• Sonuç bulunamadı

A - Hayatta Olmayan Şairler

M. Faik BAYSAL

1922 yılında Adapazarı’nda doğdu. İlk, orta ve liseyi Saint Joseph’de okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fk. Fransız Dili ve Edebiyatı’nı bitirdi.

Öğretmenlik, spikerlik, çevirmenlik yaptı; gazete ve ansik-lopedilerde (Meydan Larousse) çalıştı. Şiir, roman, hikâye, senaryo, çeviri olmak üzere, 78 kitabı yayımlandı.

09.12.2002’de vefat eden şair, İstanbul’da toprağa verildi.

Şiir Kitapları: “İlk Defa”, “Beyaz Şiirler”, “Uyyy”,

“Ayın Ucunda”, “Gül Sancısı”.

Unutamıyorum

-1919-

Verem, sıtma, uyuz, toz toprak, Bacalarda tezek dumanı,

Hükümet Meydanı’nda gün güneşlik, Eşkıya asmış Kara Osman’ı

Vay anam babam vay vay, Tutrakanlı Zehra Sapağı’nda Yarım, eski püskü bir ay...

Öğretmenim Ilgaz Arı,

Ölü gözlerinde çocuklar cıvıl cıvıl, Karatahta sapsarı,

Elinde Rus yapısı bir barabellum, Analar bacılar çığlık çığlığa, Kurşun seslerini unutamıyorum.

-1920-

Yeni Cami imamı sırtından bıçaklanmış, Kan ağlıyor güller Belediye Parkı’nda, Sapanca kıpkırmızı akıyor çeşmelerden, Boşnak kızları mum mum,

Yaprak yaprak Adapazarı Çarkı’nda...

Yunan, Kaymakam Bey’i süngülüyor, Gözlerinden yaşlar.

Yırtık çoraplarından yıldızlar dökülüyor...

Başında fes, ayağında kınıp,

Bir oraya bir buraya sallanıyor ipin ucunda, Gözleri kocaman, gözleri zıpzıp zıpzıp...

Anam yerlerde yatıyor uzun uzun, Sağ avucumda ekşimikli ekmeğim, Kesik ayaklarını unutamıyorum.

-1921-

Ablalar, analar, bacılar,

Yatak yorgan Hasırcılar Boyu’nda, Ay bir Çingene Yemenisi,

Kurşuna dizilmiş Sakarya Suyu’nda...

Kalbim kamış kamış Erenler Tepesi’nde, Üveyikler gibiyim yumu yumu,

İçimde karga karga Pamuk Osman Çıkmazı, Cebimde bir avuç süpürge tohumu...

Nal seslerinde kırbaç kırbaç haydutlar, İçimde, dışımda,

Bulutlar, bulutlar, bulutlar...

Melen Suyu’na düşüyorum gecelerden, Yıldızlar ağzıma doluyor kum kum, Yunan kovalıyor gece gündüz acımasızca, Top seslerini unutamıyorum.

Adalet

Ben seni arıyorum beş kıt’ada, Adalet, türkülerimle ben seninim.

Sevip seveceklerimle, söyliyeceklerimle, Bütün gözyaşlarımla ben seninim.

Deli divâne Diyojen bir fenerle, İnsan aramıştı güpegündüz.

Ben seni arıyorum Adalet...

Benim gibi tutkundur bulutlar sana, Seni mırıldanır başıboş deniz, Sana gebedir gökkubbe...

Varsın Beyoğlu kaldırımlarında, Kalçalarının dansına ayak uydursun, Yığınlarla saçı uzun, beli kırık züppe, Bir kadının “Poposu” arkasından Havlıya dursun.

Benim yüreğim sana gebe, Ben seni kovalıyorum Adalet...

Ben uğruna ağlıyabilirim, Yemeyebilir, içmeyebilir, Şu öpülesi gökyüzü altında Bir gün boynumu vurdurabilirim.

Varsın bir yığın budala şair, Seviden söz ede dursun,

Baharın şehvetinden söz ede dursun, Baldır bacaktan söz ede dursun, Ve yazsınlar saçma sapan şiir.

Bir tomar arpej kokulu şiir, Boynu kopası bülbüle, Kökü kuruyası güle dair.

Ne para ne pul, ne toprak ne servet, Ne “Sebu endam”, ne “Servi boylu”,

Ne “Dûşu lâhurla örtülü ol mehler”, Ben yalnız seni sevdim Adalet.

Ama elâlem bana “Bu da neymiş?”.

Filân “Bu baştan aşağı saçma”.

Falan “Bu soysuzluk değil de nedir?”

Eş dost “Bu oğlan delirmiş” diyecekmiş...

Varsın herkes ne derse desin,

Ben dolu dizgin bırakmışım yüreğimi, Adalet’e adamışım kendimi,

Eğer bir satır yazmışsam aşka dair, Yaşatmam, keserim şu ellerimi...

Ben yazmışsam öpülesi toprağı yazmışımdır, Uçan kuşu, şahlanan denizi,

Anam babam insanı yazmışımdır, Eğer avuç avuç ağlamışsam

Bu ülkenin çocukları için ağlamışımdır.

Benim sevdiceğim upuzundur be.

Kanlı bir öyküdür bitmez,

Kıvrak bir türküdür, ama söylenmez.

(M. Faik Baysal, Beyaz Şiirler, Sh.38-39)

3.02

Rüzgar birden durdu, birden Soluya soluya, Tuhaf tuhaf bakıyordu yıldızlar

Toprağa, suya,

Oysa sabah yoldaydı simit simit, Kız kızan, can canan Birden yattılar uyanılmaz uykuya.

Saatler birden durdu, birden Kaçıyordu ay, Kuşlar uçamadı, Kader kapıları açamadı, Oysa sabah yoldaydı çay çay,

Bulutlar geldi kefen kefen, Küme küme,

Çoluk çocuk gül gül, yaprak yaprak, Birden yattılar ölüme.

Dünya birden durdu, birden, Bu ne komedi, ne varyete, Kum, çakıl,

Ölüm boşanıverdi birden, Oysa sabah yoldaydı gazete gazete,

Çoluk çocuk, kadın erkek, Birden sustular, birden, Sonsuza dek.

Şurdan bir kol, bir ayak, bir pabuç, Bir çift göz: zıpzıp zıpzıp, İşte Türkiye: bomboş bir avuç.

Uzanı uzanı, boy boy, Oysa sabah yoldaydı beyaz beyaz,

Buna yürek dayanmaz, Kazma kürek dayanmaz, Oy anam oy.

(Şarköy, 23.8.1999)

Annem

Tanımam, bir kez bile görmedim yüzünü, Ama biliyorum.

Bu ağaçlar tüm yemişleriyle onun...

Hala dizlerinde uyuyorum geceleri Tanrıca, Ben değil, o ağlıyor benim yerime gözlerimde, O getiriyor her gece yıldızları avuç avuç başucuma,

Ama biliyorum,

Ellerim, ayaklarım, gözlerim onun.

Tanımam, bir kez bile tutamadım sesini masallarda, Ama biliyorum,

Bu kuşlar, bu gök, bu türküler onun..

Bir adı topraksa, bir adı ekmek sofralarımızda, Tarlalarda başak, bütün bahçelerde çiçek, Sütlerin beyazlığında sıcacık kokusu dövü dövü, Onun sesi, gözleri, elleri, ayakları tüm kadınlarda,

Tanımam, bir kez bile sarılamadım mutluluğuna oğulca, Ama biliyorum,

Buram buram tüten sıcaklığım onun.

Tanımam, bir kez bile saklanamadım avuçlarına, Ama biliyorum,

Tüm sevgiler, iyilikler onun.

Yumuk yumuk sıcaklığıyla üstümü örtüyor geceleri hala, Bir kulübede, bir apartmanda da o çıkıyor karşıma hep, Afrika’da kara, Çin’de sarı, içimde apak,

Tümünün sütü ak, tümünün elleri harman harman sıcak,

Tanımam, bir kez bile duyamadım yastığımda kokusunu, Ama biliyorum,

Dünyanın bütün çocukları onun.

1934

Melen Köprüsü’ndeyim hâlâ, Melen Köprüsü’nde, Allah’ından bulası Ferhat Uykusuzlar,

Alayaz topraklarda kanım kurumadı daha, Namus belasına vurdu beni namussuzlar..

Şu yanda yaprak yaprak Belediye Parkı, Çocuklar birer sivrisinek akşamlarda, Peyzullah Efendi Sokağı’nda ölüm Kadınların sık sık söyledikleri bir şarkı...

Şarap şişesinde ölen Han Altı şu karşısı, Atlılar atlılar, pala bıyıklı atlılar,

Nal seslerinden yıkılıyor Mesçiler Çarşısı...

Bir adım kala akşama, Bir adım kala güneşe,

Gençliğime bile bile kıydı namussuzlar, Sonumuz böyle olmamalıydı Ayşe.

Melen Köprüsü’ndeyim hâlâ, Melen Köprüsü’nde, Bu ağa oyunu, ağan oyunu,

Değerin Bursa işi beş burma bilezik, Beş altın zincir Ayşe

Ve beş Karaman koyunu, Sokak fenerleri yandı yanacak, Biraz sonra akşam sefaları açacak, Ne sana ne bana,

Benim yoksulluğuma sıktılar o beş kurşunu...

Bir yanım sazlık, bir yanım çalılık, Melen Suyu şaşkın, Melen Suyu üzgün, Susuyor avuçlarımda balık balık...

Bir adım kala güneşe,

Beş burma bilezik için vurdu beni namussuzlar, İkindi ezanı yeni okunuyordu Ayşe.

Melen Köprüsü’ndeyim hâlâ, Melen Köprüsü’nde, Gök bulut bulut iniyor Geyve Boğazı’na,

Emniyet Amiri “Devlet Mustafa” sarhoş, Yeni çizmelerini boyatıyor Gariban Osman’a...

Cebinde şıngır mıngır Ferhat Uykusuzlar, Nal seslerinden yıkılıyor Adapazarı,

Beş Karaman koyunu için vurdu beni namussuzlar...

“kana kan isterim” diye bağırıyor anam, Vali Bey Hacı Baba Lokantası’nda, Karakolda dayak yiyor babam,

Camlarda demir, paslı parmaklıklar, Bir gül intihar etmiş Havuz Başı’nda,

Kan işiyor idamlıklar.

İstasyon Avlusu’nda yaldızlı bir payton, Beli silahlı adamlar, ceviz kütükleri, Arifiye’den tren geliyor soluya soluya, Bir adım kala güneşe, beş altın zincir için, Melen Köprüsü’nde vurdular beni Ayşe.

Melen Köprüsü’ndeyim hâlâ, Melen Köprüsü’nde, Çark Gazinosu’nda göbek atıyor “Muganniye Gülten”, Bir orospunun kalçasında silahlar patlıyor,

Savcı Bey banka müdürüyle

Kumar oynuyor Şafak Kırâathanesi’nde...

Adapazarı’nın ıslama köftesi de ıslama köftesi, Güzel olur kışın Hamur Çorbası,

Ferhat Uykusuzlar dilenci torbası değil,

Para babası, para babası...

Viranoğlu bas bas bağırıyor gramofonda;

Uy beni, uy beni, uy beni,

Ben şeytana uymadım şeytan bana uydu, Didey, didey, didey de didey,

İstanbul’da diktirdiği elbisesinden çok memnun, Gelene gidene el öptürüyor Kaymakam Bey, Bir adım kala güneşe,

Devlet’in gözü önünde vurdu beni namussuzlar.

Elini bile tutamadım Ayşe.

(M. Faik Baysal, Beyaz Şiirler, Sh.77-79)

Benzer Belgeler