• Sonuç bulunamadı

Filoya karşı ilk eylemlerden biri 1967 yılında, filo komutanın Taksim’deki anıta bıraktığı çelengin yakılması ile

başlamış, yürüyüşe geçen gençlerin ABD bayrağını indirmeye yönelmesi ile devam etmiştir. Filonun İstanbul’a asker çıkaracağını öğrenen gençlik oturma eylemlerine başlar ve şehre ABD askerlerini sokmaz. Öyle ki filo komutanı planı dahilinde bulunan gezilere, karaya inemediği için gemiden kalkan helikopter ile gidebilmiştir. Sonuç olarak eylemler meyvesini vermiş, 6. Filo Türkiye’yi terk etmiştir.

1968 yılında ise 6. Filonun tekrar İstanbul’a gelmesi, sadece gençliğin değil, tüm halkın protestosuna maruz kalmıştır.

Ancak aylar öncesinde yaşadıklarını bir daha yaşamak istemeyen Amerikalılar hükümeti uyarmış(!) olacak ki, protestolar henüz başlamadan çok sert önlemler ile baltalanmaya çalışılmıştır.

Gençlik, asker ve polis ile susturulmaya başlatılmıştır.

En trajedik olay ise İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci

Yurdu’nda yaşanmıştır. Yurdu basan polis, 6. Filoyu istemiyoruz diye haykıran gençlere müdahale etmiş, çıkan olaylarda Vedat Demircioğlu pencereden aşağı atılarak katledilmiştir.

Bunun üzerine olaylar daha da alevlenir. Ankaralı gençler, Amerikan Haber Alma Merkezi’ne, Pan Amerikan Havayolları’na, Amerikan Kültür Merkezi’ne ve sadece Amerikalılara kendi ürünlerini gümrüksüz getirip satan Tuslog binalarına saldırırlar. Öte yandan Trabzon’daki gençler de Amerikan radar üssüne hücum ederler. 6. Filonun İzmir Limanı’na girmesi üzerine, İzmirli yurtsever gençler de sokaklara dökülürler.

Artık ok yaydan çıkmış, ABD askerleri görüldükleri her yerde saldırıya uğramakta ve denize dökülmektedir. Bu öyle bir uyanış, öyle bir direniştir ki, İstanbul, İzmir gibi illerde bulunan genelevleri ziyaret(!) etmeye gelen ABD askerleri, genelev kadınlarının saldırısına uğramışlardır. Gençler bu durumu iyi kullanmış, ABD askerlerinin sadece cinsel istekleri için karaya ayak bastıklarını halka anlatmış, halkta büyük nefret uyandırmıştır.

Filo eylemlerinden bir başkası ise gençlerin, 16 Şubat 6.

1969’da, 6. Filo’yu protesto etmek için Beyazıt’ta on b i n l e r c e k i ş i l i k “ E m p e r y a l i z m e v e S ö m ü r ü y e Karşı İşçi Yürüyüşü” düzenlemesidir. Camilerde toplanan gericiler, bu mitinge saldırıp iki kişiyi öldürdükleri için, “Kanlı Pazar” denilen bu eylemin bütün yurtta gericiliğe karşı kamuoyu oluşumunda büyük bir etkisi olmuştur.

Bu olayda Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan adlı biri mühendis, diğeri öğrenci olan iki genç bıçaklanarak öldürülmüştür. Yaklaşık yüz kişi de yaralanmıştır. Ertesi gün Günaydın gazetesinde Ali Turgut Aytaç’ın bıçaklandığı anın fotoğrafı yayınlandı; o sırada yanında duran polisin hiçbir müdahalede bulunmadığı görülüyordu.

Bu noktada gözden kaçmasını istemediğim iki ayrıntıya dikkat

çekmek isterim. Kanlı Pazar’dan çok kısa bir süre önce Mehmet Şevki Eygi imzalı şöyle bir yazı yayınlanmıştı:

“Büyük fırtına patlamak üzeredir, Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekûn savaş kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Müslüman kardeşim, sen bu savaşta bitaraf(tarafsız) kalamazsın. Ben namazımı kılar, tespihimi çekerim. Etliye, sütlüye karışmam deyip de kendine zulüm edenlerden olma, gözünü aç, bak! Onlarda taş, sopa, demir, Molotof kokteyli mi var? Biz de aynı silahları kullanmaktan aciz değiliz(!) Cihat eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canını verirse şehitlik şerefini kazanır.”

Komünizmle Mücadele Dernekleri Genel Başkanı İlhan D a r a n d e l i o ğ l u i s e , M i l l i T ü r k T a l e b e B i r l i ğ i ’ n i n Cağaloğlu’ndaki merkezinde şöyle bir konuşma yapar:

“Pazar günü komünistler miting yapacak, biz bu mitingde savaşacağız. Silahı olan silahıyla, olmayan baltasıyla gelsin.”

Gençlik açısından dönemin büyük ilgi çeken ve ses getiren bir başka aktivitesi ise sokak tiyatroları idi. Gençler, sanatı en büyük eleştiri ve örgütlenme aracı olarak görüp, bu şekilde h a l k a d a h a i y i b i r b i ç i m d e a n l a t m a k i s t e d i k l e r i n i sunuyorlardı. Bu etkinliklere ‘Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’

diyorlardı. Eylül 1968’de başlayan bu uygulama öylesine etkili olmuştur ki, 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasına kadar, sokaklarda, miting alanları ya da grevlerde yaklaşık 360 değişik oyun oynanmıştır.

Bu oyunlardan örnek verecek olursak, belki de en çok ses getirenlerinden biri “Köprü” oyunu idi. 1968 yılında bir grup genç üniversiteli, İstanbul Boğazı’na yapılacak olan Boğaz Köprüsü projesine karşı çıkarak, Hakkâri’de, Zap Irmağı üzerine “Devrimci Gençlik Köprüsü” adı altında bir asma köprü kurulması için kampanya başlatırlar. Gençler Zap’a, iktidar Boğaz’a köprüleri oturtur. Oyun, Zap köprüsüne dairdir. Ancak

yıllar sonra, 1999’da ne hikmetse gençlerin yaptığı köprü kimliği belirsiz kişilerce havaya uçurulur![14]

Sonra tekrar işgal mevsimi başlar. 1969’da İÜ rektörlük binası işgali, AÜ Siyasal Fakültesi işgali, ODTÜ işgali ve en ünlü işgallerden biri olan İÜ Hukuk Fakültesi işgali baş gösterir.

Kısa bir zaman sonra gençlik bir şehit daha verir toprağa. Bu kez ODTÜ’lü Taylan Özgür, Beyazıt’ta bir polis tarafından vurularak öldürülür.

Tüm bu olup bitenler sırasında Türkiye, birçok ABD’li diplomat ve yöneticilerin sıkça ziyaret ettikleri uğrak bir yer olmuştu. Ancak bunlardan birinin yeri diğerlerinden farklı i d i . A B D ’ n i n V i e t n a m ’ d a v e r d i ğ i s ö m ü r ü s a v a ş ı n ı n aktörlerinden, Robert W. Commer nam-ı değer “Vietnam Kasabı”

Türkiye’ye atanmış ve ODTÜ rektörünü ziyarete gelmişti. Bunu duyan gençler hemen harekete geçti. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Bülteni’nde şu açıklama yapıldı:

“Vietnam halkının Hanço (kasap) dediği casus-elçi Türkiye’ye neden geliyor?”

Protestolara rağmen ODTÜ’ye ayak basan Commer’i gençler rahat bırakmayacaktı. Commer’in Cadillac marka arabası fakülte önünde ters çevrilerek yakıldı. Gençler, Commer’in ayak basması ile karanlığa bürünen okullarını, yine onun arabası ile aydınlatmışlardı adeta…

Dönemin gençlerinin Vietnam gibi üzerinde durduğu bir başka konu ise Filistin sorunu idi. Filistin Kurtuluş Örgütü’nden oldukça etkilenmişlerdir. Örneğin, 1970 Kasım’ında Ürdün Krallığı’nın Filistin’e saldırması gençlerin büyük tepkisine yol açar. Ankara’daki Ürdün elçiliğini basan gençler, elçilik balkonuna Filistin bayrağı asarak, tepkilerini apaçık dile getirirler.

Artık gençlik her yerdedir ve bir hareketi ile yer yerinden oynamakta, binlerce kişiyi sokaklara dökebilmektedir. Eğitim sorununda, ulaşım sorununda, gıda sorununda, iç ve dış

politikada söz sahibi ve yönlendirici olmaktadır…

Süreç saymakla bitmeyen ve her biri ses getiren gençlik eylemleri ile devam etti ve 1971’e dayandı![15]

Benzer Belgeler