• Sonuç bulunamadı

DIŞ TİCARET VE SANAYİLEŞME STRATEJİLERİ

2.2.1. Faktör Arzında Artış

Bir ülkenin sahip olduğu üretim unsurlarının miktarında bir değişme olduğu takdirde, değişmenin yönüne göre artış azalış gösterecektir. Buna göre üretim

F F1 makine Tekstil M1 M0 0 T0 T1 F1 E0 E1 F

unsurları miktarında meydana gelen değişme, üretim üzerinde tarafsız, ticareti artırıcı yada azaltıcı yönde etki edebilir (Erdoğan, 2006: 17).

2.2.1.1. Yansız Büyüme Durumu

Gelişen bir ekonomide nüfus artışı, sermaye birikimleri, yeni doğal kaynakların bulunması gibi nedenlerle faktör donanımı sürekli bir değişme içindedir. Faktör donanımdaki bu değişmeleri üretim olanakları eğrisinin yer değiştirmesi ile göstermek mümkündür. Bir ekonominin faktör donanımında meydana gelmesi olası değişmelerden bir tanesi mevcut üretim faktörlerinin oranının değişmemesi durumudur. Böyle bir durumda dönüşüm eğrisi aynı biçimini koruyacak, fakat ilkinden her noktada eşit uzaklıkta olmak üzere dışa doğru kayacaktır (Erdoğan, 2006: 18).

Şekil 6: Yansız Büyüme Durumu

2.2.1.2. Ticaret Artıcı Yönlü Büyüme

İhracat kesiminde yoğun olarak kullanılan faktörün daha yüksek bir oranda artışına dayanan büyüme koşulları altında, ihraç edilebilir malların üretiminden göreceli olarak daha fazla artacak ve uluslar arası ticaret de GSMH’ daki toplam artıştan daha yüksek oranda genişleyecektir. Bu tip büyümeye ticaret artırıcı yönlü büyüme denir (Seyidoğlu, 2003: 102).

Tekstil Makine

M2

M1

Şekil 7: Ticaret Artırıcı Yönlü Büyüme

Yeni üretim denge noktası A0’ın ötesinde ve OP doğrusunun altında bulunacaktır. Bu ise OP’nin aşağıya doğru hareket etmesi veya eğimi azalacak biçimde yerini değiştirmesi anlamına gelmektedir. Böylece, A0’ın dışında ve ilk OP düzeyinin altında kalan alanı iki bölgeye ayırabiliriz. Bunun için A0 noktasından yatay eksene A0AE paralel doğrusu çizersek, OA0P arasında kalan bölgeyi 1 ile, A0AE’nin altında kalan alanı ise 2 ile gösterelim. Eğer yeni üretim noktası, 1 ile ifade edilen bölgede bulunuyorsa bu, hem tekstil hem de makine üretiminin arttığını, fakat tekstildeki artışın daha hızlı olduğunu göstermektedir. Eğer yeni üretim noktasının, 1 ve 2 nolu alanın sınır çizgisi yani A0AE doğrusu üzerinde yer alıyorsa yalnız tekstil üretimi artmış, makine üretimi ise sabit kalmış şeklinde kabul edilir. Yeni üretim noktasının 2 nolu bölgede bulunması ise tekstil üretimi artarken makine üretiminin miktarı mutlak olarak azalma eğilimi göstermiştir.

2.2.1.3. Ticarete Karşıt Büyüme

İthal edilebilir mal kesiminde yoğun olarak kullanılan faktörün daha hızlı artışı dolayısıyla ortaya çıkan büyüme durumunda, ithal edilebilir malların üretimi ihraç edilebilir malların üretimine göre daha yüksek oranda artar. Dolayısıyla dış ticaret hacminde de düşme eğilimi görülür. Bu tip büyümeye ticarete karşıt yönlü büyüme denir (Seyidoğlu, 2003: 103). 1 2 D 1 D A0 T R P AE i D D1 Makine Tekstil 0

2.2.1.4. Singer-Prebisch Tezi

Tarım ve sanayi ürünleri arasındaki ticaret hadlerinin uzun dönemde tarım ürünleri aleyhine değişmekte olduğunu öne süren görüşe, bunun ilk savunucuları olan Alman iktisatçısı Hans Singer ile Latin Amerikalı Raul Prebisch‘in adlarından dolayı Singer-Prebisch tezi denmektedir (Seyidoğlu, 2003: 638 ).

Ticaret hadlerinin devamlı olarak hammadde ve tarımsal ürün ihracatçısı gelişmekte olan ülkeler aleyhine bir seyir izlemesi karşısında Raul Prebisch ve Hans Singer, ticaret hadlerinde söz konusu aleyhte değişmenin önüne geçilmesi gereği üzerinde durmuşlardır (Karakayalı ve Hepaktan, 2009: 196).

Singer- Prebisch tezinde, ticaret hadlerinin gelişmiş ülkeler aleyhine dönmesine neden olarak , 3 faktör vardır. Birincisi talep ile ilgili faktörler, ikincisi arz ile ilgili faktörler, üçüncüsü ise ekonominin yapısı ile ilgili faktörlerdir (Seyidoğlu, 2003: 638).

a) Talep ile ilgili faktörler:

Talep ile ilgili faktörler gıda maddeleri talebinin azalması, doğal hammaddelerin yerine yapayların geçmesi ve gelişmiş ülkelerde tarım kesimini koruyucu önlemlerdir (Seyidoğlu, 2003: 638-639).

Talep ile ilgili ilk faktör; gıda maddeleri talebinin azalmasıdır. Az gelişmiş ülkelerin ihracatı içerisinde, gıda maddeleri başta olmak üzere tarım ürünleri önemli bir yer tutmaktadır. Gıda maddeleri talebinin gelir esnekliğinin düşük olması nedeniyle, söz konusu mallara olan talep, gelir artışı oranında artmamaktadır. Engel Yasasına göre, gelir arttıkça gıda maddelerine yapılan harcamaların payı azalır. Buna karşılık, az gelişmiş ülkelerde sanayi malları talebi, hammadde ve tarımsal ürün talebinden çok daha şiddetli büyüme eğilimindedir. Talep ile ilgili ikinci bir faktör; doğal hammaddelerin yerine yapaylarının geçmesidir. Doğal hammaddelerin yerine kullanılmak üzere yapaylarının icat edilmesi ve hurda metallerin toplanıp yeniden kullanımı, az gelişmiş ülkelerin ihraç ettiği doğal hammaddelerin talebini azaltmakta ve fiyatlarının düşmesine yol açmaktadır. Talep ile ilgili üçüncü faktör , gelişmiş

ülkelerde tarım kesimini koruyucu önlemlerdir. Gelişmiş ülkelerin çoğunda gerek siyasal gerekse ekonomik açıdan çiftçi kesimini korumak amacı ile tarım ürünlerinin ithaline önemli kısıtlamalar getirilmiştir (Karakayalı ve Hepaktan, 2009: 197).

b) Arz ile ilgili faktörler

Arz ile ilgili faktörler teknolojik yenilikler ve faktör artışları ve tekelci kuruluşların etkisidir (Seyidoğlu, 2003: 639).

Arz ile ilgili ilk faktör teknolojik yenilikler ve faktör artışlarıdır. İhraç kesiminde ortaya çıkan yenikler, tarımsal ürünlerin arzını bollaştırarak ihracat fiyatlarını düşürür. Ayrıca üretim faktörlerindeki artışlar, emek-yoğun ihraç ürünlerinin üretimini genişleterek fiyatların düşmesine neden olabilir (Seyidoğlu, 2003: 639).

Arz ile ilgili ikinci bir faktör de, tekelci kuruluşların varlığı yönünde oluşan piyasa aksaklıklarıdır. Gelişmiş ülkelerde teknik süreç, düşük fiyatlara yol açmayacaktır. Gelişmiş ülkelerde, yüksek ücret ve kârların, söz konusu sendika ve kuruluşlarca alıkonulduğu savunulmaktadır. Ayrıca, gelişmiş ülkelerin ihracat kesimindeki firmaların ileri derecede tekelleşmiş olmaları, onların yüksek fiyat uygulamalarını kolaylaştırmaktadır. Emek arzının bol olduğu gelişmekte olan ülkelerde de, bu kuruluşların ya hiç bulunmayışı ya da etkisiz olması dolayısıyla verimlilik artışları, ihraç mallarının ucuzlamasıyla sonuçlanmaktadır (Karakayalı ve Hepakan, 2009: 197).

c) Ekonominin Yapısı İle İlgili Faktörler

Singer-Prebisch tezinde, ticaret hadlerindeki bozulmanın etkilerinden kaçınmayı engelleyen üçüncü bir faktör olarak yapısal esnekliklerdir. Az gelişmiş ülkelerde, ekonominin yapısal esnekliği çok düşüktür. Eğer bir ekonomide ihracat fiyatlarındaki düşme karşısında, kaynaklar ihracat kesiminden yurtiçi kesimlere kolay bir biçimde aktarılabiliyorsa, fiyatlardaki düşüş en az ekonomik zararla atlatılabilir. Fakat, az gelişmiş ülkelerde ekonomik yapı, genellikle çok katı

olduğundan uğranılacak kayıplar da o derece büyük olmaktadır (Karakayalı ve Hapaktan, 2009: 198).

2.3. Sanayileşme Stratejileri

Genel anlamı ile strateji, alternatifler arasında seçim yapma işlemidir. Strateji seçiminin söz konusu olduğu yerde tercih de söz konusudur. Bir başka ifade ile strateji, sanayileşmeyi gerçekleştirebilmek amacı ile izlenen yaklaşımlar olarak tanımlanmaktadır. Politikalar ise bu ana stratejiyi uygulamaya koyan araçlar olup, stratejiden bağımsız düşünülemezler (Seyidoğlu, 1982: 29).

Sanayileşme yolunda olan bir ülke için iki strateji mevcuttur. Bunlardan ilki ihracata yönelik üretim gerçekleştirecek dışa yönelimli bir strateji, ikincisi ise malların yurt içinde üretilmesine yönelik ithal ikâmeci stratejidir. Genellikle ithal ikâmeci ve dışa yönelik stratejilerin birbirlerinin tersi ve alternatifi olduğuna inanılmakla birlikte, birbirlerini tamamlayan stratejiler olduğuna yönelik görüşler de vardır (Egeli, 2001: 150).

Türkiye’nin sanayileşme sürecindeki başarısızlığı yapısal güçlükleri de barındıran bir dizi sorundan kaynaklanmaktadır. Bahsi geçen her iki stratejide de karşılaşılan gerek kamu kesimi finansman krizinde gerekse de dışa açık politika sürecindeki dengesizliklerin, iktisadi artığın yaratılması ve yeniden dağıtılmasında kullanılan doğrudan ve dolaylı mekanizmalardaki sorunlardan doğduğu söylenebilir. İktisadi artığın özel sermaye gelirlerini arttırmaya yönelik bir dizi rant aktarımı ve kaynak transferi süreci ile kamu kesimi açıkları ve kamu kesimi borçlanma gereği artışının, 1980’ler sonrasında dışa açılmayla beraber kısa dönemci, spekülatif, rantiyer tipi yatırımlarla finanse edilmeye çalışılmıştır (Yeldan, 2002: 106).