• Sonuç bulunamadı

1. GEÇİŞ DÖNEMLERİ

1.3. Evlenme/Düğün

1.3.1. Evlenme Öncesi

Türk toplumunda evlilik, neslin devamını sağlayıcı bir unsurdur. Öyle ki evlilik insanoğlunun dünyaya gelişine vesile olmakla beraber aynı zamanda insanların birlik ve beraberliğini sağlayan, toplumun en küçük fakat en önemli kurumunun temellerinin atıldığı kutsal bir merasim vasıflarını taşımaktadır. İnsan, ev- bark sahibi olunca, bulunduğu toplulukta itibar kazanır. Türk hayatının her safhasında yasayışımıza, hareketlerimize yön veren inançlarımızın burada, rolü devam etmektedir. İyi ve kötü karakterli iyeler, ev iyeleri, ata ruhlarının, eş bulmada, iyi bir yuva kurmada, çocuk sahibi olmada, doğan çocukların hayatta kalmasında etkili olduğu inancı, günümüzde de varlığını korumaktadır.

Çamardı ve köylerinde evlenmek isteyen ve fakat buna bir türlü eremeyen genç kız ve erkekler, kısmetlerinin kapalı veya bağlı olmasına inanır ve bunu çözmek, kısmetlerini açmak için birtakım yollara başvururlar: Gelin ve damadın nişan yüzüğünden bir parça alma, kına gecesinde gelin kızın kınasından alma bunlar arasındadır. Bu gençler, bu yollardan biri ile kısmetlerinin açılacağına, sevdiklerine kavuşabileceklerine inanırlar. Ayrıca, yeni evlenen gelinin ayağının altına isim yazmak, saçından bir parça kesip almak, kına gecesi duvağı gelinden kapıp basa takmak gibi birçok benzeri yol ile de kısmetlerinin açılacağına, evleneceklerine inanırlar (KK5, KK8).

Yörede bir kız nişanlandığı zaman nişan yüzüğündeki kurdeleden küçük küçük parçalar keserek yanındaki genç kızlara verir. Bu davranışın aynısını damat da yanındaki bekâr oğlanlara karşı gösterir. İnanca göre böyle yapmakla genç kızların ve bekâr oğlanların da kısmetlerinin bir an önce açılıp evlenmeleri sağlanır. Fakat kesilen bu kurdele kısa kesilmelidir ki gelin ya da damat adayının evlenmesi de tez olsun. Eğer kurdele uzun kesilirse gelin ya da damat adaylarının evlenmeleri de geç olur. (KK6).

Halk tefekküründe er, koruyan kollayandır. Eri olmak, sahip varmak, evlenmektir. Ersiz kalmak, eri ölmek, sahipsiz kalmaktır. Evlenmek; ev edinmek, başını sokacak yuva edinmek, o yuvayı koruyucu edinmektir. Er, eşinin bayraktarıdır. “Ersiz avrat yularsız at gibidir” demişler veya “döven söven erim yok. Yel götüren denim yok” denilmiştir.

63

Araştırma sahamızda düğün merasimine çağrı davetiye ile yapılır. Şimdilerde matbaa basımı kartondan davetiye ile bu çağrı gerçekleştirilirken bundan on yıl öncesine kadar “okuntu” ismi verilen kumaş parçasıyla o yörede tanınmış bir kişi tarafından bu çağrı gerçekleştirilirdi. (KK18).

Çamardı’da evlenme çağına gelen oğul anaları, çocuklarından “ana ben arkadaşımda kalacağım.” sözünü duyduğunda, anlar ki, evlâtları evlenmek istiyor. Bunun üzerine kız bakmaya çıkarlar. Oğlan anası bir yakını ile kız bakmaya, görücülüğe çıkar. Yörede bu işe “dünür olma” denir. Dünürlüğe akşama doğru ya da hava tam karardıktan sonra gidilir. Görücülük bu zamanlarda olursa, uğurlu olacağına inanılır. Kapıdan içeri sağ ayakla girilir. Aksi yapılırsa, görücülük içinde aksilikler çıkacağı inancı vardır (KK11).

Kızı veya kız evini ikna etmeye gelenler veya evlenmek istemeyen erkeği ikna etmek için kalıp ifadeler vardır:

“Yalnızlık Allah’a mahsustur

Evlilik Allah’ın emridir

Dişi kuşun yuvasını Allah yapar

Kına yakmak, Türk inançlarında seçilmiş, adak edilmiş olanı gösterir. Kına Türk inanç sisteminde adanmış olmanın işaretidir. Bunun içindir ki, asker adayına, kurban edilecek hayvana, evliliğe aday olan gençlere, sünnet olacak çocuğa kına yakılır. İnanca göre, o işareti taşıyan canlı ve cansız varlıkların mukaddesliğine inanılır ve onlara dokunulmaz. Bu niteliği taşıyan nesne gibi şeylere dokunmak, onlara saygısızlık göstermek, uğursuzluk ve felâket getirir inancı ile adanmışlar koruma altına alınmış olurdu (İnan, 2000: 259-267). Araştırma yaptığımız Çamardı yöresinde düğünlerde ve nişanlarda damat ile geline, askere giden gençlere, kurban edilecek koçlara kına yakma âdeti bu inancın bölgede yasayan kalıntıları olarak devam etmektedir (KK11).

Çamardı’nın Çukurbağ, Celaller, Bekçili, Kavaklıgöl köylerinde, gelin adayının kınasını oğlan evi gönderir. Kına yakmaya cuma günü gidilir. Kına yakma esnasında gelinin annesi yöreye özgü kına türkülerini söyler. Kınayı geline kaynanası

64

yakar ise, kısmetli olacağına inanılır. Kınanın gelinin avucuna koyduğu parayı (genelde altındır.) gelin damadın kesesine koyar, bunda bereketin artacağı inancı vardır. Bir nevi saçı gibi görünen bu paranın gelini ve güveyi ömür boyu kötülüklerden koruyacağına inanılır (KK11).

Düğün günü gelin, oğlan evine girerken, kaynananın kolu altından geçerek girer. Bu inanç, evlât edinme ile ilgilidir. Gelin, evin diğer fertleri gibi, kaynana için bir evlâttır. Ona, o gözle bakılacağı, kaynana gözünde, diğer evlâtlarından bir farkı olmadığı ifade edilmiş olur(KK3). Bu şekilde evlât edinme inancı, Türklerde çok eski bir inançtır. Köroğlu Destanı'nda, Nigar Hanım, Ayvaz'ı bu şekilde evlâtlığa aldığını (Alptekin, 1987: 55-61) görmekteyiz.

Azerbaycan’da eşikte manilerle karşılanan geline;

“Gelin gelin kız gelin

Eli yüzü düz gelin Yeddi oğlan isteriz

Bir de cene kız gelin” denir (Kalafat, 2010: 295).

İncelediğimiz yörede kına yanmakta olan mumların arasında getirilir. Kına gecesi gelinin başına serpilen para, bolluk nişanesi olarak saklanır (KK15). Esasen serpilen bu para “saçı” ve kınanın bizzat kendisi ise “koruyucu” dur.

Aynanın Türk halk inançlarında özel bir yeri vardır. Ayna etrafında inanç muhtevalı bir kültür gelişmiştir. Çocuk aynaya baktırılmaz, “iyi sayılmaz, aklına bir hâl gelir.” Aynaya gece bakılmaz, “günahtır.” Aynaya bakılmak suretiyle gelecekten haber alınır. Aynaya hamile kadının bakması doğru olmadığı gibi, Kur'ân-ı Kerim okunan salonda aynanın üzerine bir bez örtülür. Aynanın cinleri toplayıcı bir hassasının olduğu gibi inançlar da vardır. Gelin babasının evinden ayna eşliğinde çıkarılır ve çeyiz sandığına mutlaka ayna konulur. Oğlan evinin damına dikilecek bayrağın ucunda elma ve kapaklı küçük ayna vardır. Ölüm ayna ilişkilerine dair de inanç ve uygulamalar vardır. Anlam olarak ayna, aydınlık gelecek, baht açıklığı olarak kabul edilir (Kalafat, 1993). Ayna ile ilgili inançlar tasavvufta ve çeşitli tarikatlarda davardır. Makedonya Türklerinde gelin arabasından veya atından inerken

65

yüzüne ayna tutulur, iki koltuğunun altına birer ekmek konur ve önü sıra su dökülür (Kalafat, 1994: 38).

Benzer Belgeler