• Sonuç bulunamadı

2.4. FEMİNİZM

2.4.2. Feminist Hareketin Tarihçesi

Tarih boyunca kadınlar biyolojik farklılıkları gerekçe gösterilerek sosyal, siyasal ve ekonomik alanda geri plana atılarak ötekileştirilmiştir. Kadın kimliğinin açıklanması ancak erkek kimliğinin açıklanıp kadın kimliğinin ikincilleştirilmesi ile mümkün olmuştur. Bu durumun farkında olan ve bu durumu değiştirmek isteyen sayıları başlangıçta az olan birkaç kadının mücadelesi ile feminist hareket kısmen de olsa başlamıştır

“17. ve 18. Yüzyıllar boyunca –öncesinde ve sonrasında – kadının eş ve anne olarak evine ait olduğu varsayımı neredeyse evrenseldi.18.yüzyılın ortasından itibaren ve özellikle 19.yüzyılın başında tarihsel dönüşümler, özellikle sanayi devrimi, kadını özel alanla tecrit ederek, iş yeri ile ev mekânını birbirinden ayırdı. Makinalaşmış fabrikalar ve ev ekonomisinin çöküşü ile birlikte işin kamusal dünyası evin özel dünyasından daha önce hiç olmadığı kadar birbirinden ayrıldı” (Donovan, 1997: 19).

Kadınlar 18.yy öncesi ve sonrasında da feminist hareketler sergilemiş olmasına karşın feminizmin teorik olarak varlık kazanması 18.yy sonları ile 19.yy başlarında gerçekleşmiştir (Kef, 2014:63).

Feminizmin geçirdiği tarihsel süreç; birinci dalga feminizm, ikinci dalga feminizm ve üçüncü dalga feminizm şeklinde üç aşamaya ayrılmaktadır. Dalga olarak adlandırılan bu süreçler bize feminizmin gelişim ve bu gelişime bağlı olarak değişim sürecini göstermektedir

2.4.2.1. Birinci Dalga Feminizm

Birinci dalga feminizm, feminizm hareketinin başlangıcını oluşturduğu aşamadır. Feminizm hareketi 18.yy Fransız İhtilali sonrasına tekabül etmektedir. Judith Sargent Murrey’in 1790 tarihli “Cinsiyetler Arası Eşitlik Üzerine(On The Equality of Sexes)”, Olympe Gouges’in 1791 tarihli “Kadın Hakları Beyannamesi” ve Mary Wollstonecraft’ın 1792 tarihli “Kadın Hakları Savunusu( A Vindication of Rights of Woman” feminist düşüncenin ilk temel eserleridir (Sezgin, 2014: 6).

Olympe Gouges, 1791 yılında Rahibe Manastırında, İnsan Hakları Deklarasayonun okunduğu zaman söz alarak kadın haklarına dair on yedi madde okumuştur. Bu maddelerden birisinde Gouges, kadınların giyotinde ölme hakları varsa trübünde konuşma haklarının da olmasının gerektiğini savunmaktaydı. Ancak Gouges’in bu maddeleri okuması onun giyotinde öldürülmesine neden olmuştur (Kef, 2014:64). Gouges’in giyotinde öldürülmesi feminist hareketin kadınların canları pahasına mücadelesiyle gerçekleştiğini göstermektedir.

Marry Wollstonecraft, Kadın Hakları Savunusu adlı eserinde kadınlara insan olarak saygı duyulması istenilerek kadınların da özgür eğitim ve ekonomik bağımsızlık haklarına sahip olması talep edilmiştir (Arat, 2010: 32-33).

Kadınlar, toplumsal alanda söz almak amacıyla kadın hareketini başlatarak başlangıçta oy hakkı elde etme mücadelesi vermişlerdir. Bu mücadele liberal feminizm ile ilgili olmakla birlikte kadınlar eşitlik, eğitim ve kamusal yaşama dâhil olmayı savunmuşlardır (Çardak, 2012: 57). Yüzyıllardır her türlü haktan yoksun bırakılan kadınlar artık haklarını talep etmeye ve bu hakları elde etmek için mücadele etmeye

başlamıştır. Gerek yazdığı eserlerle gerekse okudukları bildirilerle artık kadın haklarını kamuoyuna duyurmaya başarmışlardır.

Birinci dalga feminizmde feminizmin türlerinden biri olan liberal feminizm ağırlık kazanmaktadır. Bu dönemde kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin temel nedeni kadının özel alana hapsedilip siyasi alandan uzaklaştırılması olarak görülmüş ve kadınlar siyasi haklar kazanmak için mücadele etmiştir. Kadın-erkek eşitsizliğinin kadınların erkeklerle eşit siyasal haklara sahip olduğunda ortadan kalkacağı düşünülmüştür.

2.4.2.2. İkinci Dalga Feminizm

Birinci dalga feminizmde kadınların erkeklerle eşit olduğu kanıtlanmaya çalışılmış ve bu doğrultuda kadına da erkeklere verilen siyasal hakların verilmesi istenmiştir. Nitekim 1960’lı yıllara gelindiğinde kadınların siyasi hakları elde etmesinin kadın sorunlarını çözmediği görülmüştür. Bu doğrultuda kadın baskısının kişisel, psikolojik ve cinsel yönlerine ilgi çekilerek ikinci dalga feminizm başlamıştır (Atan, 2015: 5).

İkinci dalga feminizm birinci dalga feminizmden farklı olarak kadın ve erkeğin homojenleştirilmesine karşı çıkar. Kadınlar erkeklerden farklıdır. Bütün kadınlar kendi aralarında homojenlerdir.

İkinci dalga feminizm de kadınların kadın oldukları için toplumsal ve kültürel açıdan baskı altında ve ikincilleştirildiği ifade edilerek kadınlar arasında evrensel kız kardeşlik dayanışması oluşturmuştur(Altuntaş, 2012:10). Evrensel kız kardeşlik dayanışması kadınların birlikte hareket etmesini sağlayarak feminist hareketin güçlenmesi ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Bununla birlikte;

“İkinci dalga feminizmin başarılı sonuçlarından biri, bugün kadın ve erkeklerin “kadınlık” olayına bakışındaki farklılıkta görülmektedir. Bunun yanı sıra yeni politik mekanizmalar da kazandırmış oldular. Bilinç yükseltme, alternatif yaşayış biçimleri, aile ve toplum yaşamında eşit işbölümü, karşıt kültür ve kurumların kurulması yönündeki faaliyetler feministlerin politika yapma yollarına getirdikleri katkıyı göstermektedir” (Çaha,1996: 45).

2.4.2.3. Üçüncü Dalga Feminizm

Amerika Birleşik Devletleri’nde yüksek mahkeme kararlarını protesto etmek amacıyla toplanan gençlerin kendilerini üçüncü dalga feministler olarak isimlendirmesiyle üçüncü dalga ifadesi ortaya çıkmıştır. Üçüncü dalga feministler ulusal çapta feministleri örgütlemek için farklı kültürlere, sınıflara ve etnisitelere bağlı kadınları bir araya getirmeyi amaçlamıştır(Türkoğlu, 2015: 12).

1980’lerin sonunda ortaya çıkan üçüncü dalga feminizm ikinci dalga feminizmi evrensel kız kardeşlik dayanışması oluşturarak kadınlar arasındaki farklılıkları görünmez kılmasından dolayı eleştirmiştir.

“Birinci Dünya kadınları, evrensel kız kardeşlikten bahsederken Üçüncü Dünya Kadınlarının içinde bulunduğu toplumsal ve ekonomik bağlamı dikkate almamakta, kendilerine barbarca gelenekler ve boyun eğiş olarak görünen açılardan Üçüncü Dünya Kadınlarını kurgulamaktadır” (Altuntaş, 2012: 14).

Evrensel olduğu düşünülen standart kuralları uygulamak kadınlar için eşitliğin aksine eşitsizlik getirmektedir(Sezgin, 2014: 12). Kadınlar arasında etnik, mezhepsel sınıfsal, dinsel vs. birçok farklılık mevcuttur (Altuntaş, 2012: 17). Bu farklılıklar kadınların kendi aralarında da birçok farklılığının olduğunun göstergesidir. Bu yüzden üçüncü dalga feminizm, kadınların yaşadığı sorunlara kadınların kendi aralarındaki farklılıklar temel alınarak çözüm bulmaya çalışmaktadır. Böylece kadınlar arası farklılıklar da dikkate alınmaya başlanmıştır.