• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL BİLGİLER ve KAYNAK TARAMALARI

2.1. Etlik Piliçlerde Refah Kavramı ile Stres ve Stres Fizyolojisi

Çiftlik hayvanları ticari amaçla yetiştirilmektedir, ancak unutulmamalıdır ki yaşayan ve duyarlı canlılardır. Onların refahlarını korumak ve acıdan uzak tutmak için, çok geniş kapsamlı olan ihtiyaçları karşılanmalıdır. Ancak “hayvan refahı” kavramının bilimsel olarak kullanılabilir olması için öncelikle bilimsel yöntemlerle değerlendirilmesi ve tanımlanması gerekmektedir. Hayvan refahının tam olarak tanımlanması oldukça zordur ancak genel olarak, çiftlik hayvanlarında refah “hayvanların insanlar tarafından oluşturulan çevreye herhangi bir acı veya rahatsızlık duymaksızın uyum gösterebilmesi” şeklinde tarif edilmiştir (Broom, 1991).

Hayvan refahının ortaya konmasında yaygın olarak kullanılan göstergeler dört grup altında toplanmaktadır (Moynagh 2000, Annon 2000); bunlar hayvan sağlığı, üretim ve üreme performansı, fizyolojik göstergeler ve hayvan davranışlarıdır. Bu göstergelere “Refah Göstergeleri” ya da “Stres Göstergeleri” denilmektedir. Refah düzeyini ortaya koymada tek bir ölçüt yerine daha fazla sayıda ölçütün kullanılması daha güvenilir sonuç vermektedir. Düşük ölüm ve hastalık oranı, incinme riskinin çok az veya hiç olmaması, türe özgü doğal davranışların sergilenmesi ve stres belirtisi olan anormal davranışların olmaması, hayvan refahı açısından büyük bir problem olmadığının göstergesi olarak kabul edilmektedir (Annon 2000).

Stres, canlının homeostazisini tehdit eden içsel veya dışsal uyarılara; anatomik, fizyolojik ve davranışsal değişiklikler şeklinde verdiği biyolojik yanıt olarak tanımlanabilir. Stresi ölçmedeki en büyük sorun, strese karşı oluşan cevapların hayvanlar arasında çok varyasyon göstermesidir. Strese karşı oluşan cevap daha önceki deneyim, genetik faktörler, yaş, sosyal ilişki ve insan-hayvan etkileşimi olmak üzere pek çok faktörden etkilenir (Moberg 1985, Hemsworth vd 1981). Eğer kanatlı aynı stres etmeniyle tekrar karşılaşırsa uyum oluşur ve fizyolojik cevaplar meydana gelir. Örneğin civciv döneminde akut ısı stresine maruz bırakma sonraki yaşamlarında ısıya tolerans geliştirmeyi sağlayabilir. Ayrıca bireyler farklı genetik kapasiteye sahiptirler ve aynı

stres etmenine farklı cevap verebilirler. Yetiştiricilikte stres etmenine düşük cevap veren hatlar seçilebilir (Gross ve Siegel 1985, Jones ve Satterlee 1996).

Refahın yetersiz olması, hayvanların rahat hareket etmelerini engelleyen yoğun üretim sistemlerinde önemli ekonomik kayıplara neden olabilir (Elrom 2001). Ayrıca hayvan sağlığı doğrudan halk sağlığını ve gıdaların güvenilirliğini etkilemektedir. Stres altındaki hayvanlar daha kolay hastalanmakta ve hasta hayvanların sağlığını düzeltmek için daha fazla ilaç kullanılmaktadır. Buna bağlı olarak hayvansal ürünlerde ilaç kalıntıları artmakta ve bu durum halk sağlığını tehdit etmektedir. Hayvan sağlığı ve gıda güvenliğinin anahtar faktörü sürü sağlık denetim hizmetleridir. Sürü refahı bunun önemli bir unsurudur. Bu nedenle hayvanlarda oluşan stres faktörleri dikkatle incelenmelidir (Onbaşılar 2005).

Organizma sürekli olarak çeşitli iç ve dış faktörlerin (açlık, korku, sıcaklık değişimi, gürültü, sıkışıklık, enfeksiyonlar vb.) etkisi altındadır, organizmada savunma uyandırıcı etkilere stres faktörleri denmektedir (Akçapınar ve Özbayaz 1999). Kanatlı hayvanlarda strese neden olan faktörler; iklimsel (sıcak, soğuk hava), çevresel (aydınlık, karanlık, taşıma), fiziksel (hareketsizlik, birim alanda normalden fazla hayvan bulunması), sosyal (sürünün yapısında değişiklik) ve psikolojik (korku) olarak sınıflandırılabilir (Freeman 1985).

Hızlı gelişmenin getirdiği fizyolojik stresle çevre koşullarına duyarlılık artmıştır. Etlik piliçlerde hızlı gelişmenin ortaya çıkan metabolik aksaklıkları azaltmak için, gelişmenin kontrol altına alınmasına yönelik yemleme ve aydınlatma sınırlamaları üzerinde durulmaktadır. Ancak bu sınırlamalar da stres etmeni olabilir. Bu nedenle bu sınırlama çalışmalarında bu durumun hayvanlar üzerinde yarattığı streste belirlenmeye çalışılmalıdır (Ersan 2003, Altan vd 1990).

Stres sırasında oluşan fizyolojik değişiklikler, alarm reaksiyonu, uyum safhası ve tükenme olmak üzere 3 aşamada incelenir (Siegel 1971, 1985). Stres etmeni öncelikle organizmada sinirsel-hormonal olaylar serisini başlatır. Bu sinirsel uyarı hipotalamusa

adrenal bezlere ulaşarak glikokortikoidlerin (özellikle kortikosteron) salgılanmasını artırır. Bu basamakların belirli bir düzeye gelmesi için belli bir süre gereklidir bu nedenle stres etmeni ile karşılaşıldığında ilk tepki uyumdan ziyade savaşmak olur. Bu durum “savaş yada kaç mekanizması” olarak da adlandırılır. Sinir sisteminin uyarılara cevap verebilmesi için enerji üretiminin arttırılması gerekir. Bunun için karaciğerde glikojen glikoza dönüşür (Siegel 1971, 1985). Stresin alarm seviyesinde kan yoğunluğu artar, adrenal medulladan salınan adrenalin ve sempatik sinir uçlarından salınan noradrenalin aracılığıyla kalp atım hızı, kan basıncı ve solunum hızı artar, kan şekerinde ise ani bir yükselme olur (Hill 1983).

Stres etmeninin etkisi uzun sürerse adaptasyon devresi başlar, ACTH’nın hipofiz ön lobundan salınımı ile kanatlılarda önemli bir steroid olan kortikosteronun üretimi artar, dolaşımda lenfositlerin sayısı azalırken heterofillerin sayısı artar (Siegel 1985). Glikokortikoidlerin sürekli salınması organizmanın kondüsyonunu bozar, bu durum protein yıkımı, yağlanmanın artması ve hiperglisemi gibi metabolik bozukluklar şeklinde ortaya çıkar.

Hastalıklara karşı duyarlılığın artması entansif kümes sistemlerinde oldukça önemli ve dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Stres etmeninin etkisi devam ederse hayvanın vücut enerji depoları tükenir veya kortikosteron hormonunun yeterli düzeyde üretilememesi sonucu organizma tükenme evresine girer ve ölüm meydana gelir (Siegel 1971, 1985).

Strese verilen yanıtlar, hayvanın içinde bulunduğu olumsuz durumun üstesinden gelmesine ve hayatta kalmasına yardımcı olur, ancak stresin kronikleşmesi ve uzun süre devam etmesi immun ve üreme sistemleriyle birlikte metabolizma ve enerji dengelerini de olumsuz yönde etkiler (Yarsan 2003).

Etlik piliçlerde; canlı ağırlık, canlı ağırlık kazancı, yem tüketimi ve yemden yararlanma gibi verim özelliklerine ilişkin değerler ile ölüm oranının ve incinme riskinin en az düzeyde olması hayvanın refah düzeyini belirlemede kullanılan öncelikli parametrelerdir.

2.2. Genotip, Yetiştirme Sistemi ve Mevsimin Etlik Piliçlerde Verim

Benzer Belgeler