• Sonuç bulunamadı

2.6. Seramik Hakkında Genel Bilgi

2.6.5. Seramik Sanatında Kullanılan Motifler

2.6.5.1. Figürlü Motifler

Türk sanatında figürlü motifler genel olarak insan figürü, hayvan figürü ve doğa üstü yaratık figürleri olarak gruplanabilmektedir. Bu grupların içerdiği motiflerdeki detaylar incelendiğinde, sanatçıların yalnızca gözlemci olmadıklarını göstermektedir. Doğayı ve kendi vücudunu inceleyerek etüde dayalı resim anlayışı yerine yorulama, stilize etme ve sembolleştirme anlayışının Türk sanatında daha ağır bastığını görmekteyiz. Türk sanat geleneğinde, modelden bire bir aktarıma dayanan eserler anatomik çalışmalar olarak değerlendirilmiştir ve anatomik çalışmalar sanatçının değil doğa bilimcilerin işi olarak görülmüştür. Türk sanatçısı kaynağı aynen yansıtmaktansa yorumlamayı tercih etmektedir (Mülayim, 1995: 35).

Türk kültürünün yansıması olan bazı sanat eserlerinde bu anlayışın izleri görülmektedir. Sanatçının doğayı olduğu gibi değil yorumlayarak eserlerine yansıtma isteği Türk sanatında bir gelenek haline gelmiştir ve bu düşünce, yorumlayarak stilize etmeye dolayısıyla sembolleştirmeye zemin oluşturmuştur.

Türk sanatında insan figürünün kullanımı Göktürklere kadar uzanmaktadır. Göktürklerden itibaren görülen insan figürlerinde sembolik anlatım ağır basmaktadır. İnsan figürlerinde gerçekçilik değil ideal olduğu düşünülen görüntü yansıtılmıştır. Bunun en etkili örneği, yüzyıllar boyunca insan figürlerinin yüz tipinin Asya insanı özelliklerinde tasvir edilmesidir. Anadolu’da bazı dönemlerde etkili biçimde sürdürülen bu gelenek, özellikle değerli görülen soylu insanların ay yüzlü olarak tanımlanan badem gözlü, küçük ağız ve burunlu olarak tasvir edilmesini sağlamıştır. Farklı figürler, aynı

kişiymiş gibi aynı yüz özelliklerine sahip olarak resmedilmiştir. Bu durum, Türk sanatında fiziksel özelliklerin değil ideal olarak düşünülen anlamsal özelliklerin önem taşıdığını göstermektedir (Demir, 2010: 15).

Türk sanatının köklerinin oluşturulduğu Orta Asya'da tarıma elverişli olmayan toprakların insanları göçebe hayat ve hayvancılığa yönlendirmesi hayvansal figürlerin süslemelerde yaygın olarak kullanımını sağlamıştır. Yaşam tarzı nedeniyle hayvanlara karşı duyulan ihtiyaç ve ilgi hayvansal figürlerin oluşturulmasını etkilemiştir. Hayatın devamının sağlanması için birçok özelliklerinden faydalanılan hayvanlar, ihtiyaç açısından ilgi çekmelerinin yanı sıra sahip oldukları güç ve aralarındaki mücadeleler ile de Türk sanatçısının ilgisini çekmiş ve eserleri için ilham kaynağı olmuşlardır. Türk sanatında hayvansal figürlerin oluşumunda bu düşüncelerin temel oluşturduğu düşünülmektedir.

İnsandaki duygu ve düşünce çeşitliliği ile sanatçının hayal gücü buluştuğunda hem somut hem de soyut, hem gerçek hem de gerçek üstü yeni bir figür tarzı ortaya çıkmış, doğa üstü yaratık figürleri Türk sanatındaki yerini almıştır. Doğa üstü yaratık figürleri, sanatçının ruhsal dünyasında başlamış ve giderek toplumun tüm fertlerinin ortak düşüncesinde yer almıştır (Demir, 2010: 15).

Genel olarak anlamlarını Orta Asya kültüründen ve şaman dini inançlarından alan motifler, Türklerin 9.-yüzyılda İslâm dinini kabul etmeleri ile bir takım değişmelere uğramışlardır. Bu değişmeden en çok figürlü motifler grubu etkilenmiştir. İslâm anlayışının getirdiği yenilikler önce bu motiflerin anlam bakımından değişime uğramasına zamanla da azalarak yok olmasına neden olmuştur.

Türk İslam Dönemi çini ve seramiklerindeki motifler geçiş dönemini yansıtmaktadır. Bu dönem, İslâm düşüncesinin kabul edildiği ancak tam olarak yaygınlaşıp sanat eserlerini etkiler duruma gelmediği bir dönemdir. Çini ve seramiklerdeki figürlerin taşıdıkları anlamlara İslâm anlayışı çerçevesinde bazı değişmelerin yansıtıldığı görülmektedir. Ancak Orta Asya kökenli motiflerin ısrarla sürdürülmesi bu dönemin çeşitli motiflerini daha ilgi çekici kılmaktadır (Demir, 2010: 15).

2.6.5.2. Bitkisel Motifler

Tüm sanat dallarında olduğu gibi süsleme sanatında da doğanın verdiği ilhamın etkisi ve inanç sistemlerinin bu süslemelere yansıması ile bitkisel süslemeler oluşmuştur. Türklerin göçer yaşam sürdükleri dönemlerde, yaşam biçimlerinin doğa ile iç içe oluşu nedeniyle doğaya duyulan ihtiyaç, inanç ve efsaneler yoluyla ağaç ve bitkilere duyulan bağlılık gibi nedenler bitkisel sembollere kaynak olmuştur.

Türk sanatında bitkisel motifler Orta Asya'dan itibaren sıkça kullanılmıştır. Ancak hayvansal ve figürlü motiflerin Selçuklu sanatında daha yoğun olarak kullanıldığı görülmektedir. Figürlü motifler gibi bitkisel motiflere de şaman inanç geleneklerinin yansıtıldığı görülmektedir. İslâm dininin kabulü ile bu motiflerin içeriklerinde bir takım değişmeler olmuştur. Örneğin hayat ağacı motifi, Şaman'ın yer altı ve gökyüzü yolculuklarında merdiven olarak kullanıldığına inanılan bir sembolken, İslâmiyet'ten sonra cennet ağacı olarak tanımlanmış ve bu şekilde süslemelerde kullanılmaya devam edilmiştir. Yeni dinin etkisi ile zamanla azalan figürlü motiflerini yerini bitkisel motifler almıştır (Mülayim, 1995: 110) .

2.6.5.3. Geometrik Motifler

Tarihte görülen ilk sanat eserlerine bakıldığında, geometrik desenler karşımıza çıkmaktadır. Tarih öncesi dönemlerde basit süsleme öğeleri olarak görülen geometrik motifler zamanla gelişen uygarlıklar boyunca sürdürülerek günümüze kadar gelmiştir.

İlk insanlar, doğa ile yakından ilişki kurarak biçim oluşturma işlemini doğadan aldıkları esinle gerçekleştirmişlerdir. Doğadaki en temel biçimler daire, kare ve üçgendir. Geometrik birimler bu üç temel biçimin ekleme ve çıkarma işlemine uğratılmaları ile oluşmuşlardır (Demir, 2010: 16).

Doğadaki biçimler, ilkel dönemlerdeki sanat eserlerine temel geometrik biçimler olarak yansıtılmıştır. Tarih öncesinden itibaren çok çeşitli inanç ve değerlerin basit geometrik biçimler olarak ifade edilmeleri ile geometrik motiflerin oluşturulduğu görülmektedir. Selçuklu sanatında özellikle mimari eserlerde görülen geometri kompozisyonlar hem iç mekan hem de dış mekan süslemelerinde etkili olmuştur. Bu

dönemde karşımıza çıkan geometrik kompozisyonların genellikle yıldızlı örgü sistemleri olduğu görülmektedir. Bu sistemde yan yana ve alt alta gelişlerde sınırın olmaması ve geometrik kuruluşun sonsuza kadar sürdürülebilmesinin İslam inancındaki sonsuzluk felsefesi ile bağdaştırılarak tüm süslemelerde kullanıldığı düşünülmektedir (Demir, 2010: 16).

2.6.6. Seramik Fırınları

İyi çamur açmak, orijinal güzel desenler çizmek, formu ustaca ve zevkli sırlamak, seramik ustası olmak için yeterli değildir. Bir seramik çinin gerçek ustalık derecesini fırınıyla olan ilişkileri belirler. Dünyada seramikçilerin “ ateş ustası” olarak anılmaları bu yüzdendir. Seramikçi daima ateş ustası olmayı amaçlamalı ve fırınıyla bolca araştırma yaparak diğer sanatçılardan farklı yapıtlar üretmek için çalışmalıdır. Bu farklılığın ve yaratıcılığın en belirgin biçimde ortaya konabileceği aşama ise kuşkusuz sırlamadır. Fırının özelliklerini iyi bilen ve bilimsel bir yaklaşım ile aldığı sonuçları ve koşullarını daima not ederek çalışan bir sanatçı, daha önce sözünü ettiğim sürpriz sırların oluşumunu bile çözümleyerek tamamıyla kendine özgü bir üslup ve teknikler geliştirebilir, yapıtlarına imzasını bu özellikleriyle atabilir (Yılmabaşar, 1980: 193).

Seramik fırınları sanatçının yaşam koşullarına ve çalışma tekniğine göre çeşitlilik gösterir. İlk seramikçilerin toprağa kazılan bir çukur içine kuru dallar döşeyip ürünlerini bunların üstüne dizdikten sonra bir tabaka çanak- çömlek kırığı ile örtüp en üste koydukları yakıt maddesini ateşe vermek yoluyla gerçekleştirdikleri pişirme işlemi daha sonra yerini tepe yamaçlarında kazılan çukurlarda ve nihayet tuğlalardan yapılan odun fırınlarında pişirmeye bırakmıştır. O günden bugüne kadarki gelişme de yalnızca fırının biçim ve ısıtma düzeninde gözlenmektedir (Yılmabaşar, 1980: 193).

Eski çömleklerin kullandıkları tür fırınlardan bugün de yararlanılmakla birlikte, yeni teknik olanaklar, yani yakıtlar, yeni malzemeler ve büyük hacimde üretim yapma ihtiyacı, fırınların dizaynında belirgin değişiklikleri kaçınılmaz duruma getirmiştir.

2.6.6.1.Fırın Türleri

Günümüzde kullanılan seramik fırınlarını iki ana grupta ele almak mümkündür.

2.6.6.1.1. Yakıtlı Fırınlar

Kullanılan yakıt ister odun, ister kömür, akaryakıt ya da gaz olsun, fırınların temel yapısı aynıdır. Her tür fırında bir pişirme hücresi, bunun altında ya da yanında bir ateşleme yeri ve dumanın çıkması için bir baca bulunur. Fırının içinde, özellikle sırlanan mamulü alevlerden ve küllerden korumak için ateş kilinden yapılma kasetlerden ya da iç odacıklardan yararlanılır. İç odacıklar özellikle mazot ve benzeri akaryakıtlarla ve gazla çalışan fırınlarda önem taşır, zira bu yakıtların çıkarıldığı kükürtlü duman bazı sırlara zarar verebilmektedir. Yakıtlı fırınlı üstten ve alttan bacalı olarak üretilebilirler. Bacanın konumu, fırın içindeki sıcak hava ve dumanın hareket yönünü de belirler. Bu bakımdan fırınlar planlanırken, baca ve ateşleme bölümlerinin fırının her yanında olmak elverdiğince dengeli sıcaklık elde edilmesini sağlayacak konumlarda yer almasına özen gösterilir (Yılmabaşar, 1980: 194).

Odunla ısınan mamule çok güzelleştirici etkiler yapılabilir. Bunlarda genellikle iç odacıklar bulunmaz. Dolayısıyla potasyum içeren odun külünün sırrın üstüne konması mümkündür ve bu bazen çok güzel sonuçlar verebilir. Avrupa’da bazı seramik sanatçıları stüdyolarında odun fırınlarıyla çalışmakta ısrar etmektedirler.

Kömürlü fırınlar ise daha çok endüstride kullanılırlar, seramikçi stüdyolarında bunlara çok seyrek rastlanır.

Geleneksel Japon seramik tekniği olan ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sanatçılarca da yaygın biçimde kullanılan “Raku” tekniği ve dünyada çeşitli yerlerde kullanılan odun talaşı içinde pişirme yöntemi, burada anlatılanlarda değişik özel fırınlar gerektirmektedir (Yılmabaşar, 1980: 194).

Şekil 13: Yakıtlı Fırın (http://www.fibhaber.com).

2.6.6.1.2. Elektrikli Fırınlar

Elektrikli fırınlar baca deliğine ihtiyaç göstermeleri, kolay çalıştırılmaları ve daha güvenli oluşları dolayısıyla stüdyo seramikçilerince en çok tercih edilen türdür. Elektrikli fırınlar genellikle belirli bir sürenin bitiminde ya da istenilen sıcaklık derecesine ulaşınca devreyi otomatik olarak kesen düzenlerle donatılmıştır. Isıtma nikel- krom alaşımından tellerle sağlanır. Üstten ve yandan doldurulan tipleri vardır (Yılmabaşar, 1980: 194).

Benzer Belgeler