• Sonuç bulunamadı

Fi’l-i Şenî’ ve Haneye Tecavüz

2. LİTERATÜR ÖZETİ

3.1. Fi’l-i Şenî’ ve Haneye Tecavüz

Tecavüz kelimesi “ötesine geçme, sınırı aşma, atlama, saldırma, sataşma, sarkıntılık,

el uzatma, başkasının hakkına dokunma” olarak tanımlanmaktadır.297 Kur’an en önemli toplumsal suç olarak gördüğü zinanın cezasını, ayetlerle açık şekilde belirlemiştir. Zina fiiline kadının zorlanması ise olayı tecavüz boyutuna taşımaktadır. Ebussuud Efendi, bunu “cebr ile

tasarruf eylemek” şeklinde tanımlamıştır.298

Konu ile ilgili kanunnamelere bakıldığında Fatih Kanunnamesi’nde zina yapanlara para cezası uygulanması hükmünün yanında tecavüzle ilgili “zina kasdiyla” ve “kötülükle”

bir kimsenin evine girene, zina ile ilgili hükümler uygulanacağı hükmü dışında doğrudan bir

hüküm bulunmamaktadır.299 I. Selim Kanunnamesi’nin tecavüz suçu ile ilgili olan maddesi ise

şöyledir: “Bir kişi zina kasdıyla bir kişinin evine girse evlü olursa evlü cürmin vire ve eğer

ergen olursa ergen cürmün vire kız oğlan çeken hıyanet ile bir kimsenin evine girenin ve kız ve avret çekmeğe bile varan kimesneye siyaset için zekeri kesile…”300 Bu şekilde bedenî ceza öngörülmüş olsa da sicillerde bu cezanın uygulandığına rastlanmamıştır.301 Zina suçu içinde

görülen tecavüz suçunun ispatında da zina suçundaki şartlar arandığından, uygulamada bu suç hadd cezasından çok tazir ile cezalandırılmıştır.302

İspatlaması en zor suçlardan olan tecavüz suçunda, davalının olayı inkar edip yapmadığına dair yemin etmesi, mağdurun davadan men edilmesi anlamına gelmektedir. Bir kadın, bir erkeğe “benim ırzıma geçti” diye iftira edip ispatlayamazsa erkeğe yemin ettirilip, iftira eden para ya da sopa cezasına çarptırılır.303 Ancak mağdurların çoğu iddialarını

ispatlayamamış olmasına rağmen, iftira davası açılmamış ya da kimseye bu nedenle ceza verilmemiştir.

Cinsel suçlarda dört tanığın olması gerekliliği iftira suçlamasını engellemek içindir. Ancak bu ispatı da bir o kadar zora sokan bir durumdur. Cinsel saldırıya uğrayan kadınlar

297 Ferit Develioğlu, “Tecavüz”, Lügat, https://tr.scribd.com/document/172517067/Ferit-Devellio%C4%9Flu-

Osmanl%C4%B1ca-Turkce-Ansiklopedik-Lugat-pdf, Erişim tarihi: 08/03/2019, s. 1548.

298 Yağcı, “Kadın”, s. 53.

299 Belkıs Konan, “Osmanlı Hukukunda Tecavüz Suçu”, OTAM, C. 29, Sayı 2, 2011, S. 149-172, s. 157-158. 300 Yağcı, “Kadın”, s. 55.

301 Sak, 41 Numaralı, s. 281.

302 Konan, Tecavüz Suçu, s. 152-153.

303 Sevim Can, “Osmanlı Mahkemelerinde Kadın”, Prof. Dr. Yavuz Ercan Armağanı, Turhan Kitabevi, Ankara

tanık olmadıkça, iftira atma cezası alacaklarını biliyor olmalarına rağmen, topluma bu olayı duyurmak için bunu göze almışlardır. İspat olmadığı zamanlarda davalının yemin ederek suçtan aklandığı durumlara sık rastlanmaktadır. Suçlanan kişiler, suç ispatlanmasa bile toplum gözünde töhmet altında kalır ve ileride adı bu türden bir suça karışırsa ceza alması kaçınılmaz olurdu.

Gerçekten de tanık bulunmamasına karşın açılan bu tür dava tutanaklarına bakıldığında, birçok mağdur bulunduğu görülür. Tanıksız davalarda kişilerin yine de mahkemenin yolunu tutması, bu davalardan elleri boş dönmeyeceklerinin ya da ne yaptıklarının bilincinde olduklarını göstermektedir. Ceza almasını sağlayamasalar da suçladıkları kişiyi zan altında bırakmaktadırlar. Aynı zamanda suçlanan kişinin, önceden bilinen, bu tarz davranışları varsa, kadı suçlu olduğuna karar verebilmektedir. Mağduru kanıtı olmadan mahkemeye getiren bir diğer husus ise, hiçbir şey elde edemese bile mahkemeye gelmeyi onurunu korumanın bir yolu şeklinde görmesi olabilir. Mağdur suçsuzluğunu topluma ilan ederek sonradan duyulması muhtemel bu olayı, mahkemeye kendisi getirerek itiraf etme yolunu seçmiş görünmektedir.

Çalıştığımız dönemde mahkemeye yansıyan fi’l-i şenî’ olayı sayısı 24, aynı olayla ilgili birden çok kayıt bulunması dolayısıyla ilgili kayıt sayısı ise 31’dir. 31 kayıtta bizzat mahkemeye gelen kişi sayısı 25’dir. 25 kişiden 4’ü erkek, 21’i kadındır. Bunlar dışında kadınlardan biri kardeşini vekil olarak kullanmış, iki tanesinde ise kadın yerine vekalet olmaksızın kocası davacı olmuş, yine baldızı yerine vekalet olmaksızın olay kendi hanesinde geçtiği için davacı olan bir kişi bulunmaktadır.

24 fi’l-i şenî’ olayında tecavüz ya gerçekleşmiş ya da tecavüz girişimi olmuştur. Bu olaylardan 11 tanesi haneye tecavüz ile birlikte fi’l-i şenî’ davalarıdır. Bu davalarda genel olarak şartlar aynıdır ve gece vakti evde yalnız olan kadınlar hem hırsızlık hem de tecavüz için açık hale gelmektedir. Evde kocası da varken yaşanan haneye ve kadına tecavüz yalnızca bir davada karşımıza çıkmaktadır. Diğer on davada kadınlar yalnızdır. Bu durumda kadınların kendilerini korumak için bağırma yöntemini kullandıkları, beş kayıttan anlaşılmaktadır. Feryad eden kadınların çığlığının duyulmasından endişe eden failler kaçarak uzaklaşmıştır. 10 haneye tecavüz davasından 4 tanesinde tecavüz olayı gerçekleşmiş, 6’sında fail, 1’inde ise mağdur kaçmıştır.

Fi’l-i şenî’ davalarının ispatı zor olduğu için, genelde davalılar ellerinde hiçbir kanıt olmadan mahkemeye gelmişlerdir. Davalılar ise hiçbir şekilde ispatlanamayacak bu suçlardan

kendilerini inkar ve yemin ederek kurtarmışlardır. Bu şekilde ispat edemeyerek davadan men edilen 2’si erkek, 4’ü kadın 6 kişi bulunmaktadır. 1 kişi de ispat edemeyeceği için davadan vazgeçtiğini ifade etmiştir. Bu kişilerin iddialarını ispat edememeleri, dolaylı olarak davalılara iftira attıklarını gösterdiği için kazf suçundan ceza almaları gerekirken böyle bir cezaya rastlanmamıştır. Belki de ispat edemeseler bile mağdur oldukları düşünüldüğü için böyle bir cezaya gerek duyulmamıştır. Örneğin, kendisine gereken süre verildiği halde iddiasını kanıtlayamayan Asiye isimli kadın, davacıların yemin etmesi ile davadan men edilmiştir. Böyle bir durumda Asiye’nin ceza alması gerekirken davalılardan kadına zarar vermeyeceklerine dair kefil istenmesi bu durumu kanıtlamaktadır.304

Tecavüz ya da tecavüz kastı (örneğin eve girme) davalarında mağdurun ve tecavüz isnadında bulunulan kişinin toplumdaki konumu ve ahalinin mağdura bakış açıları birinci derecede rol oynamıştır. Davaların seyrine baktığımızda öncelikle mahkemeye tecavüz isnadı ile gelen kadının veya adamın mahalleliden ya da köy ahalisinden durumunun sorulması genel kuraldır. Kurbanın ve failin toplum nezdindeki yeri mahkemenin tutumunu belirleyen önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.305

Sicillerde karşılaşılan fi’l-i şenî’ davalarında sui/iyi hal soruşturmaları önemli bir noktayı oluşturmaktadır. 24 davadan 8 tanesinde sui hal soruşturması faillerin ceza almalarını sağlamış görünmektedir. Diğer taraftan 2 tane davada kadınların kendileri ile ilgili iyi hal soruşturması talep ederek olaylardan tamamen aklanmak istedikleri anlaşılmaktadır. Bu kadınlardan biri ispat edemediği için men edildiği fi’l-i şenî’ davasından toplum gözünde aklanmaya çalışmış, diğeri ise davalılar ceza aldığı halde kendi ile ilgili hiçbir şüphe kalmaması için soruşturma talep etmiştir.

Fi’l-i Şenî’ davaları kişiye karşı işlenmiş suçlar olsa bile, ailenin ve toplumun onurunu da ilgilendirir. Örnek olarak kocası evde yokken, kadına fi’l-i şenî’ kastıyla saldıran fail, kadının bağırması ile birlikte kaçmıştır. Kendini savunmak için bağıran ve böylelikle tecavüze uğramaktan kurtulan bu kadının sesi, mahkemede duyulmamıştır. Belgede yalnızca o anda evde olmayan kocanın sözleri yer almıştır. Mahkemenin kocanın konuşmasını kaydetmesinden söylenebilir ki kadının yaşadığı olaydan, kocası da mağdur kabul edilmiştir.306 Namus hem aileyi hem de toplumu ilgilendirmektedir. Bu davanın aksine bir

başka davada tecavüze uğrayan kadın, kocası ile mahkemeye gelmesine rağmen kendi

304 Sak, 41 Numaralı, s. 11. 305 Yağcı, “Kadın”, s. 56. 306 Sak, 37 Numaralı, s. 73.

sözlerini kaydettirebilmiştir. İki kayıt arasındaki fark ise ilkinde yaşanan tecavüz girişimi gerçekleşmemişken ikincisinde gerçekleşmiş olmasıdır. İkinci davada kadın, evde olmayan kocasını konuşturmak yerine, yaşadığı mağduriyete sahip çıkmış ve sesini duyurmuştur.307

Mahkemeye getirilen bu davaların her zaman gerçek rakamları yansıtmayacağı unutulmamalıdır. Toplumda gizli kalan mağduriyet sayısı ve uğradıkları haksızlığa karşı seslerini çıkaramamış olan mağdur sayısının özellikle fi’l-i şenî’ konusunda çok daha fazla olması kaçınılmazdır. Tecavüz suçu diğer suçlardan farklı olarak hem ruhsal hem de sosyal mağduriyeti beraberinde getirir. Mahkemeye gelerek konu ile ilgili mağduriyet iddia edenler, toplumun haklarında kötü düşünmesi ihtimalini göze almış görünmektedir. Mağduriyet iddiasında olan kişiler, iddialarını ispat edemeseler bile, böyle bir olayda mahkemeden kaçınmamaları adalete ve kadıya güvendikleri anlamına gelmektedir. Bu anlamda kadı, ispat edemeyen kişilere nadiren zina iftirası cezası vermiştir.

Benzer Belgeler