• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. İNGİLİZ NİL HAKİMİYETİNİN GERİLEMESİ VE MISIR HEGEMONYASI: HİDROPOLİTİK TRANSFORMASYON

3.3. Etiyopya’nın Nil Politikası ve İtirazları

Nil Nehri üzerinde yapılan gerek kolonyal dönem anlaşmaları gerekse post kolonyal dönem sonrasında 1959 Mısır-Sudan Anlaşması ile oluşan hidropolitik dengelerde Etiyopya’nın su kullanım hakları görmezden gelinmiş, Nil politikalarında ve kullanım hakkı hususunda Etiyopya’nın hakları görmezden gelinmiştir. Bu ülke Nil’deki konumu itibariyle her iki dönemde de kendini muhatap almayan, siyasi ve ekonomik çıkarları ile örtüşmeyen metinlere itirazını günümüze kadar gelen tartışmaların ışığında özellikle GERD projesinin ortaya çıktığı siyasi ortamda bu itirazları sürdürmeye devam etmektedir.

11 Feddan, özellikle Arap ülkelerinde kullanılan büyüklük miktarı değişkenlik gösteren bir alan ölçü

birimidir. Eski feddan 5883,5 m2, yeni feddan ise 4200,8 m2’dir. (Komisyon, http://www.lugatim.com/, 2020)

93

Etiyopya Nil Nehri’nin ana kaynaklarını sınırlarında barındırması nedeniyle Afrika’nın “Su Kulesi” şeklinde adlandırılmıştır. Nil Nehri’ne yaptığı su katkısı sebebiyle Mavi Nil (Abbay), Sobat (Boro/Akobo) ve Atbara (Tekeze) kolları Nil’in kaynaklığı bakımından ana yüklenici konumundadırlar. Öyle ki, günümüzde Nehrin Mısır’ın Asvan Yüksek Barajı’na kadar akan yüzde 86’lık kısmına Etiyopya’nın sınırları içindeki bölümünün kaynaklık ettiği bilinmektedir. (Arsano, 2007, s. 28)

Toplam yerüstü su kapasitesinin yıllık 123 milyar metreküp olduğu göz önüne alındığında Etiyopya’nın 2, 58 milyon hektar arazisinin tarım sulama potansiyeline sahip olduğu ve tarıma dayalı ekonomiye bağımlı olduğu düşünülürse, Afrika kıtasının tarım üretimi bakımından önde gelen ekonomisi olması kaçınılmazdır. Ekonomisinin tarım, hizmet ve kısmen sanayi üretimi ile büyüme ivmesi içine girmesi ayrıca ülkenin demografik yapısındaki hızlı değişim su politikalarını ülkenin ve yöneticilerin ana gündemlerine almasına sebebiyet vermektedir.

Tüm bu verilere ve ülkenin karşılaştığı gerçeklere rağmen Nil Nehri’nin kolonyal ve post kolonyal dönemde kendi siyasi iradesi dışında oluşan, politik müdahalede bulunamadığı hidropolitik gelişmeler karşısında siyaset üretmeye çalışsa da Etiyopya GERD projesinin gündeme geldiği tarihten önce su politik bakımdan pasif konumda kalmıştır. Bunda hiç şüphe yok ki bölgenin yaşadığı kolonyalizm tecrübesinin ve Mısır’ın havzada hegemon konuma getiren sürecin ve ülkenin içinde bulunduğu siyasi atmosfer etkili olmuştur.

Afrika’nın paylaşımını takip eden kolonyalizm evresinde Britanya’nın Mısır, Sudan, Uganda, Kenya ve Tanganika’da belirli dönemler arasında siyasi ve kurumsal çerçevede konuşlanması, İtalya’nın Afrika Boynuzu ve günümüzde Eritre’ye tekabül eden bölgedeki varlığı, Fransa’nın Nil Havzası’nın komşusu Ekvatoral Afrika’daki ve Cibuti’deki sömürge yönetimleri, Belçika’nın Kongo’daki tasarrufları ile çevrelenen Etiyopya, kolonyal yönetimlerin kendi proje ve Nil vizyonları çerçevesinde imzaladıkları anlaşmalar neticesinde Nil’deki tarihsel, coğrafi ve hidrolojik haklarını tam anlamıyla kabul ettirememiştir. Bu durum Etiyopya’nın

94

kolonyal Nil angajmanını post kolonyal döneme taşımasına, sebebiyet verdiği gibi hak taleplerinin ötelenmesine neden olmuştur.

Kolonyal dönemde yapılan Nil anlaşmalarında 1902 yılındaki mutabakat haricinde Etiyopya’nın taraf kabul edilmemesi ve haklarının tanınması, gerek kolonyal güçlerin kendi aralarında protektora yönetimleri adına yaptığı anlaşmalar gerekse Mısır ve Sudan’ın 1959 yılındaki anlaşması Etiyopya tarafından kabul edilmemesini ortaya çıkarmıştır. Nil Nehri üzerinde yapılan anlaşmaların su kullanımını ne Nil sularında doğrudan veya dolaylı biçimde tasarruf hakkı tanıyan anlaşmaları üçe ayırmak mümkündür. Bu ayrımın ilki 1891 Britanya-İtalya arasındaki protokol, 1906 Britanya-Belçika, 1925 Britanya-İtalya, 1934 Britanya Belçika anlaşmalarıdır.

Tüm bu anlaşmaların temel özelliği bölgesel yönetimleri muhatap almaması ve kolonyal devletlerin kendi aralarında yaptığı anlaşmalar olmasıdır. İkinci ayrımda ise 1902 Britanya, Etiyopya ve 1929 yılındaki Britanya-Mısır arasındaki anlaşmalarda vuku bulmuştur. Son ayrımda ise 1959 Mısır ve Sudan arasındaki Nil paylaşım anlaşması gelmektedir. Bu son dönemin temel karakteristiği Nil üzerinde yapılan anlaşmanın bağımsız devletler tarafından kolonyal güçlerin müdahil olmadığı bir ortamda yapılmış olmasıdır. (Arsano, 2007, s. 94)

1902 Britanya ve Etiyopya anlaşması Nil üzerinde Etiyopya’nın da müdahil olduğu tek metin olma özelliği taşımaktadır. Etiyopya Kralı 2. Menelik ile Britanya arasında yapılan anlaşma gereği, Etiyopya Nil Nehri üzerinde suyun akışını durduracak veya akamete uğratacak herhangi bir çalışma yapılmaması yönünde zorunluluk altına girmiştir. Bu anlaşma sonuçları ve ardından yaşanan politik değişkenlikler sebebiyle Nil suları konusunda yapılan en tartışmalı anlaşma olması nedeniyle öne çıkmaktadır. 1902 anlaşma metninde Etiyopya’nın, Britanya ile Sudan’daki yönetim vesilesiyle yaptığı anlaşma gereği Mısır’daki koloni yönetimini bağlayan veya anlaşmaya taraf kılan bir madde olmaması dikkat çekicidir. Ayrıca bu anlaşmanın bir zorunluluğu mu yoksa bir tavsiyeyi mi içerdiği anlaşma metninin Amharca’dan İngilizce’ye tercüme edilmesi sonrasında daha iyi kavranabilir.

95

İngilizce metinde zorunluluk içeren maddenin aksine Amharca metinde bir tavsiyeyi içermesi metnin bağlamının daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. (Ashebir, 2009, s. 34) 1902

Nil anlaşmasının Nil suları özelinde Etiyopya’yı yasal veya kurumsal bir yaptırımı olmadığı anlaşılmaktadır. Etiyopya’nın, Mısır ve Sudan yönetimleri adına Britanya’nın imzaladığı anlaşmaya bakış açısı temelde iki maddeye ayrılmaktadır. İlk itiraz, Etiyopya’nın Britanya’nın kolonisi olmadığı veya ülkenin herhangi bir bölgesinde Britanya’nın işgali altında olmaması yasal bakımdan bu anlaşmaya uymasını zorunlu kılmamaktadır. Etiyopya’nın bu anlaşmaya itirazına sebebiyet veren bir diğer iddiası Britanya veya Mısır’ın bu metne imza atarken kendisine resmi bir başvuru, bildiriminin iletilmediği yönünde gerçekleşmiştir.

Dolayısıyla 1929 anlaşmasının Etiyopya’ya danışılmadan imzalanması bu anlaşmanın ülke tarafından yasal kabul edilmemesini ortaya çıkarmaktadır. Nil Nehri üzerinde su paylaşımını belirleyen Mısır ve Sudan arasındaki anlaşmaya da Etiyopya’nın tavrı 1929 anlaşmasının benzer özellikler taşımaktadır. 1929 anlaşması gibi 1959 anlaşması da Etiyopya tarafından kabul edilmemektedir. Hatta bu anlaşmalarda herhangi bir yetkili tarafından temsil edilmemesi, anlaşma metninde imzacı taraflar arasında olmaması ve anlaşmanın üçüncü tarafların rızası ve haklarının gözetilmemesi temel itirazlar arasındadır. (Arsano, 2007, s. 100, 101, 102)

Etiyopya’nın Nil politikalarının kurumsallaşmasındaki en temel özellik anayasa yapım süreçlerinde suya, dolayısıyla Nil Nehri ve Tana Gölü’ne yapılan atıflar gelmektedir. 1931 yılından sonra yapılan üç anayasa metninde de Nil Nehri dolaylı şekilde Etiyopya halkının hizmetine sunulacak su kaynakları arasında telakki edilmektedir. Bunlar sırasıyla 1955, 1987 ve 1993 anayasalarıdır. Her üç anayasa metninin de temel prensibi su kaynaklarının kamu yararını gözetecek şekilde yapılmasını teminat altına almaktadır. (Arsano, 2010, s. 164) Etiyopya’nın hızla artan nüfusu, tarım ve sanayi politikaları bağlamında su kaynaklarına ihtiyacı arttırmaktadır.

96

ÜLKE 2010 2020 2030 2040 2050

Etiyopya 87 112 138 164 188

Mısır 78 91 102 113 122

Sudan 35 44 55 66 82

Tablo 6. Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın tahmini nüfus artışları. Kaynak: (United Nations, 2012)

3.4. Nyerere Doktrini Çerçevesinde Nil’e Kıyıdaş Ülkelerin Reaksiyonları: