• Sonuç bulunamadı

2.3. ETNO-DİNSEL BİR GRUP OLARAK ERMENİLER

2.3.2. Ermenilerde Dini Hayat

Hıristiyanlıktan önce Ermenilerin tıpkı geçmişte yaşamış diğer toplulukların bir kısmı gibi güneşe, aya, yıldıza yani kısacası tabiata taptığı iddia edilmektedir. Canan Seyfeli, Hıristiyanlık Öncesine Dayanan Bazı Ermeni Halk inanışları adlı makalesinde Ermenilerin Hıristiyanlık öncesinde yüceltilen atalara dair, tabiatla ilgili ve iyi kötü ruhlara dair inançlarının olduğundan bahseder. Seyfeli’ye göre Ermeniler, Hayk, Ara Geğetzik Vahagn ve Tork Angeğ’i başlıca tapınılan mitolojik kahramanlar olarak görürler. Hayk, mitolojik özellik atfedilen ataların ilki ve en eskisidir. Bunun yanı sıra Vahagn, erken Ermeni kaynaklarında hakkında önemli bilgiler verilen, tarihi ve tanrılaştırılan bir şahsiyettir.92 Hıristiyanlık öncesi Ermeni inançları arasında tabiatla

ilgili inançların ilk sırasında güneş ve ay gelir. Güneşe at kurban edilmesi, Ermeni tabiat inanışlarında güneşin önemli bir yerinin olduğunu göstermektedir. Ermeni takviminde sekizinci ay(arek) ve her ayın ilk günü güneşe tahsis edilmiş ve her ikisine de Areg (güneş) ismi verilmiştir. Aynı ayın yirmi dördüncü günü ise Lusnag ismiyle aya (luys) tahsis edilmiştir. Ayrıca güneş ve ay, sırasıyla Areg ve Lusin şeklinde isim olarak kullanılmıştır.93 Bunun yanında, dua ederken doğuya dönülmesi, ölülerin doğuya dönük

olarak gömülmesi Ermenilerde tabiatla ilgili inanışların hayata yansıyan izlerini ortaya koymaktadır. Hıristiyanlık öncesi Ermeni halk inanışlarında iyi ve kötü ruhlara dair inançlarda Aralezk (Arlezler, Aralezler, Haralezler), Ara Geğetsizik ile Şamiram efsanesinden bahsedilmektedir. Aralezler, köpek soyundan gelen ve savaşlarda ölen yiğitlerin yaralarını yalayarak ölü bedenin tekrar diriltilmesinde rol oynadığına inanılan ruhlardandır.94 Dev ismi, Ermenilerin eski inançlarını koruyanlarla mücadele ettikleri

yaratıklara verdikleri isimdir. Kack, genellikle dağlardaki mağaralarda ve taş oyuklarda yaşadığına inanılan cezalandırıcı ruhlardır. Alk, kötü özellikli dişi hayaletlerdir. Ays, rüzgâr kılığına giren kötü ruhtur.95 Ermenilerin Hıristiyanlığın kabulünden sonra da

92 Canan Seyfeli, “Hıristiyanlık Öncesine Dayanan Bazı Ermeni Halk İnanışları”, Selçuk Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, 30, s.150-152.

93 Seyfeli, “Hıristiyanlık Öncesine Dayanan Bazı Ermeni Halk İnanışları”, s.154. 94 Seyfeli, “Hıristiyanlık Öncesine Dayanan Bazı Ermeni Halk İnanışları”, s.159. 95 Seyfeli, “Hıristiyanlık Öncesine Dayanan Bazı Ermeni Halk İnanışları”, s.160.

34

Kiliselerin doğuya dönük olması, ayinlerde doğuya dönerek dua etmeleri, güneşe ait ilahiler okumaları, güneşe Allah’ın bir gözü denilmesi; Ermenilere İranlılardan intikal eden Ağustos ayında kutlanan Vartevar (gül bayramı) bayramının Hıristiyanlıkta Tecelli-i İsa Yortusu olarak kutlanmaya devam etmesi96 Ermenilerin eski dini inanç ve geleneklerini Hıristiyanlık içinde de muhafaza ettiklerini göstermektedir.

Bazı kaynaklara göre Ermenilerin Hıristiyanlığı kabulü, Aşağı Ermenistan Kralı Apkar (başka kaynaklarda Urfa kralı Apkar olarak geçmektedir.) devrinde olmuştur. Apkar’ın cüzzam illetinden kurtulması için Hazreti İsa’nın yardımını istemesi ve Havariyundan Tatyos ve Potogomiyos’un İncili Ermenistan’a getirmeleri üzerine Ermeniler Hıristiyan olmuşlardır.97 Bu olaydan sonra Ermenilerin tekrar eski dinlerine

geri döndükleri, Hıristiyanlığın Ermenistan’da kalıcı olarak dördüncü yüzyılın ilk yıllarında yerleştiğini iddia edenler de olmuştur. Cahit Külekçi Ermeniler ve Türkler adlı çalışmasında, Urfa kralı Apkar ve adı geçen (Tateos ve Partoğimeos) havariler sayesinde Hıristiyanlık’ın Ermenistan bölgesine ulaştığını ve bu şekilde de doğu kilisesinin ortaya çıktığını ifade etmektedir. Külekçi, bu durumun Mezopotamya’da gerçekleştiği ve Ermenilerin toplu olarak Hıristiyanlığa geçişlerinin ilk dönemi olarak kabul edildiğini ifade etmektedir.98 Ermenilerin milli tarihlerini ve kimliklerini oluşturmalarında kilisenin rolü oldukça büyüktür. Kilise, çevresinde yaşayan Ermenileri kendi etrafında toplayarak başka inanç ve geleneklere yönelmelerini engellemiştir. Bunun yanı sıra Ermenilerin temel dinî hayatları kilise etrafında şekillenir.

Ermenilerde dinî hayatın önemli bir parçası da popüler dindarlık inanışlarıdır. Ermenilerin Kudüs dışında da kutsal kabul ettikleri, kutsal emanetlerin ve azizlerin mezarlarının bulunduğu manastır veya türbe gibi, ziyaret ettikleri bazı mekânları vardır. Muş’taki Surp Garabed Manastırı bunlardan bir tanesidir. Hıristiyan Ermenilerce kutsal kabul edilen bazı mekânların Müslümanlar tarafından da itibar görüp ziyaret edildiği

96 M. Sadi Koçaş, Tarihte Ermeniler ve Türk Ermeni İlişkileri, Kastaş Yayınları, İstanbul 1990, s.57. 97 Koçaş, Tarihte Ermeniler ve Türk Ermeni İlişkileri, s.57.

98 Cahit Külekçi, Sosyo-Kültürel Açıdan Ermeniler ve Türkler: İstanbul Ermenileri, Kayıhan

35

söylenebilir. Saha araştırmasında elde edilen bilgilere göre Sason’a yakın bir mesafede olan ve halk arasında ‘Mereto’ dağı olarak bilinen yerde bulunan tarihî kilise Müslümanlar tarafından da ziyaret edilmektedir. Ermeni kültüründe Nuh Tufanı’nı simgeleyen, Ermenicede ‘Vart’ gül ve ‘Var’ ışık saçan anlamına gelen insanların birbirlerine su ile şaka yaptığı ‘Vartavar’ bayramı her yıl geleneksel olarak Ermeni olan ve olmayan Müslümanların da katılımıyla Mereto dağında kutlanır. Festival havasında geçen bu bayram, din, gelenek ve kültürün nasıl iç içe geçtiğini, bir arada yaşayan ve farklı dinlere mensup insanların dini ve kültürel hayatlarının bir birlerini nasıl etkilediğini göstermektedir. Çünkü dinî hayat, kültür ve gelenek gündelik hayat ile iç içedir. Bu aynı zamanda farklı dine inanan iki topluluğun gündelik hayatlarındaki ortak dini, kültürel ve geleneksel inanç ve uygulamalarına işaret etmektedir.

Hıristiyan Ermenilerle Müslümanlar araştırma yapılan coğrafyada uzunca yıllar birlikte yaşadılar. Mereto dağında yapılan kutlamalar bu yakınlığın doğurduğu etkileşimin sonuçlarından bir tanesidir. Çünkü bu etkileşimler direkt olarak ihtiyaç ve gündelik hayatın gerçeklikleriyle kurulmaktadır. Komşusu Gayrimüslim olan bir Müslüman’ın acil bir ihtiyacı olduğunda en yakın komşusundan yardım istemesi bu etkileşimin bir örneği olarak ifade edilebilir. Veya Müslüman’ın Gayrimüslim komşusunun yaptığı ve işe yaradığını gördüğü bir muskayı kendisi için de yapmasını talep etmesi söz konusu etkileşimin birkaç örneğidir.