• Sonuç bulunamadı

2. CARİ İŞLEMLER DENGESİ VE CARİ İŞLEMLER DENGESİNİ

3.1. ESNEKLİKLER YAKLAŞIMI

Cari işlemler dengesini sağlamaya yönelik politika tartışmaları gelişmekte olan ülkelerde 1970'li yılların ortalarına kadar devam etmiştir. Bu tartışmalar devalüasyonun ülkenin dış ticareti ve cari işlemler açığını ne ölçüde iyileştirebileceği sorusu üzerine yoğunlaşmıştır. Ayrıca bu tartışmalar

24

birçok iktisatçının esneklik karamsarlığı olarak ifade edilen bir görüş etrafında fikir birliğine varmasına yol açmıştır (Edwards, 2001).

Klasik yaklaşım olarak da adlandırılan bu yaklaşım, ikinci dünya savaşının hemen sonrasındaki dönemde devalüasyonun etkilerini incelemek amacıyla ortaya konulmuştur. Bu dönemde sermaye akımları günümüzdeki kadar fazla olmadığından dikkate alınmamakta ve cari işlemler hesabının dış ticaret akımlarının sonucunda oluştuğu düşünülmekteydi (Seyidoğlu, 2003).

Bu yaklaşımda, cari işlemler hesabındaki sorunların, mal ve hizmet ithalatı ve ihracatı olarak adlandırılan dış ticaret akışındaki dengesizliklerden ortaya çıktığı ifade edilmektedir (Seyidoğlu, 2003).

Esneklikler yaklaşımı, dış ticaret dengesini göz önünde bulundurarak, göreli uluslararası fiyatların cari işlemler dengesini belirleyen en temel açıklayıcı değişken olduğunu ortaya koymaktadır. Yaklaşım, olası bir devalüasyonun dış ticaret dengesinde yaratacağı etkiyi incelenmektedir (Çekim, 2009).

Devalüasyonun dış ticaret dengesini iyileştirici bir etkide bulunması uluslararası iktisat literatüründeki Marshall-Lerner koşulu’na bağlıdır. Marshall-Lerner koşulu iki varsayımı içermektedir. Birincisi, ülkenin dış ticaret bilançosu başlangıçta dengededir. İkici varsayım ise, ülkenin ithal ve ihraç ettiği malların arz esnekliğinin sonsuz olmasıdır. Arz esnekliği sonsuzdan küçük ise, bu koşul dış dengenin sağlanması için yeterli olmakta fakat gerekli değildir. Daha küçük bir talep esnekliği yeterli olabilir. Eğer başlangıçta ihracat ithalattan büyük ise, talep esnekliklerinin toplamının birden büyük olmasına gerek yoktur (Karluk, 1998).

Özet olarak Marshall-Lerner koşulu; ithal mallarının yurtiçi talep esnekliği ile ihraç malları yurtdışı talep esnekliği toplamının 1’e eşit veya 1’den büyük olması şeklinde ifade edilir. Bu koşulun sağlanmasıyla devalüasyonun dış ticaret açığını azaltıcı etkide bulunacağı söylenir (Tunç, 2004).

Marshall-Lerner koşulu aşağıdaki denklemde şu şekilde gösterilmektedir.

25

ex + em ≥ 1 ex: İhraç malların yurtdışı talep esnekliği

em: İthal malların yurtiçi talep esnekliği

Esnekliklerin toplamı 1’den büyük olduğunda devalüasyon sonucunda oluşacak döviz kazancı o kadar yüksek olacaktır. Esnekliklerin toplamı 1’den küçük olduğu durumda ise devalüasyondan beklenen olumlu etki oluşmayacak, devalüasyondan zararlı çıkacaktır (Keskin, 2009).

Dış ticaret dengesindeki açığı kapatılmasında Marshall-Lerner koşulu’nun sağlanması tek başına yeterli olmayıp bu durum destekleyen iktisat politikalarının uygulanması gerekmektedir (Tunç, 2004).

Devalüasyonun döviz gelirleri açısından ithalatı pahalılaştırma ve ihracatın değerini düşürme etkisi kısa dönemde ihracat miktarını arttırıcı ve ithalat miktarını azaltıcı etkisinden daha önemlidir. Ekonomik birimlerin kendilerini yeni fiyatlara göre ayarlaması belli bir süre gerektirdiğinden devalüasyonun beklenen etkisi daha sonra görülecek ve ticaret dengesi iyileşecektir. Bu durum J Eğrisi ile ifade edilmektedir (Seyidoğlu, 1998).

Kısa dönem esneklikleri her zaman uzun dönem esnekliklerinden daha küçük olmaktadır. Büyük esneklik değerleri ticaret dengesinde daha pozitif etkiler oluşturduğundan uzun dönemde devalüasyonun etkileri daha olumlu sonuçlar vermektedir. Bundan dolayı J-eğrisine kısa dönem esneklikleri neden olmaktadır (Ağaslan, 2008).

26

Şekil 2. J Eğrisi Etkisi

dış ticaret bilançosu + J Eğrisi 0 t0 t1 zaman - A

Kaynak: Seyidoğlu, H. (1998). Uluslararası İktisat Teori Politika ve Uygulama. İstanbul: Güzem Yayınları.

Devalüasyon t0 zamanında meydana gelmektedir. Fakat bunun ihracat ve ithalat hacmi üzerinde etkisi yoktur. Çünkü devalüasyondan sonra ihracat gelirleri düşer ve ithalat harcamaları aynı düzeyde kalır. Böyle bir durumda ticaret dengesi kötüleşir. t1 zamanına gelindiğinde kötüleşen ticaret dengesi düzelir. Yani devalüasyonun etkisi t1 zamanı sonrasında gerçekleşmektedir (Tunç, 2004).

Devalüasyon sonrasında ihracatta ve ithalatta hemen artış azalma beklenemez. Çünkü dış ticaret işlemleri, sözleşmelerle uygulamaya konulmakta ve bu sözleşmelerin süresi uzun dönemli olmaktadırlar. Ayrıca tüketiciler alışkanlıklarını hemen değiştirmez, ithal malların fiyatları artarsa bile tüketiciler belli bir dönem ithal mallarını tüketmeye devam ederler. Öte yandan ithalat yapan sektörler fiyatların yükseleceği düşüncesinde oldukları için bugünden ithalat miktarlarını yükseltirler. İhracat yapanlar ise döviz kurunun yükseleceği düşüncesinde oldukları için ihracatlarını erteleyeceklerdir (Keskin, 2009).

Devalüasyon ulusal para cinsinden ülkedeki ithal malların fiyatını arttırır, döviz cinsinden de ülkenin ihraç mallarını yabancılara karşı

27

ucuzlamasına yol açar. Bundan dolayı esneklik yaklaşımına göre, ithalat giderleri yönünden devalüasyondan beklenen etki, ithal malların yurtiçi talebini kısarak ülkenin döviz giderlerini azaltmasıdır. Buna “döviz tasarrufu sağlayıcı etki” denilmektedir (Seyidoğlu, 1998). Esneklik yaklaşımına göre devalüasyonun döviz gelirlerini arttırması, ihraç mallarını yabacı para cinsinden ucuzlatması bundan dolayı, yabancı tüketicilerin bu malların talebini arttırmaları sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Buna da “döviz kazandırıcı etki” denilmektedir (Seyidoğlu, 1998).

Ne kadar döviz kazancı elde edileceği, ihracatın dış talep esnekliği ve ihraç mallarının yurtiçi arz esnekliğine bağlıdır (Alexander, 1952). Burada birbirine ters düşen iki etki söz konusudur. Birincisi ihracat hacmindeki artışın döviz gelirleri üzerindeki olumlu etkisidir. İkincisi ise döviz cinsinden birim fiyatların ucuzlaması sebebiyle yaşanılan döviz kaybıdır. Devalüasyonun ihracat gelirlerini arttırması için birinci etkinin ikinci etkiden baskın çıkması gerekir. Bu ise ihraç mallarının dış talep esnekliğinin birden büyük olmasını gerektirir. İhracatın dış talep esnekliği ne kadar büyükse, o kadar yüksek döviz kazancı elde edilecektir. Ancak bu imkandan yararlanabilmek için ihracatın dış talebinde artışa paralel olarak bu malların üretimi arttırılabilmelidir. Yani ihraç mallarının arz esnekliği yüksek olmalıdır (Seyidoğlu, 2003).

Devalüasyonun döviz tasarrufu sağlayıcı etkisi bakımından, ithalatın yurtiçi talep esnekliği ciddi öneme sahiptir. Bu esneklik arttıkça sağlanacak döviz tasarrufu azalmaktadır. İthalatın arz esnekliği ise yüksek olmalıdır. İthalat talebi azaldığında, ihraç mallarının üretimi kısılabilmelidir. Aksi takdirde karşı ülke fiyatlarını kırabilir ve devalüasyonun etkileri zayıflar (Seyidoğlu, 2003).

Esneklikler yaklaşımında devalüasyonun etkilerini görmek için aşağıdaki esneklikleri ayrı ayrı incelemek gerekmektedir (Aksu, 2007).

• Ülkenin İthal Malları Talep Esnekliği: Bu esneklik, fiyatlardaki

28

ifade eder. Devalüasyonun döviz tasarrufu sağlayabilmesi için esnekliğin sıfırdan büyük olması gerekir.

• Ülkenin İhraç Malları Dış Talep Esnekliği: İhraç mallarının

fiyatlarında yaşanan düşüşün talep üzerindeki etkisinin ifade edilmesinde etkili olur. Devalüasyon yapan ülkenin döviz gelirlerinde artış meydana gelebilmesi için bu esnekliğin birden büyük olması istenen bir durum olmaktadır.

• Ülkenin İhraç Malları Arz Esnekliği: Döviz kurunda oluşan

değişmelerin ihraç malları arzı üzerinde meydana getirdiği değişikliği ölçmeye yarar. Esneklik katsayısının birden büyük olması durumunda yapılan devalüasyon, ülkenin döviz gelirlerinde artışa neden olmaktadır. Bu durum devalüasyondan beklenen etkiyi sağladığını ortaya koymaktadır.

• Ülkenin İthal Mallarının Yurtdışı Arz Esnekliği: Döviz kurunda

oluşan değişmelerin, ithal mallarının arz esnekliğine etkisinin ifade edilmesinde yol göstermektedir. İthal malları arz esnekliğinin sonsuza yaklaşması devalüasyon yapan ülkenin döviz tasarrufunun artmasına neden olmaktadır.

Esneklikler yaklaşımının cari işlemler dengesinin belirleyicilerini açıklamada bazı yetersiz yanları vardır. Bunlardan ilki, esneklikler yaklaşım kısmidir. Ödemeler dengesinin tamamını değil sadece bir kısmını kapsamaktadır. İkincisi ise esneklikler yaklaşımının odak noktasının devalüasyonun cari işlemler dengesi üzerindeki etkisi olsa da reel döviz kuru tanımında ticarete konu olmayan malların rolüyle ilgili açık bir bilgi yoktur (Erkılıç, 2006).

Johnson (1977), esneklikler yaklaşımına yönelik bazı eleştirilerde bulunmaktadır. Öncelikle bu yaklaşımının kısmi denge analizi olması sebebiyle nispi mal fiyatları ile talep ve arz arasındaki karşılıklı ilişkilerin yok sayıldığıdır. Diğer eleştirilen konuda Keynesyen bakış açısından esneklikler yaklaşımının ticaret dengesindeki değişmelerin çarpan etkisini göz önüne almaması ve ticaret dengesindeki iyileşmelerin sonucu olarak oluşan yabancı

29

döviz birikiminin reel ekonomi üzerinde bir etkisinin olmadığının savunulmasıdır.