• Sonuç bulunamadı

Yazar kitabını bölümlere ayırırken Ģerhini yaptığı el-Hidâye‟yi esas alıyor. Bahsedeceği her konuyu “Kitap” diye isimlendiriyor. Her kitap da fasıllar ve bablar içeriyor. Bazen de el-Hidâye müellifinden farklı olarak konuları baĢlık atmadan direk iĢlediğini görüyoruz. el-Hidâye müellifinin bahsetmediği bazı konulara da giriyor, asıl kitaba ilave bilgiler veriyor.

Kitabın içeriğini Ģöyle özetleyebiliriz: - Önsöz

Önsözde yazar ilim yolculuğundan, değiĢik ilimler tahsil ettiğinden bahsederek sanki okuyucuya fıkıhtaki bu temel eseri Ģerh etmeye layık olduğunu belirtmeye çalıĢıyor, el-Hidâye‟nin önemini, onu Ģerh etme sebebini, kullandığı telif yöntemi ve mezhep taassubu veya mezhebî sapma gibi kullanmaktan kaçındığı kurallarla ilgili bilgi veriyor.

Yazar Taharet Kitabı‟nı Ģerh etmeden önce el-Hidâye önsözünü uzun uzun Ģerh ediyor. Öyle ki eserin üçte birini buna ayırıyor.

Müellifin esere besmele ve hamd ile baĢlama nedenini ve bunların faziletini açıklamakla baĢlıyor, bunların önemini vurgulayan rivayetleri, hamde neden Ģükür ve senadan önce yer verdiğini, el-hamd‟deki „lam‟ harfinin anlamını ve hamd‟den kastedileni uzun uzun açıklıyor.

Sonra müellifin kelimelerini detaylıca açıklıyor. Mesela "وهلاعاً نلعلا نلاعه ىلعا يذلا " cümlesindeki kelimeleri lügat ve ıstılahî olarak tek tek inceliyor, her kelimenin değiĢik anlamlarını ve kendisinin tercih ettiği anlamı açıklıyor. Tam konu bitti zannettiğinde yeni bir sınıflandırma ve muhtemel yeni anlamlarla karĢımıza çıkıyor. Meseleleri tartıĢırken veya tercih yaparken ayet ve hadislerden zaman zaman da Arap Ģiirlerinden beyitlerle delil getiriyor; "وهاكحاً عزشلا زئاعش زيظاً "cümlesinde yaptığı gibi.

127

Örnekler için bkz. Musannifek, ġerhü’l-Hidâye, 29b.

44

Bu Ģekilde el-Hidâye‟nin kelime ve cümlelerine geçiyor, tek tek açıklıyor ve önemini anlatıyor. Enbiyaya salat getirme, ardından âlimlerin zikredilmesi, içtihat meselesi ve ilk âlimlerin hüküm çıkarma yöntemleri meselelerinde yaptığı gibi tüm önsözü detaylıca açıklıyor.

- Taharet Kitabı

Eserin en büyük konusu olup 4 fasıldan oluĢuyor.

- Taharetin farzları faslı. Ancak yazar bunun için ayrı bir konu baĢlığı açmıyor. - Taharetin sünnetleri faslı. Yazar bunun için de ayrı bir konu baĢlığı açmıyor. - Abdesti bozan Ģeyler faslı.

- Gusül faslı

Meseller ayet, hadis ve lügat açısından tartıĢılıyor ve ek olarak müellifin değinmediği konular ekleniyor. Abdestin farzlarında sakalın dörtte birinin mesh edilmesi gibi.

- Hukuk Bölümü

Yazar bu bölümün giriĢinde neden bölümü buraya aldığını belirtmiyor. Oysa el-

Hidâye ‟de bu bölüm satıĢlar kitabında ele alınıyor. Dahası guslün son bölümü ile

haklar bölümü arasında bir kopukluk olduğu çok açık. Yazar gusül bölümünü bitirmeden anlamsız bir Ģekilde haklar bölümüne geçiĢ yapıyor. Hatta bölümün bittiğine dair herhangi bir belirti de görünmüyor.

- Ġstihkak Bölümü

Bu bölüme haklar ve istihkak iliĢkisini açıklamakla baĢlıyor. Ancak çalıĢma istihkak bölümünü de yeterince açıklamıyor, tamamını değil çok kısa bir kısmını Ģerh ediyor.

2. Kısım Muhtevaları

Fıkıh kitapları genel olarak taharet, namaz, zekât, hac gibi “ibadet” olarak adlandırılan kulun Rabbine karĢı olan sorumluluklarını, satıĢ akitleri, evlenme, boĢanma, vekâlet, vasiyet ve miras gibi “muamelat” olarak adlandırılan kulların birbirlerine karĢı sorumluluklarını, kısas, cezalar, tâzir gibi iĢlendiğinde cezalandırma gerektiren ve “ukubat” olarak adlandırılan konuları içerir.

Elimizdeki eser ise bu kısımlardan sadece iki kısmı inceliyor. “Ġbadet” olarak adlandırılan kulun Rabbine karĢı olan sorumluluklarını; hatta bu kısımdan sadece taharet konusunu, ikinci kısım olan kulların kullarla iliĢkisini düzenleyen “muamelat” kısmından ise sadece haklar ve istihkak konularını iĢliyor.

45

Biz aslında kitabın daha büyük olduğuna, en azından ilk iki kısmı; “ibadet ve muamelat” kısımlarını detaylıca incelemiĢ olduğuna inanıyor, elimizdeki nüsha dıĢında birçok bölümünün kayıp olduğuna inanıyoruz. Bizi böyle düĢünmeye sevk eden birden çok neden var: Birincisi: Gusül bölümünün sonundaki bağlantısız kesinti bize kitabın aslında tamamlandığını ancak elimizdeki nüshanın sayfalarının arasından düĢtüğünü gösteriyor. Diğer bir neden ise elimizdeki çalıĢma satıĢ kitabının bölümlerinden olan haklar ve istihkak bölümlerini inceliyor. Yazarın hem de Ģerhini yaptığı el-Hidâye eserindeki sıralamayı terk etme pahasına çok daha önemli birçok bölümü bırakıp bu iki bölüme geçmiĢ olması düĢünülebilir mi? Kaldı ki Haklar bölümünün baĢında SatıĢlar kitabını en baĢından yorumladığını Ģu sözleri ile açıkça belirtiyor. “ SatıĢlar kitabının baĢlangıcında belirttiğim konuların aksine…”.

3. Eserin Konuları Ele Alma Metodu

Genel olarak yazar kitabında, konuları incelerken ve kitaplar, bölümler ve fasılların sıralamasında büyük oranda el-Hidâye eserinin sahibinin metoduna sadık kalıyor. el-Hidâye sahibinin değinmediği konuları ise müstakil olarak ele alıyor.

Meseleleri incelerken çoğu zaman önce kelimenin lügat anlamını es-Sıhâh, el-

Esâs, el-Muğrab gibi lügat kitaplarını kaynak göstererek inceliyor. Kendince tercih

ettiği anlamın gerekçesini belirtiyor, sonra ıstılahi anlamını varsa değiĢik görüĢleri belirtiyor, sonra lügat ve ıstılahî anlam arasındaki iliĢkiyi çoğu zaman ayet ve hadislerden delillerle açıkladıktan sonra fıkhî olarak incelemeye geçiyor. Örnek vermemiz gerekirse;

Taharet; Lügat anlamını vererek baĢlıyor ve “lügatte temizlik anlamına gelir “ diyor. Mastarını Ģöyle açıklıyor “ T- h-r kelimesinin mastarı (“ha”nın fetha veya damme ile okunması ile) tahareten Ģeklinde ifade edilir. Ġsim hali et-Tuhr‟dür.”129 Sonra Taharet kelimesinin burada hissi anlamda, baĢka yerlerde ise mecazî anlamda kullanılıp kullanılmadığını, burada lügat anlamının daha genel olup, lafzın kullanılıĢının gerçek olup olamayacağını “ sizi tertemiz yapmak istiyor” ve “Onların mallarından onları kendisiyle temizleyeceğin bir sadaka al” ayetlerini delil göstererek bu Ģekilde anlamlandırmanın zayıf olduğunu söylüyor ve sebebini açıklıyor.

Sonra Ģer‟i anlamına geçiyor ve Ģöyle diyor: “ġeriatte ise taharet özel bir Ģekilde ve çeĢitli yöntemlerle temizlenmedir”.130

Ardından farklı tanımları zikrettikten ve bu kelime ile ilgili birkaç meseleyi tartıĢıp açıkladıktan sonra yeni bir meseleye geçiyor. Konu baĢlıklarını incelerken mesela bölüm veya fasılların baĢında neden konuyu burada iĢlediğini, önceleme veya erteleme gerekçesini belirtiyor. Örneğin Abdesti bozan hallerden bahsederken ” Abdestin sıhhat Ģartlarını düzenleyen farzları ve

129

Musannifek, ġerhü’l-Hidâye, 39a.

130

46

erkânları, mükemmel veya tamamlayan sünnet ve müstehapları varken ve onu bozan Ģeyler varken… Konuyu iĢlemek gerekti…”131

4. Eserde Delillerin Kullanılma Metodu A- Hadisleri Kullanma

Yazar eserinde meseleleri tartıĢırken hadisleri sıkça delil olarak kullanıyor. Bunu yaparken de daha çok bir görüĢü belirttikten sonra hadisi zikrediyor ama hadisi uzun uzun Ģerh etmiyor. Delil olarak kullandığı hadislerin çoğu yaygın ve kolay hadisler. Hadislerin ravi ve senetlerini, hangi sahabeden rivayet edildiğini ya da hangi hadis kitabında yer aldığını çoğu zaman belirtmiyor. Nadiren Ġbni Mace veya Buhari veya Müslim rivayeti olduğunu belirtiyor. Bazen de gerekli görürse el-Hidâye’de veya kendi alıntıladığı hadisleri sahihlik veya zayıflık açısından tartıĢıyor. Ancak genel olarak hadisleri zikrederken sahihlik veya zayıflığı ile ilgili görüĢ belirtmekten kaçındığını söyleyebiliriz.

c. Farklı Rivayetleri Kullanma

el-Hidâye birçok meselede Hanefi ve ġafiî mezheplerinin görüĢünü naklettiği gibi

Musannifek de aynı metodu takip etmekle birlikte zaman zaman da farklı mezhep görüĢlerine yer vermiĢtir. Özellikle Hanefilik ve ġafiîlikte her farklı bir rivayet zikrettiğinde delil getiriyor, bazen de bu iki mezhebin görüĢlerini “ bu konuda ihtilaf yoktur” veya “hepsi ittifak ettiler “ gibi ifadelerle birleĢtirmeye çalıĢmıĢtır.

Musannifek Hanefi mezhebi dıĢındaki görüĢleri de tartıĢıp delillerini ortaya çıkardıktan sonra daha güçlü bulursa bunu tercih etmektem çekinmemiĢtir. Mesela “ baĢlarınızı meshedin” ayetindeki mesh edilmesi gereken miktar meselesini ele alırken ġafii mezhebinin görüĢü ile baĢlıyor ve ”Ġmamı ġafiî r.a meshten mutlak kelime anlamını anlıyor ve bu mutlaklığın gerektirdiği miktarın mesh miktarı olduğunu çıkarıyor”132diyor ve Ġmamı ġafiî‟nin görüĢünü Ģu delille destekliyor. “Zaten ayette daha fazla veya hepsinin mesh edilmesine dair bir delil yoktur ve Muğire hadisi veya diğer hadisler MUHTEMEL YERLERDE daha fazla yerin mesh edilmesi gerektiğini göstermiyor” . 133Buna Ģöyle akli bir delil sunuyor. “Bir efendi içinde altınlar olan bir keseyi göstererek kölesine Ģu keseden bir miktar altın al ve fakirlere dağıt derse, kölenin alacağı herhangi bir miktar ile efendinin maksadı hâsıl olmuĢ olur.” 134

Sonra Hanefi mezhebinin görüĢüne geçiyor ve “Ebû Hanîfe r.a ise mutlak anlamında olmadığı görüĢünde” diyor ve gerekçesini Ģöyle açıklıyor. “ Çünkü mutlak

131

Musannifek, Şerhü’l-Hidâye 71b.

132

Musannifek, Şerhü’l-Hidâye 53a.

133

Musannifek, ġerhü’l-Hidâye, 53a.

47

mesh kastedilmiĢ olsaydı sadece yüzün yıkanması ile de mesh gerçekleĢmiĢ olacağından yüz yıkama ile iktifa edilmesi gerekirdi ki bununla farz olan meshin gerçekleĢmeyeceği konusunda icma vardır. Aksine kastedilen belli bir miktardır. Dolayısı ile mücmeldir. Peygamber efendimizin (S.A) perçemini mesh etmiĢ olması miktarın açıklanmasıdır. O miktar da baĢın dörtte biridir iddiasındadır”135

Ebû Hanîfe ‟ye Ģöyle itirazda bulunuyor. “ Peygamberin fiili mücmelin açıklaması olamaz. Çünkü defalarca görmüĢsündür ki mücmelin beyanı hem metin yönünden hem delaleti yönünden kat‟i olmak durumundadır. Perçemin mesh edilmesi daha önce açıklandığı üzere bu Ģekilde değildir. Sonuç olarak biz mücmel olduğu kanaatinde değiliz. Mücmel olduğundan hareketle burada geçtiği gibi delil olarak kullanılması bahsettiğimiz gibi doğru değildir. Dolayısı ile Muğirenin rivayeti onun açıklaması olamaz.”136

Sonra Ġmamı Malik‟in görüĢünü zikrederek onun görüĢüne meylediyor “ O zaman en doğrusu Malik r.a‟nın baĢın tamamını mesh etmek yönündeki görüĢüdür. Ġhtiyat ‟da bunu gerektirir. Ġhtiyat, dirsekleri yıkamada olduğu gibi bazen farz olmanın da sebebi olabilir.”137

Sonra en doğrusunun orta yolu tercih etmek olduğuna iĢaret ediyor. Olması gereken en az miktar ile en çok miktar arasında bir miktardır. Dolayısı ile ne tamamını mesh etmek ne de en azı ile yetinmek doğru değildir. Ancak ne dörtte bir veya daha fazlasını ne de tamamını gerektirmiyor.

135 Musannifek, ġerhü’l-Hidâye, 53a.

136

Musannifek, ġerhü’l-Hidâye, 53a.

48

Benzer Belgeler