• Sonuç bulunamadı

Eurobarameter Sonuçları

3. KAYNAK ÖZETLERĐ

3.2 Eurobarameter Sonuçları

Avrupa Birliği ülkelerinde “Eurobarameter” adıyla anılan bir dizi araştırma yapılmıştır.

Bunların bir bölümü biyoteknoloji, insan genetiği, insan genetiği ürün ve uygulamaları ile ilgili olarak yürütülmüş, AB vatandaşlarının fikirleri araştırma sonuçlarına yansıtılmıştır.

“Biyoteknoloji Üzerine Avrupalıların Görüşleri” (1991) araştırmasında, katılımcıların biyoteknoloji ve genetik mühendisliği hakkındaki düşünceleri ölçülmüştür. Araştırma, düşünceler, değerler ve genel olarak etik; bir konu hakkındaki yanlış anlaşılmaya dayalı bilgi eksiği, sonuç ve yararların kontrol edilebilirliğini de içeren olgulara olan güvensizlik;

milliyet; sosyo-ekonomik farklılıkları temel alan değişkenler üzerine kurulmuştur. 12 ülkeden toplam 12,800 katılımcının yanıtladığı 13 anket sorusu, katılımcıların biyoteknoloji veya genetik mühendisliğini anlama ve bu konular hakkındaki bilgi düzeyini ölçmeyi, biyoteknoloji veya genetik mühendisliğinin çeşitli uygulamalarına ilişkin bakış açılarını ölçmeyi, günlük yaşamı etkileyen teknolojik yeniliklere ilişkin bilgi kaynaklarının neler olduğunu görmeyi, biyoteknoloji veya genetik mühendisliğine ilişkin bilgi kaynakları arasında güvenilir olanları ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Halk, teknolojinin hayatları üzerindeki etkisi hakkında sorulan sorulara büyük oranda

“bilmiyorum” cevabını vermiştir. Halk, genel anlamda yeni teknolojiler konusunda olumlu bakış açısına sahiptir. Buna rağmen yeni teknolojiler arasında günlük hayatı en az olumlu etkileyeceğine; geliştireceğine inanılan konular, sırasıyla biyoteknoloji, uzay araştırmaları ve genetik mühendisliği olmuştur. Biyoteknoloji ve genetik mühendisliğine ilişkin iyimserlik, erkek katılımcılar, 15-24 yaş arası genç katılımcılar ve tam zamanlı eğitimini 19 yaşına kadar sürdürerek tamamlamış bireyler arasında daha yüksek bulunmuştur.

Đyimserlik üzerinde gelir seviyesinin yükselmesi olumlu etki yapmıştır. Đnançlı bireylerin ise sıklıkla “bilmiyorum” cevabını tercih ederek fikir belirtmekten kaçındıkları

gözlenmiştir; yine de inançlı ve inançlı olmayan bireyler arasındaki fark çok az çıkmıştır.

Kişilerin biyoteknoloji konusunda birincil kaynak olarak seçimleri, konu uzmanı dergiler, kitaplar, ilgili kurs ve konferanslar, firma broşür ve reklamları, gazeteler, televizyon, arkadaş, aile ve meslektaşlarla yapılan tartışmalar, radyo, kişinin doktoru, bir ürünü satın alırken mağazanın sahibi olarak sıralanmıştır. Araştırmada, ayrıca, katılımcıların bitkiler, ekmek, bira, yoğurt üretmeye yarayan mikroorganizmalar, atık maddelerin toprağa salınımında zararlarını yok eden mikroorganizmalar, tarım hayvanları, gıda üretimi, farmasötik ve insan bedeni uygulamalarını içeren biyoteknoloji ve genetik uygulamalarına bakış açıları incelenmek istenmiştir. Đnsan genetiği uygulamalarının desteklenmesine tamamen katılanların oranı yüzde 44’tür.

“Biyoteknoloji ve Genetik Mühendisliği Üzerine Avrupalıların Görüşleri” (1993) başlıklı araştırma, 1991 yılında olduğu gibi 12 ülkede gerçekleştirilmiştir. Biyoteknolojiye olan bakış açısını etkileyebilecek olası faktörler: felsefi sorunlar ve etik değerler, bilgi eksikliği ve yanlış anlama, hedefler ve yeniliklerle gerçekleştirilebilecekler ile ilgili güvensizlik, kazaları ve çeşitli zararları önleme gücü bulunan yeniliklerin varlığı, milliyet, cinsiyet, yaş ve eğitim seviyesindeki değişkenler olarak ele alınmıştır. Araştırmada odaklanılan noktalar, biyoteknoloji ve yeni diğer teknolojilere göre beklentiler, bilgi dağarcığı, biyoteknolojinin çeşitli uygulamalarına karşı geliştirilen bakış açısı, hayatımızı etkileyen yeni gelişmelerle ilgili bilgi kaynakları, kişilerin güvendikleri bilgi kaynakları, etik, kişi ve grupları kaygılandıran gelişme ve uygulamalar olmuştur. Araştırmaya göre, küresel iyimserlik eğitim seviyesi ve gelir düzeyi ile paralel biçimde yükselmiştir. “Bilmiyorum”

cevabı, kendini inançlı olarak tanımlayan kişilerce daha sık işaretlenmiştir. Bilgi dağarcığı ölçülürken bilgi, objektif ve sübjektif bilgi biçiminde ikiye ayrılarak ele alınmıştır.

Objektif bilgi ölçeğinde bilgi dağarcığını ölçmek amacıyla, doğru-yanlış- bilmiyorum seçenekleri sunulmuştur. Objektif bilgi ölçeğine yanıt verenlerin yanlış bilgi sahibi olduklarına dair oran, %3-50, “bilmiyorum” cevapları ile %15-63 arasında geniş bir aralıkta yer almıştır. Bu farklılık, eğitim ve gelir seviyesi değişkenleriyle açıklanmıştır.

Kendini inançlı olarak tanımlamayan kişilerin verdiği cevaplar, bilgilerinin daha doğru edinildiğini göstermektedir. Sübjektif bilgiyi ölçmek için kişilere “Konuşulan konular karmaşık mı, yoksa basit mi?” sorusu yöneltilmiştir. 1’den 10’a kadar aralığı olan bir skala sunulmuştur. 5.5 puanlık ortalama ile, soruların karmaşık olduğu görüşü daha ağır basmıştır. Araştırmanın en önemli bölümlerinden biri de ankete yanıt verenlerin “bakış

açısı”nı ölçen bir ölçeğin yer aldığı bölümdür. 1991 yılına göre önemli bir değişim gözlenmemiştir. Tıbbi biyoteknolojinin uygulamaları olan tıbbi gelişmeler ve aşılar, ölçeği yanıtlayanlara göre en çok desteklenmesi gereken dal olarak göze çarpmıştır (1.47).

Ardından yararlı mikroorganizmalar gelmiştir. Hem 1991’de, hem 1993’te, insanoğlu ile ilgili değişmeler, bitki araştırmalarından daha çok desteklenmiştir. Çiftlik hayvanları üzerinde modifikasyon yapılması ise olumsuz bir düşünce doğurmuştur (-0.06).

Dolayısıyla en çok risk algılanan uygulama, çiftlik hayvanlarının genetik modifikasyonu olmuştur. Genel bir bakış açısıyla soru yöneltildiğinde, ankete cevap verenlerin %91’inin çevrenin bozulması konusunda duyarlı olduğu görülmüştür. Yine de 1993’te küresel denetim talebinin azaldığı gözlenmiştir. Bunun yanında Avrupalıların %83-87’si ulusal bir denetim mekanizmasının olması gerektiği konusunda hemfikirdir. Araştırmada yer alanlara göre hayatlarına etki eden kaynaklar şu şekilde sıralanmıştır: Televizyon (%87), gazete (%64), radyo (%39), dergi (%36), arkadaşlar arasındaki tartışmalar (%31), kitap (%19), uzmanlık alanındaki yayınlar (%15), doktor (%8), kurs ve konferanslar (%7), broşür ve tanıtımlar (%5), satıcı (%2). %6 oranında ise “bilmiyorum” cevabı işaretlenmiştir. Avrupalıların en güvenilir bulduğu kaynaklar: Çevre kuruluşları (%61), tüketici kuruluşları (%55), okul ve üniversiteler (%39) ve hayvan refahı ile ilgili kuruluşlar (%32) iken, kamu otoritesi (17), dini kuruluşlar (%8), endüstri (%6), ticaret birlikleri (%5) ve siyasi kuruluşlar (%4), sırasıyla en az güvenilir kaynaklar olmuşlardır.

“Avrupalılar ve Modern Biyoteknoloji” isimli 1997 tarihli araştırma 15 ülkede yapılmıştır. Bu araştırmada diğer araştırmalardan farklı olarak risk algısı üzerinde daha çok durulmuştur. 1991 ve 1993 yıllarında yapılan araştırmalarda genetik mühendisliği, iyimserlik söz konusu olduğunda en düşük puan alan ileri teknolojiler arasındaydı; 1996 yılında, tamamlanan bu araştırmada da bakış açısının pek fazla değişmediği gözlenmiştir (%22). Tüm Avrupa Birliği halkı, modern biyoteknolojinin ilaç üretimi ve hastalıklara teşhis koymak için genetik tanı testlerinin geliştirilmesi konusunda destek olmaktadır.

Buna rağmen, halk, GDO veya transplantasyonlarda biyoteknolojinin kullanılmasını kullanışsız görmektedir. Bu iki uygulama, toplum için en riskli iki uygulama olarak görülmektedir. Toplum için kullanışlı görülen, yararlı ve risksiz uygulamaların, ahlaki kabul edilebilirlik ile ilişki içerisinde olduğu gözlenmiştir. Araştırmaya katılanlara, kavram ve bilgi kaynaklarına yakınlık ile ilgili cümleler sunulduğunda %53’ünün biyoteknoloji ile ilgili haber duydukları, %33’ünün televizyondan, %21’inin gazeteden

bilgi edindiği gözlenmektedir. 1997 yılında yayınlanan araştırmada çeşitli genetik uygulamalarla ilgili fikirler öğrenilmek istenmiştir. Araştırmada, objektif bilgi dağarcığını ölçmek için; “Doğru-Yanlış” seçenekli cümleler yerleştirilmiştir. Bunların arasında, doğacak çocuğun genetik özelliklerinin kalıtıldığına dair sorular da bulunmaktadır.

Verilen doğru cevaplar, kişilerin eğitim seviyesine göre değişiklik göstermektedir. 1991 ve 1993’te olduğu gibi, doğru ve yanlış edinilmiş bilgiler de, “bilmiyorum” yanıtını işaretleyenler de geniş bir aralıkta dağılım göstermiştir. Doğru cevap %19-%83, yanlış cevap %4-%48, bilmiyorum seçeneği %12-%44 arasında yer almıştır. Bu ölçekte değişkenler, eğitim düzeyi, liderlik anlayışı, inanç biçimi, yaş ve cinsiyet olarak ele alınmıştır. Genetik tarama, en çok destek alan (%83) ve ahlaken kabul edilebilir (%74) bulunan biyoteknoloji uygulaması olmuştur. Đkinci sırada ilaç gelmektedir (%80, %70). En az destek alan ve ahlaken en az kabul edilebilir olan uygulama ise transplantasyondur (%40, %36). Toplumsal olarak en riskli kabul edilen uygulama da paralel biçimde transplantasyon olmuştur. Ayrıca, yararlar, riskler ve ilgili düzenlemelere ilişkin cümlelerde AB halkı, genetiği değiştirilmiş gıdaların özellikle belirtilmesi gerektiğini vurgulamıştır (%74). Halihazırdaki düzenlemenin yeterli olduğuna inananların oranı ise

%23’tür. Daha genç ve eğitimli olan kesim, GDO’yu daha lezzetli buldukları takdirde tüketeceklerini dile getirmektedir (%29). Aynı ölçekte, erkeklerin kadınlardan daha fazla risk almaya gönüllü oldukları gözlenmiştir. Benzer bir eğilim siyasi görüşler arasında da saptanmıştır. Sağ görüşlü olduğunu belirten kişiler, risk almaya daha eğilimli görünmektedir. Kişilere hangi otoritenin düzenleme yapması gerektiği sorulduğunda, araştırmaya katılanların %34’ü uluslararası organizasyonlar yanıtını vermiştir.

Biyoteknolojik gelişmelerle ilgili beklentiler, genetik parmak izi sayesinde daha az suç işlenen bir toplum oluşmasıdır. 1991 ve 1993 yılında yapılmış araştırmalarda da yer alan bilgi güvenilirliği ölçeği yeniden uygulanmıştır. Bu kez en güvenilir bilgi kaynaklarının sırasıyla, tüketici kuruluşları (%33), çevre kuruluşları (%24), okul/üniversite (%12), kamu otoritesi (%6), hayvan koruma kuruluşları (%6), dini kuruluşlar (%2), endüstri (%1), siyasi kuruluşlar (%1) olduğu saptanmıştır.