• Sonuç bulunamadı

Feminizm 18. yüzyılda ortaya çıkmasına rağmen dalgalanmaları ve alt kollara ayrılmaları 19. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar olan süreci kapsamaktadır. Bu dönem, içersisinde feminizm, dalgalanmalar dediğimiz bölümlere ayrılmaktadır. Bir kısım bu ayrımı feminist düşünce anlayışına ters bulsa da diğer taraf bu ayrımı kullanmaya devam etmektedir. “Feminizmin çeşitli formalara bürünmesi, hem feminizmin ilgi alanlarının her alana yansımasına hem de cinsiyet ilişkisi bakımından görüş ayrılıklarının ortaya çıkmasına neden olmuştur” (Mavi, 2012: 88). Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren dünyadaki siyasi gelişmelerle birlikte feminizm, hem kavramsal olarak hem de teorik olarak genişleme dalgasına tanık olmuştur ve daha önceki feminist hareketlere göre daha farklı boyutlar kazanmıştır (Ataman, 2009: 4). Bu başlık altında birinci, ikinci ve üçüncü dalga feminizm kavramlarından kısaca söz edilecektir.

48 2.5.1. Birinci Dalga Feminizm

Birinci dalga feminizmi olarak nitelenen bu evrede 20. yüzyılın başında oy kullanma ile ilgili tartışmalar devam etmektedir. Kadınlar oy kullanma, eşit iş eşit maaş, eşit imkânlar, eğitimde eşitlik, özgürlük, ekonomik özgürlük istiyorlardı. Bunun yanında doğum kontrolü ve kürtaja dikkat çekiyorlardı. Kendi bedenleri üzerlerinde kendi hükümlerinin sürmesi gerektiğini, kararlarını kendileri alabilmeyi, fikirlerini sunabilmeyi istiyorlardı. “Birinci dalga feministlerinin birçoğunun temel amacı, beyaz orta ve üst sınıf kadınlarını dışlanmış oldukları kamusal alana ve kültürel dünyaya erkeklerle “eşit” olacak şekilde dâhil etmek olmuştur” (Arneil, 1999: 156; Şerbetci, 2013: 20). Bu dönemin en önemli hareketlerinden biri de Suffragette hareketidir. Kadınlar kendi aralarında örgütler kurmuşlar, toplantılar yapmışlar ve diğer kadınları da harekete geçirmeye çalışmışlardır. Lucretia Mott, Elizabeth Cady Stanton, Susan B.Anthony ve daha sonra Carrie Chapman Catt ve Alice Paul Suffragette hareketinin kurucularındandır (Sanal 23, 2019).

Resim - 16: Lucretia Matt ve Elizabeth Candy Stanton

49 Resim - 17: Susan B. Anthony Resim - 18: Carrie Chapman Catt

Kaynak: (Sanal 26, 2019). ve (Sanal 27, 2019).

Resim - 19: Alice Paul

Kaynak: (Sanal 28, 2018).

Süfrajetin kurucuları Lucretia Mott, Elizabeth Cady Stanton, Susan B. Anthony ve daha sonra Carrie Chapman Catt ve Alice Paul’dır. Bu çerçevede bu yüzyıllar içerisinde Polonyalı olan Magdalena Abakanowıcz 1930 da dokuma liflerle yaptığı heykellere bedensel soyut çağrışımı yapar. Kendilerine atfedilen dikiş, nakış, el sanatlarını tuvallerden üç boyuta taşımış ve kullandıkları malzemelerle bir başkaldırı yapmıştır. Kadınlara karşı kullanılan bu alanın zanaat değil sanat olduğunu gösteremeye çalışmıştır.

50 Birinci kuşak feminist sanatçılarından olan Miriam Schapiro kendi keşfi olan ‘famaj’larıyla sanat-zanaat ayrımının kökenlerini sorgulamıştır. Yakın döneme kadar Batı sanatında kadınların ürettiği dekoratif sanat ürünleri işlevsellik değerini aşamadığı gerekçesiyle zanaat olarak değerlendirilmiş, yüksek sanat kategorisine kabul edilmemiştir. Miriam Schapiro ise dantel, kumaş parçaları, düğme gibi dekoratif sanatlarda kullanılan malzemeleri birleştirerek yaptığı çalışmalarında doğrudan bu görüşe saldırmış, gündelik kullanım eşyaları olarak üretilen eserleri sanat yapmanın aracına dönüştürmüştür (Özüdoğru, 2010: 113). Akrilik boya ile de kolaj resimler yapmıştır. Schapiro feminist sanat anlayışının öncülerinden olmuştur.

Resim - 20: Miriam Schapiro ve Kolâjı

Kaynak: (Sanal 29, 2015).

Aşağıda Miriam Schapiro’nun kolâjından biri incelenilmiştir. Yazı, Enriqueta Pena tarafından işlenmiştir. Tutsaklar simgesel olarak domestisite içine hapsolmuş ev kadınlarıdır ve görsel olarak mutfak önlüğü temsil edilmektedirler. Miriam Schapiro’nun çalışmalarından biri olan “Mutfak Önlüğü” adlı çalışmasının üzerindeki yazıyı, Enriqueta Pena işlemiştir. Yazı simgesel olarak domestisite içine hapsolmuş ev kadınlarını temsil edilmektedirler. Çalışmanın dantel ve elişinden yapılmasının sebebi kadınsılığı vurgulamaktadır. Diğer taraftan işleme, kadınların antropolojik olarak gelenekselliği devam ettiren bir role sahip oldukları sonucu çıkarılabilir (Ersen, 2010: 74).

51 Resim - 21: Miriam Schapiro’nun “Mutfak Önlüğü” Adlı Çalışması

Kaynak: (Sanal 30, 2009).

2.5.2. İkinci Dalga Feminizm

İkinci dalga feminizmi 60’lı ve 70’li yıllarında kendini duyurmuştur. Cinsiyet ayrımcılığı konusunda kadınların biyolojik farklılıklarından daha çok toplumda yer edinmiş toplumsal cinsiyet kavramı ile yakından ilgilenmektedir (Koray, 2011: 15). Bu dalgada kadın bedeninin özgürlüğü istenir. Bu dalga aynı zamanda cinsel kavramının ortaya çıktığına işaret eder. Doğum kontrolü yasallaşmıştır. Birinci dalga feminizmi döneminde atılan temeller ikinci dalga feminizm döneminde yeşermeye başlamıştır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan bu dönemde vatandaşlık haklarının birçoğuna sahip olan kadınlar artık kendi bedenleri üzerinde başkasının söz sahibi olmasını istememektedir (Walters, 2005: 136; Akt. Türkoğlu, 2015: 9). Bu dönemdeki kız kardeşlik (sisterhood) söylemi ikinci dalga feminizmi birinci dalga feminizmden ayırmaktadır (Tür ve Koyuncu, 2013: 6). Kız kardeşlik kuramı ezilmişlik ile mücadele arasında bir paralellik kurmakta, örselenen kadınların bu sebeple direneceklerini varsaymaktadır (Şerbetçi, 2013: 70).

Birinci dalga feminizmin sonu ikinci dalga feminizmin başında (1955) tümü kadınlardan olan “WHER” adlı bir radyo istasyonu kurulmuştur. Fotoğrafta

52 görüldüğü gibi kadınlar reklam vermişler, masal okumuşlar, müzik çalmışlar, haber okumuşlardır.

Resim - 22: Wher Radyosundaki Kadınlar ve Sade Giyimleri

Kaynak: (Sanal 31, 2016).

Resim - 23: Kadınlar Müzik Çakarken, Haber ve Masal Okurken

53 2.5.3. Üçüncü Dalga Feminizm

İkinci dalga feminizmi birinci dalga feminizmin devamını niteliğindedir ancak üçüncü dalga feminizmi kendinden önceki düşüncelerden farklı konuları ele almıştır. Üçüncü dalga feminizmi kadın erkek eşitliğinden ziyade daha çok bireysel tercihler üzerine yoğunlaşmıştır (Türkoğlu, 2015: 13). Üçüncü dalga feminiziminde kadınlar kendilerini erkeklerden farklı ve üstün varlıklar konumunda görmektedirler. Bu dönem içerisinde daha çok kendi bedenleri ile ilgilenmişlerdir ve bedenlerine özgürlük istemişlerdir.

Özellikle bireysel özgürlük, kendi bedenleri üzerinde söz söyleme hakkı, doğal yaşam hakkı ve bedeni şekillendirme özgürlüğü gibi konular feminizmin beden ile olan ilişkisini açıklayan kavramlardır(Mavi, 2012: 89). Bu dönem özellikle kadınların deneyim ve pratikleri üzerine odaklı zihinsel konuma geçtikleri dönem olarak görülmektedir(Taş, 2016: 172).

Benzer Belgeler