• Sonuç bulunamadı

1.5. Şamanın Kişiliğini Tamamlayan Simgeler

1.5.5. Ayna

Şamanın kostümünü tamamlayan bir diğer nesne aynadır. Ayna daha çok Tunguz ve Mançu şamanları tarafından kullanılıyorsa da; aynaya Tuva, Hakas, Yakut şaman memoratlarında da rastlanmaktadır. Türk şaman metinlerinin verdiği bilgiye göre ayna, kostüm, davul, başlık gibi ruhların isteği ve tarifi doğrultusunda yapılmaz, bulunur. Buradan hareketle ayna, şamanın kullandığı araçlar içerisinde, ruhların doğrudan şamana sunduğu bir kehanet aracıdır denilebilir. Ayna, öteki dünyayı görmek ve ruhların yerini tespit etmek için kullanılır.

Tuva şamanları aynayı hasta tedavisinde kullanır. Şamanlar ayna yardımıyla hastayı iyileştirip iyileştiremeyeceklerini görürler. Ayna, şamanların en kudretli nesnesi olarak görülür. Çünkü ayna gök menşelidir. Tuvalılar bu sebeple aynayı, özellikle göklerin gönderdiği baş ağrısı, felç gibi hastalıklarda şamanın en büyük yardımcısı olarak düşünmüşlerdir. Ayna sahibi olmak şamanlara has bir durumdur. Bazı şamanlar kostüm olmadan hatta davul kullanmadan kamlık yapabilirken aynasız kamlık yapmak imkânsızdır. Her güçlü şamanın bir ilahi aynaya sahip olması şarttır.

Sibirya halklarının Şamanlık geleneklerinde geniş bir çapta yayılmış olan ayna, her halkta çeşitli büyüsel ve sihirsel amaçlarla kullanılmıştır. Ayna sadece bir kehanet aracı değil; aynı zamanda hastalıkların toplandığı bir depodur. Türk Şamanlığı’nda ayna daha çok ruhları çağırma işleviyle kullanılmıştır. Ayrıca Tuvalıların inançlarına göre ayna,

137

şamanın bilinen en güçlü yardımcı ruhudur. Bu inanışa göre ayna olmadan tedavi etmek halk hekimlerinin işidir; şaman ise ayna olmadan ne kamlık ne de tedavi yapabilmektedir.

Gök menşeli olan ayna, şamanın yardımcısı ve kötü ruhların korkunç düşmanıdır. Tuva şaman metinlerinde hastanın kutunu çalmaya gelen ruhun dişlerini ve bel kemiğini kıran ayna, hastanın geri gelmesini sağlamaktadır.

Şamanın ölümünden sora ayna, şamanın diğer nesnelerinden farklı olarak, şamanın akrabalarında kalır. Şamanın kimsesi yoksa ayna, şaman mezarının üzerine konulur. İnanca göre ayna gökteki mekânına geri döner ve yeni bir şaman tarafından bulunur. (Bayat, 2006: 190–193)

Eliade, aynanın Mançu-Turguz dilindeki ‘ponaptu’ olan karşılığından hareketle ‘pona’nın ruh, hayalet, gölge ruh; ‘ptu’nun ise yuva anlamına geldiğini; dolayısıyla aynanın ruhları içinde barındıran bir kap veya yuva olarak düşünüldüğünü ifade eder. Eliade aynanın işlevlerini: Şamanın dünyayı görmesini ve işine odaklanmasını sağlamak; tören esnasında şamana ruhların yerini göstermek; şamanın insanların ihtiyaç duyduğu şeyler üzerinde düşünmesini sağlamak şeklinde sıralamıştır. (Eliade, 1999; 184–185)

Bahaeddin Ögel; Türklerin ayna ile suyu özdeşleştirdiğine dikkat çeker. Ögel Altun Yaruk eserinde geçen ‘Ayna ile suyun rengi, birbirinden ayrılmaz.’ ibaresinden hareketle aynanın da su gibi düşünüldüğünü söyler. (Ögel, 1978, C.5: 324)

Yaşar Kalafat’ın verdiği bilgiler de Ögel’ in ayna ve su ilişkisi üzerine yaptığı saptama ile paralellik gösterir. Ayna manevi sırlar içerir ve eski Türk inanışlarında suyu kutsamak amacıyla kullanılmıştır. Şaman, ayna yardımıyla gelecekten haber vermektedir. (Kalafat, 2002: 11, 211)

Ayna, şamanın kullandığı nesneler içerisinde başlı başına bir anlam kazanmıştır. Aynanın sahip olduğu kudret, gök menşeli olması sebebiyledir. Ruhların şamanı yönlendirmesi söz konusu olmadan şaman tarafından bulunan; daha doğrusu şamana sunulan ayna şaman için en büyük yardımcı ruh olur. Cübbesiz, hatta davulsuz ayin yapılabilirken aynasız ayin yapılamaması aynanın şaman için ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

Şaman ayna yardımı ile ruhların yerini bulmakta, hasta tedavi etmekte ve gelecekten haber verebilmektedir. Bu işlevler bütün olarak düşünüldüğünde şamanın ayna yardımı ile gizli olanı aşikâr kıldığını söyleyebiliriz. Aynanın bu işlevi ise su ile bağlantısından kaynaklanır. Suyun da ayna gibi yansıtıcı bir özellik taşıması bu ilişkinin

138

kurulmasında birincil etmen olmuştur, denilebilir. Üzerinde durulması gereken asıl önemli nokta ise aynanın sahip olduğu işlevlerin tümüne suyun da sahip olmasıdır. Dede Korkut Hikâyeleri’nde “Su hak yüzünü görmüştür, ben bu su ile haberleşeyim” (Ergin, 2001: 43) ifadesi suyun da ayna gibi gök menşeli olarak düşünüldüğünü gösterir. Dolayısıyla aynı yerden gelen ayna ve su, özellikle, haber verme işleviyle bağdaştırılmıştır. Günümüzde de rüyaların, sırların suya anlatılması gerektiği inancı ile aynanın sırlar barındıran bir nesne olarak düşünülmesi su ile ayna arasında kurulan benzerliği desteklemektedir. Ayrıca suyun da aynanın da hasta tedavisi sırasında kullanılması başka bir benzer yön olarak dikkat çekmektedir.

Aynanın işlevleri arasında, sırları şaman için bilinir kılmak en çok öne çıkan işlevdir. Nitekim sırlara vakıf olmak, şamanı toplum nezdinde önemli bir noktaya getirir. Yaptığı ayinler, esrime halinde iken yaptığı yolculuklar sırasında toplumu belli bir noktaya kadar etkileyebilecek olan şaman, sırların açığa vurulmasıyla toplumları peşinden sürüklemeye muktedir olabilir. Olacak bir şeyi önceden haber vermek, şaman için, her ne kadar basit gibi görünse de insanların çok çabuk etkilenebildikleri bir durumdur. Ayna ve aynanın içerisinde bulunan ruhlarla geçmişin ve geleceğin bilgisini gören şaman; bu bilgiyle toplumu bir ayin sırasında yaptığı hareketlerden daha çok, daha çabuk ve daha kuvvetli bir şekilde etkisi altına alabilmektedir. Sonuç olarak ayna, şaman için sırların dehlizine açılan kapı; şamana bizzat gökten gelmiş bir hediye ve en büyük koruyucu ruhtur.