• Sonuç bulunamadı

H. SIFAT FİİLLER

I. ZARF FİİLLER

Zarf-fiiller Türkçede üç temel görev üstlenmektedir. Bunlar; zarf-fiilli parça (gerundialsegment) kurmak, yardımcı fiillerin önüne gelerek birleşik fiiller (komplexe verben) yapmak ve görünüş zaman eki (aspektotemporale endung) olarak bitimli cümleler kurmaktır (Uğurlu 1999: 20, Erdem 2007: 116) .

-a, -e: çı╧a geldi 23b/23.

-u, -ü: söyleyü görelim 236a/11. -ı, -i,: ╩alı virdi 162a/1.

-ınca, -ince: varınca 6b/18, açıncaya 90a/26, açınca 240b/11. -ıca╧, -icek (-ıçak, -içek) : ╩a╧lıca╧ 59b/1.

-madan, -meden (-madın) : ▀ogmadan 36b/30, itmeden 61b/29, varmadan 77b/16, almadan 620b/3.

-ken, -iken: giderken 62b/7, ╧oşarken 204b/21 dirken 382b/9.

84

SONUÇ

Kültürel bir iletışum aracı olan masal, çok eski zamanlardan bu yana anlatıla gelen bir eğlence aracıdır diyebiliriz. Masallar geçmüşle bağımızın kopmasına da engel olmuştur, eski çağlarda yaşamuş insanları, yaşayış şekillerini, hayata bakış açılarını ve dünya ile olan iletışumleri de masallar sayesinde tahmin edebiliyoruz.

Bizüm çalışmamızın kaynağı olan Binbir Gece Masalları da bu saydığımız özelliklere fazlasıyla sahiptir. Özellikle masallarda geçen gerçek mekanlar ve o mekanların tasviri bizi o zamanlarla ilgili bilgilendirmektedir. Mesela külliyatta geçen Konstantinopolis (İstanbul) , Şerkan isimli bir hükümdar tarafından yönetilmektedir, Şerkan’ın gerçek bir şahıs mı olduğu ve ya gerçekse kim olduğunu bilmemekle birlikte İstanbul’un masallarda geçmesi Anadolu’nun da bir masal coğrafyası olduğunu kanıtlar niteliktedir. Ayrıca külliyatta geçen masallar geniş coğrafyalara yayilmiştir özellikle Asya ve Afrika kıtasında geçen masallar, İran, Çin, Türkiye, Arabistan, Mısır ülkelerinde geçmektedir. Okuma yanlışı mı yoksa çevirmenin kendü eklmesi mi tam olarak emin olmamakla Masallarda Avrupa kıtası ve Fransa ülkesinin de geçtiği tarafımızca saptanmıştır.

Külliyatta geçen bir diğer önemli mesele ise bahsedilen şahıslardır. Özellikle Harūn Reş┬d gerçekte yaşamuş Abbasi halifesidir. Masallarda geçen önemli bir mekan olan Bağdat’ta hayatının büyük bir bölümünü geçiren Reş┬d, hilafetinin son yıllarını Rakka şehrinde geçirmıştır ve Horasan şehrinde vefat etmıştır. Harūn Reş┬d’in yaşamuş biri oluşu ve masallarda geçen şehirlerde yaşamuş oluşu külliyattaki bazı masalların gerçek kişiler ve olaylardan etkilenmüş olabileceği fikrini de bize virmektedir. Ayrıca Prof. Dr. Fuad Köprülünün şu değerlendirmesi de önemlidir. Mısır külliyatına katılan masallar için, “… o devirdeki hükûmet memurları hakkında tenkid mahiyetini taşıyan ve gülünç birtakım dolandırıcılıklar, garip hilekârlıklarını…” söylemektedir. …” (Köprülü 2003:134) . Ayrıca Köprülü, Hint ve Mısır’dan karışan masalları karşılaştırırken de; “Hint asıllı hikâyelerde cinler ve şeytanlar beşeri bir mahiyet alarak

85 kahramanların mukadderatına karıştıkları hâlde Mısır hikâyelerinde, tabiatüstü kuvvet daima bir tılsıma bağlıdır ve o kör kuvvet, tılsım kendü ise onun arzusuna göre, bazen iyiliğe bazen de fenalığa hizmet eder.” şeklinde ifade etmektedir. (Köprülü 2003: 134) . Özellikle Köprülü’nün, o zamanda yaşamuş insanları tenkid edildiği iddiası masallardaki bazı olayların gerçekliği ve yaşanmuş olabileceğini düşünmemize zemin hazırlar.

Nazlı, doktora tezinde şu bilgileri vermuştir. “Masalların geçtiği dönem olarak verilmek istenilen Abbasi Devleti ve Harın Reşit dönemidir. Masallarda Doğu’nun zenginliği ve insanların eğlenmek, gezmek için yaşadıkları izlenimi verilmektedir. Ayrıca, tarihî kişiliklerin hayatları ile ilgili anlatılan masallar bulunmaktadır. Bu masallar daha çok anlatma türündidir. Olağanüstülükler görülmez iken, daha çok menkıbe ve efsane türünde anlatılmaktadır. Masallarda yer alan bazı peygamberlerin adlarının yanı sıra masallara dinî motiflerin de sonradan eklendiği gözlemlenmektedir” (Nazlı 2011: 224) .

Külliyatta adı geçen tek tarihi kişi Harūn Reş┬d değildir. Kanaatimizce sonradan eklenen dini- islamik motiflerle birlikte birçok peygamber ismi de masallarda geçmektedir. Masallarda cin büyü olgusunun çok oluşu Hz. Süleyman’ın masallar da çokça geçmesine neden olmaktadır. Masalda peygamberlerin yanı sıra dört halifenin de isimlerine yer verilmiştir. Bu dini motiflerin ne zaman ve kim tarafından eklendiği bilinmemekle birlikte, bu islam olgusunun masalları oldukça genişlettiği ve zenginleştirdiği aşikârdır.

Külliyat tek bir masal olarak işlenmemiş olsa da Binbir Gece Masalları’nın ana karakteri Şehrazād ve Şehriyār’dır. Külliyatın giriş kısmaında Şehriyār karısının ihaneti sonucu onu ve daha sonra da evlendiği tek gecelik eşlerini öldürmektedir, daha sonra Şehrazād ile evlenir ve Şehrazād kendüni kız kardeşini ve ülkedeki diğer bekār kızları kurtarmak için 1001 gece boyunca sürecek olan bu masal anlatımına başlamuş olur. Kanaatimce Şehrazād ve bu olaylar masalların anlatımı için birer araç görevindidir, zaten Şehrazād “masal anası” karakteri olarak karşumıza çıkmaktadır. Ayrıca Şehrazād, kardeşi Dünyazād ve Şehriyār isimlerinin Farsça olması da

86 masalların Araplara ait olmadığını toplumların harmanlanmış bir ürünü olduğunu desteklemektedir.

Çalışmamızda ayrıca dil bilimsel bir inceleme de yapmaya çalışmuş bulunmaktayız. Eserin dili çok ağır ve yabancı kelimelerle dolu olmasına karşın Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesi’nin özelliklerini de bünyesinde taşumaktadır. Özellikle i/e meselesi eserümizde bulunmaktadır. Fakat genel olarak i kullanilmiştir. Ayrıca eser çeşitli ağız özelliklerini de barındırmaktadır.

Eserde birçok Arapça kelimenin yanunda, Arapça şiirler de verilmiştir genellikle masalda geçen konuyu pekiştirmek için koyulan bu beyitlerin şairleri geçmemektedir. Arapça beyitler verildikten sonra anlatıcı o beyitin manasını hemen arkasından virmektedir. Orijinal Arapça metinde böyle açıklamaların varlığından emin olmamakla birlikte, Şanlıurfa milletvekili Mehmet Faruk Bayrak’ın genel yönetmenliğinde Alfa yayınları tarafından 2016’da Arapçadan çeviri olan dört ciltlik Binbir Gece Masalları’nda yer alan şiirler açıklamaya sahip değildir. Bu bilgiler ışığında çalışmamızın kaynağı olan Tercüme-i Elf Leyle ve Leyle’nin mütercimi olan Ahmed Nazif bahsi geçen şiirler ile ilgili açıklamaları kendüsi yapmuş olabilir müderrislik yapmuş ve Anadolu Kazaskerliğine kadar yükselmuş olan Nazif’in bu şiire kendünce açıklamalar yapması da uzak bir ihtimal değildir.

Çalışmamızın burada sonuna gelirken, bana her zaman desteğini veren hocam Prof. Dr. Mehmet Dursun Erdem’e, lisans döneminde çok büyük desteğini gördüğüm ve bana ilham kaynağı olan Doc. Dr. Tuncay Böler’e asla bana olan inancını kaybetmeyen canım Annem Kübra Altay ve babam Servet Altaya teşekkürü borç bilirim.

87

Kaynakça

Akkoyunlu Ziyat (1983) , “Binbir Gece Masalları ve Hususiyetleri”, Şükrü Elçin Armağan, Ankara.

Aysel Ergül (2000) , “Binbir Gece Masalları’nda Kadın”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, sy. 10.

BATUR, Suat (haz.) . (1998) . Türk Halk Edebiyatı. İstanbul: Altın Kitaplar. Boratav, Pirtev Naili (1958; 2007) , Zaman Zaman İçinde, Ankara.

CAN EMMEZ, Berivan (2008) Sözlü Gelenekten Modern Masala: Çocuk Edebiyatında Masal

Cemiloğlu, İsmet (200) . 14. Yüzyıla Ait Bir Kısas-ı Enbiyā Nüshası Üzerinde Sentaks İncelemesi, TDK Yayınları, Ankara

Demir, Nurettin (1994) . “Birleşik Filler ve Vurgu: -iver- Şeklinin Görevlerini Tespitte Vurgunun Rolü”, TDAY-B 1994, TDK Yayınları, Ankara 1996. Eraslan, Kemal (2004) . “-Ma╧lı╧/-Meklik ve –Ma╧çı/-Mekçi Birleşik Fiilleri Hakkında”, V. Uluslararası Türk Dil Kurultayı I (20-26 Eylül 2004) , TDK Yayınları, Ankara s.927-928.

Erdem, Mehmet Dursun (2007) , Müseyyeb-Nāme, Ankara: Hece Yayınları. Ergin Muharrem (2013) . Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım Tanıtım, İstanbul. Gabain, A. Von (1953) . “Türkçede Fiil Birleşmeleri”, TDAY-B 1953, TDK Yayınları, Ankara 1988, s. 16-28.

Grönbech, K. (2000) . Türkçenin Yapısı, (Çev. Mehmet Akalın) , TDK Yayınları, Ankara.

GÜNAY, Umay. (1975) . Elazığ Masalları. Erzurum: Atatürk Üniversitesi. Hacıeminoğlu, Necmettin (1992) . Türk Dilinde Edatlar, Meb Yayınları, İstanbul. Ignace Goldziher (1993) , Klasik Arap Literatürü, çev. Azmi Yüksel-Rahmi Er, Ankara.

88 İslâm Ansiklopedisi (1979) , İslam Âlemi Tarih Coğrafya, Etnoğrafya ve

Bibliyografya Lugati 2. Cilt, İstanbul.

Johanson, Lars (1974) . “Sprachbau und Inhaltssyntax am Beispiel des Türkischen”, Orientalia Suecena 22.

Korkmaz, Zeynep (1953) . “Batı Anadolu Ağızlarında Asl┬ Vokal Uzunlukları Hakkında”, TDAY-B 1953, TDK Yayınları, 1988.

Köprülü, M. Fuad (2003) , Türk Edebiyatı Tarihi, 5. bs. Ankara.

Levend, Agâh Sırrı (1973) , Türk Edebiyatı Tarihi, I. Cilt: Giriş, Ankara. Macdonald, D.B (1979) ., “Bin Bir Gece”, İA, II, Diyanet Vakfı, İstanbul. Nazlı, Atiye (2011) , Binbir Gece Masallarının Anadolu Türk Masallarına Etkileri Üzerine bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, Konya.

Sakaoğlu, Saim (1973; 2002) , Gümüşhane Masalları Metin Toplama ve Tahlil, Ankara.

Seyidoğlu, Bilge (1986) “Masal.” Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. Cilt 6. İstanbul: Dergāh Yayınları.

Tekin, Sinasi (1993) , “Binbir Gece’nin İlk Türkçe Tercümeleri ve Bu Hikâyelerdeki Gazeller Üzerine”, Türk Dilleri Araştırmaları, c. 3 (1993) Timurtaş, Faruk Kadri (1994) . Eski Türkiye Türkçesi, Enderun Kitabevi, İstanbul.

Turan, Fikret (1998) . “Modern Türkçede Fiil Tabanlarıyla Sesteş İsim Soylular ve Bir Terüm Teklifi: Fiil-İsimler”, İlm┬ Araştırmalar 6, İlum Yayma Cemiyeti Yayınları, İstanbul, s.245-261.

Tülücü, Süleyman (2004) , “Binbir Gece Masalları Üzerine (Seçilmüş Bir

Bibliyografya ile) ”, Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 22, Erzurum.

Türk Dil Kurumu. (1979) . Türkçe Sözlük. (Altıncı Baskı) . Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Uğurlu, Mustafa (1999) . Memlūk Türkçesinde Zarf-Fiilli Parçaların Dizimi, TDK Yayınları, Ankara.

Ulutürk, Veli (1992) , “Binbir Gece”, Diyanet Vakfı İslām Ansiklopedisi 6.cilt, İstanbul

Üzerine Halkbilimsel Bir İnceleme. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

89

90 [1a] (1) tercüme-i elf leyle ve leyle (2) bismillhira⌠manirra⌠┬m (3) (arapça ibāre) (4) (arapça ibāre) (5) (arapça ibāre) (6) (arapça ibāre) (7) (arapça ibāre) (8) (arapça ibāre) (9) (arapça ibāre) (10) (arapça ibāre) (11) (arapça ibāre) (12) (arapça ibāre) (13) (arapça ibāre) (14) (arapça ibāre) (15) (arapça ibāre) (16) (arapça ibāre) (17) (arapça ibāre) (18) (arapça ibāre) (19) (arapça ibāre) (20) (arapça ibāre) (21) (arapça ibāre) (22) (arapça ibare) [1b] (1) (arapça ibāre) va╧tā ki i─bār amim ve enbā-i ‘Arab (2) ve ‘acem ve ▀ay-i ‘addeme dārc müdāric inti╧āl iden ─alāyı╧ü└ i⌠bār ve a⌠vāli (3) ‘ibret-i ehl-i ┬’tibār ve ma⌠a▀ āmāl evveliü’l-efkār olub, ╧ad┬medden berü ‘ilm-i tār┬─ ⌠ikāyāt-i (4) melūk-u şükūfe-i mücālis ve şeb-i hümūmda ╩ad┬╧ müvānis müşābesinde ma’dūd (5) ve irtiyā⌠-i nefis ve ╩af┬le ma⌠duddur.

⌐atta işbu ‘aleme ol ╧adar ihtimam ve ta⌠╩┬line (6) ╩arf mez┬d i╧dām olundı ki Ebū Beş┬r ‘aleye ╩alāt-u allah, māfuż ġay╫ ve hamer (7) ⌠ażretlerinü└ neşet-i ma’detlerinden mā’dā andan i╧dam mechūlü’l-a⌠vāl olan (9) sekān-ı zem┬n ve dā─il-i ⌠ay▀ā-i mekân ve temk┬n olanlaru└ i─bār ve a⌠vāllerine teşvi╧ (10) olunub ba’żısı da─ı ╩a⌠at ile bāliġ derece-i ╫ebūt ve aġl┬-yi rivāyet-i bā▀ıla ile ve rūd┬ (11) mev╩ūf ve mün’avet ise de rağbet-i anam ve teşvi╧-i ─avā╩ ve ‘avām mülāsebesiyle, ‘āleme (12) i─bār-ı derūn ╩a⌠āife derc ve mu⌠a▀-ı ┬’tibār ╧ıldılar. Ve ol ╧ader ile da─ı iktifā olunmayub, (13) edbā ve █arfā, ╩ar┬⌠ā, ╧ari⌠a ve ╧ādelerinden vaż’ ⌠ikāyāt ve terv┬⌠ ─evā▀ır içün (14) i⌠dā╫ rivāyāt iderler ki sām’┬ b┬-ā╩ıl olundugunı bilürken istimā’ını kār sezā (15) ve dā-i derdine ⌠ikmet deva it─ā▒ iderek anlar ile tesliye-i derun ve ta▀riye-i ╧alb (16) ma⌠zūn itmekde b┬-i─tiyār ╧alur ve ▒ikr olunan kitab-ı ⌠ikāyetden lisan-ı ‘Arab┬ (17) ü’l-beyān ile tan█┬m ve tar╩┬f ve la▀if ve ġarābet ile ta’r┬f ve tav╩┬f olunmuş

(18) olan Elf Leyle ve Leyle ya’ni bi└bir Gice ⌠ikāyesi ─al╧-ı ā’lem beyninde ol ╧adar

(19) kesb-i iştihar ve ma’mūr bas┬▀ada man█ūr na█ır ▒ev┬ü’l-‘┬tibār z┬ü’n-ne█ār (20) olundı ki elsene-i müta’ddaya tercüme ve na╧l ve sebü└ la▀┬f ile ı╫bāt ⌠üsn ve fażıl (21) olunmuş ise de zebān-ı terk┬ ‘a▒abü’l-yāne henüz tercüme olunmayub, na█mı mu’ammā ve ne╫ri

(22) lafz mü╫ābesinde mektūmü’l-╧a⌠v┬ ╧almuş idügünden mevfu╧ men şāü’l-meşā-i

⌠ażretleri (23) işbu ‘abd-u ża’yıf ⌠āmilü’▒-▒ikr A⌠med Na█┬f ‘amaü’l-la▀if men keremü’l-la▀if kitāb-ı (24) me▒kūru└ tercümesine ilham ve ref┬╧-i tevfi╧ ile ─u╩ū╩-u mer╧ūma ╩ārf-ı zamām (25) kemyet-i ─āile-i ihtimam buyurmaġla led┬ü’t-ta╩d┬ kitāb-ı me▒kūru└ ma└█um ve mebūyı (26) ve bi└ bir giceye mef╩ūl ve ma⌠zibi her ne ╧adar ta⌠r┬r ve tas▀┬rinde ╩arf himmet itmüş (27) ise de ehl-i ‘ilm olmamaġla, ek╫er-i ╧u╩ūlde

91 ⌠üşūtām ve e▀nāb mālā kelam itdigünden (28) mā’idā giceler ta⌠┬dinde da─ı ▀ar┬╧-ı ta’d┬lden ‘adval idüb ba’żısı yarum (29) mürekkeb ve ba’żısı ⌠ikāyelerü└ ı╩▀ıla⌠ı üzere fa⌠iş ve ma─il-i edeb kelam ile memlū olub (30) ta’d┬l-i mizāc ve müste⌠a╧-ı ‘ilāc olmaġla bu ‘abd-i fa╧┬r ⌠┬n tercümede gicelerü└ ▀abūyub (31) ve ta⌠d┬dini ╩ūb ┬’tidāle vaż’ ve il╧ā ve eş’ārdan b┬ ╫emere ▀evāl ve ma─al-i mecālis, [2a](1) Erbāb-ı kemal olan, fa⌠ş┬ü’l-╧ār ebyāt ve ╧a▀ matı ⌠a▒f ve ilġā birle bas▀ mü╧ālde (2) seb┬l-i e▀nābdan ictināb idüb ⌠ikāyelerini muidiü’l-ma’ni ve müf┬dü’l-mebn┬ ┬’bāre ile (3) ┬rād ve na╩┬⌠ate şamil olan ebyāt-ı la▀┬fe ve em╫āl –i mün┬feleri ╧āyd ve ı╫bāt (4) iderek, ⌠esabü’l-vasi’ ve il▀ā╧a ╩arf me╧dūr himmet itmüş isem de ⌠āl-i insān (4) olan ─i▀ā ve nesyān mūcib hefvāt b┬-pāyān oldugunı müslüm ▒ev┬ü’l-‘irfān olmaġla (5) ─alān ▒ev┬’ü’l-vefā ve erbāb dānş ▒┬ü’╩-╩afā olan ▒evāt-ı dirāyet-i semātlardan ı╩lā⌠-ı (6) ▒elil ve sed╫elime-yi ─alal ve du’ā-yı cem┬l ile ⌠āiz ╩āli⌠ ‘amil olmaları mercū ve māmūldür (7) ve ha▒ā olan el-şürū’ f┬ü’l-ma╧╩ūd mütekelā ‘Aliü’r-rab ▒┬ü’l-kerem ve el-cūd.

(8) **İBTİDĀ-YI TERCÜME-İ ELF LEYLE VE LEYLE**

(9) na╧lān ╩a⌠āif-i ı─bār-ı amim ve rāviyān-ı a⌠vāl ‘Arab ve ‘acem olan ▒evāt (10) fe▀ānetsemāt şöyle rivāyet itmüşlerdir ki, zaman-ı sabı╧da Ç┬n Māç┬n ve Hindistān (11) cez┬relerinde pādişāhān beyni Sāsānedan Bahrām ╩avlet bir c┬s-i münzelet bir pādişāh (12) encam-ı sapāh var idi ve mūhibe-i el-hiye olara╧ müşār- ileyhü└ biri birine fā┬╧ ikşi (13) ferzendār-ı çemendi var idi ki büyük oġlı, pederi ta─tına cālis ve küçük oġlı, (14) Semer╧and ve ol ⌠aVālide vā╧’a ülkeleri ⌠ükūmetle ⌠ām┬ ve ⌠āris olmuşıdı.

(15) Büyügü└ ismi Şehirbāz ve kücügü└ ismi Şāhzamān idi bunlardan her biri z┬rdest

(16) ⌠ükūmetlerinde bulunan re’āyā ve birāyāyı ‘adālet ve na╩fet ve envā’i la▀if ce ⌠imāye birle (17) yigirmi sene ╧adar birbiriyle mülā╧┬ olamadı╧larından ▀arf┬nden iştiyā╧-ı kemale res┬de (18) olmuş olmaġla Şāhirbāz dādr┬ Şahzamānı da’vet eyledük de Şāhzamān biraderine (19) lāyı╧ envā-i ta⌠if ve hüdāyā tan█┬m eyleyüb, Semer╧ānd şehrinden ─ürūc ve ─āric-i şehirde (20) na╩┬b-i ─iyām ve ol gice orada istirā⌠at ve ārām itmekde iken na╩┬fü’l-leylde (21) hüdāyā-yı mezbūreden bir şey-i sarayında ╧almuş oldıġı ─ā▀ırına ─u▀ūr eyledi ki (22) tebd┬l-i ╧ıyāfet idüb, şehre ‘avdet ve sarāyında ▒ātına ma─╩ū╩ olan (23) ─ülūt─ānesine vardu╧da ferāşende zevcesi bir ‘Arab ile ╧uca╧laşub yatdugunı (24) reyü’l-‘ayn müşahede eyledükde hemān ikisinü└ birden başlarını kesüb ve ma▀lūbı (25) olan şeyi alub ─iyāmına ‘avdet ve ferdası gün ol ma⌠alden ⌠areket ve biraderi (26) ta─tgāhına ‘az┬met idüb bir ╧ac gün █arfında biraderi sarayına müvā╩alat

92 eyleyüb (27) biraderi da─ı Kemāl-i sürūr ile merasim ─oş āmdiyi icrasından ╩o└ra bir saray (28) ta’yin idüb, bahr va╧it gelüb envā-i i⌠tirām ile tekerrüm ve żiyāfetler tan█┬m itdükde (29) ve müşār-ileyh zaman █āhir u╩afā ve mesratle saray-ı ma─╩ū╩ada ma╧┬m ise de (30) zevcesinü└ ol siyah ‘Arabla öyle feżā⌠atını tefekkir eyledikçe ol saray başına [2b](1) zindan ve ol vechle ⌠āl┬ diger gün ve per┬şān olmaġla yemekden ve içmekden ╧alub, (2) çehresine ╩afret gelüb ve cismine ża’f-ı ā’rż oldı. Ve birāderi şāhirbāz (3) ╧afiye-i mer╧ūmeden b┬-─aber olmaġla ‘acabā birāderüm memleketini terk itmekle bu ülkenü└ (4) havāsı ▀abi’ne müvāfı╧ mı degil ? Yo─sa mizācında i─rāf mı var ? diyü deryā-yı (5) ⌠ayret ▀alub, düşünmeğe başladı ⌠ā╩ıl-ı kelam dādrini tebd┬l hevā itmek içün (6) bir tezhitgāhda ╩ayd ve şekāre tarġıb ve teşv┬╧ itmüş ise de şāh zaman a╩lā (7) rağbet itmeyüb oldıġı ma⌠alde ı╧āmeti ı─tiyār eylemekle, Şehirbāz ─adim ve ⌠aşum ile (8) ╩ayd şekāre ā’zim olmuş.

Pes Şāhzamānu└ b┬-tavtet eyledügi o▀adan Şehirbāzu└ (9) ⌠arem baġçesine nā█ır penceresinden na█ır iderken gördi ki Şehirbāzu└ zevce-i (10) ma⌠╩ū╩ası yigirmi ╧adar cariye yigirmi ╧adar siyah ‘Arab ile baġçeye gelüb, (11) ve köşke girüb cümlesi ar╧alarından lebāslarını çı╧arub ‘üryān oldu╧ları (12) ⌠alde ⌠avuza atılub yüzmege ve güreşmege başladu╧larnda, Şahirbāzu└ zevcesi (13) yā mes’ūd diyü nida eyledükde bir siyah ‘Arab gelüb ╩oyunub zevce-i mezbūre ile mülā’ibe (14) ve mücāma’ta meşgūl oldu╧da hemān cariyeler da─ı ol siyah ‘Arablar ile mā’nı╧a (15) iderek müvā╩alata başladılar.

Çünki şāhzamānu└ bu ā⌠vāl-i ġar┬be meşhūdı (16) oldu╧da kendünü└ ⌠āli birāderinü└ bu ⌠āline nisbetle sef┬ne yanunda ╩andal gibi (17) belki daha devn ╧almuş oldugunı fehm eyledük de ol ⌠ādi╫e-i ġar┬be-i ker┬heden (18) ā’rż olan in╧ibāż derūn-ı inbisā▀a mübdel ve vücāhit-i cismimi ve ╩abā⌠at veçhi (19) kemāf┬ü’l-avl olub, va╧tāki ╧arındaşı Şāhirbāz şekārdan gelüb dādr┬ Şāhzamānı (20) bıra╧dıġı ⌠ālden ⌠āl ╩a⌠ta ta⌠vil ve ⌠areni sürūra tebdil itmüş ve evvelki ⌠ālden (21) a╩lā e╫er ╧almamuş oldugunı gördük de sūāl itmege mecbur olmaġla, yār ve aġyārın (22) ─āl┬ bir ma⌠ālde ╧arındaşı Şāhzamāna, ey benüm ╧arındaşum ! Bu ▀arafa teşrifü└izden berü (23) cenābe└ze bir ‘illey ā’rża olmuş gibi münfehim ise de şimdi bi⌠amdullah müşahedeme (24) göre gilyā zail ve derūnunuzda olan in╧ibāż-ı mündef’i olara╧ fera⌠ ve sürūr ⌠ā╩ıl (25) olmuş bahr- ı ⌠āl bunu└ bir sebeb-i ╧aysi vardur. Ba└a tef╩┬l me╧āl itmekle ıż▀ırābdan (26) beni ╧urtar diyü ibrām eyledük de Şāhzamān cevaba aġaz idüb kendü sergü▒eştini (27) birer birer

93 beyan ba’de ╧arındaşınu└ ⌠ālini da─ı müşār-ileyhe ┬’lān itdükden ╩o└ra ey benüm (28) ╧arındaşum ! ░āt-ı ā’lü└iz da─ı müşahede itmek murād ider ise└üz yine şükāre (29) gideceğim diyü ─ademen┬z ile ╩a⌠rāya çı╧ub anları ol ma⌠alde tev╧┬f birle (30) gizlüce bu o▀aya ‘avdet idesiz didük de Şāhirbāz bu ma’nāyı ta╩v┬b (31) iderek hemān şükāre gitmek ╩ūretiyle ─ademe vesāir malzemesini alub şehirden [3a](1) ─urūc ve anları bıraġub ⌠af┬ce ma⌠al-i mezbūre gelüb iki ╧arındaş beraberce (2) ol man█aradan cariyeler ile siyah ‘Arablar ve zevce-i mezbūre mes’ūd nām nemek┬⌠ir āmile meşġūl (3) oldu╧ları if’āl-i ker┬heyi mā’┬ne eyledük de ‘a╧lı başından gidüb, amān ╧arındaşum (4) bundan ╩o└ra bu memleketde ı╧āmet itmek iden işbu ⌠ādi╫e-i fac┬’a baş╧a kimselerde (5) da─ı vu╧ū’ bulmuş mı ? Tecessüs idelüm diyerek, bāl ma’iye memleketden ─urūc eyleyüb (6) bir ╧ac gün giderek bir derya kenarına vardılar.

Gördiler ki ol mev╧’uda bir çeşme-i (7) ra’nā yanunda bir şecar bālā ve ol cihetle ol ma⌠al tennüre olmağa, şayeste ve seza oldugundan (8) orada ı╧āmet ve ol aġacu└ sayesinde istirā⌠at itmekde iken ▒ikr olunan deryada (9) fırtına █uhūr itmekle temūc itmege başlayub ve ol va╧it deryānu└ ortasından bir ufa╧ (10) ‘amūd namūdār olub havaya ▀oġrı ╧al╧ub bu iki ╧arındaşu└ aram eyledükleri (11) ma⌠ale tevce eyledük de bunlara ─avf gelüb, aġaca ‘arc eyleyüb ‘amūda na█ır (12) iderlerken meger ol ‘amūd ▀āife-i cinden bir cin imüş. ‘Amūd ╩uretinde görünmüş. (13) Ma⌠al-i mezbūra geldük de derān cin ╩ūretine teşkil idüb ve başında bir ╩andu╧ (14) var idi. Ol ╩andū╧ı aġacu└ sayesine vaż’ birle açub derunundan bir ╧u▀ı (15) i─rāc eyledi ve anı da─ı açub içünden bir du─ter-i pāk┬ze çı╧arub.

“Ey benüm ā’şı╧ (16) ve iftidāsı oldıġum nāzeli yârim, bu ma⌠alde bir mi╧dār oturında senü└ dizü└e başumı (17) ╧oyub azacı╧ teennüm ideyüm” didükde ol du─ter-i āfitāb man█ır-ı ╧’aūd itdükde cin (18) başını dizine vaż’ idüb uy╧uya vardı. Du─ter-i mer╧ūme e▀rāf ve eknāfa (19) na█ır iderken aġacü└ ▒irvesinde ol iki şāhı görüb f┬ü’l-⌠āl cin-i mezbūru└ (20) başını yere vaż’ idüb ve yerinden ╧al╧ub aġacu└ altına gitdi ve müşār-ileyhāyı (21) kendü ile mücāma’t itmelr içün aşaġı da’vet eyledük de anlar kemal-i ─ayretlerinden (22) nāşı nezūlden imtinā’ eylemeleriyle, duter-i mezbūre ġażaba gelüb: “Eger nüzvul itmeyüb (23) ve müvā╩ılamedden tecennüb ider ise└üz cini ┬╧ā█ iderüm ve sizi söyler ╧ayl itdirürüm. (24) ╨o└ra nādem olursa└uz.” Didükde ol sā’at mer╧ūmān aġacdan inüb birbirine (25) cürret zede olara╧ ba╧ub küçük, büyüge ve büyük, küçüğe sen ol ben ╩o└ra müvā╧’a (26) ideyüm diyü söyleşür iken duter-i

94 me▒kūre tekrar ġażabnā└ olub: “Böyle lā╧ırdı (27) uzatma╧dan merāmı└ız benden imtinā ise bahr ⌠āl cini uyandırub sizi ─aber (28) virmekle telef olma└ıza ı╧dām iderüm.” Diyü bunlara cebr eyledükde hemān meşār-ileyhā (29) ─avflarında nāşı ol fi’il ⌠aşı irtikābe mübaşeret eylediler. Ve ma╩la⌠at tamam oldu╧da (30) du─ter ╧oynundan bir kise çı╧arub ve içünden beş yüz yetmuş ─ātem i─rāc [3b](1) anlara gösterdi.

“Ve bu ─ātemler işbu cin yanımda oldıġı ⌠ālde benüm ile müvā╧’a (2) eyleyen kimselerü└ ─ātemleridür. Bu va╧te degin beş yüz yetmüş kise ile mücāma’at (3) eylemüş, bunu└ sebebi oldur ki beni babam bir ādeme tezv┬c itmüş idi ve ╧itāke zifāf içün (4) beni tezy┬n eyleyüb köşeye ı╧’ād eyledüklerinde, bu cin beni görüb ⌠üsnüme ā’şı╧ olub, (5) ol ma⌠alden zifāfum gicesi beni calub bu ╧u▀ı içine ve ╧u▀uyı da─ı ╩andū╧ (6) derūnuna vaż’ itdükden ╩o└ra, ╩andū╧ı deryada ⌠af█ ve ⌠arāset ider. Ve her ne (7) va╧it ‘aş╧ı heycān ider ise beni böylece çı╧arub ve ╩alum ile ╩āfāyāb (8) olur ba’de yine

Benzer Belgeler