• Sonuç bulunamadı

2. ŞEHİRDEKİ GAYRİMÜSLİMLERİN DURUMU

2.1. ERMENİLER

2.1.1. Ermenilerin Şehirdeki Durumları

Bilindiği üzere Türkler, XI. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu’ya yerleşmeye başladıklarında burada yaşayan uluslardan birisi de Ermenilerdi. Bu tarihlerden itibaren Ermenilerle Türkler ve bölgenin yerleşik halklarından Kürtler, bir arada yaşamaya başlamışlardır. İslam hukuku içinde dinde zorlama yoktur ve insan insanın kardeşidir, anlayışıyla Müslüman Türkler ve Kürtler yaşadıkları coğrafyalarda gayrimüslimlerle yaşamayı bir görev bilmişlerdir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarında yaşayan Müslümanlar, Beylikler Dönemi’ndeki Diyarbakır’ı ihya etmişlerdir. Beyliklerden sonra Diyarbakır’a hâkim olan Akkoyunlular, şehrin imarına önemli katkılar sağlamışlardır. Bu bayındırlık faaliyetleri sadece Müslümanlar için yapılmamış, gayrimüslimler de işin içine alınmıştır258

.

Osmanlı Devleti, Diyarbakır ve çevresine hakim olunca buralarda Müslümanlar yoğun olarak yaşıyordu. Osmanlı’dan önce Diyarbakır’a birçok Müslüman devlet hakim olmuştur. Hakim olan devletlerin halkı Müslüman olduğu

257

Diyarbakır Şr. Sc., nr:593, s.1-97.

258

Zimmet: Arapçada üstünde olan şey anlamına gelmektedir. Bkz. Kamuran Gürün; Ermeni

66 için şehirde Müslümanlar söz sahibi olmuşlardır. Diyarbakır’da devletin asli unsurları Müslümanlar olup, Müslümanlar dışında gayrimüslimlerde yaşamışlardır.

Osmanlı Devleti, Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Diyarbakır’a hâkim olunca şehirde yaşayan gayrimüslimlerle ilgili zimmet anlaşması imzalayarak onları Allah ve Peygamber’in zimmeti altına almıştır259. Böylece gayrimüslimlerin İslam

Devleti güvencesi altına alındığı gösterilmiştir. Bu durum Osmanlı’nın genelinde olduğu gibi Diyarbakır şehrinde de görülmüştür. Müslümanlarla gayrimüslim halk uzun bir müddet bir arada yaşamayı kabullenip birlikteliklerini sürdürmüşlerdir. Bu birliktelik gayrimüslimlere millet kavramını da kazandırmıştır. Bu kazanım milletleri birbirlerine bağlamış ve Ermenilere “Millet-i Sadıka” unvanı verilmiştir. Zira bu unvan Osmanlı toplumu içinde Müslümanlarla en iyi anlaşan milletin Ermeniler olmasına katkı sağlamıştır260

. Hatta Müslümanlarla Ermeniler arasında ortaklılar bile kurulmuştur. Bu duruma 593 şer’iye sicilinde rastlanılmıştır. Örneğin Ömer Efendi ile Belediye Azası Tomas Efendi ortaklaşa bir arsa almışlar arsalarının bir bölümünü içine alan Diyarbakır’da oturan Yunus Efendi ev inşa etmekte olduğunu görmüşler ve mahkemeden ev inşasına müdahale edilmesini istemişlerdir. Mahkemede buna müdahale edip konuyu belediyeye havale etmiştir261

.

Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Diyarbakır Osmanlı topraklarına katılınca bölge kozmopolit bir hal almıştır ve Ermeniler kendilerini Osmanlı’nın bir parçası olarak görmeye başlamışlardır. Ermenilerin kendini devletin bir parçası olarak hissetmeleri Diyarbakır örneğinde de görülmektedir. Nitekim Ermeniler, Diyarbakır’ın gerek sosyal hayatı içerisinde olmaları, gerekse devlet hizmetinde bulunmaları dikkat çekicidir. Dolayısıyla Ermenilerin Diyarbakır’daki şehir yaşamının her basamağında oldukları görülmektedir. Ermenilerin sosyal hayatta rahat ve huzurlu olmaları onların nüfuslarının artmasına da katkı sağlamış ve Diyarbakır’daki Ermeni nüfusu her geçen gün artmıştır.

XVII. yüzyılda Diyarbakır’a gelen ünlü seyyah Evliya Çelebi, “Diyarbakır’ın 47 mahallesinin Müslüman, 7 mahallesinin de Ermeni Mahallesi” olduğundan söz

259

Nurdan İpek; “Millet Sistemi İçerisinde Ermeniler”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. III, Erciyes Üniversitesi I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, Kayseri 2007, s.421.

260

Diyarbakır Şr. Sc., nr:593, s.1-194.

261

67 etmiştir262

. Diyarbakır bu özelliğini XIX. yüzyılın ikinci yarısında da kaybetmemiştir. Her ne kadar XIX. yüzyılın ikinci yarısında misyonerlerin desteğiyle bölgede kıpırdamalar olduysa da bu durumun Osmanlı’yı çok fazla etkilemediğini söyleyebiliriz.

Ermeniler, Osmanlı Devleti zamanında Ermeni milleti kavramına sahip olunca Ermenilerin Osmanlı yönetiminden zamanın çok üstünde hoşgörü, tolerans ve inanç özgürlüğünden yararlandığı söylenilebilinir263. Hatta o kadar hoş görülmüşler

ki Ermeniler kendi aralarındaki sorunların Müslümanların arabuluculuğuyla çözülmesini istemişlerdir. Mesela XIX. yüzyılda Ermenilerin bir kısmı Katolik Mezhebi’ne mensuptu, bir kısmı da Gregoryen Mezhebi’ne sahipti. Bu mezheplere sahip olan Ermeniler mezhep çatışmalarını başlatmışlardır. Bu çatışmalar Türklerin araya girmesiyle noktalanmış ve 1831 yılında Katolik Ermeni Patriğinin kurulmasına karar verilince çatışmalar tamamen durmuştur264

.

Osmanlı Devleti’nin doğu topraklarında Müslümanlardan sonra en fazla nüfusa sahip millet Ermenilerdi. Ermeniler, Osmanlı’nın himayesine girince sayıları tam olarak belirtilmemiştir. Ancak gerçek şudur ki doğu bölgelerinde Müslümanlardan sonra en çok nüfusu Ermeniler oluşturuyordu. Bu nüfus her geçen gün artmıştır. Diyarbakır’a gelen yabancı seyyahlardan Simeon, Diyarbakır şehrinde Ermenilere ait 1000 haneli bir nüfustan söz etmiştir. Bu nüfus miktarı XIX. yüzyılın sonlarına doğru artmıştır. Diyarbakır’da yaşayan Ermenilerin sosyal ve ekonomik hayata girdiği de yapılan çalışmalar sonrasında tespit edilmiştir. Hatta şehir yönetiminde Ermeni vatandaşların da söz sahibi olduğu görülmüştür. 1877 yılında Diyarbakır idare meclisinde Tomas Efendi, Mihail, Agop ve Mıdırgıç Efendiler devlet hizmetinde bulundukları görülen Ermenilerdir. 1882-1883 senesinde Diyarbakır’da hizmet veren; Minasyan Ohannes, Keşişyan Michael, Mardos Efendi gibi Ermeniler yer almaktaydı. Bu tarihlerde Diyarbakır valilerinin tercümanlığını Dikran adlı bir Ermeni yapıyordu. Ancak bu kişinin tercüme işlerini yanlış yaparak valileri yanıltmakta ve kurumlara yanıltıcı bilgiler vermekte olduğu kaynaklarda geçmektedir. Dikran adlı Ermeni’nin yaptığı çevirilerden birisi de; Ermenileri ihtilal

262

Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, s.1118. Ayrıca, Bkz. Okumuş, a.g.m., s.177.

263

Abdurrahman Çaycı; Türk Ermeni İlişkilerinde Gerçekler, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2000, s.13.

264

68 düşüncesine sevk edecek propaganda unsurları içeren Ermenice gösterilecek bir tiyatro oyununun sakıncasız olduğunu Diyarbakır valisine bildirmesidir265

. Dikran bu doğrultuda raporlar verdirmiştir. Bu durum da Ermenilerin isyan hazırlıkları içerisinde olduklarını göstermektedir. Dikran’nın Ermenilerin isyan hazırlıklarından haberdar olduğu kanısını güçlendirmektedir. Çünkü tiyatro oyunları Milliyetçilik fikrini aşılamaktadır. Ermenilerin Diyarbakır’da kamu hizmetine girmeleri XIX. yüzyılın son çeyreğinden sonra artmıştır. 1893-1894 yıllarında da Ermenilerin devlet hizmetinde bulundukları görülmüştür. Zira 30 Ağustos 1893-1894 tarihlerine ait belgelerde Ermenilerin devlet hizmetinde bulundukları; kimilerinin de bürokraside görev aldıkları ve yüksek maaşlarla çalıştıkları yer almıştır. Ermeniler, bürokrasinin dışında, idare meclisi, polis memuru, telgraf müdürlüğü, tercüman ve dış haberleşme sorumlusu görevlerde de bulunmuşlardır. Hatta bazıları devlet nişanlarıyla ödüllendirilmiştir266

.

1893–1894 tarihlerinde Ermenilerin Diyarbakır şehrinde çok rahat yaşadıkları 593 numaralı Şer’iye Sicili’nde de görülmüştür. Mesela Kuyumcu Tomas’ın Gül Cami Mahallesi’nde Salhane civarında bir bab-ı mülk hanesinin tamiri için Diyarbakır Şer’iye Mahkemesi’ne başvurmuştur267

. Ermeniler bu tarihlerde kendi aralarındaki sorunları ya da Müslümanlarla arasındaki sorunları Diyarbakır’daki mahkemelere taşımışlardır. Bu sorunların kendi lehlerine çözümlendiği de görülmüştür. Mesela Diyarbakır’da yaşayan kuyumcu Kereb, İbrahim Ali Efendi ve İbrahim Efendi’den 28000 guruş alacağı olduğunu belirterek onları mahkemeye vermiştir. Mahkemede onların borçlarına karşılık dükkânlarını teminat göstermiştir268

. Bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere Diyarbakır’daki Ermenilere siyasi, sosyal, ekonomik ve hukuki haklar verilmiştir. Vilayetteki Ermenilerle Müslümanlar kardeşçe yaşamışlardır.

Benzer Belgeler