında kriz bırakarak girdiği finansal piyasalardan ayrılmaktadırlar.

Finansal serbestleşme politikalarının öngördüğü serbest faiz uygulaması ve yeni finansal piyasalara giriş çıkışların serbest olması Türkiye ekonomisi örneğinde finansal liberalleşme kuramının öngördüğü şekilde yurtiçi tasarrufları artırıcı şekilde etki yaratmamıştır.

Finansal liberalizasyonun beklenen etkilerinden biri olan tasarruf artışı ve tasarrufların verimli yatırımlara kanalize edilmesi de Türkiye ekonomisi örneğinde tam anlamıyla gerçekleşememiştir. Ayrıca iç borçlanma senetlerinin yarattığı faiz arbitrajı, Türkiye ekonomisini spekülatif gelir sağlanan bir ülke konumuna getirmiştir. Yani Türkiye ekonomisini temel alan ampirik çalışmalar, serbest bırakılan faiz oranlarının ve sermaye hareketlerinin yurtiçi tasarrufları artırıcı etkide bulunmadığı sonucunu ortaya koymuştur.

McKinnon ve Shaw tarafından öne sürülen reel faiz oranlarının yatırımları artıracağı hipotezi de Türkiye ekonomisinde doğrulanamamıştır. 1990’lı yıllarda artış eğilimine giren yatırımlar 1998 yılından itibaren yaşanan küresel krizler ve bu krizin etkilerini azaltmak amacıyla uygulamaya konan istikrar politikaları nedeniyle oluşan iç talepteki daralmayla birlikte yok olmuştur.

Türkiye ekonomine ait veriler incelendiğinde McKinnon ve Shaw’ın öne sürdüğü gibi finansal liberalizasyon ve finansal derinliğin tasarrufları ve yatırımları artıracağı yönündeki beklentilerin doğrulanmadığı görülmektedir. Finansal liberalizasyon sürecinde 1990’lı yıllar boyunca finansal piyasalarda tasarruf artışıyla beraber finansal derinleşme sağlanmış olmasına rağmen toplanan tasarruflar kredi hacminin genişlemesine yol açmamış ve verimli alanlarda kullanılabilecek bu kaynaklar spekülatif alanlarda kullanılmıştır.

Ayrıca finansal liberalizasyon ile uluslararası sermaye hareketlerinden beklenen yararlar da sağlanabilmiş değildir. 1980 sonrası sermaye oluşumunun dışa açılma programıyla birlikte yeniden belirlenmesi ve finansal sistemin serbestleştirilmesi

ekonomide yeni rantların oluşumuna yol açmıştır. Ekonominin dışa açılmasıyla ve dış finansal liberalizasyon ile birlikte, ülkeye giriş yapan sermaye, kaynak olarak üretimde kullanılamamış, finansal piyasalarda rant amacıyla kullanılmıştır.

Ayrıca yüksek reel faizler ve düşük döviz kuru nedeniyle ülkemize giren yabancı sermayenin tasarruf açığının kapatılmasında kullanılması ve büyüme oranları üzerinde yapay bir şişkinlik yapması, reel sektör ve ödemeler dengesini olumsuz olarak etkileyerek gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olmuştur.

1990’lı yıllar boyunca yüksek faiz ve düşük ücret politikasının finansal kriz yaratmadan uygulamayı sağlayan düşük ücret politikası, artan vergi yükü ve kamu harcamaların azaltılması sonucu zaten gelir kaybına uğramış olan toplumun daha da fakirleşmesine neden olmuştur300.

Ülke ekonomimiz, sahip olduğu yapısal sorunların yanında 1980’li yılların sonunda başlatılan finansal sermaye hareketleriyle birlikte dış dünyanın da etkisine açık hale gelmiştir. Türkiye ekonomisinde yaşanan bu sorunları ortadan kaldırmak amacıyla uygulamaya konulan politikalar da beklenen sonuçları vermemiş, bu politikalar nedeniyle gelir dağılımı önemli ölçüde bozulmuştur.

Özellikle erken ve gerekli düzenlemeler tamamlanmadan girişilen liberalizasyon hareketleri sonucu ülkemizde pek çok ekonomik kriz yaşanmıştır. Yaşanan bu krizler hem diğer ülkeler hem de toplumun farklı kesimleri arasındaki gelir ve refah düzeyleri farkını oldukça belirgin hale getirmiştir. Ülkemizde özellikle tarım kesiminde istihdam edilen kesimin yüksek bir orana sahip olması gelir dağılımında adaletsizliğin önemli nedenlerinden biridir. Çünkü tarım kesiminin katma değeri düşük olması ve tarım ürünleri fiyatlarının giderek düşmesi bu kesimin milli gelirden aldığı payı düşürmektedir. Aynı sorun ücretli kesim için de söz konusudur. Ücretli kesimin toplam istihdam içinde payının düşük olması da gelir dağılımındaki adaletsizliği göstermektedir. Liberalizasyon sürecinde özellikle sabit ve dar gelirli kesim aleyhine bir gelir dağılımı söz konusu olmuştur.

Gelir dağılımı türlerinin kendi aralarındaki ilişkiye göre; fonksiyonel gelir dağılımı emek aleyhine değiştiğinde, sektörel gelir dağılımı tarım aleyhine, kişisel gelir

dağılımı ise alt gelir grupları aleyhine değişecektir. Bu nedenle gelir dağılımını daha adaletli yapmak amacıyla uygulanacak olan politikalarda bu ilişkiye büyük önem verilmesi gerekmektedir.

Türkiye’de liberalizasyon sürecinde yapılan 1994, 2002, 2003 ve 2004 Gelir Dağılımı Araştırma sonuçlarından ülke ekonomimizdeki durum açıkça görülebilmektedir. Kişisel gelir dağılımı incelendiğinde, gelirden en az pay alan kesimin payının giderek azaldığı, en fazla pay alan kesimin ise payının arttığı görülmektedir. Bu durum fonksiyonel gelir dağılımı da etkilemekte ve tarım ve ücret geliri elde eden kesimin oranı giderek düşmektedir.

Yüksek gelir düzeyine sahip grupların yüksek reel faizler dolayısıyla milli gelirden büyük bir paya sahip olması ve ücret geliri elde eden kesimin milli gelirden aldığı payın giderek düşmesi fonksiyonel gelir dağılımında bozulmanın bir göstergesidir. Yani reel üretimde bulunmadan faiz ve kâr elde eden ve büyük bir orana sahip olan rantçı kesim, ücret geliri elde eden emek sahibinin milli gelirden alacağı paya mani olmaktadır.

Bu nedenle gelir dağılımındaki adaletsizliği azaltmak amacıyla tarımda istihdam edilen kesimin diğer sektörlere aktarılması, ücretli kesimin gelirden aldığı payın artırılması ve toplumun kesimleri arasındaki gelir uçurumunun yok edilmesi veya en aza indirgenmesi amacıyla politikalar uygulanması gelir dağılımını düzeltici etkiler yaratabilecektir.

Sonuç olarak, zamansız, gerekli altyapı ve yasal düzenlemeler tamamlanmadan girişilen liberalizasyon süreci, gelir dağılımında olumsuz sonuçlar yaratmıştır. Özellikle dış finansal liberalizasyon sonrası sermaye hareketlerine açık hale gelen Türkiye ekonomisi, dış şokların ve küresel krizlerin etkisi altındadır. Kısaca Türkiye ekonomisi, liberalizasyondan beklenen refah etkisini elde edememiş, tam tersine özellikle 1990’lı yıllardan sonra daha sık yaşanan krizler nedeniyle gelir dağılımını da içinde sayabileceğimiz önemli ekonomik göstergelerde büyük sorunlarla karşı karşıya kalmıştır301.

KAYNAKÇA

Kitaplar

AKTAN Coşkun Can, Türkiye’de Gelir Dağılımında Adaletsizlik Sorunu, Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara Hak-İş Federasyonu Yayını, 2002.

AKDİŞ Muhammet, Global Finansal Sistem, Finansal Krizler ve Türkiye, Beta Yayınları, 1.Baskı, Haziran, 2000.

ALP Ali, Uluslararası Mali Piyasalardaki Gelişmeler ve Türkiye, İMKB Yayınları, Ankara, 2002.

ARAS Osman Nuri, Para Talebi, Para İkamesi ve Finansal Gelişme, Kafkas Üniversitesi Yayınları No:2000/01, Bakü, 2000.

ASLAN Nurdan, Uluslararası Özel Sermaye Akımları, Portföy Yatırımları ve Sıcak Para Hareketleri, Türkmen Kitabevi, 2. Baskı, İstanbul, 1997.

DEMİR Gülten, Asya Krizi ve IMF, Der Yayınevi, 1999. DEMİRCİ Rasih, Ekonominin Temelleri, Ankara 1996.

DİNLER Zeynel, İktisada Giriş, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa, 1998. _____________, Bölgesel İktisat, Ezgi Kitabevi, 6. Basım, Bursa, 2001.

DOĞAN Alptekin, Gelir Dağılımının İyileştirilmesi ve Toplumun Çağdaş Standardının Yükseltilmesi ve Gelir ve Refah Politikalarının Rasyonel Yapıda Yönlendirilmesi, DPT, Ankara, 1988.

DPT, Gelir Dağılımının İyileştirilmesi ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 2001.

DPT, Gelir Dağılımı ve Politika, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 1994.

HANSON James A. vd., Globalization and National Financial Systems, World Bank Publications, 2003.

KARAKAYALI Hüseyin, Makro Ekonomi, Emek Matbaası, Manisa,2002.

____________________, Türkiye Ekonomisinin Yapısal Değişimi, Güleç

Matbaacılık, 2.Baskı, İzmir, 2003.

KARLUK S. Rıdvan, Türkiye Ekonomisi Tarihsel Gelişim, Yapısal ve Toplumsal Değişim, Beta Yayınları, İstanbul, 1999.

KAZGAN Gülten, Tanzimat’tan 21.Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2.Basım, 2004.

KEPENEK Yakup, Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, 9.Basım, 1997.

McKINNON Ronald I., Money and Capital in Economic Development, Washington D.C., The Brooking Instıtution,1973.

MISHKIN Frederick S., The Economics of Money, Banking, and Financial Markets, Newyork, 1997.

ÖNDER İzzettin vd., Türkiye’de Kamu Maliyesi, Finansal Yapı ve Politikalar, Türkiye Araştırmaları 2, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1993.

ÖZBİLEN Şevki, Maliye Politikası, Ezgi Kitabevi, Bursa, 1998.

ÖZER Mustafa, Finansal Krizler, Piyasa Başarısızlıkları ve Finansal İstikrarı Sağlamaya Yönelik Politikalar, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 1999.

PARASIZ İlker, Türkiye Ekonomisi 1923’ten Günümüze İktisat ve İstikrar Politikaları, Ezgi Kitabevi Yayınları, 1. Baskı, Ekim, 1998.

RODRIK Dani, Küreselleşme Sınırı Aştı Mı?, Çev: İzzet Akyol, Fatma Ünsal, Kızılelma Yayınları, İstanbul, 1997.

SEYİDOĞLU Halil, Uluslararası İktisat, Teori, Politika ve Uygulama,

Benzer Belgeler