• Sonuç bulunamadı

1.2. Şamanizm’in Temel Esasları

1.2.2. Şamanizm’de Evren Anlayışı

1.2.2.3. Yeraltı (Karanlıklar Ülkesi) ve Kötü Ruhlar

1.2.2.3.1. Erlik / Yerlik / Erklik

Altaylılar’ın “Erlik”; Yakutlar’ın “Arsan Dolay” dedikleri yeraltı dünyasının hâkimi “kara nemeler”; yani kötü ruhların başkanıdır. Bazı Türkologlara göre; Altaylıların güçlü, kuvvetli olarak anlamlandırıldığı Erlik; “erklig” kelimesinin bozulmuş şeklidir. Bu araştırmacılara göre Uygur Buda metinlerindeki ölüm ruhu ve karanlık dünyanın hâkimi “Erklig Yama”dır. Yama’nın Erklig sıfatı; Moğollarda “Erlik” yahut “yerlik” olarak kullanılmış ve Sanskritçe’den Uygurca’ya tercüme edilen metinlerde “erklig” (kudretli) kelimesi şaman toplumlarda “Erlik” şekliyle kötü ruhların başkanına isim olarak kullanılmıştır. (İnan, 2000: 39)

Daha çok Güney Sibirya, Altay Türkleri ve Moğol halklarının mitolojik görüşlerini yansıtan materyallerden karşımıza çıkan Erlik, “Erlik Tanrı” ismiyle Moğollar’da yer almıştır. Bu inanca Macar Kıpçaklarda da rastlayabilmekteyiz. Bazı sözlüklerde “yer altı saltanatının hakimi” anlamında “Yerlik Ayna”, “Erklik” gibi şekillerde rastlanan bu varlık, bazı görüşlere göre yüklendiği işlev itibariyle Sümerlerdeki “Yereşkigal”ı karşılamaktadır ki “Yer-eşki-kal”, “Yereşinkal” şekliyle “yer dünyasının sahibi”, yer altı dünyasının ağasıdır. Sarı Uygurlarda ise “Erlik-Yerlik” ölüler saltanat; yer değiştirenlerin yurdu anlamındadır. Sarı Uygurlarda “Yerliktin Hanı” ölülerin bulunduğu yerin ağasıdır. Ayrıca Hakaslarda “Erlik Han”, “İrlik” gibi şekillerde kullanılan bu ritüel Güney Sibirya’da,

54

Minusinsk Tatarlarına ait bir metinde, “Ölülerin hanı imiş İrle Han adlı bir han” olarak geçmektedir. Eski Türkçe’de “İrle”, “Erle” “yer, yurt” anlamına geliyorsa da burada Erlik için kullanılmış olması mana olarak daha uygun düşmektedir. (Beydili; 2005: 197–198)

Yaşar Kalafat da Erlik’in yer; “Yağız Yir” ile alakalı olduğunu söyler. Kalafat’a göre “Yağız Yir” orta dünyayı değil; yeraltını karşılamaktadır. Bu anlam itibariyle Erlik, yirlig/irlig/erlik değişimiyle yeraltına ait olan anlamında kullanılmıştır ki bu da mantık dairesi içerisindedir. Kalafat, Erlik’in yeraltına ait bir han olduğunu düşünmektedir. (Kalafat, 1999: 21)

Erlik’in yeraltındaki işlevi Abdulkadir İnan tarafından şöyle izah edilir: “Erlik, insanlara her türlü kötülükleri yapar, insanlara ve hayvanlara türlü türlü hastalıklar göndermek suretiyle kurbanlar ister, istediği kurbanlar verilmezse musallat olduğu obaya veya aileye ölüm ve felaket ruhlarını (iyelerini) gösterir. Öldürdüğü insanların canlarını yakarak yeraltındaki karanlık dünyasına götürür. Kendisine uşak yapar.” (İnan, 2000: 39)

Erlik ve ona bağlı inançlar Altaylar’da, Altay şaman dualarında, geniş şekilde yer almaktadır: Altaylılarda; kızamık, tifo gibi en ağır hastalıkların ve korkunç felaketlerin Erlik tarafından gönderildiğine inanılır. Erlik’in amacı bu felaketlerle insanın ona kurban kesmesini sağlamaktır. İstediği yapılmazsa Erlik, istediğini yapmayan kişiyi ölümle cezalandırır ve yeraltında kendisinin hâkim olduğu bir mahkemede yargılayıp kendisine uşak yapar. Erlik, bazen bu ruhu kötülük yapması için yeryüzüne gönderir. Altaylılar’a göre Erlik’in insan ve canı ile münasebeti bundan ibarettir.

Altaylılar özellikle hastalıkların çok olduğu dönemlerde Erlik’ten korkar ve onun adını anmaktan bile çekinirler. O’na kısaca kara bir şey anlamına gelen “kara neme” şeklinde seslenirler. Bunun yanında Erlik, Altaylılar için küstah, edepsiz, inatçı ve uyumsuzdur.

İnsanlar ile Erlik arasındaki ilişkide dikkatimizi çeken önemli bir nokta; insanların Erlik’in bu kadar tahakkümü altında bulunmasına rağmen onu kandırıyor olabilmeleridir. İnsanlar Erlik’e kurban sunarak, Erlik’e saygı göstermekten ziyade, onun gözünü boyayıp kendi refahını satın almaktadır. Nitekim Erlik için yapılan kurban törenleri samimiyetten uzaktır. Bu “saygısızlık” bir tarafa insanların Erlik için seçtiği kurbanlık hayvanların sıska; hatta hasta hayvanlardan seçilmesi; iyi ruhlar için kesilen kurbanların derileri özel yapılmış direklere asılırken Erlik için kesilen kurbanların derilerinin asılmayıp eve götürülmesi;

55

kurban kesmek için hazırlanan direklerin bile eğri büğrü ağaçlardan seçilmesi insanların bu ritüelleri sadece Erlik’in gözünü boyamak için yaptığını gösterir.

Şaman dualarında Erlik’in görünüşü ile ilgili bilgiler de yer alır: Erlik, ihtiyar; fakat atletik vücutludur. Gözleri ve kaşları kömür gibidir. Sakalı ikiye ayrık ve dizlerine kadar uzanmaktadır. Bıyığı köpeğin azı dişi gibidir ve kıvrılarak kulaklarına asılmıştır. Çenesi tokmak gibi, boynuzları ağaç kökleri ve saçları ise kıvırcıktır. (Anohin, 2006: 3–4–5)

Erlik’in dış görünüşünün tasvir edildiği şaman duası Radloff’un Türklük ve Şamanlık adlı eserinde şu şekilde geçer:

“Ey kara beygir üzerindeki Erlik, Kara kunduzdan bir yatağın var; Kalçan o kadar geniş ki,

Hiçbir kucak kuşatamaz, Güçlü boynunu,

Hiçbir kişi kuşatamaz; Kaşların karış genişliğinde, Sakalların kapkara,

Yüzün kana bulaşmış.

Ey zengin kan Erlik,

Saçları parlar, kıvılcım saçar, Sen kova olarak

Ölü kişi göğsü kullanırsın;

Kişilerin kafatası sana bardak olur, Yeşil demirdir senin kılıcın,

Demirdendir kürek kemiğin, Kara yüzün kıvılcım saçar, Saçların dalgalanır

Çadırın kapısında,

Birçok görkemli tahtlar vardır. Topraktan bir sehpan vardır, Çadırının damı demirdir.

56 Kocaman bir öküze binersin.

Eğerini örtmek için Bir atın derisi yetişmez;

Elini uzatmakla bahadırları yıkarsın, Atın kollarını çekmekle

Hayvanları yuvarlarsın, Ey Erlik, babam Erlik, Niçin halkı böyle izlersin? Söyle, niçin onu yok edersin?

Senin yüzün her zaman kurum gibi karadır, Kömür gibi parlar, karadır,

Ey Erlik, babam Erlik; Nesilden nesile

Uzun devirler içinde Seni gece gündüz sayarız, Sen nesilden nesile

Çok saygın bir başkansın!” (Radloff, 2008: 27–28)

Şaman duasından ve daha önce verdiğimiz bilgilerden anlaşılacağı üzere Erlik adına yapılan tasvirler; söylencelerde bulunan abartı unsurunu da göz önüne alırsak, bir Tanrıdan ziyade bir kahraman için yapılmış gibidir. Nitekim Yaratılış efsanesine göre de Erlik ilk insandır: Yeryüzündeki insanlar çoğalmaya başlayınca, Tanrı’nın yarattığı ilk insan, kendisinden sonrakileri baştan çıkarmaya ve onlara fenalık etmeye çalışır. Bunun üzerine Tanrı kızar ve onu yeraltına göndererek ona Erlik ‘Han’ adını verir. (Uraz, 1992: 58) Bu sebepledir ki Erlik için yapılan tasvirler, edilen dualar, yerine getirilen kurban törenleri Tanrı adına yapılanlardan çok farklıdır. Erlik’in yaşadığı yer olan yeraltı dünyasının Türk Şamanlığı’nda yer alış biçimi de yine Erlik’in bir Tanrı değil; cezalandırılmış güçlü bir varlık olduğunu göstermektedir. Radloff’un yeraltı tasviri şu şekildedir: “…karanlıklar diyarı olan yeraltı dünyası dokuz kattır. Bütün bu katlarda, yeraltına özgü bir güneşten çıkan korkunç bir ışık vardır. Burada bütün kötü ruhlar, yani insanların peşine düşen ve bütün çabaları onlara zarar ve ziyan vermek olan varlıklar yaşarlar. Altaylılar, bu düşman kuvvetlere genel bir isimle Tümangi Tos (aşağı dünya)

57

derler. Bunlar, acayip şekilli cinlerden, kuğuya benzeyen bakire kızlardan, Ayna, Körmüs, Etkar ve Yaman Üsütlerden oluşmuştur. Bütün bu varlıkların başında, Bay Ülgön tarafından yaratılmış olan Erlik Kan bulunur. Hiddetli hükümdar Erlik Kan aşağı dünyanın beşinci ya da dokuzuncu katında, kendisinin, yukarıda sayılan kötü ruhlardan oluşan saray adamları tarafından çevrilmiş olarak kara bir tahtın üzerinde oturur.” (Radloff, 2008: 26)

Radloff’un genel bir yapıda anlattığı yeraltı âlemi Anohin’de Erlik merkezli olarak ve ayrıntılı bir biçimde ele alınır: Erlik yeraltı dünyasında kara çamurdan olan sarayında ya da başka bir inanışa göre duvarla çevrili kara demirden yapılmış bir sarayda yaşar. Sarayı, insanların gözyaşlarıyla oluşmuş dokuz nehrin birleşerek Toybodım Nehrini oluşturduğu yerde “abra” ve “yutpa” isimli korkunç su canavarlarının bulunduğu Bay Deniz’in yanında bulunur. Toybodım üzerinde at kılından yapılmış bir köprü kurulmuştur ki bu köprü bu korkunç diyardan kaçmaya çalışan arsız ruhları nehre düşürür ve nehir onları Erlik’in topraklarına geri götürür.

Erlik’e ulaşılabilecek yalnızca bir yol vardır ve bu yol “puudak” denilen büyük engellerle doludur. Şamanlar ayin yaptıkları sırada Erlik’in huzuruna bu yoldan çıkabilirler. Ayrıca şamanlar Erlik’in sarayına girebilir ve Erlik’le aracı olmaksızın görüşebilirler. (Anohin, 2006: 5–6)

Anohin’in Erlik’in bulunduğu mekân için özellikle sarayıyla ilgili tespitleri; Erlik’in ilk yaratılışı itibariyle Ülgen tarafından yaratılmış bir “kiji” (kişi) oluşunun, bize göre, önemli göstergelerinden biridir. Saray, Erlik’in kişiliğini yansıtan ve tamamlayan bir yapı arz eder. Tanrı Ülgen için altından tahtında oturan bir Tanrı imajı; varsa da Ülgen için bir saraydan bahsedilmez. Şu halde Erlik, bir insan gibi tahayyül ve tasvir olunduğundan onun için bir saraya (eve) ihtiyaç duyulmuştur. “Geçmiş, bugün ve gelecek eve farklı dinamizmler kazandırır; çoğu zaman birbirinin içine giren, kimi zaman birbirine zıt düşen, kimi zaman da birbirini uyaran dinamizmler. Ev, insan yaşamında, kazanılmış şeylerin korunmasını sağlar, bunları sürekli kılar. Ev olmasaydı, insan dağılıp giderdi.” (Bachelard, 1996: 34) Bu noktadan bakılacak olursa Erlik’in sarayı da Erlik için diğer kötü ruhlar üzerindeki gücünü ve onlardan farklılığını ortaya koyarak Erlik’in elde ettiği gücün sürekliliğini sağlamaktadır.

Saray da Erlik gibi korkunç bir yapıda tasvir edilmiş, böylece Erlik’in ruhî ve bedenî yapısı yaşadığı mekân ile özdeşleştirilmiştir. Bu şekilde Erlik’in hem hükmettiği kötü ruhlar hem de insanlar üzerindeki, korkudan kaynaklanan, saygınlığı pekiştirilmiştir.

58

Şüphesiz Erlik, artık ilk yaratılan insan sıfatından uzaktır; lâkin Türk Şamanlığı’nda yer alan böyle bir yaklaşım varken Erlik’in bir Tanrı olarak tanıtılması da zor görünmektedir.

Daha önceki bölümlerde eski Türk inancındaki evren anlayışının aslında gök ve yer olarak iki âlemden oluştuğunu; ilahi dinlerin etkisiyle yeraltının da bu evren anlayışının içine yerleştirildiğini belirtmiştik. Bu gerçeği de göz önüne alarak Erlik’in İslâm anlayışında var olan şeytan tipine yakın bir çizgide bulunduğunu söyleyebiliriz. Şamanların Erlik ile olan ilişkileri dikkate alındığında bunu görebiliriz. Şamanlar gökyüzüne, Tanrı’ya doğru giderken en fazla Demir Kazık’a kadar gidebiliyor, orada Tanrı’nın elçisiyle görüşebiliyorken; Erlik ile aracısız görüşebilmektedir. İslâmi menkıbelerde şeytanla karşılaşan evliyaların varlığı ile bu durum arasındaki benzerlik dikkat çekicidir.

Yeraltı âleminin diğer varlıkları, Erlik’in oğulları ve kızları ile diğer körü ruhlardır. Şimdi bunları daha yakından inceleyerek yeraltı âleminin Türk Şamanlığı’ndaki yerini daha iyi anlamaya çalışacağız.