• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.3. Nutrisyonel değerlendirme

2.3.2. Fenilketonüri ve mineral – vitamin değerlendirmesi

Vitamin E:

E vitamini yağda çözünen bir vitamin olup 8 farklı formda ( alfa, beta, delta ve gama tokoferol, alfa, beta, gama ve delta tokotrienol ) bulunmaktadır ve en aktif formu alfa tokoferoldür. Antioksidan etkinliği olması nedeniyle serbest radikallerin zararlı etkilerinden hücreleri korur (72, 73).

FKÜ olgularında vitamin E ile ilgili olarak oksidatif stresde yer aldığı ve buradaki kullanımı nedeniyle düzeylerinde düşüklük saptandığı belirtilmektedir (74, 75).

Vitamin A:

Çocuklarda vitamin A büyüme ve gelişme için önemlidir. Loş ışıkta görmeyi sağlayan retinal pigmentlerin bir parçası olarak, kemik ve dişlerin gelişimi yanısıra mukozal yüzeylerin yapısının korunmasında, mukus üretiminde ve immun yanıtta önemli rol oynar (76). Eksikliğinde anemi, immun sistemin bozulması ve ishal, kızamık gibi hastalıkların mortalite ve morbiditesinde artış gözlenmektedir (77).

Yapılan çalışmalarda iyi kontrollü FKÜ olgularının vitamin A düzeylerinin kötü kontrollü olgulara göre yüksek olduğu gösterilmiştir (78).

Folik asit:

Diyetle alınan folatın, DNA metilasyonu, tamiri ve replikasyonunda vazgeçilmez önemi vardır. Nükleik asid sentezinde kofaktör rolü olduğu bilinmektedir.

FKÜ olgularında bakılan folik asit değerlerinin yüksek olduğu bildirilmektedir. Bu durumun almakta olduğu diyet tedavisindeki folik asit içeriğinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır (79, 80).

B12 vitamini ( Kobalamin ):

B12 vitamini, başlıca Metilmalonil CoA’nın (MMA-CoA) süksinil CoA’ya (Suc-CoA) dönüşümü ve homosisteinin ( Hcy ) metiyonine dönüşümünde kofaktör rolü oynar (şekil 6). B12 vitamini daha çok balık, yumurta, et, süt ve süt ürünlerinde bulunmaktadır.

Bu gıdaların diyetten çıkarılması, uygulanan diyetin bırakılması veya FA’sız amino asit karışımlarını tüketmemesi B12 vitamin eksikliğine yol açmaktadır. Adölesan ve erişkin hasta popülasyonunda özelikle karşılaşılmaktadır (81). Klinik olarak periferal nöropati, spinal kordun subakut kombine dejenerasyonu, spastik paraparezi, daha ağır formlarında otonomik disfonksiyon, optik atrofi ve psikiyatrik sorunlarla karşılaşılabilir. Bu açıdan hastanın kontrolleri sırasında B12 vitamini düzeyi ölçülmesi gerekli bir parametredir.

Şekil 6 : B12 vitaminin biyokimyasal yolağı (82) ( Metilmalonil CoA’nın (MMA-CoA) süksinil CoA’ya (Suc-CoA) dönüşümü ve homosisteinin ( Hcy ) metiyonine dönüşümünde kofaktör rolü ( mTHF; metil tetrahidrofolat, THF; tetrahidrofolat )

Çinko ve Bakır :

Çinko, beslenmede esansiyel olarak kabul edilen bir eser elementtir. Daha çok et ürünlerinde bulunmaktadır. Çinko birçok enzimin kofaktörü olarak rol oynamaktadır. Bu yüzden hücre yapımı ve fonksiyonları, nükleik asid metabolizması ve immun fonksiyonda önemli rol oynamaktadır (83).

Bakır da birçok enzimin ( seruloplazmin, sitokrom C oksidaz, süperoksit dismutaz, lizil oksidaz, tirozinaz, dopamin beta hidroksilaz gibi ) yapısında yer alır. Eritropoez ve oksidatif olaylardan sorumludur. En çok karaciğerde olmak üzere daha az miktarda beyin, kalp, böbrek, kemik, kas ve endokrin salgı bezlerinde bulunmaktadır. Diyetle alındığında

MMA-CoA 5’ Deoksiadenozil-B12 Suc-CoA MMA-CoA Metionin Metil-B12 Vitamin B12 mTHF THF

büyük bir kısmı duodenumdan emilmektedir.

Çinko için bazı çalışmalar FKU olgularında yeterli düzeyde alım olduğunu söylemesine rağmen bu konuda görüş birliği yoktur. Aslında günlük 20 gr protein eşdeğerinde FA’sız amino asid karışımı alan olgular ihtiyacı ( 4 – 10 mg/gün ) kadar almış kabul edilmektedir (84, 85).

Bakır açısından literatüre bakıldığında FKU olgularında yapılan çalışmalarda çinkodan farklı olarak bakır elementinin eksikliğinin görüldüğü bildirilmiştir (86).

Demir , ferritin, total demir bağlama kapasitesi, hemoglobin:

Demir (Fe); birçok biyolojik süreçte önemli rol alır. Oksidasyon ve redüksiyonda kofaktör olarak hayati yeri vardır. Demir iki şekilde diyette bulunur; hem demiri ( Fe +2 ) ve hem olmayan demir ( Fe +3 ). Diyetteki demirin %10’u Fe +2 şeklindedir. Ette yüksek oranda bulunur. Et tüketimi az olan yerlerde demir eksikliği anemisi sıklıkla bildirilmiştir. Hem olmayan demir ise diyetteki demirin %90’ını oluşturur. Sebze ve tahıllarda bulunur. Demir emilimi duodenumda oluşur. Fizyolojik pH’da diyetle alınan Fe +2, Fe +3’e dönüşür. Duodenum enterosit yüzeyine gelen Fe+3 tekrar ferrik redüktaz ile Fe +2 formuna indirgenir. Böylelikle enterosit içine alınır. Transferrine bağlanarak enterosit içinde bazolateral zara ulaşır. Buradan da dolaşıma geçerek ihtiyacı olan tüm organlara iletilir. Demir, transferrinin yaklaşık 1/3’üne bağlanır. Total demir bağlama kapasitesi ( TDBK ), transferrin üzerindeki demiri bağlayan bölgelerin toplamını gösterir (87).

Transferrin, demir kullanan/depo olarak görev gören organlara demir taşımada kullanılan plazmada bulunan bir proteindir.

Ferritin ise vücuttaki depo demiri gösterir. Eritroid ana hücreler ile makrofaj ve hepatositlerde en yüksek miktarda bulunur (88).

Serum demir düzeyinde azalma, TDBK'de artış ve transferrin satürasyonunda (TS) azalma demir eksikliğini gösterir. “TS = 100 x serum demir konsantrasyonu / total demir bağlama kapasitesi” formülüyle hesaplanır. Demir eksikliği anemisinde TS %16'nin altında bulunur. Serum ferritin düzeyi bahsedildiği üzere vücut demir deposunun en iyi göstergesidir. Yüksekliğinde aynı zamanda akut faz reaktanı olması nedeniyle enfeksiyon

ve inflamasyon ekarte edilmelidir. 10-12 μg/L'den daha düşük olması demir eksikliğinin göstergesidir (87).

Demir eksikliğinin en önemli göstergesi olarak anemi terimi kullanılır. Ancak anemi olmadan da demir eksikliği gelişebilmektedir. Demir eksikliği farklı evrelerde ortaya çıkar. Eğer demir gereksinimde eksiklik varsa, ilk önce demir depolarında azalma beklenir. Bundan sonra hemoglobin düzeyi bir süre normal kalabilmektedir ( anemi olmadan demir eksikliği görülen evre ). Bu dönemde plazma ferritin ve plazma transferin satürasyonu azalır. Demir depoları tüketildikten sonra hemoglobinde azalma kendini gösterir. Bu durum demir eksikliği anemisi olarak tanımlanmıştır (89).

Fe+3 (hem olmayan demir), FA’sız amino asit karışımlarında ferröz sülfat olarak bulunmaktadır. Burada Fe+3 emilimini etkileyen faktörler arasında yüksek oranda kalsiyum alımı, yeşil yapraklı sebzeler ve otlar, baharatlar bulunur. Tam tersi C vitamininden yüksek meyve tüketimi emilimini arttırmaktadır (90). Demir eksikliği anemisi dünya nüfusunun yaklaşık %25’ini etkilemektedir. Tabiki FKÜ olgularında da sıklıkla bu durumdan her yaş grubunda bahsedilmektedir. Topluma göre hemen hemen eşit prevelansa sahiptir. Olgular klinik olarak ( uzun ve ağır demir eksikliğinde ) dikkat, hafıza ve öğrenmenin yanı sıra fiziksel iş performansında olumsuz etkilenimi ön plandadır (91, 92). Unutulmamalıdır ki anemi olmadan da FKÜ olgularında demir eksikliği gözlenebilmektedir (93). Bu açıdan rutin kontrolleri sırasında mutlaka demir parametrelerine bakılması gerekmektedir.

Benzer Belgeler